Cilt 7 Bölüm 43 [ Gözkapaklarının Ardında Saklı ] (3/3)

avatar
1770 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 43 [ Gözkapaklarının Ardında Saklı ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy



Medium: [Oh!]

 

Louis: [Auu!]

 

Al: […Bu işe kendini bayağı kaptırmışsın, kardeşim.]

 

Coşkuya kapılan Subaru, mevcut kıyafetleriyle epey sevimsiz görünüyordu. Medium ve Louis’in Subaru’nun önderliğinde yumruklarını havaya kaldırışını izleyen Al ise iç çekiyordu.

 

Öte yandan grubun en güçlü dövüşçüsüne dönüşmüş olan Taritta’nın gözlerine gerginlik ve endişe yansıyor, Abel ise oni maskesinin ardında tamamen ifadesiz ve kayıtsız kalmayı sürdürüyor, ellerinde de hiçbir şey taşımıyordu.

 

İşte tüm üyeler bu şekilde handan dışarı adım atmaktaydı.

 

İlk işleri Olbart’ın birinci saklanma noktasını bulmaktı. Fazlasıyla hevesli olan Subaru, kapıyı büyük bir gümbürtüyle çarptı ve büyük bir şevkle adımını attığı gibi――

 

Subaru: [――Şimdi geri dönme zamanı.]

 

Al: [Ha?]

 

Bedenini hafifçe döndürerek kapıya sert bir tekme indirdi. Az önce çıktığı kapının diğer tarafını gören Al’ın dudaklarındansa bir şaşkınlık nidası döküldü.

 

Subaru, zihninde bu düşünceyle kapıyı tüm gücüyle itip açtı.

 

Sonra da daha yeni ayrılmış oldukları odayı işaret ederek――

 

Subaru: [――Seni bulduuuuk~, Olbart-san.]

 

???: [Kakakakka! Oioi, hadi ama, bu yaptıın kötülük diil mi, insan öyle hemen bulunur mu? Bak yüzüm kızarıverdi, hop diye yakalandım, çok utanç verici!]

 

Ve Subaru’yla grubunun yerine sinsice odaya girmiş olan Olbart, kendisini göstererek seni bulduk diyen Subaru karşısında içten bir kahkaha patlattı.

 

△▼△▼△▼△

 

Al: [Yok artık, kardeşim…!]

 

Al, bardağındaki çayı tazelemek üzere olan Olbart’ı odada görmenin şaşkınlığını taşıyordu.

 

Medium ve Louis ise ondan daha da büyük bir şaşkınlıkla “Oh, İhtiyarı bulduk!” ve “Aa!” tepkileriyle onu takip etmekteydi. Taritta da irileşmiş gözleriyle odanın içerisine bakıyordu.

 

Bu tepkiler yüzünden geride kalan Abel ise nihayet Olbart’ı görebildiği anda gözlerini kısıp,

 

Abel: [“Gözkapaklarının ardında”, anlıyorum.]

 

Diyerek Subaru’nun genç profiline baktı ve mırıldandı.

 

Abel: [Burayı kastettiğini başından beri biliyor muydun?]

 

Subaru: [“Gözkapaklarının ardında” ifadesini ve hanın etrafını düşününce aklıma ilk burası geldi. Bu tarz bir oyun teklif eden biri bunu hiç değilse bir defa mutlaka dener diye düşündüm.]

 

Bu cevapla birlikte Subaru’nun zihninde geride kalmış, nostaljik bir hatıra belirmişti―― yani eski Roswaal Köşkünde Beatrice’le tanıştığı gün.

 

Beatrice, büyü yeteneğini kullanıp dönüp duran bir koridor oluşturarak Subaru'nun sonsuza dek aynı alanda yürümesini sağlamaya çalışmıştı. Ama maalesef Subaru bu planı anında çözmüş ve başlangıç noktasının aynı zamanda hedef noktası olduğunu anlaması çok kısa sürmüştü.

 

Şimdi düşününce tatlı Beatrice’in oyununa ayak uydurmadığı için birazcık üzülüyordu. Ama şu anki rakibi afacan Beatrice değil, ihtiyar bir canavardı ve şimdi kendisini tutmanın hiç sırası değildi.

 

Bu nedenle genç yüzü koca bir sırıtışla çarpılırken merhametsizce böbürlenmeye başladı.

 

Subaru: [Dürüst olmak gerekirse senin ciğerini okudum, Acımasız İhtiyar.]

 

Olbart: [Oioi, düşene bi tekme daha vurmasana. Öyle utanç verici bi şey ki köyümdeki gençlerin görmesine hayatta izin veremem. Sen de kendine Acımasız Velet desene!]

 

Subaru: [İstemez, kalsın. Acımasızca denilecek bir şey yapmadım sonuçta.]

 

Olbart: [Ehh, yalnızca mütevazılık ediyosun. ――Handan ayrıldıınızı duyayım diye yüksek sesle konuşma zahmetine bile girdin. İyi oyunculuktu cidden.]

 

Tek kaşını kaldırarak kendisiyle alay eden Olbart’ı izleyen Subaru yanağını kaşıdı.

 

Beklenildiği üzere abartılı oyunculuğu sonrasında niyetini belli etmiş olabilirdi. Ama Olbart, Subaru’nun gerçek niyetini çözmüş olsa bile saklandığı yeri değiştiremezdi.

 

Çünkü bu oyun, saklanma yerini belirleyip ona uygun ipuçları verilerek oynanıyordu.

 

Subaru: [İlk turda bulunmanın bayağı kısa sürdüğünün farkındayım ama bunu bir puan olarak sayacaksın, değil mi? “Acımasız” lakabını almayı reddettim diye moralin falan bozulmayacak yani?]

 

“Bunlar hayal kırıklığına uğratan sonuçlardı” gibi bir bahaneyle göz ardı edilmek istemezdi.

 

Ancak onun endişe dolu sorusunu işiten Olbart tek gözünü kapatıp “Elbette” dedi.

 

Olbart: [Bu kadar kısa sürmesi benim hatamdı. Benim hatamın bedelini sizin ödemenizi istemek pek makul olmaz. Anlaştııımız gibi, bir gitti iki kaldı.]

 

Medium: [Oh~! Başardın, Subaru-chin! Yaklaşık on saniyede ilk galibiyetimizi aldık!]

 

Subaru: [Aynen, bu iyi oldu.]

 

Medium yanında neşeyle haykırırken Subaru da rahatlamış şekilde kendi göğsünü dövdü.

 

Böylece Olbart’ın ilk bilmecesi çözülmüştü―― gerçekten de “saklambaç” adının hakkını veren bir deneme olmuştu. Sınavda karşılarına çıkan bir problemi çözmelerinin istendiği söylenebilirdi.

 

Olbart’ın ilgisine layık olup olmadıkları sınanmıştı.

 

Subaru: [Hepsi de Beako…]

 

“Sayesinde” diyecek olan Subaru, zihninde o tatlı kızı canlandırmaya çalıştı.

 

Fakat o görüntü bir anda bembeyaz kesildi ve sonra da tamamen dağılıp gitti.

 

Subaru: [――――]

 

Hafif bir rahatsızlık ve çekiştirilme hissiyatı kalbinde bir dalgalanma yarattı.

 

Bunun sebebine dair kesin bir yanıt arayamadan da――

 

Olbart: [Neyse, onurumu geri kazanmam lazım, o yüzden hemen ikinci saklanma noktama geçiyorum.]

 

Subaru: [Oh, doğru, haklısın. Ee, ikinci ipucu nedir?]

 

Olbart: [Hmm… İkinci saklanma noktam şöyle bir şey olacak…]

 

Ellerini ardında kavuşturan Olbart, kafasını yaslayarak düşüncelere daldı. Fakat düşünme süreci de yanaklarının gevşemesi de uzun sürmedi.

 

Olbart: [――“Manzarası güzel bir çukur” diyebiliriz.]

 

Al: [Bir çukur…]

 

Taritta: [Manzarası güzel?]

 

Sıradaki saklanma noktasına dair bu tuhaf ipucunu irdeleyen Taritta ve Al’ın dudaklarından dökülenler birbirini tamamlasa da Olbart’ın daha fazla ipucu vermeye hiç niyeti yoktu.

 

Olbart: [İlk turda beklediimden daha iyiydiniz ama asıl oyun şimdi başlıyo.]

 

Diyen ihtiyar, beyaz dişlerinin tamamını sergileyerek gülümsedi, sonra da çevik ve güçlü bir hareketle geriye doğru sıçradı. Ardından odanın penceresini açtı, hiçbir şeyi umursamaksızın ayağını pervaza yerleştirdi.

 

Ve Subaru’yla diğerlerinin gözleri faltaşı gibi açılırken dışarıya atladı.

 

Olbart: [Bi dahakine mutlaka birazcık daha iyi saklanıcam!]

 

Al: [Bekle, ihtiyar…! Kahretsin, gitti bile!]

 

Al bir hışımla, bağıra bağıra pencereye doğru koşturup örtülü kafasını tutarak dışarıya bakındı.

 

Açıkçası kaçmayı aklına koyduğu sürece Olbart’ı yakalamak zordu. Ve onun kaçmaktaki bu göz korkutucu yeteneği, Subaru’yu “ebelemece” oyununu “saklambaca” çevirmenin doğru karar olduğuna ikna ediyordu.

 

Yine de――

 

Taritta: [Subaru, o adamın bir sonraki saklanma noktası…]

 

Medium: [Hmhm, Subaru-chin, sen anladın mı? Nereden bahsettiğini biliyor musun?]

 

Subaru: [Ahh… şey…]

 

Taritta ve Medium Subaru’ya beklenti dolu bakışlar atsa da o, ne diyeceğini bilemez haldeydi.

 

Sahiden de “Manzarası güzel bir çukur” şeklindeki ikinci ipucunun ne anlama geldiğine dair hiçbir fikri yoktu.

 

Subaru: [Üzgünüm. Şu anda aklıma bir şey gelmiyor. İnsanların aklını okuyabiliyor falan değilim, ben sadece ortamı okuyabiliyorum.]

 

Medium: [Anladım~, affedersin! Sana bel bağlayıp duramayız! Birlikte bir çözüm buluruz!]

 

Taritta: [Evet, haklısın. Şahsen ben kafamı kullanmakta pek iyi değilimdir ama yine de düşünmeye devam edeceğim.]

 

Subaru faydasızlığı yüzünden öne eğilirken Medium ve Taritta’dan bu karşılıkları aldı.

 

İlk saklanma noktası başlangıç noktası olarak da adlandırılabilirdi ve bu, sıklıkla gerçekleşen, tipik bir gelişmeydi.

 

İlkinde yanılıyor olsalar bile hedeflerine çok yakın bir noktayı aradıkları için neredeyse hiç vakit kaybetmezlerdi. Ama artık――

 

Subaru: [Tam anlamıyla zamana karşı yarışacağız.]

 

Al: [―― Kardeşimin de onun bu kez nereye saklanacağına dair hiçbir fikri yok. Ehh, bu da pek şaşırtıcı değil gerçi.]

 

Subaru: [Haklısın… Ben güvenilmez biri olabilirim ama yine de bunu açıkça dile getirmen biraz can sıkıcı.]

 

Subaru, gerçek “saklambaç” oyunu başlar başlamaz müttefikleri tarafından sırtından bıçaklanmıştı.

 

Elbette ki bunu adil bir değerlendirme olarak görüyor ama birazcık daha dolaylı konuşmalarını da çok istiyordu. Yakın arkadaşlar bile düşünceli davranıp dilini tutabilirdi.

 

Ancak Al, onun bu sözleri karşısında elini sallayıp “Oh, ondan değil” diyerek,

 

Al: [Anlamamış olmanın mantıksız bir tarafı yok, kardeşim. Sonuçta şu anda yanındayım.]

 

Subaru: [Hmm? Neden bahsettiğini cidden anlamıyorum. Sen yanımdayken IQ’m falan mı düşüyor yani, Al? Nasıl bir sistem bu?]

 

Al: [Ondan bahsetmiyorum ya, yine de açıklamak zor… öyle değil mi?]

 

Subaru: [Benden onay beklesen de neden bahsettiğini anlamış değilim.]

 

Al’ın ne güven ne de kesinlik taşıyan konuşma tarzı merak uyandırıcıydı.

 

Yine de bu konuşmanın yapıcı bir doğrultuda ilerleyemeyeceğini gören Subaru, kafasını yana yatırmış olan Al’ı kendi haline bıraktı. Şu an için en büyük öncelikleri Olbart’ın ardında bırakmış olduğu ipucunun, yani “manzarası güzel bir çukurun” ne anlama geldiğini çözmekti.

 

Subaru: [“Gözkapaklarının ardında” diyerek başladığımız yeri işaret etmişti. “Manzarası güzel bir çukur”, bir başka deyişle ne olabilir…]

 

Taritta: [“Manzarası güzel” derken yüksek bir yeri kastediyor olabilir, ne dersiniz?]

 

Medium: [Ama çukur dediğin delik değil midir? Deliğin de yerde olması gerekmez mi?]

 

Kaos Alevinde bu şekilde tasvir edilen bir yer olma ihtimali de vardı.

 

Her halükarda handaki odalarında edinebilecekleri bilgilerle bir çözüme ulaşma ihtimalleri düşüktü. Yani neticede şehri turlamaları gerekecekti.

 

Al: […Bu konuya kafamı veremiyorum. Bu arada, Abel-chan’ın planı nedir?]

 

Abel: [Söylediğim gibi, burada gerçeğe dönüştürülemeyecek bir şey. Ne kadar çok insan olursa o kadar iyi… Ayrıca dışarıdan gelenlerin uğradığı bir yer olmalı.]

 

Al: [Yabancıların girip çıktığı bir yer diyorsun yani? Acaba bu şehrin neresi olabilir…]

 

Abel’in planının gerekliliklerini düşünen Al’ın başı bir kez daha yana yattı.

 

Subaru yabancıların girip çıktığı bir yer arama düşüncesinin ardındaki gerçek sebebi bilemese de Abel’in icraata dökülünceye dek ona hiçbir şey söylememe ihtimali yüksekti. Bunun rakibe fayda sağlayan bir hareket olduğu söylenemese de baş etmesi zordu.

 

Elbette ki o, kazanmak uğruna kozlarını hiç düşünmeden elden çıkarabilen bir adamdı.

 

Subaru: [Bir sürü insanın girip çıktığı bir yerden bahsediyorsak aradığın şey… içki içilen bir yer olmalı.]

 

Taritta: [Taverna mı?]

 

Subaru: [Aynen. O tarz bir yere gitmeyi denemeliyiz bence.]

 

Herhangi bir sapma olmadan Olbart’ı aramak mı yoksa Abel’in planının meyve vermesine yardımcı olmak mı daha faydalı kısmı tartışılırdı ama şimdilik Abel’e öncelik vermek iyi bir fikirmiş gibi görünüyordu.

 

Bunu akılda tutan Subaru ve grubu, yenilenmiş bir enerjiyle handan çıkış yaptı.

 

Abel: [Bu çocuk kalabalığıyla milletin dikkatini çekmek ideal olmaz.]

 

Subaru: [Altı kişiden dördü çocuk diye sitem etme. Her şeyden önce suratında o oni maskesi varken milletin ne düşüneceğinden bahsetmeye hakkın yok. Gerçi, şu algı meselesi… Ahh, maskenin etkisi seni farklı bir yüze sahipmiş gibi mi gösteriyor?]

 

Abel: [Maske bana oniden farklı bir görüntü vermiyor, yalnızca kimliğimi gizliyor.]

 

Subaru: [Öyleyse göze çarpacağın kesin…]

 

İç çeken Subaru, Abel’in yersiz öfkesini geçiştirerek hafifçe omuz silkti.

 

Hanın girişindeki dükkan sahibini selamlayıp birkaç tavernanın konumunu öğrenen grup, sokağa döküldü. Ve hepsi de Abel’in amacını yerine getirmek için ilerlemeye başladı.

 

Derken tüm bu sürecin ortasında ansızın,

 

Subaru: [Hep birlikte tavernaya gitmektense iki gruba ayrılsak daha iyi olmaz mı? Bir grup Olbart-san’ı arar, diğeri de Abel’le birlikte tavernaya gider――]

 

Tam da ayrılmayı önerirken olanlar oldu.

 

Subaru: [――Ha?]

 

Görüş alanının kenarına saçılan kırmızı bir ışık, Subaru’nun gözlerini kamaştırdı.

 

Ve sonra da――

 

△▼△▼△▼△

 

???: [Oh evet, bu güzel bi isim. Böyle diyelim en iyisi.]

 

Subaru: [Ueh?]

 

Parlak kırmızı ışıkların galeyana geldiği gözlerini kırpıştıran Subaru’nun kulak zarları beklenmedik bir sese maruz kaldı.

 

O sesin kendisi ve işitilişinin aniliği aptalca bir ses çıkarmasına yol açarken de karşısında bir kahkaha patladı. İşte o hafif kahkaha, Subaru’nun gözlerinin irileşmesine yol açtı.

 

???: [Kakakakka! O aptalca ses de neyin nesiydi? Alt tarafı iyi bi isim buldun diye seni övmüştüm.]

 

Subaru: […Olbart, san?]

 

Subaru’nun karşısında yaşlı bir adam dikiliyor, boğazını temizliyor ve kahkaha attıkça ince omuzları sarsılıyordu.

 

Tüm bunlar öyle ani gerçekleşiyordu ki hiçbirine anlam veremeyen Subaru, gözlerini birkaç kez kırpıştırmadan edemeyecekti. Sonra da yutkundu ve ister istemez şöyle dedi:

 

Subaru: [Oh, seni bulduk, Olbart-san.]

 

Olbart: [――? O da nerden çıktı şimdi? Şimdiden oyuna başladın herhalde?]

 

Subaru: [Ha…?]

 

Bu beklenmedik ikinci yakalama ihtimali, Subaru’da bir uyumsuzluk hissi uyandırdı.

 

Olbart’ın bunu söylerken sergilediği tavır ve başını eğişi de Subaru’nun etrafındaki manzaranın doğurduğu rahatsızlıkla birleşti―― İblis Şehri sokaklarında olması gereken Subaru, başka bir yerde, bir odadaydı.

 

――Yo, öyle herhangi bir odada da değildi.

 

Subaru: […Yok artık.]

 

Subaru, bir han odasındaydı. ――Hem de az önce çıkmış oldukları odayla birebir aynı eşyalara sahip bir odada.

 

Ve bir de Olbart’ın karşısında durup kendisiyle konuşuyor olduğu gerçeği vardı.

 

Subaru: [――――]

 

Haliyle bunu engellemesi gereken kurala aykırı olarak Ölümden Döndüğünü kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

 

#Öncelikle çukur dediğim şey aslında “abyss”. Yani uçurum, dipsiz boşluk vb. anlamlarda. İlk etapta uçurum demeyi düşünmüştüm ama Medium’un yerdeki bir delikten bahsetmesi uygun olmuyordu. O yüzden şimdilik çukur dedim, ileride duruma göre ufak bir oynama yapabiliriz.

Bu arada hiç beklenmedik bir ölümle karşı karşıyayız. Açıkçası gerçekten Subaru’nun düşündüğü gibi Olbart’ın saldırısı olduğunu sanmıyorum. Ama iki dakika içerisinde başka kim onları öldürmek ister ki? Orası da muamma. Cevabını en geç bir iki bölüm içerisinde alırız diye umuyorum. Bir de şu Al’la ilgili gizemleri çok merak ediyorum demeden geçemeyeceğim. Hadi bir sonraki bölümde tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr