Cilt 7 Bölüm 33 [ İblis Şehri Yolculuğu Zamanı ] (2/3)

avatar
1928 11

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 33 [ İblis Şehri Yolculuğu Zamanı ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy



――İblis Şehri Kaos Alevi seferi üyeleri belirlenmiş, plan uygulamaya koyulmuştu.  

 

Abel: [Ben dönünceye dek Hisar Şehri askerlerini toplayın. Yakın zamanda haber gönderirim.] 

 

Zikr: [Canım pahasına olsa bile bunu yapacağım.] 

 

Abel’den emir alan Zikr, tek dizinin üzerine çökerek saygıyla itaat etti. 

 

Beklenmedik bir şekilde kendisini kudretli İmparatorluğun düşmanı konumunda bulan Zikr duruşundan yana bir tereddüde düşmese de doğal olarak şehirdeki birliklerin tamamı için aynı şey söylenemezdi.  

 

Niyetlerinde birlik olup tek bir ordu şeklinde bir araya getirilmeleri için Generallerin çabası esas olacaktı. Bu bağlamda Zikr’in varlığı bir Iütuftu. 

 

Subaru: [Zikr-san, sana çok iş düştüğünü biliyorum ama…] 

 

Zikr: [Yo, bu bir General olarak benim oynamam gereken bir rol. Ve Kansız Kuşatmaya kıyasla bir hiç.] 

 

Subaru: [————] 

 

Subaru, güçlü ve gururlu bir gülümseme taşıyan Zikr’in sözleri karşısında başını öne eğdi.  

 

Subaru’nun sicili, bir kansız kuşatma planı yapıp, bunu gerçek kılabileceğini iddia etmek ve acınası bir şekilde başarısız olmak şeklindeydi. Bunun sonucunda Rem’in beklentilerini de karşılayamamış ve onu hayal kırıklığına uğratmıştı.  

 

Fakat Zikr, Subaru’nun emeklerini gülümseyerek karşılıyordu.  

 

Zikr: [Cesaretin kırılmasın, sen Kansız Kuşatmayı teklif ettin, Ekselansları da bunu onayladı. Ve gerçek şu ki ben ve astlarım, tek damla kan dökülmeden sizin safınıza katıldık.] 

 

Subaru: [Tek damla kan dökülmeden, bu…] 

 

'Abartılı bir ifade’ diyecekken Zikr’in koluna sarılı bandajı görünce kelimeler boğazında düğümlendi. Fakat Zikr’in yanakları gevşedi ve sonra da kendi bandajını zorla sıyırıp açtı. 

 

Kanlı bandaj kalktığında da kolundaki yara gözler önüne serildi.  

 

Zikr: [Bir Asker için bu yalnızca bir sıyrıktan ibaret. Ayrıca kendinle gurur duymalısın. Çünkü senin çabaların neticesinde Ekselansları adına savaşacak General ve Askerlerin sayısı azalmadı.] 

 

Subaru: [————] 

 

Zikr: [Sen sana düşeni yaptın. ――Natsumi Hanım.] 

 

Subaru, Zikr’in ağzından dökülenlere doğru düzgün bir karşılık veremeyeceğini biliyordu.  

 

Fakat onu açıkça övememekle birlikte Zikr’in karakterinde övülecek bir şeyler bulma konusunda yeni bir düşkünlük geliştirmişti ve onun ölmesine izin vermemenin bir başarı olduğunu düşünmeye başlıyordu. 

 

Derken―― 

 

???: [――Gitmek istediğine emin misin?] 

 

Subaru: [————] 

 

???: [Yo, bunu söylemem saçmaydı. Unut gitsin.] 

 

Diyen Rem, gözleri bitkinliğini gizleyemez halde kafasını salladı. 

 

Rem, Belediyenin girişinde değneğine yaslanmış halde dikiliyordu. Yolculuk kıyafetlerini giyinmemişti, hala yaralılara yardım etmek için koşuşturan bir şifacı kılığındaydı. 

 

Yani Rem, Guaral’da kalacaktı.  

 

Ve Kaos Alevi yollarına düşecek olan Subaru’yla geçici olarak ayrılacaklardı. 

 

Subaru, bu ayrılık öncesinde kendisini görmeye gelen Rem’in yorumuna gülümsedi. Bunun endişeden kaynaklandığını biliyor olsa da kendisine mani olamıyordu.  

 

Subaru: [Ehh, her şey güllük gülistanlık olmasa da senin hakkında bir şeyleri unutmamı söylemen biraz ağır geliyor.] 

 

Rem: [Oh, onu kastetmemiştim…] 

 

Subaru: [Çünkü sıkılan bir boğaz ve kırık bir parmak bile olsa senden bana kalan her şey, yokluğunda yaşayamayacağım kıymetli birer hatıra.] 

 

Rem: [Ha?] 

 

Amacı Rem'le alay etmek olmasa da buz gibi bakışlarla delinip geçildiğiyle kalmıştı.  

 

Vollachia'ya gönderildi gönderileli etkilendiği olayları düşününce zihninde beliren anıların pek çoğu güçlü bir acı ve ıstırap sancısı taşıyordu. 

 

Elbette ki kalbinin derinliklerinde biriktirdiği, Rem’le anlaşmaya varması ve onun tarafından umursanması gibi pek çok umut ve neşe dolu hatıra da vardı. 

 

――Ama en acı verici hatıralar da onlarla aynı yerdeydi.  

 

Rem: [Gergin değilsin… İyi misin sahiden?] 

 

Subaru: [Bilirsin ya, sürekli gergin olmak insanı tüketiyor… İyi misin diye soruyorsan aklımda çok fazla şey var cevabını veririm. Elimde olsaydı sonsuza dek senin yanında kalırdım.] 

 

Rem: [Haa.] 

 

Subaru: [Ne kayıtsız bir cevap! Yo, beni duymazdan gelmediğine sevindim aslında…] 

 

Rem’in baştan savma tavrı canını yaksa da dudaklarından dökülenler gerçek hisleriydi.  

 

Rem'i Guaral’da bırakmak, son dakikada inen büyük bir darbe olmuştu. Dürüst olmak gerekirse hala az önceki beyanını geri alıp Rem’i narin kollarından tutup peşinde götürmek istiyordu.  

 

Rem Natsuki Subaru’nun kollarının uzanabileceği, onu zorluklardan, yangınlardan ve başına gelebilecek her kötü şeyden koruyabileceği mesafede olsa ne iyi olurdu!  

 

Subaru: [Açıkçası seni sağlam bir kordonla mütemadiyen kendime bağlı tutmak bile isterdim.] 

 

Rem: [Sen ciddi misin…?] 

 

Subaru: [Kısmen.] 

 

Rem: [————] 

 

En sonunda bir “Ha?” bile duyamayacağı noktaya gelmişti.  

 

Elbette ki bu istekte ciddi olduğu takdirde reddedileceğini biliyordu, o yüzden konunun geçip gitmesine izin verdi. Her daim güvende olduğunu bilebilmek için Rem’i kendisine bağlı tutabilmesi gerçekten iyi olurdu. 

 

Duruma bağlı olarak Pleiades Gözcü Kulesinde uyandırdığı güce başvurmak zorunda da kalabilirdi—— 

 

Subaru: [Cor Leonis’i nasıl kullanacağımdan da emin değilim gerçi…] 

 

Subaru’nun Pleiades Gözcü Kulesinde edinmiş olduğu yeni Otorite, Cor Leonis—— kendisi merkezde olmak üzere belirli bir çaptaki müttefiklerinin konum ve durumlarını belli belirsiz de olsa algılamasını sağlayan bir güçtü. Cor Leonis, Subaru’nun arkadaşlarının yükünü üstlenip onları sağlıklı tutmasına da imkan tanıyordu.  

 

Belki de Rem’in hasarlı bacaklarının yükünü üstlenmek ve onun tüm enerjisiyle dağda bayırda koşmasını sağlamak için de bu gücü kullanabilirdi.  

 

Tabii Rem’in bu şekilde kendisinden uzaklaşmasını istemezdi.  

 

Subaru: [————] 

 

Rem: [Hey, bir anda neden bu kadar canın sıkıldı?] 

 

Subaru: [Yok bir şey, yalnızca kendimden tiksiniyordum.] 

 

Rem bu noktaya değinirken Subaru asık suratını ellerinin arasına alarak iç çekti.  

 

Rem’i yerinde tutan, Subaru’dan uzaklaşmasına mani olan şeyin sakatlığı olduğu kafasına dank etmişti. Subaru ve Rem’in ilişkilerinin sonlanmasını engelleyen şeylerden biri, Rem’in ondan kaçamıyor oluşuydu.  

 

Ve Rem'in formunda olmaması, Subaru’ya kendisini şanslı hissettiriyordu.  

 

Subaru: [Rem bu yüzden bana güvenemiyor işte.] 

 

Subaru her daim yalnızca kendisini düşünüyordu. 

 

Daha iyi biri olmayı diliyordu. Kibar, zeki ve güçlü olmayı arzuluyordu. Herkesin iyiliği için çaba harcıyordu ama Kulede kendisine bir kez daha dönüp baktıktan sonra bunun yeterli olmadığını biliyordu.  

 

――Rem'in inandığı Natsuki Subaru’yu geri getiremiyordu. 

 

Rem: [Um…?] 

 

Subaru: [Pardon, birazcık hislendim.] 

 

Rem: [His-ne, şimdi mi?] 

 

Subaru: [Endişelenme. Yalnızca Al’ın ve… memleketimdekilerin anlayabileceği bir tabir.] 

 

Rem hafiften kaşlarını çatarken Subaru, omuz silkerek bu yanıtı verdi. Fakat Rem, içinde büyüyen hislere engel olmak istercesine gözlerini ovuşturarak alnındaki kırışıklıkları yok etti. Şu anda içinde pek çok çelişki olmalıydı. Subaru’yu uğurlamaya gelmek için bile epey kafa yorması gerekmiş olmalıydı.  

 

Subaru: [Uzun süreliğine gitmiyorum, çünkü senin yokluğuna fazla dayanamam.] 

 

Rem: […Yine aynı şeyi yapıyorsun işte.] 

 

Subaru: [Agh, ciddiydim ama… Rahatsızlık duymana sebep oluyorsam elimden geldiğince kendimi dizginlemeye çalışırım.] 

 

Rem: [Ama kendini durdurmaya çalışmayacaksın, değil mi?] 

 

Rem’in diktiği gözlerle karşılaşan Subaru’nun omuzları vicdan azabı etkisiyle çöküyordu.  

 

Elbette ki Rem’i gücendirmek ya da rahatsızlık duymasına yol açmak istemiyordu. Ama bu, ona beslediği güçlü hislerin dışavurumuna engel olmuyordu.  

 

Rem’i hayal kırıklığına uğratan Subaru ne derse desin durum buydu.  

 

Subaru: [İyi şanslar, yakında döneceğim. Ve iyi haberler getireceğim.] 

 

Rem: […Hı hı, Abel-san, Medium-san ve Taritta-san'ın dönüşünü bekleyeceğim.] 

 

Subaru: [Al neyse de ben ne olacağım?] 

 

Rem: [————] 

 

Subaru emin olmak adına böyle dese de Rem’in bakışlarındaki soğukluk varlığını koruyordu.  

 

Bununla birlikte Subaru, verdiği yanıtla son derece acınası bir duruma düşmüş olacak ki Rem bir süre sessiz kaldı, sonra da pes etmişçesine ufak bir nefes vererek şöyle dedi:  

 

Rem: [Sana inanıp inanmamak hakkında konuşabilseydim çok daha iyi olurdu.] 

 

Subaru: [İnanıp inanmamaktan bahsetmiyorsun…] 

 

Rem: [O şeytani kokun hala silinmedi ama sorun bu değil.] 

 

Subaru: [Sorun bu değil mi…?] 

 

Rem’in soluk mavi gözleri aynı şeyi yapmayı sürdürüyor, içlerindeki şüphe ışıltısı silinmiyordu. 

 

Geçici olsa bile birbirlerinden ayrı düşeceklerdi. Rem’in güvensizliği—— Subaru bunun Guaral’daki hatasından kaynaklandığını bilmesine rağmen bundan az da olsa kurtulmak istiyordu.  

 

Bunu kendisinden ziyade şehirde bekleyecek olan Rem’in iyiliği için istiyordu.  

 

Subaru: [Bak ne diyeceğim, Rem, elimden geleni yapacağım. Hissettiğin gerginliği ya da o şey her neyse, ondan kurtulmana nasıl yardım edebilirim?] 

 

Rem: […Şey, öyleyse neden hala bu kılıktasın?] 

 

Subaru: [Eh!?] 

 

Rem küçümseyici gözlerle böyle söylerken Subaru, kafasını eğerek kendine bir baktı.  

 

Uzun kara saçlardan oluşan bir peruk, kusurları örten beyaz pudra, vücut hatlarını gizlemek için özenle tasarlanmış bir kıyafet ve aşırıya kaçmayan takılar—— 

 

Subaru: [Bunda bir tuhaflık mı var…?] 

 

Rem: [Bir tuhaflık bunda hiçbir tuhaflık olmayışı, diğer bir tuhaflıksa Hisar Şehrinden ayrılıyor olmana rağmen hala bu kılıkta olman. Bunun için nasıl bir savunman olacak?] 

 

Subaru: [Ama sana bunun yapılması gereken bir şey olduğunu açıklamıştım!] 

 

Rem’in gözlerindeki hararetin dinişini izleyen Subaru, Natsumi Schwartz performansını sürdürürken tiz bir sesle bağırdı. 

 

Rem'in güvensizliğinde bu kılığın da rol oynaması tamamen beklenmedik bir şey olsa da Rem’e belirttiği üzere bunun ardında iyi bir sebep vardı. 

 

Subaru: [Rem, sana dün de söylediğim gibi biz komşu bir ülkenin vatandaşlarıyız. Ve ismim açığa çıkacak olursa bu ülkede başım derde girer. Bu yüzden bunu yapmak zorundayım. Gerçek ben olamam, Natsumi Schwartz olmaya mecburum…!] 

 

Rem: [Hah, anlıyorum.] 

 

Subaru: [Güvensizliğini hiç de ortadan kaldırmayan bir yanıt!] 

 

Rem'in bakışlarının sıcaklığı hiç değişmiyor, aksine daha da güvensiz hale geliyordu.  

 

Fakat bu, Subaru’nun durumunu ve kendisine verilen rolü ölçüp biçtikten sonra ciddiyetle aldığı bir önlemdi. 

 

――“Natsuki Subaru” ismi Vollachia İmparatorluğunda saygınlık kazanamazdı. 

 

Natsuki Subaru zaten Emilia'nın şövalyesi olarak Lugnica Krallığında önemli bir rol oynuyordu. Başka bir deyişle, şu anda yaptığı şey yadsınamaz şekilde komşu ülkenin içişlerine müdahale şeklinde tanımlanabilirdi. 

 

Subaru: [Komşu ülkenin içişlerine müdahale etmenin de hiç etkileyici bir yanı yok.] 

 

Hal ne olursa olsun Subaru’nun eylemlerinin sonuçları ve sorumluluğu yalnızca Subaru’yu bağlamıyordu. ――Emilia’nın başına da açıkça dert açabilecek şeylerdi. 

 

Hükümdar olma yolunda ona yardım sözü veren ve bağlılık yemini eden şövalyesi olarak Emilia’nın bu işe sürüklenmesine asla izin veremezdi.  

 

Subaru: [Bu noktada devreye Natsumi Schwartz giriyor. Natsumi’nin ne kadar ünlendiğinin bir önemi yok. Natsumi bir anda Vollachia İmparatorluğunda beliren siyah saçlı güzel bir kızdan ibaret olacak.] 

 

Rem: [Bitti mi?] 

 

Subaru: [Daha değil, hayır! Ayrıca, bahse girerim… Natsumi Schwartz ismi Lugnica’daki arkadaşlarımın beni tanıması için bir şans yaratacaktır.] 

 

Aslında “Natsumi Schwartz” adını seçmesinin ana nedeni buydu. 

 

Vollachia İmparatorluğundaki bu vukuat Subaru’nun kadın kılığına girip kendisine “Natsumi Schwartz” dediği ilk sefer değildi. Roswaal'ın Malikanesindeyken de gösteri değil de―― zorunluluktan kadın kılığına girdiği olmuş ve gerçek kimliği Emilia haricinde herkes tarafından öğrenilmişti.  

 

O seferde de aynı takma adı kullanmıştı. Başka bir deyişle Abel’in umduğu gibi İmparatorlukta ünlenecek olursa ve “Natsumi Schwartz” ismi kulaktan kulağa yayılırsa Emilia ve grubunun Subaru’yla diğerlerinin İmparatorluğa gönderildiğini anlama imkanı doğardı.  

 

Dolayısıyla―― 

 

Subaru: [Zorunluluktan bu kılıktayım.] 

 

Rem: [――. ――――. ――――――――. Anlıyorum.] 

 

Epey vakit alsa da Rem’in yaklaşımını anlamış olmasından memnundu. 

 

Her halükarda Subaru’nun kılık değişiminin bir müddet daha devam edecek olma sebebi buydu. Bu işi uzatarak Rem’in güvenini baltalamak istemese de bu duruma bağlı olacaktı.  

 

Subaru: [Rem, bir sorunun olursa Flop-san veya Zikr-san'la konuşursun. Bir erkek için zor gelirse Mizelda-san ve diğerleri de burada olacak. Her şeyi kendine saklama.] 

 

Rem: [Bunu senin söylemen hiç mantıklı değil ama yine de dikkate alacağım… Sen de Abel-san veya Medium-san'ın canını sıkmamaya çalış lütfen.] 

 

Subaru: [Sadece arkamı kollamaya bakacağım.] 

 

Medium ve Taritta neyse de Abel’e yük olmamak için uğraşmayacaktı.  

 

Abel de arada bir havalı tavrından sıyrılmalı ve ter dökmeliydi.  

 

Vedalar edilip uyarılarda bulunulduğuna göre artık ayrılma vaktiydi.  

 

Yolculuktan önce ayrılmanın zorluğunu bastıran Subaru―― 

 

Subaru: [Rem, o kız nerede?] 

 

Rem: [Louis-chan'ı mı diyorsun? Sanırım Utakata’yla birlikte…] 

 

Subaru: [Anlıyorum.] 

 

Rem: […Gidip onu getirmemi istemiyorsundur herhalde?] 

 

Sesinin tonu alçalan Rem, sorgulayıcı bir bakış atıyordu.  

 

Subaru’nun niyetinin bilincindeymişçesine, hoş bir ses tonu taşımıyordu. Aksine kökleşmiş bir rahatsızlık ve tatsızlık barındırıyordu.  

 

Yoğun programlarında çok az etkileşimleri olmasına rağmen Belediyedeki mücadelelerden bu yana Subaru’nun Louis hakkındaki şüpheleri değişmemişti. Hatta o şüpheler hiçbir şekilde dinmemiş denilebilirdi. 

 

Louis Rem ve Utakata’ya çok bağlıymış, Shudraqlar ve diğerleriyle de iyi anlaşıyormuş gibi görünse de gerçek mizacını ne zaman ve nerede açığa çıkartacağı belli olmazdı.  

 

Bu bağlamda Subaru'nun Louis’i arkada bırakma konusunda endişeleri vardı.  

 

Ama şöyle de bir şey vardı ki―― 

 

Rem: [Guaral’ı indirme görevi boyunca ona bakmaktan kaçındın zaten, haksız mıyım?] 

 

Subaru: [————] 

 

Rem: [Onca zaman sonra hiçbir şey değişmedi.] 

 

Rem’den bu sözleri işiten Subaru’nun verebileceği hiçbir karşılık yoktu.  

 

Louis herhangi bir şeye kalkışacak olsaydı bunu yapması için pek çok fırsat doğmuştu. Yani muhtemelen o konuda temkinli olmanın faydası yoktu.  

 

Subaru: [Kuna ve diğerlerine şimdilik gözlerinin üzerinde olmasını söyledim bile.] 

 

Rem: [İnatçı…] 

 

Anlık bir fısıltı olsa da işitmeyi başaran Subaru, bir müddet bunun üzerine düşündü. 

 

En başta Louis’in gerçek mizacı ve tehlikeli güçlerini Rem’e açıklamama sebebi, Rem’in bu hikayeye inanmak için hiçbir dayanağının olmamasıydı. Rem’in güvenini yitirip Louis’in durumundan bahsederek onu uzaklaştırmaksa Subaru’nun hiç istemediği bir şeydi.  

 

Peki ya şimdi? 

 

İlişkileri ilerleme kaydetmişti ve Rem, soğukça olsa da Subaru’yu dinliyordu. Belki de artık Louis’in gerçek mizacından bahsettiği takdirde o kadar katı olmayabilirdi. 

 

Subaru: […Yo, aptalca bir şey yapma.] 

 

Diye düşünen Subaru, kafasını sallayarak belli belirsiz şeklinde aklına giren fikri reddetti.  

 

Rem Subaru’ya inanabilirdi ama bunun bir anlamı olmazdı. Louis o ana dek gerçek rengini hiçbir şekilde belli etmemişti. Subaru Rem’le konuştuğunda bunun gerçekleşeceğine inanmak da zordu. Durum değişmeyecekti.  

 

Bu sadece Subaru’nun kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacaktı ama karşılığında Rem’in gerginliği çoğalacaktı.  

 

Buna gerek yoktu. 

 

Rem: […O suratının hali ne öyle?] 

 

Subaru: [Pardon, sadece Rem’in hayatında yalnızca talih kuşları olsun diye umuyordum.] 

 

Rem: [Ha?] 

 

Subaru içinde yükselen sıcaklığa hakim olmaya çalışırken Rem’in gözleri daha da kısılıyordu.  

 

Ancak Subaru bir şey söylemeye çalıştığı takdirde konuşma uzadıkça uzayacaktı.  

 

???: [――Kardeşim! Gitme vakti geldi.] 

 

Diyen Al, vagondan sarkarak tek elini salladı.  

 

Subaru’nun arkasında bir vagon ve o vagonu çeken, en az onun kadar iri ata benzer bir yaratık bulunuyordu―― yolculuklarına eşlik edecek bu yaratığın ismi Fırtına Atıydı.  

 

Rem: [Onun Vollachia’da nadir rastlanır bir cins olduğunu duymuştum, yalnızca Generallere veriliyormuş herhalde…] 

 

Subaru: [Zikr-san ödünç verdi. O da bir dişi, o yüzden tutarlı…] 

 

Rem: [Tutarlı mı…?] 

 

Rem Subaru’nun söylediklerine pek ikna olmamışçasına kafasını eğdi. 

 

İyi ya da kötü, Subaru’nun sözlerine verdiği tepki buydu. Bu mutlu koşullar bir müddet beklemek zorundaydı.

 

Al: [Oiii, kardeşim?] 

 

Rem: [Um, Al-san sana sesleniyor.] 

 

Subaru: [Aynen, biliyorum. Bunun farkındayım…] 

 

Rem: [――?] 

 

Subaru: [Ama ayakkabılarımın tabanları senin yanından ayrılmakta ve yerden kalkmakta zorlanıyor… Ooff, oof, oooof!] 

 

Derken değneğin ucuyla dürtülen Subaru'nun yere yapışıp kalmış ayakkabı tabanları güzelce yerinden ayrıldı. Ve iki üç adım ilerleyerek Rem'le arasında bir mesafe bırakmak zorunda kaldı.

 

Böylece aralarındaki mesafe gerçeklik kazandı. 

 

Subaru: [Rem, sana defalarca söyledim ama…] 

 

Rem: [Dikkatli olacağım. Temkinli de olacağım. Başım derde girerse başka birine dönüşeceğim. Hadi güle güle.] 

 

Subaru: [Ahh…] 

 

Kabaca uğurlanan Subaru'nun omuzları çöktü, rengi soldu. Gözlerini ona diken Rem'se derin bir iç çekiş eşliğinde,

 

Rem: [Kendine iyi bak ve iyi bir yolculuk geçir. Geri dönmeni bekliyor olacağım.] 

 

Subaru: [Oh…] 

 

Rem: [Bir anda ortadan kaybolmayacağım… Senin dışında güvendiğim insanlar var.] 

 

Eklemesini de yaparken Subaru, buna dikkatlice kafa yordu.

 

Sonra da Rem'in rahatsızca kaşlarını çatışı karşısında bir iki kez kafa sallayarak,

 

Subaru: [——Ben kaçtım!] 

 

Dedi ve elini uzun uzun sallayarak Rem'le vedalaştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr