Cilt 7 Bölüm 21 [ Zikr Osman ] (2/2)

avatar
1826 17

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 21 [ Zikr Osman ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy



Zikr: […Pardon?]

 

Güçlendirilmiş Guaral Şehri sınırlarında hapsolmuş halde söz konusu operasyona devam eden Zikr, astının raporuna sinirlenerek kaşlarını çattı.

 

İmparatorluk Başkentinden destek kuvvet gelmesini bekleyerek ve giderek artan gerginliği sürdürerek geçirilen günlerde verilen rapor, Zikr’de fazlasıyla yersiz duygular uyandırmıştı.

 

Bunun sebebine gelince――

 

Ast: [Evet. Görünüşe göre geçtiğimiz birkaç günde bir grup gezici gösteri sanatçısı, şehrin ana sohbet konusu haline gelmiş.]

 

Zikr: [Gezici gösteri sanatçıları…]

 

Astının verdiği rapor, son derece tasasız ve acelesiz cinstendi.

 

İçerisinde bulundukları savaş zamanı düşünülünce uygunsuz bir rapordu da. Ancak Zikr’in bu raporu veren astını azarlaması için hiçbir sebep yoktu.

 

Her şeyden önce vatandaşları savaşta olduklarını kabul etmeye mecbur bırakan bir yaşam tarzına zorlamak istemeyen kişi, Zikr’in ta kendisiydi.

 

Normal şartlar altında bile birliklerin konuşlandığı şehirlerde rahatlıkla hoşnutsuzluk doğabilirdi. Ve duruma bağlı olarak halkın duygularını kontrol edememek, yıkımla sonuçlanabilirdi. İşte işler bu kadar kötüye gidebilirdi.

 

Zikr de bu düşünce doğrultusunda vatandaşların sahip olduğu görüşleri şiddetle kısıtlayacak herhangi bir eylemden kasıtlı olarak uzak duruyordu.

 

Şehrin dışındaki tehditlere karşı temkinli olmak; birliklere istisnasız, kapsamlı aramalar yapma yetkisi vererek Shudraq Halkının şehre sızmasını engellemek. İşte bu yolla vatandaşların gündelik yaşamlarına devam etmelerini sağlıyordu.

 

Bunun çelişkili olduğunu anlasa da sağduyusu ve askeri içgüdüleri arasındaki uzlaşma bu şekildeydi.

 

Her halükarda bu tarz bir pozisyon üstlendiği için şehre gerçekleştirilen günlük giriş çıkışlarda―― yani tüccar ve seyyar satıcıların ön kapıda gerçekleşen güvenlik kontrolü sonrası alınıp bırakılma durumunda bir değişiklik olmamıştı.

 

Bu nedenle bir grup gezici gösteri sanatçısının şehre alınmasından yana da sorun çıkmasa gerekti ancak――

 

Zikr: […Bu bilgiyle teklif ettiğin şey nedir? Onları sıkı bir denetim altında tutmayı talep ediyorsan bunu yapmamanı tercih ederim. Etrafımıza baksana. Şehir halkının o grubu neden bu kadar hoş karşıladığını anlayabiliyorum.]

 

İhmal edilemeyecek çoklukta İmparatorluk Askerinin oraya konuşlanmış korumalarla birlikte şehirde devriye gezdiği bir durum söz konusuydu.

 

Baskından kurtulan ve şehre giren askerlerin büyük bir çoğunluğunun Shudraq Halkına duyduğu düşmanlık ve temkinlilik artmıştı ve uymaları gereken emirlere rağmen mütemadiyen vatandaşlarla anlaşmazlıklar yaşıyorlardı.

 

Tüm bunlar arasında bir grup gezici gösteri sanatçısının şehirde belirmesinin insanlara bir nebze olsun huzur vereceğini hayal etmek zor olmasa gerekti. Dolayısıyla bunu ellerinden alacak olurlarsa――

 

Zikr: [Vatandaşların düşmanlığı patlama yapacaktır. Bunu anlıyorsun, değil mi?]

 

Ast: [Elbette, söylediklerinizde çok haklısınız, efendim. Ben de bu yüzden onları sıkı bir denetim altında tutmayı önermiyorum. Yalnızca…]

 

Zikr: [Yalnızca ne? Bu işi gerçekte olduğundan daha önemliymiş gibi gösteriyorsun.]

 

Tek kaşını kaldıran ve sabırsızlanan Zikr, tereddüt eden astını cümlesinin devamını getirmesi için teşvik etti.

 

Bir dakikalık sessizliğin ardından ast, pes etmişçesine kafasını eğdi. Amirine duyduğu saygıyı ve samimiyeti sergileyip bir yumruğunu avcuna koyup bir “Hah” sesiyle nefesini kontrol altına aldıktan sonraysa,

 

Ast: [Aslına bakarsanız o topluluk… Hele de o dansçılar epey etkileyici ama, siz ne dersiniz, efendim? Onları bir kereliğine görmek ister misiniz?]

 

Zikr: [Ben mi? Dansçıları düşünmek beni cezbetmiyor değil, ama …]

 

Astının beklenmedik teklifini işiten Zikr’in şaşkınlıktan gözleri irileşti.

 

Bu astıyla ilişkisi uzun bir maziye dayanıyordu ve birlikte pek çok kıymetli savaş alanını arşınlamışlardı. Bu teklifi hiç düşünmeden dile getirmiş olması düşünülemezdi.

 

Ancak Zikr, astının dansçıları kendisine gösterme isteğinin esas sebebini çözemiyordu.

 

Ast: [Efendim, bunu fazla sesli dile getirmem mümkün değil ama birliklerin hoşnutsuzluğu da artıyor.]

 

Zikr: [Mm…]

 

Bu esnada ast, doğrularak kafası karışan Zikr’e bu bilgiyi verdi.

 

Kendisine açıklanan bu vahim gözlem de doğal olarak Zikr’in gözlerinin kısılmasına yol açtı. Zikr astını sözsüz şekilde konuşmaya devam etmeye teşvik ederken astı, sesini hafifçe kısarak,

 

Ast: [Cimrilik eden İmparatorluk Başkentinden gelecek desteklerle ilgili belirgin düşünceleri var ama bu şehre kapanıp defansif duruşa geçtiğiniz için sizinle ilgili şüpheler de taşıyor gibi görünüyorlar, efendim. Yakılan kamp mevzusu da var tabii.]

 

Zikr: [――. Anlıyorum. Yo, bu gayet doğal bir tepki.]

 

Astının sözünü esirgemeden yaptığı bu açıklamayı işiten Zikr, göğsüne bir ağırlık çöktüğünü hissetti.

 

Askerlerin hoşnutsuzluğu ve Zikr’e yönelik güvensizliğinin birikip iltihaplanması kaçınılmazdı. Shudraq Halkının bu öncü saldırıyı gerçekleştirip sayısız askerin ölümüne yol açmasına müsaade etmek Zikr’in hatasıydı.

 

Bu olaydan sonra bir araya geldikleri birliklere toparlanma şansı tanınmamıştı. Yani memnuniyetsizliklerini Zikr’e yönlendirmeleri şaşırtıcı değildi.

 

Ast: [Daha kritik dedikodular arasında size şey diyorl――]

 

Zikr: [――Tek kelime daha etme.]

 

Ast: [――Hk, küstahlığımı mazur görün.]

 

Astının devam eden cümlesini yarıda kesen Zikr, bir elini alnına götürdü.

 

Amirleri olarak astlarının tavırları ve hoşnutsuzluğu karşısında pasif kalırsa adına okunacak lanetleri hayal edebiliyordu. Aklına bin bir türlü apaçık ve katlanılmaz hakaret geliyordu.

 

İkinci Sınıf Generallik pozisyonuna ulaştıktan sonra bile bu tarz hakaretleri kabullenemiyordu.

 

Ve düşünceleri bu noktaya ulaşınca astının teklifinin ardındaki niyeti idrak edebiliyordu.

 

Zikr: [Şimdi anlıyorum. Esasen birliklerin şikayetlerinin ortadan kaldırılabileceği bir ortam hazırlayın diyorsun.]

 

Ast: [Doğru. Bu iş için dansözlerden faydalanamaz mıyız? Onların harikulade şarkıları ve danslarını görünce erkeklerin çoğu…]

 

Zikr: [Hohoh, anlıyorum. Onları daha önce görmüş gibi konuşuyorsun.]

 

Zikr gözlerini kısıp şüphelerini dile getirirken astı boğazını temizledi ve net bir cevap vermekten kaçındı. Bununla birlikte tepkisi, Zikr’in hislerinde yanılmadığını anlaması için fazlasıyla yeterliydi.

 

Her halükarda ast, General ve Askerler arasında sıkışıp kalmıştı ve dolayısıyla zorlu bir pozisyondaydı.

 

İkisi arasındaki ilişkileri onarmanın bir yolunu ararken ona daha fazla baskı uygulamaksa tam anlamıyla “acınası” kelimesini somutlaştırmak olurdu.

 

Ayrıca bu ast, dansözleri kendi gözleriyle görmüştü ve onlardan faydalanmayı şiddetle tavsiye ediyordu.

 

Zikr: [Sanıyorum ki bu dansçılar çok güzel?]

 

Ast: [Tabii ki! Ah, öhöm, gözünüzü doyuracaklarına hiç şüphe yok, efendim. Onların dansı da müzisyenin şarkısı ve performansı da mükemmel…]

 

Zikr: [Hmhm, bu beklentilerimi epey yükseltti işte.]

 

Zikr, bu kibar yanıtına rağmen tasvir edilme şekillerinin birazcık abartılı olduğunu düşünüyordu.

 

Bununla birlikte astının kendi duruşunu ve onları bekleyen günleri hesaba katarak böyle bir teklifle gelmesi gerçekten sevindiriciydi. Dolayısıyla inatçılık edip teklifi reddetmesi için hiçbir sebep yoktu.

 

Kendisi de baskı altında ve endişe içerisinde olduğu için son zamanlarda yatağına herhangi bir kadın çağırıp eğlenmemişti.

 

Aynı rahatsızlığı askerlerine de yükleyemezdi.

 

Zikr: [Tamamdır, anlaşıldı. Beni tatlı sözlerle ikna etmene izin vereceğim. O gezici eğlence grubunu buraya çağır ve askerlere duyduğumuz minneti göstermek için bir şov hazırlamalarını sağla.]

 

Ancak――

 

Zikr: [――Silah getirmediklerinden emin ol. Üstlerini aramayı unutma.]

 

△▼△▼△▼△

 

Zikr’in onayının alınışıyla birlikler hızla harekete geçti.

 

Adeta açlıktan ve susuzluktan kıvranıyormuşçasına çabucak Belediyenin birinci katında bir ziyafet hazırlandı, alkoller, yemekler dizildi ve garsonluk yapmaları adına kadınlar getirildi.

 

Sonra da bahsi geçen gezici grupla iletişime geçildi ve Belediyenin en üst katına gelmeleri istendi.

 

???: [――Şimdi göreceğiniz kişi, Büyük Çağlayanın ötesinden gelen güzeller güzeli bir dansöz. Güneşin ışıklarını içine çeken ipeksi, siyah saçları ve ruhların kutsamasını almış eşsiz, bembeyaz teniyle nihai güzelliği kutsal varlıklarla kıyaslanacak düzeyde ve bu gece, sizlere cömertçe performansını sergileyecek.]

 

Müzisyenin dramatik tanıtım konuşmasının ardından perde gösterişli bir şekilde kaldırıldı.

 

Yalnızca kadınlardan oluşan bu gezici gösteri grubunun perdeyi kaldırışıyla tüm şehrin sohbet konusu olan dansçı gözler önüne serildi―― Ve bahsi geçen dansçıyı gören Zikr’in gözleri alabildiğince açıldı.

 

Zikr: [――――]

 

Dansçının açıkta kalan süt beyazı teni ve beline dek gevşek şekilde inen saçları, müzisyenin tanıtım konuşmasına ihanet ediyordu. ――Evet, o yorumlar bu dilberi tasvir etmekten çok ama çok uzaktı.

 

Büyüleyici siyah saçları ve kaymak gibi teni, ince bir kıyafetle örtülmüştü. Üzerindekilerin kendisine bakanı büyüleyip serseme döndürecek bir büyü gücü taşıdığı kesindi. Fakat bu faktörler, güzelliğinin gerçek sebebinin yalnızca bir kısmıydı.

 

Dansçılar veya müzisyenler dışındaki insanlar da dahil olmak üzere çoğu insanı cezbeden şey karizmaysa ve karizmayı yetenekle eşitlemek gerekirse, bu dansçının aurası ve görünümü, ürkütücü bir şekilde o karizmayla dolup taşıyordu.

 

Zikr'i bu kadar güçlü duygular hissetmeye iten en önemli şeyse dansçının gözleriydi.

 

Badem şekilli, uzun kirpikli gözlerinin çekici özelliklerinin özü olduğunu söylemek yersiz kaçardı. Altın oranla mükemmel bir noktaya yerleşmiş olduklarını düşünmekse abartı olmazdı.

 

Zikr’in boğazının istemsizce kuruma sebebi, duyduğu içgüdüsel açlıktı.

 

Ancak dansçının fiziksel özelliklerine mi yoksa taşıdığı karizmaya mı çekildiği, Zikr’in kendisinin bile tam anlamıyla bilmediği bir fenomendi.

 

Bu dansçı tek bir hareket etmeden böylesine derin duyguları uyandırmayı başarmıştı. Şarkı ve müzik eşliğinde gerçekten dans etmeye başladığında doğuracağı etkiyse akla hayale gelmez boyutlarda olmalıydı.

 

Ve Zikr, hayal edemediği o ölçeğin etkisi altında ezilmeyi arzuluyordu.

 

Siyah saçlı müzisyen: [――Dansözümüzün şovunu sergilemesine müsaade edin lütfen.]

 

Benzer şekilde siyah saçlı olan müzisyen, sessiz dansçının――yo, dansözün önünde kafasını eğerek böyle söyledi.

 

Siyah ve sarı saçlı müzisyenler de gayet güzeldi; ancak dansözün görünümü karşısında mest olan Zikr’in gözünde yalnızca birer refakatçi olabilirlerdi. Normal şartlarda herhangi bir kadını reddetme düşüncesi karşısında kendisini inceler ve bu konuya kafa yorardı ama şu anda bu tür düşüncelerin aklına dahi gelemeyeceği kadar şevkle yanıp tutuşmuş haldeydi.

 

O güne dek kendi lakabı olan Zamparalığın farkına bu denli kuvvetle vardığı olmamıştı.

 

Evet, aslına bakarsanız Zikr gerçekten de bir Zampara olabilirdi. ――Çünkü bu güzellik ölçeği karşısında akla hakim olmak hiç şüphesiz ki imkansızdı.

 

Zikr’in kalbi bu şekilde şevkle yanıp tutuşmayı sürdürürken şölen başladı.

 

Elbette ki komutan olarak Zikr’in şölendeki yeri en arkadaydı. Toplanan Generaller――-sıradan askerler devre dışı tutulduğu için yalnızca yüksek rütbeliler vardı- alkolün ve yiyeceklerin tadını çıkartmaya koyulmuştu.

 

Tabii ki beklenildiği üzere bir numaralı manzara, gezici eğlence grubunun şovuydu.

 

Başlangıçta amaç, birliklere duyulan minneti göstermek ve memnuniyetsizliklerini içlerinden atmalarını sağlamakken Zikr, bu amacı unutmuş ve dansözün sahneye çıkışı karşısında nefesini tutmuştu.

 

Susuzluğunu gidermek adına ağzına içkisini götürerek dilini, dudaklarını ve boğazını ıslattı. Bu sayede nefes alıp verişini normale döndürdü.

 

İşte kalbi bu denli büyülenmişti.

 

Siyah saçlı müzisyen: [――Bu gece tanık olacağınız manzara, dansözümüzün Büyük Çağlayanın ötesinden gelen dansı olacak. Dünyanın ucundan gelen bu dansın tadını gönlünüzce çıkarın lütfen.]

 

Müzisyenin şarkısı başladı ve tellere vuruşuyla hafif bir müzik sesi yükseldi.

 

Yabancı bir melodi çalınınca gürültülü bir sohbet içerisinde olan Generaller, al al suratlarıyla gürültülü nefesler verdiler. Onlar da başlamak üzere olan performanstan gözlerini ayırmaya gönülsüzdü.

 

Derken――

 

???: [――――]

 

Ağır ağır sahneye dahil olan dansöz, nefes kesici “dansını” başlattı.

 

Millet: [――――]

 

Uzun uzuvlarını bütünüyle kullanır ve siyah saçlarını savura savura dans ederken kimseden çıt çıkmıyordu.

 

Hepsi de nefes almayı unutmuş halde bakakalmıştı. ――“Büyülenmenin” tanımı tam da buydu. Böyle bir dansa tanık olan ve aklı başında kalabilen kişilerde bir sorun olacağı kesindi.

 

Öyleleri ya dansın değerini bilmiyor ya da bir hayvanın hassasiyetine sahip demekti.

 

İmparatorluk Askerleri bir kurt sürüsü olabilirdi, lakin zekadan veya konuşma gücünden yoksun hayvanlar değillerdi.

 

Dolayısıyla Generaller de nasıl nefes alınacağını unutarak nefeslerini tutmuş, dansözün çarpıcı dansı karşısında büyülenmişti.

 

Hiç kimse tek kelime edemiyor, herkes bu performansın büyüsüne kapılıyordu.

 

Simsiyah saçlar, pürüzsüz ve kusursuz, bembeyaz bir ten. Sanatçıların derinlemesine öğrenmek için dominant ellerini kesmelerini sağlayabilecek kadar çekici bir yüz. İşte generalleri cezbeden buydu.

 

Ancak Zikr’i cezbetmeye son vermeyen, gözlerini, zihnini ve kalbini çalan şey, bunlar değildi.

 

――Gözlerdi.

 

Tam da düşündüğü gibi bakışlarını dansözün gözlerinden ayıramıyordu.

 

Çekik gözleri dans ettiği sahneye hükmediyor ve odanın en gerisindeki Zikr’in içine işliyordu.

 

Hedefinden bir an olsun ayrılmayan o gözler, Zikr’in beynini kavrıyor ve bırakmıyordu.

 

En nihayetinde salonu aşan dansöz, Zikr’in hemen önüne ulaştı.

 

Ve olduğu yerde usulca diz çöküp iki elini uzatarak Zikr’in kılıcını işaret etti.

 

Elbette ki Zikr bu hareketin anlamını çözmüştü, kılıcını istiyordu.

 

Tüm dünyayı etkisi altına alan dansözün dansı gerilimi yükseltiyordu ve kadının sıradaki seviyeye çıkmak istediği barizdi. Kılıçla dans etmeye geçecekti; bu kılıç balesi için de bir silaha ihtiyaç duyuyordu.

 

Zikr’in onu reddetmek ve kılıcını vermemek gibi bir seçeneği yoktu.

 

Buna hiç kimse dur diyemezdi. Astlar ve Generaller; hiçbiri kasıtlı olarak bu eyleme engel olamazdı.

 

Bu, ne olursa olsun yaşanacak bir şeydi. Gerçekleştirilen hareket, işte bu kadar doğaldı.

 

İşte bu yüzden――

 

Dansöz: [――Kaybettin, Zikr Osman.]

 

Kınından çıkartılan kılıcı boğazına dayanan ve bu acımasızca beyanı işiten Zikr Osman, bir Zampara olduğu için mağlup edildiğini idrak edemiyordu.

 

Zikr: [――――]

 

O saniyede bile gözlerini, kendisine bu sözleri söyleyen dansözün gözlerinden ayıramıyordu.

 

Nicelerini kendine çeken o soğuk karizmayı―― daha önce de görmüş gibi geliyordu. İşte bu déjà vu hissi, mağlup General Zikr’in zihnine sonsuz alevlerle dağlanmayı sürdürüyordu.

 

#İşte Zamparalığın sonu budur arkadaşlar, siz siz olun zamparalık yapmayın :D Şaka maka bu dansçı ablamız kim acaba, yani Subaruların parmağı olduğu kesin ama dansçımızı ve müzisyenimizi çok merak ediyorum açıkçası…

Bu noktada biraz üzücü bir haber vereceğim. Bir müddet yeni bölüm gelmeyecek, çünkü kaliteli İngilizce çevirilerde güncele ulaşmış bulunuyoruz. Durumu şöyle kısaca özetlemeye çalışayım. Çevirileri aldığımız kaynak güncele geleli birkaç hafta oldu ancak şartlar gereği yeni bölümleri çevirmeleri uzun sürüyor. Bu yüzden bölüm bekleyenleri üzmemek adına farklı bir siteyle anlaşıp birleşmişler. Ancak anlaştıkları bu sitedeki çeviriler, düzenlenmiş makine çeviriler. Yani kalitede ciddi sorunlar olabilir, yanlış çevirilerle bazı şeyleri atlama veya yanlış anlama ihtimalimiz olabilir. Açıkçası ben de böyle olmasını ve anlaşılmaz cümlelerle boğuşmayı istemiyorum. O yüzden kaliteli çeviri yapan orijinal ekibin yeni bölüm çevirmesini bekleyeceğim. Bu süre çok uzarsa makine çeviriye geçme ihtimalini değerlendireceğim. Şimdilik en az iki hafta bölüm gelmeyeceğini öngörüyorum, duruma göre yeni bölüm atacak veya sizleri bilgilendireceğim. Tekrar görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr