――Roswaal’ın tedavi olduğu evden ayrılalı 15 dakika olmuştu.
[Garfiel: Geldik. Buraya mezarlık deniyor, çünkü sadece lanet olası ezik bi mezar.]
Bunu söyleyerek, Garfiel, kutsal bölgenin eşiğinde eski bir harabeyi gösterecek şekilde çenesini salladı. Bir taş dizisinden inşa edilen mimarinin tarzı ilkeldi ve büyülü bir şey izleniminden oldukça uzaktı.
İnşa edileli kaç yıl olduğu bilinmiyordu, ama duvardaki çatlaklardan, etrafı saran sarmaşıklardan anlaşıldığı kadarıyla yüz yılı geçmiş olmalıydı.
Harabenin girişi ormanla aynı çizgideydi ve binanın çoğu ağaçlar tarafından sarılı olduğu için gerçek boyutunun bir bakışta tahmin edilmesi imkansızdı. Eğer burası ‘’Açgözlü Cadının’’ yattığı yerse belki de kendi dünyasındaki büyük piramit gibi olmalıydı.
[Subaru: Güçlü bir insan büyük bir mezarda yatmak ister, bu her yaş için ve her dünya için aynıdır ha ……]
Binanın büyüklüğünü inceleyen Subaru, bunları söylerken çenesine dokunuyordu.
Şu anda yaşayan bir insan olarak Subaru insanların ölümünden sonra hakkında ne düşüneceğiyle pek ilgilenmiyordu. Ama yine de tarihte bir iz bırakacak kadar önemli bir insan olmayışı bu ilgisizliğinin sebebi olabilirdi.
Her neyse,
[Emilia: Mezara ulaşmamız güzel ama burda ne yapacağız?]
Subaru’nun yanında duran Emilia, harabelere göz gezdirdikten sonra karmaşık bir suratla bu soruyu Garfiel’e yöneltti. Aynı soruyu düşünen Subaru da başını sarışın gence çevirdi. Garfiel ise ikisine de bakarak köpek dişlerini gıcırdattı.
[Garfiel: Detayları dönünce Roswaal piçinden öğrenirsiniz. Şu anda tek isteğim Emilia-sama’nın içeri girmesi.]
[Emilia: Tek yapmam gereken içeri girmek mi? İçeri girince yapmam gereken bir şey yok mu?]
[Garfiel: Güneş hala tepede. Mezarın derinliklerine girsen bile ‘’Yargılamalar’’ başlamaz. Hiçbir hazırlığın falan yok, önce girip gerekli niteliklere sahip misin diye bakmalısın.]
[Subaru: Du du dur bir dakika! Hemen konudan konuya atlıyorsun. Yargılamalar, hazırlıklar, nitelikler hiçbirini açıklamadın!]
Subaru, Emilia’yı zorla içeri sokmak üzere olan Garfiel’in sözünü kesip ona açıklama yaptırmaya çalıştı. Karşılığında Garfiel, saatlerdir pek çok kez yaptığı gibi yalnızca hoşnutsuz bir tavır takınıp yüzünü buruşturdu.
[Garfiel: Yeah kimin umrunda, sorun ne ki ? İçeri gir, sonra da Roswaal sana açıklama yapınca her şeyi anlayacaksın. Bana her boku anlattırırsan ben hepsini mahvederim, hiçbir şey anlamazsın.]
[Subaru: Sanki içeriğini okumadan bize bir belge imzalatmaya çalışıyorsun gibi, böyle bir şeye ikna olmamızın imkanı yok. Doğru cümleleri kurmakta zorlanıyorsan en azından sorularıma tek tek cevap ver.]
[Garfiel: Uugh…… yeah, ne haltsa. Güneş batana kadar sizinle sıkışıp kaldım zaten, ne soracaksan kısa tut.]
Sonunda ikna ettiğini farkeden Subaru önce ne sorsa diye bir süre düşündü.––Ardından,
[Subaru: Burası “Mezar yeri”….. Yani bu “Açgözlü Cadı” burda yatıyor demek, değil mi??]
[Garfiel: Ben öyle duydum. Aslında içerde kimin kemiklerinin gömülü olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Burası Açgözlü Cadının mezarı, en azından köydeki tipler bana öyle söyledi.]
Oldukça yarım ağızla verilen bu cevap Subaru’ya eksik bir şey varmış gibi hissettirdi ama şimdilik yutkunup bu soruyu geçti. Az önce kafasına takılan diğer kelimeleri hatırladı ….
Özellikle iki tanesi daha önemli görünüyordu. ‘’Yargılamalar’’ ve ‘’Nitelikler’’.
[Subaru: Mezarda başlayan “Yargılamalar” da ne ? İtiraf etmeliyim. Şu son bir kaç haftaki deneyimlerime bakınca bu kelime bende hiç iyi bir izlenim bırakmıyor.]
[Garfiel: Sakin ol, test edilmeyi falan ben de sevmiyorum. Ee, ah, ‘’yargılamalar’’ konusuna gelince..........Hiç detay bilmiyorum.]
[Subaru: Oy!]
[Garfiel: Sinirlenme, seninle dalga geçmiyorum. Sadece mezarda böyle bir şey olduğunu biliyorum. Ve bu ‘’Yargılamaları’’ geçemeyenlerin serbest bırakılmadığını biliyorum.]
[Subaru: Serbest bırakılmak mı……Kim tarafından?]
[Garfiel: ‘’Niteliklere’’ sahip olanlar yargılama alanından çıkamaz. ‘’Yargılama’’ tamamlanmadığı sürece cadının sahip olma isteği, gitmelerine izin verdirmez.]
İnandırıcılığı olmayan bir cevaptı ama Garfiel konudan da sapmıyordu. Elinden geldiğince anlaşılabilir bir şekilde anlatıyordu. Ama yine de ifadeleri bir noktaya değinmiyordu. Sonuçta kendi bilgileri de kısıtlıydı.
Yine de Subaru aldığı cevaplardan aklında bir fikir oluşturmuştu.
[Subaru: Sadece belli nitelikleri olanlar mezara girebilir ve kişi bu nitelikleriyle yargılamayı geçemezse sığınaktan çıkamaz.......Bu şekilde mi?]
[Garfiel: Ah……? Öyle bir şey…… galiba?]
[Subaru: Çok şey anladığımı düşünmüştüm ama yine de oldukça faydasız……]
Muhtemelen hala olayı çözememiş olan Garfiel, böyle güvenilmez bir yanıt vermişti. Karşılığında Subaru, yanındaki Emilia’ya döndü. Subaru’nun bakışlarını gören Emilia da konuşmaya katıldı.
[Emilia: Daha önce, sığınağa girdiğim anda, bilincim aniden yok olmuştu …… neydi bu durum?]
[Subaru: O bariyerdi, menziline girdiğimizde bayıldın. Eh, Otto ve ben gayet iyi ve sağlıklıydık……]
[Garfiel: Muhtemelen niteliğiniz olmadığı için.]
Subaru tam Emilia’nın ani kendinden geçişinin ardındaki nedeni anlatırken Garfiel müdahale etti. Bir parmağıyla Subaru’yu bir parmağıyla da Emilia’yı gösterip konuşmaya başladı.
[Garfiel: Emilia-sama, bir yarı-elf olarak niteliğe sahip. Ama Subaru, tamamen saf kan bir insan olarak niteliğe sahip değil. Yani sen özgürce girip çıkabilirsin. Ama yargılamayı geçemezsin.]
[Subaru: Dur dur bir dakika. Şimdi söylediğin cümlelere göre, bu şöyle bir şey mi?]
Nefesini tutan Subaru düşüncelerini toparladı. Garfiel’le karşılaşıp sığınağa ilk girdikleri andan itibaren olanları düşünüp konuşmaya devam etti.
[Subaru: Yargılamayı yarı-elfler geçebilir…… ya da diğer yarım kanlar, yarıinsanlar. O zaman sığınakta yaşayan tüm insanlar öyle mi?]
[Garfiel ––Aah, henüz bundan bahsetmemiştim, değil mi?]
Subaru’nun cevabından tatmin olmuş görünen Garfiel göz kırptı.
Gözlerini yeniden açtığı anda göz bebekleri altın rengine dönmüştü ve etobur bir canavarınki gibi inceldi. Köpek dişleri gelişti, tırnakları pençe gibi giderek kılıç keskinliğine kavuştu.
Küçük vücudu da giderek büyüyordu. Kısa sarı saçları sırtını kaplayacak kadar çoğaldı, aynı sarı saç kollarında ve bacaklarında da oluştu, her yerini sardı.
[Garfiel: Bende bu kandan daha çok var. “Soya çekim” benim özel gücüm.]
[Subaru: ……Woooow. Gelip sarılabilir miyim?]
Subaru içindeki heyecanın önüne geçmek için uğraşıyor, titreyen parmaklarını gizlemek için koltukaltına saklıyordu. Ama isteği daha yerine gelemeden Garfiel orjinal haline dönmüştü bile. Garfiel’in şekil değiştirişine kendi gözleriyle şahit olan Emilia derin bir nefes alıp bir adım ilerledi.
[Emilia: O zaman, sonuç olarak bu köy yarıinsan türlerin toplandığı bir yer……]
[Garfiel: Daha doğru ifade edersek insanlar ve yarıinsanların oluşturduğu bir karma kan koleksiyonu. Tüm ırkların insanları burda toplanabiliyor. Roswaal piçinin bir ‘’yarıinsan fetişi’’ falan olduğunu söyleyebilirim.]
[Emilia: O zaman Roswaal’ın sözlerinin nedeni buydu. Buranın bana uygun oluşu……]
Emilia bunları söyleyip bir elini dudaklarının üzerine koydu ve derin düşüncelere daldı.
Diğer taraftan Subaru, bu bilgiyi o kadar kolay sindirememişti. Detaylar farklı olsa bile buradaki herkesin Emilia’yla bir ortak noktası vardı demek. Onun geçmişini, reddedilişini, hor görülüşünü ve çektiği acıları anlıyor olmalıydılar.
Onun açısından bu eski yaralarını kanatmış olabilirdi. Ama burdaki insanların desteğini alsa, o zaman ne hissederdi acaba?
Subaru onun yaralarını biliyordu ve üstesinden gelmek istiyordu. Ama kendisi böyle bir şey yaşamadığı için yeni yaralar açmadan mevcut olanları nasıl iyileştireceğini bilemiyordu. Aklı bu düşüncelerle doluydu.
[Subaru: Bu beklemediğimiz bir şeydi ama şimdi köyün durumunu ve niteliklerin ne olduğunu anlıyorum. O zaman…… sorun ‘’Yargılamalar’’. İçeriğini bilmediğini söylüyorsun ama en azından gün batımından sonra olacağını biliyorsun, değil mi?]
[Garfiel: Yeah, öyle. Ayrıntıları bilmiyorum. Tek bildiğim kalifiye olup olmadığının kontrol edildiği. Buraya gece gelirsen yargılamalar başlamış olur ve bu büyük bir mevzu.]
Duyduklarından sonra Subaru ağzını açtı ve önlerindeki mezara baktı.
Hastalıklı havasıyla, etrafını saran sarmaşıklarla onları bekliyordu. ‘’Yargılamalar’’ terimi burası hakkındaki düşüncelerini iyice ciddileştiriyordu. Yalnızca eski bir harabe olmaktan çıkmıştı burası.
Ve her şeyden öte Emilia’yı tehlikeli olabilecek bir yere gönderme düşüncesi––Natsuki Subaru için katlanılamazdı.
[Subaru: Üzgünüm, Ram. Anlaşılan uyarılarına düşündüğümden de erken karşı çıkmak zorundayım.]
[Garfiel: Bişi mi dedin?]
[Subaru: Emilia-tan’ı bir anda içeriye yollamak beni strese soktu ve kalbimi kırdı. Acaba diyorum içeriye bir göz atmak için...önce Garfiel mi girse?]
Subaru bir parmağını havaya kaldırarak bu öneriyi yapmtıştı. Garfiel bir anlığına boş boş baktıktan sonra geniş bir sırıtışla Subaru’nun bacaklarına bir tokat daha patlatıp boğazını temizledi.
[Garfiel: Normalde senin gösteriş yapmak için ‘’ben giderim’’ demen gerekmiyo muydu?]
[Subaru: Öyle söylemek istemiyorum, biraz da gösteriş yapmak istiyorum ama bana bir şey olursa kurtulma ihtimalim çok az, o yüzden böylesi daha uygun olur. Bir tekmeyle zemini parçalayabilen biri olarak sen kolayca geri dönebilirsin. Sonuçta sen en güçlü adamsın.]
[Garfiel: Uh? Do-doğru, ben en güçlüyüm. Yargılamalar hakkında falan bir şey bilmiyorum ama nasıl bir tehlike çıkarsa çıksın ‘’Penipeni asla teslim olmaz’’sonuçta !]
Ne demek istediği pek net olmasa da Garfiel iyi bir moda girmişti. Arkasından su sökmeye gerek yoktu. O yüzden Subaru sessiz kalmayı seçti. Ama Garfiel’in iyi modu bir anda değişti. [Ama] diye konuşmaya başladı.
[Garfiel: İçeri giremicek olmam çok kötü. Anlaşmam falan var.]
[Subaru: ……Anlaşma?]
[Garfiel: Yeah, cehennem gibi can sıkıcı. Ayrıca bunu yapan ben olmamalıyım.]
Garfiel bu sözleri söylerken yeri tekmelemişti. Dalga geçiyor gibi görünmüyordu, belli ki içeri girmeyecekti. Sözlerin ona ne kadar anlam ifade ettiğini düşününce Emilia’nın önünde ona anlaşmasını ihlal edip edemeyeceğini de sormak olmazdı.
Sonuçta durum iyice tıkanmıştı. Emilia’yı tek başına içeri gönderemezdi. Garfiel’i teftişe gönderme planı da yatmıştı. Geriye tek bir çözüm kalmıştı.
[Subaru: Gidip Otto’yu arayayayım, biraz bekleyebilir misiniz?]
[Emilia: Sen bunu yapana kadar güneş batar––Sorun yok. İçeri gireceğim.]
Subaru’nun başka bir kurban arama isteği Emilia tarafından reddedildi. Ne kadar hazır hissetmese de girişe adımını attı. Menekşe rengi gözleri içeride ne olduğunun merakıyla parlıyordu.
O da ‘’Yargılamalar’’ ve ‘’Bir cadının mezarı’’ sözlerini duyunca pek uğurlu şeylerin olmayacağını anlamış olmalıydı.
Aynı endişe ve sorunları taşıyarak kendi gücüne tutundu.
[Subaru: Tamam azıcık içeri…… yo sadece girişe kadar geleceğim, birazcık bakıp döneceğim olur mu.....?]
# Subaru'nun kurban olarak gidip Otto'yu arayayım demesi güldürdü.
Ama ''Yargılamalar ve Nitelikler'' yine pek güldürücü değil gibi.
Adım adım Açgözlü Cadıyla olan buluşmaya ilerliyoruz. Bakalım Subaru oraya nasıl varmış ve orada başına neler gelecek.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..