Cilt 7 Bölüm 22 [ Kansız Kuşatma Planı ] (2/2)

avatar
1824 16

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 22 [ Kansız Kuşatma Planı ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy



İmparatorluğun İkinci Sınıf Generali ve Guaral Hisar Şehrinde konuşlanmış İmparatorluk Askerlerinin komutanı. Sağlam ve güvenli savaş taktiklerini tercih eden yetenekli bir adam ve tüm bunların yanı sıra――

 

Subaru: [Zampara şeklinde anıldığını duymuştum. İmparatorluk Askerleri arasında epey meşhurmuş galiba.]

 

Abel: [Evet, zampara olmasıyla ünlenip bu lakabı aldığı herkesçe bilinir.]

 

Rem: [Zampara ha… insanda pek hoş bir izlenim uyandırmıyor.]

 

Subaru ve Abel arasındaki konuşmayı işiten Rem’in suratı ekşimişti.  

 

Subaru da Rem’in izlenimine katılmadan edemiyordu. Bir subayın zampara olduğunu duyan insanın aklına kaba kişilikli, pis sapığın teki geliyordu. Ama bu, lehlerine kullanabilecekleri bir fırsattı.

 

Subaru: [İmparatorluk Askerleri kampında esir alınan kadınları General Zikr’e sunma gibi sohbetler bile dönüyor. Yani kadınların zararsız oldukları sürece ona yaklaşabilme ihtimalleri yüksek.]

 

Bu Subaru’nun unutmayı yeğleyeceği bir şey olsa da Jamal, kampta olduğu sırada ona Rem’i Zikr’e sunabileceğini söylemişti.

 

Rem güzel bir kızdı, yani Zikr’in güzellik anlayışının normal olduğu söylenebilirdi.

 

Subaru: [Hal böyle olunca Flora’nın gücüyle bu işin altından kalkabiliriz.]

 

Flora: [Ba-bayım? Bayağıdır büyük bir beklentiyle bana Flora deyip duruyorsun ama şu anda neye benziyorum? Neler döndüğünü bile bilmiyorum ve ödüm kopuyor!]

 

Subaru: [Endişelenme, Flora. Tabii ki bu işte yalnız olmana izin vermeyeceğim. Ben de seninle aynı mücadeleyi vereceğim.]

 

Mizelda: [Nereden bakarsan bak absürt bir iş bu, Subaru!]

 

Subaru afallamış Flora’yı yatıştırırken Mizelda, onun söyledikleri karşısında ayaklandı. Gözleri sert, güçlü bir ifadeyle bulutlanmıştı ve ellerini Subaru’nun omuzlarına yerleştirmiş şekilde kafasını sallıyordu.

 

Ancak hemen ardından iletilmesi zor bir gerçeği aktarırcasına sesini alçaltarak,

 

Mizelda: [Gözlerinin kendince bir cazibesi var aslında. Ama doğuştan sahip olduklarına gelince…]

 

Subaru: [Hey hey, hadi ama Mizelda-san. Az önce ne söylediğimi duymadın mı?]

 

Mizelda: [Ne söylemiştin?]

 

Subaru: [――Güzellik yaratılabilir.]

 

Subaru, Mizelda’nın omzuna koyduğu elinin üzerine kendi elini koyarak güven verici bir şekilde böyle söyledi.

 

Onu duyan Mizelda’nınsa gözleri irileşti ve soluğu kesildi. Ardından bakışlarını Flora’ya çevirdi ve yüzündeki makyaj ışık saçıyormuşçasına gözlerini kıstı.

 

Mizelda: [Beni ikna ettin… Hadi potansiyelini görelim bakalım.]

 

Subaru: [Aynen, izleyin ve görün.]

 

Kuna: [Neden bahsediyorsunuz siz, hiiiiiç anlamıyorum.]

 

Mizelda Subaru’ya güvenmeye karar verirken Subaru da bu güveni karşıladı. Kuna’ysa ikili arasındaki etkileşimi çileden çıkmış şekilde izlese de en ufak bir yorum yapamıyordu.

 

Her halükarda şu anki problem――

 

Abel: [Zikr Osman’ın tercihlerinden faydalanmaya karar vermişsin ama niyetin nedir? O her şeye rağmen bir kurt. Önünde güzel bir şey salladın diye hemen yemi ısıracak bir köpek değil.]

 

Subaru: [Ehh, önünde amaçsızca bir şeyler sallama düşüncesi tartışmaya değmez zaten. Bu yüzden ısırmasını sağlayacak bir yol bulmamız gerekiyor. Örneğin onu bir partiyle baştan çıkartmak gibi.]

 

Abel: [Bir şölen mi? Maalesef onu bu işin içerisine çekmek kolay olmayacak. Doğal olarak İmparatorluk Başkentinden destek kuvvet gelinceye dek o duvarların arasından ayrılması için hiçbir sebep yok. Böyle şüpheli bir davetle baştan çıkmayacaktır.]

 

Subaru: [Tabii ki. Hala seçeneklerimi azaltma aşamasındayım ama…]

 

Rem: [Bi-bir saniye lütfen!]

 

Subaru ve Abel tartışmanın ortasındayken Rem, bu şekilde sesini yükselterek araya girdi.

 

Bir birine bir diğerine baktıktan sonra da yüzüne yapışıp kalmış şaşkınlıkla,

 

Rem: [Ciddi misiniz siz? Flop-san’u maskara etmeye odaklanarak böyle bir şey yaptığınıza inanamıyorum.]

 

Flora: [Ne, beni maskara mı ediyorlar? Cidden ama, şu anda neye benziyorum ben? Hanımefendi beni maskara ettiğinizi söylüyor… Küçük yeğen, neler dönüyor?]

 

Louis: [Auu? Uu! Uu!]

 

Henüz yansımasını bir kez olsun görememiş olan Flora, teselliyi gergin Rem’in yanındaki Louis’te aradı. Fakat Flora’yı ilk defa gören Louis, panikleyerek Rem’in arkasına saklandı.

 

Başka bir deyişle Louis’in gözünde Flora ve Flop farklı kişilerdi.

 

Abel: [O kızın tepkisinin bir turnusol testi görevi görüp göremeyeceği bir yana, ben bunu bir maskaralık olarak görmüyorum. Nihayet tartışmaya değer bir fikirle geldin bence.]

 

Subaru: [Yani sen de Flora’nın güzelliğini kabul ediyorsun.]

 

Abel: [―― Aklıma gelmeyen bir fikir ürettiğini kabul ediyorum. Lafı çarpıtma şimdi.]

 

Abel’in inatçı yanıtını işiten Subaru’nun dudakları tatminsiz bir ifadeyle kıvrıldı.

 

Ancak Abel onu hiç umursamadı ve kısa bir süreliğine elini düşünceli şekilde ağzına götürdü. Sonra da Subaru’ya doğru keskin bir bakış atarak,

 

Abel: [Natsuki Subaru, sana bir sorum olacak… Bu makyaj malzemeleri, yalnızca tüccarın kullanımına mı uygun?]

 

Gelen soru buydu.

 

Subaru: [――――]

 

Ve Abel’in sorusu Subaru’yu bir an için afallatmıştı.

 

Ancak soruyu zihninde evirip çevirdikten sonra kafasını salladı.

 

Subaru: [Söyledim ya. Bu operasyonu gerçekleştirirsek ben de onunla aynı gemide olacağım!]

 

Abel: [Saçmalık. Sana kim güvensin ki? Aynada kendine bir bak da sonra konuş.]

 

Subaru: [Ağzından çıkanlara dikkat et!]

 

Kaşları çatılan Abel, kalbinin derinliklerinden gelen küçümsemeyi dışa vurdu. Ve Subaru’nun bu yorumdan duyduğu rahatsızlığı görmezden gelip elini göğsüne bastırarak,

 

Abel: [Bu işin altından tek başına kalkmak bir tüccarın harcı değildir. ――Bu yüzden, ben de ona eşlik edeceğim.]

 

Mizelda: [A-Abel de mi!?]

 

Bu cüretkar tavsiyenin işitilişiyle Mizelda’nın etrafındaki atmosfer uğuldamaya başladı.  

 

Elbette ki Subaru da Abel’in teklifine şaşırmıştı. Gerçekten bunu kendisinin teklif edeceği kırk yıl düşünse aklına gelmezdi.

 

Subaru: […Dürüst olmak gerekirse ana mevzunun seni bu işe ikna etmek olacağını zannediyordum.]

 

Abel: [Normal zamanda tam bir aptallık, değerlendirmeye bile değmez derdim. Ama şu anda yapabilecek çok az hamlemiz var ve potansiyel planlarımız sınırlı. Gerçekten etkili olduğu takdirde alçalmamızı gerektiren bir durum.]

 

Subaru: [Tch, dile getirme şeklin de amma korkunç. İşte karizmatik piçler bu yüzden bu hale geliyor…]

 

Bakmayın tahttan indirilmiş olmasına, İmparator olduğuna dair hiçbir şüphe yoktu.

 

Bu Abel’in inancı, hiç taviz vermeyeceği inanışıydı. Bunu bu denli bariz bir şekilde gören Subaru’nunsa onu içtenlikle övmekten başka şansı yoktu.

 

Otorite sahibi beceriksiz biri olsaydı kendi güvenliğine fazla önem verir ve bir gaf yapardı.

 

Ama Abel, Subaru’yla ormanda karşılaştıkları andan bu yana kendisini ortaya koyarak oynadığı büyük bahisleri kazanıyordu ve buna Yaşam Kaynağı Ritüeli de dahildi.

 

Aynı şekilde bu sefer de bir istisna olmayacaktı ve muhtemelen en ufak bir geri çekilme arzusu taşımıyordu.

 

Abel: [Zekice bir plan dediğin, yalnızca düşmanın beklentilerinin dışında hareket edilerek sonuç verebilir. Generalin eğilimlerinden faydalanarak kaçınılmaz bir ihmale gizlenmek mümkün. Bu planı tartışmanın bir değeri var.]

 

Subaru: [Aynen, bu “Kojiiki” adlı kitapta da yazar. Düşman Generalin boynu hedeflenirken en iyi seçenek karşı cins kılığına girmektir.]

 

Rem: [Cidden böylesine şüpheli bir kitapta yazan şeyi kabul ediyor olamazsın…]

 

Aslında kadim ve onurlu bir kitaba atıfta bulunuyordu ama “Kojiki’nin” güvenilirliğini Rem’e açıklamaya kalksa bile şu anki halinden bir yanıt alamazdı. Şu an için Rem’in güvenini yeniden kazanmanın pratik bir yolunu bulamıyordu.

 

Kendisini açıklama fırsatı bile bulamadan reddedilmekten korkarken teklifinin Abel tarafından kabul edilmesine hem minnet duymuş hem de şaşırmıştı.  

 

Subaru: [Zehirden bahsedince gerçekten sana karşı çıkan herkesi idam edecek tipte biri olduğunu düşünmüştüm ama…]

 

Abel: [Gerekirse bunu da yaparım. Her halükarda duygular, geleceğe dair kararlar adına son derece gereksiz şeyler. Neticede elde etmem gereken tek şey Guaral şehri değil.]

 

Subaru: [――――]

 

Abel: [General Zikr Osman meselesi güvence altına alınırsa arzuladığım şeyi kan dökmeden elde etmenin bir yolunu bulabiliriz. İç ayaklanma endişesi azaltılabilirse bu kutlamaya değer bir şey olur.]

 

Subaru: […Haklısın. Bir iç ayaklanma yüzünden yerinden olan bir adamın sözleri kesinlikle değerli.]

 

Subaru akışa kapılarak ölçülü bir şekilde alay etse de Abel’in ifadesinde en ufak bir değişiklik olmadı.

 

Bu seviyede bir alay ve saygısızlık, öfkelenmeye değmez miydi? ――Ya da belki de Abel, kendisinin de söylediği üzere eksikliklerinin farkında olamayacak kadar dik kafalı biri değildi.

 

Öyle ya da böyle――

 

Subaru: [İş birliğine yanaşmandan daha büyük bir beklentim olamazdı. Senin ismin… Abel, Vollachia… Bianca uygun olur mu?]

 

Abel: [Sahte adım konusunda bir tercihim yok, ne söylersen söyle. Esas önemli olan sen, ben ve tüccarın yeterli sayıyı sağlamıyor olması. Bir bakalım…]

 

Deyip kollarını kavuşturan Abel, toplantı alanındaki yüzleri tek tek inceledi.

 

Sonra da tek gözünü kapatıp “Hm” diyerek,

 

Abel: [Kullanabileceklerimiz Kuna ve Taritta, evet bu kadar.]

 

Subaru: [Ne?]

 

Abel: [Hazırlıklı olmalıyız. Zikr Osman’ı başarıyla ağımıza düşürsek bile onu bastırmak için yeterli insan gücüne ulaşmalıyız. Tabii ki Shudraq Halkından olduğu hemen anlaşılan kişilerden uzak durmalıyız.]

 

Abel çenesini tutarak böyle söyledi. Onu duyan Subaru, Abel’in aklından geçenleri anlıyordu.

 

Bir anda ilgi odağı olan Taritta ve Kuna ikilisiyse afallamış durumdaydı. Sahiden de Shudraq Halkından olmalarına rağmen diğerlerinin aksine vahşi bir hava yaymıyorlardı.

 

Mizelda, ilk bakışta azılı ve agresif bir savaşçı izlenimi veriyordu. Benzer şekilde Holly’nin de eşsiz bir havası vardı. Onlar, Shudraq kimliklerinin gizlenmesini gerektiren bu göreve uygun değildi.

 

Neticede düşman zihninde alarm çanları çaldırmamak adına gereken şey, kadınsı bir cazibeydi――

 

Subaru: [Sanırım benim makyaj ve süs püsle yapabileceklerimin sınırı bu. Sonuçta bu malzemelerle onlara kadınsı bir cazibe katamam.]

 

Rem: [――Ben de.]

 

Subaru: [Rem?]

 

Derken Rem, çevik bir şekilde elini kaldırdı.

 

Evet, bunu Flora mevzusu sonrası Subaru’ya duyduğu güvensizliği gizlemeyen Rem yapmıştı. Bu plan üzerine ciddi ciddi konuşulduğunu gördükten sonra yeniden değerlendirmişçesine ağır bir ifadeye bürünmüştü.

 

Ve açık mavi gözlerinde kararlılık ve azimle,

 

Rem: [Lütfen benim de bu işin bir parçası olmama izin verin. Kesinlikle işe yararım.]

 

Subaru: [Rem… Üzgünüm ama bu mümkün değil.]

 

Rem: [――Hk! Yine mi, beni gereksiz yere tehlikeden uzak tutmaya çalışıyorsun…]

 

Kararlılığı dağılmanın eşiğine gelen Rem’in Subaru’ya çevrili gözleri adeta ateş ediyordu.

 

Subaru’nun tepesi atan Rem’e karşı fazlasıyla korumacı olduğuna hiç şüphe yoktu. Onu tehlikeden uzak tutmak ve etliye sütlüye karışmadan huzur içerisinde yaşamasını sağlamak istediği de doğruydu.

 

Fakat bu mücadeleye katılmasına karşı çıkmasının tek sebebi bu değildi.

 

Subaru: [Senin güvenliğin için endişelendiğim doğru. Ama bu işe dahil olmanı reddetme sebebim, planın başarı ihtimalini düşürecek olman… Rem, senin yüzün İmparatorluk Askerleri tarafından görüldü.]

 

Rem: [――Ah.]

 

Subaru: [Hem kampta yakalandığın sırada hem de şehirden kaçarken görüldün. Aynı sebepten ötürü Medium’un yardımını da alamayız. Çok fazla dikkat çektik.]

 

Çıkan onca hengameden sonra güvenlik noktasındaki korumaların Rem ve Medium’un yüzlerini unutmayacağı kesindi. Louis için de durum aynıydı.

 

Bu seferki operasyon, düşmanın düşüncelerinden üstün gelme ve radarlarına yakalanmama mücadelesiydi. Bu ana fikri tehlikeye atmak istemedikleri sürece Rem’i peşlerine takmalarına imkan yoktu.

 

Rem: [Ama… Ama koşul suratlarımızın görünüp görünmemesiyse aynı şey senin için de geçerli değil mi!]

 

Subaru: [Evet, ama aynı zamanda hayır da. Çünkü Guaral’ın ana kapısından geçen ben olmayacağım. Natsumi Schwartz olacak.]

 

Rem: [Ha?]

 

Yeniden oyuna getirildiğini düşünen Rem’in gözleri bir kez daha alevlenmişti. Ancak bu konuda kelimelerle açıklama yapmak mümkün değildi.

 

Nasıl ki Flop Flora’ya dönüştüyse Natsuki Subaru da Natsumi Schwartz’a dönüşmek zorundaydı. ――Yüksekten atmayacak, söylediğini yapacaktı.

 

Subaru: [Her neyse, sizleri götürememe sebebimizi açıkladım. Ama Taritta ve Kuna, size gelince, tehlikeli bir operasyon olacak, o yüzden ilk önce sizleri ikna etmem gerekecek…]

 

Mizelda: [I ıh, ilgi çekici bir şeymiş. İzin veriyorum. İkisini de alabilirsin.]

 

Tam da Subaru iki Shudraq’ın düşünce ve arzularını teyit etmek isterken Mizelda bu kelimelerle araya girdi.

 

Ve şaşkınlık içerisinde kafasını çeviren Subaru, Mizelda’nın ışıltılı gözlerinin alev alev bir merakla arkasına odaklanmış olduğunu gördü. Bir avcının yoğunluğuyla bakıyordu; insanda tenini soyuyor, altındakilere göz gezdirmeye çalışıyormuş hissi uyandırıyordu.

 

Subaru bir an için içini yoğun bir korkunun esir aldığını bile hissetmişti.

 

Subaru: [Mizelda, san?]

 

Mizelda: [Subaru, sen ve Abel yiğitliğinizi çoktan kanıtladınız. Shudraqlar da yiğitlikle kutsanmış kişilere saygı duyarlar. Ama bu, hünerliliği kutsanmamış bir değer olarak kestirip attığımız anlamına gelmiyor. Güç ve zeka, her ikisine de sahip olanlar üstün savaşçılar olurlar… Gidin ve kendinizi kanıtlayın.]

 

Düşmanın zaafına oynanan bu operasyon onun da işine gelmişçesine bir neşeyle yanakları al al olmuştu.

 

Subaru, varsayımlara dayanarak Mizelda ve diğer Shudraqların bu tarz bir oyundan kesinlikle hoşlanmayacaklarına inanmıştı. Bu yüzden de Taritta ve Kuna’ya bu operasyonda yer almak isteyip istemediklerini sormayı planlamıştı.

 

Ancak Mizelda’nın yanıtı sonrası Taritta ve Kuna da bu dünyanın en doğal şeyiymişçesine kafalarını sallayarak onay verdi.

 

Kuna: [Şefimiz öyle diyorsa söyleyecek hiiiiçbir şeyim olmaz.]

 

Taritta: [Ben de ablamın talimatına uyarım… Hem makyaj olayı benim de ilgimi çekti zaten.]

 

Ellerini kafasının üzerinde birleştiren Kuna, her iki türlüsü de umurunda olmazmış gibi bir tavırla kabul ederken onunla aynı fikirde olan Taritta’nın bakışları Flora’nın üzerinde geziniyordu.

 

Subaru’nun makyaj çalışmaları ilgisini çekmişe benziyordu. Subaru, bu manzaranın bir ölüm kalım meselesine hazırlanırken beklenecek gerginliği taşımadığını düşünse de――

 

Abel: [İtirazı olan yoksa hızlıca hazırlanalım. Hisar Şehrindeki korkaklar Başkentten cesaret bulmadan önce bu mücadeleyi tamamlamalıyız.]

 

Subaru: [… Tamamdır, anlaşıldı. Herkese uyuyorsa tabii. Rem, senin bir itirazın var mı?]

 

Rem: [―― Ne söylersem söyleyeyim dinlemeyeceksin zaten, haksız mıyım?]

 

Az önceki sözlerinden utanmış olan Rem, Subaru’ya ciddi bir bakış attı. Subaru, onun kararlılığını yok ettiği için üzgündü ama onun güvenliğini ve operasyonun başarısını düşününce Rem’in dahil olabileceği bir yol çizilemezdi.

 

İşte bu yüzden başını yere eğdi ve kendisini Rem’in öfkesine teslim etti.

 

Lakin――

 

Rem: [Ama senden bir şeyler yapmanı isteyen, bunu bekleyen bendim.]

 

Subaru: [Rem?]

 

Rem: [Ve böyle bir konuda hayatta yaygara koparamam… Dikkatli olun lütfen.]

 

Hayal kırıklığı yatışmamıştı ve Subaru’yu bağışlamış da değildi. Ancak verilen karara saygı gösterecekti, kaçırdığı bakışlarıyla ilettiği şey buydu.

 

Ve bu kadarcık şey, Subaru’nun içindeki kara bulutları dağıtmaya yetmişti.

 

Subaru: [Böyle bir şeyi yalnızca Rem yapabilirdi, nasıl da sakinleştirici ya… Ama bir saniye, bu doğru değil, değil mi?]

 

Rem, ufacık bir onayıyla bile Subaru’yu gökyüzünde uçuyormuşçasına sersemlemiş hissettirecek noktaya getirmişti.

 

Fakat Subaru, Emilia gülümsediğinde de göklere çıktığını hissediyor ve Beatrice ukala suratıyla bir şeyler açıkladığındaysa göğsü sıcacık, yumuşacık oluyordu.

 

“Hah” diyen Subaru, ne kadar kolay etkilendiğini daha yeni fark ediyordu.

 

Abel: [Mesele nedir? Bir anda caymıyorsun herhalde?]

 

Subaru: [Daha değil, caydığım söylenemez... Aksine gaza geliyordum.]

 

Abel: [Ha? Bunu göstermek için daha çok çaba sarf et öyleyse.]

 

Rem’in yorumuyla cesaret bulan Subaru, Abel’i yanıtladı.

 

Niyetlendiği şeyin ne olduğunu anlatmaya lüzum yoktu. ――Bu “kansız kuşatma” başarılı olursa Lugnica Krallığına dönüş yolu açılabilirdi.

 

Zaten durum böyle olmasa bile Subaru, yakınlarında herhangi bir trajedi yaşanmasına izin vermezdi. Hayır, veremezdi.

 

???: [――Heeey, abiiiiiiiii! Bote-chin’in dinlenmesine izin vermezsek hiç hoş olmaz, o yüzden onu bir yere yerleştirmek istiyoruuuum.]

 

Derken Medium, hiç tereddüt etmeksizin insanların hırslandığı toplantı alanına kafasını uzattı.

 

Kaslı Shudraqlarla kıyaslandığında bile bir baş uzundu, dolayısıyla boyuyla bir hayli dikkat çekiyordu. İşte bu dikkat çekici kişi, toplantı alanını yuvarlak gözleriyle tarayarak,

 

Medium: [Eh, abim nerede?]

 

Flop: [Ohhh, sevgili kardeşim! Abini görememen çok acımasızca. Buradayım, gözünün önündeyim ya!]

 

Medium: [――?]

 

Flora, kafasını eğen Medium’un karşısında ayaklanarak varlığını belli etti. Ve Medium, Flora’nın ağzından çıkan sözcükler karşısında kaşlarını çatarak derin düşüncelere daldı.

 

Bir müddet sessiz kaldıktan sonraysa bir şey idrak etmişçesine bağırdı.

 

Medium: [Abi, meğer bunca zamandır ablammışsın ya!]

 

Flora: [Bayım!? Burada neler dönüyor!? Gerçekten korkuyorum artık!]

 

Kan bağı taşıyan bir kardeş bile kandırılabildiyse bu operasyonun sağlam bir dayanağı olduğu kesindi.

 

#Bu arc’ta yıllardır tanıdığımız karakterler olmadığı için biraz içim buruktu. Ama yeni katılan karakterleri de sevmeye başladım, özellikle Flop-Medium kardeşler bana Otto’yu ve onunla ilgili komiklikleri hatırlatıyor. Bu arada ileriyi okuduğumuz için kadın kılığına girdiklerini biliyorduk ama koca imparatorun da onlara katılmış olmasını beklemiyordum. Hele Subaru’nun adına soyadına kadar belirlemiş olması muazzam. Genel olarak keyifli bir bölümdü. Şimdi 23. bölüm yayınlanana dek yine bekleyeceğiz, takipte kalın, ara ara bakın ki gözden kaçırmayın. Yeniden görüşmek üzere :)

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47001 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr