Subaru: [Bu şehirdeki insanlar Yorna’yla aynı gücü mü paylaşıyor yani…!?]
Abel’in söyledikleri, sokak boyunca bin bir gayretle koşturan Subaru’nun gözlerinin faltaşı gibi açılmasına yol açmıştı.
Kırmızı Lapis Kalenin kulesinde tanıştığı, akıl sır ermez bir varoluş hissi uyandıran―― ve İblis Şehrine hükmeden İmparatoriçe olarak anılan o tilki kadının gücüne dair net bir fikri yoktu.
Fakat Dokuz İlahi Generalden biri olarak seçildiğine ve defalarca isyan etmiş olmasına rağmen yaşamaya devam etmesine izin verildiğine göre son derece güçlü olduğu kesindi.
Evet, Yorna çok güçlüydü ve tüm şehrin onunla aynı gücü paylaştığına inanmak da…
Subaru: [Bunu hayal etmek bile ödümü kopartıyor! Ruh Evliliği Tekniği mi, dalga geçiyor olm…]
Abel: [Üzerlerine düşünüp taşınmadan öylece bir şeyler gevelediğimi mi zannediyorsun sen? Öyleyse uzuvlarının küçülmesine yol açan olayları nasıl açıklayacaksın? Krallık ve İmparatorluk, tekniklerin temeli ve gelişim yöntemleri anlamında birbirinden ayrılıyor. Elbette ki hayal dahi edemeyeceğin bazı fenomenler söz konusu. Yitip giden tekniklerinse ucu bucağı yok.]
Subaru: [Böyle söylesen bile…]
Bu sindirmesi zor sözcükleri işiten Subaru, hayal kırıklığı içerisinde yanağının içini ısırarak kafasını çevirdi.
Ayaklarının birbirine dolanışıyla takılıp düşmeye çok yakındı ama arkadaşlarının gerisinde kalmamak için direniyordu. Ufalan bedenleri nedeniyle ne Subaru’nun ne de Al ve Medium’un ayakkabıları ayaklarına tam oluyordu. Bu nedenle ayaklarını kumaşla sararak bir nevi ayakkabı yapmışlardı.
O kumaşlar çözüldüğü takdirde yere düşer ve grupça duraklamak zorunda kalırlardı. Ki bu da hiç hoş olmazdı.
Subaru konuşmanın seyrine yetişemiyor olsa da hiç değilse bedeni onlara yetişebilmeliydi.
Abel: [Bu değerlendirirken pek ihtimal vermediğim bir şeydi gerçi.]
Al: […Yani diyorsun ki sen de o kadının bir Ruh Evliliği Tekniği kullanıcısı olduğunu bilmiyordun?]
Abel: [Şu anda bile durumun gerçekten böyle olup olmadığından şüpheliyim. O denli büyük bir delilik işte.]
Diye yanıtlayan Abel, küçük nefesler eşliğinde koşuyor, oni maskesinin ardından önüne bakıyordu. Al duydukları karşısında homurdanırken Medium’un yüzüyse Abel’e dönüktü.
Vücudu küçülmüş olsa da en yoğun fiziksel enerji Medium’daydı. Subaru’ysa şu anda iyi iş çıkarıyor olsa da muhtemelen nefessiz kalması çok uzun sürmeyecekti. Bu şekilde koşmaya devam etmek onun için zordu.
Abel: [――Durun. Şimdilik hanın etrafındakilerden kurtulduk gibi görünüyor.]
Diyen Abel bir anda herkesi durdurdu, muhtemelen bunu yapma sebebi gruptakilerin iyiliğini düşünmesi değildi tabii.
Böylece sokağın çıkışı görünür görünmez beşli grubun tamamı bir odun yığınının arkasında çömelip dikkatle sokağı gözlemlemeye başladı.
Medium: [Taritta-chan iyi midir acaba? Düşündüğümden çok daha hareketli çıktı gerçi.]
Subaru: [Eh? A-aynen, “piuv piuv” diye aşağı yukarı sıçraya sıçraya okları yolluyordu…]
Al: [Kardeşim, bunu kasten mi yapıyorsun? Yoksa…]
Subaru: [Neyi kasten mi yapıyorum?]
Diyen Subaru, Al’ın sorusu karşısında kaşlarını çatarak kafasını eğdi.
Tuhaf bir şey mi söyledim ki diye merak ediyordu. Yalnızca kendince Taritta’nın çabalarını övmüş, Medium’un takdirine eşlik etmişti.
Ancak Al kafasını sallayıp önemsiz bir şeymişçesine “Boş ver” diyerek kafasını Abel’e çevirdi. Ve sonra da,
Al: [Az önce “o denli büyük bir delilik” derken ne kastediyordun?]
Abel: [―― Belirttiğim gibi. Ruh Evliliği Tekniği, kişinin ruhunun bir kısmını bir başkasına bağlamasını içerir. Ruhtan kasıt da o kişinin benliğinin kökü olan Od.]
Al: [Od’u… birine devretmek...]
Bu kelimeler üzerine düşünen Al’ın sesi farkındalıkla titriyordu.
Abel’in de belirttiği üzere Od, kişinin benliğinin köküydü―― yalnızca bedenin merkezi değil, aynı zamanda varlığın daha ruhsal kısmı ve kişinin manasının kaynağıydı.
Bu dünyada Od, sıklıkla ruhla aynı muameleyi görürdü. Yani Ruh Evliliği Tekniğine Od Evliliği Tekniği demek de mümkün olabilirdi. Tabii Subaru bundan pek de emin değildi.
Subaru: [Ama ruhlar bir araya gelince niye güçleniyor ki?]
Abel: [Bu, Ruh Sanatları Kullanıcısıyla Ruh arasındaki ilişkiye benzer bir örnek. Anlaşmalı bir ilişkiye giriş yapıldığında Kullanıcı ve Ruh, birbirinin özüne bağlanıyor. Bu sayede bağlantılı kişiler birbirinden güç alabiliyor. Fiziksel ayrılığın bununla hiçbir ilişkisi yok. Bu bir şeyler çağrıştırıyor olmalı.]
Subaru: [Karşılıklı güç alınan bir bağlantı, hı hı, anlıyorum, ama…]
Abel’in Ruh Sanatları Kullanıcılarından bahsedişini işiten Subaru’nun kalbi sıkışmıştı.
Bununla gururlanacak kadar güçlü olmasa da Subaru da bir Ruh Sanatları Kullanıcısıydı. Sevimli elbiseli şirin bir kızla―― Beatrice’le bir kontratları vardı ve onun yardımıyla pek çok şeyin üstesinden gelebilmişti. Bu yardım biraz sınırlıydı tabii.
Bir de yine bir Ruh Sanatları Kullanıcısı olan Emilia vardı. Gerçi onun ufak kedisi epeydir ortalıkta görünmüyordu.
Medium: [Mesele nedir, Subaru-chin?]
Subaru: [Oh, ahh, şey… Ruhlarla anlaşmak bayağı uğraştırıcı ve böyle bir şeyi o kadar çok kişiyle yapmayı düşünüyorum da! Bu…]
Medium: [Hmhm.]
Subaru: [Ya-yalnızca çok yorucu olmalı diye düşünüyordum.]
Subaru, söylediklerini özenle dinleyen, onu aceleye getirmeyen ve iyi bir dinleyici olan Medium’a içini dürüstçe açabiliyordu.
Bir Ruhla bağlanan Kontrata saygı göstermek çok önemliydi ve bunu onca kişiyle yapmak çok zor olsa gerekti. Hiç değilse Subaru, Beatrice’ten başkasıyla böyle bir şey gerçekleştirememişti.
Bu yalnızca Beatrice’in en baştan sözleştiği kişi olmasıyla ilişkili değildi, durum böyle olmasa bile Subaru için bir şey değişmezdi.
Bu sırada onun şüphelerini işiten Abel, “Orası öyle” deyip başıyla onay vererek,
Abel: [Büyük bir delilik deme sebebim buydu işte.]
Subaru: [Yani Ruh Evliliği Tekniği tehlikeli bir şey mi diyorsun?]
Abel: [Esasında Ruh Evliliği Tekniği bir Ruhla anlaşmalı bir ilişki geliştirmek şeklinde düşünülebilir. Bununla birlikte sayısız kişiyle gerçekleştirilebileceğine inanmak zor.]
Subaru: [――――]
Abel: [Bir kısmı demiş olsam da neticede ruhun bir başkasına devredilmesi söz konusu. Bu, kişinin varlığının temelini paramparça edip ayrım gözetmeksizin elden çıkarmasından başka bir şey değil. Çoğu durumda egoyu sağlam tutmak çocuk oyuncağı değildir. Ya da daha ziyade… Neyse, bunu konuşmakla bir yere varamayacağız.]
Diyerek yavaşça kafasını sallayan Abel, Yorna’nın Ruh Evliliği Tekniğinin olağandışı doğasını açıkladı.
Dürüst olmak gerekirse Subaru durumu Abel kadar iyi anlayamıyordu ama yine de çok korkutucu olduğunu idrak etmeyi başarmıştı.
Onun gözünde bu, ruhunu Beatrice haricinde bir sürü kişiyle daha paylaşmak gibiydi. Elbette ki herhangi bir kötülük gelmeyeceğine inanarak ruhunu paylaşabileceği bazı kişiler vardı.
Mesela Medium veya Al’ın kendisine bir yanlışı olacağını zannetmiyordu. Ama ruhunu Abel’e vermesi istendiği takdirde cevabı hayır olurdu.
Ve bir de――
Louis: [Uu…]
Subaru: [――Ah.]
Subaru’nun tişörtünün eteklerini çekiştirip ufak homurtular çıkartarak dikkatini dağıtan Louis vardı.
Louis, arkada toplanmış altın rengi sarı saçlarıyla o ana dek tek kelime etmeksizin Subaru ve diğerlerinin kaçışına eşlik etmişti. ――Yo, bununla sınırlı da değildi.
Şaşırtıcı bir şekilde söz dinlemekte iyi olduğu açığa çıkmıştı ve Subaru’nun endişelendiği gibi bağırıp çağırmıyordu. Düşmanın dikkatini çekmiyor ve doğru zamanda doğru şeyi yapıyordu.
Ayrıca――
Louis: [――――]
Şu anda Subaru’yu çekiştirirken bile bunu kendisiyle ilgilensin diye değil, onun gerginliğini yatıştırmanın bir yolunu bulma umuduyla yapıyordu.
Subaru: [O…]
İğrenç biriydi. Korkutucu biriydi. Bağışlanamaz biriydi.
Bunu düşünmeye gereğinden fazla süre ayırmış biri olarak Subaru’nun bundan yana hiçbir şüphesi yoktu.
Vollachia İmparatorluğuna gönderildiği saniyede ona tekmeyi basmamasının tek sebebi Louis’le ilgilenmeye çalışan Rem’in varlığıydı.
Subaru şu anda bile Rem’in kendisinden nefret etmesini istemiyordu ve Louis’le kalmaya devam etmesinin tek sebebi buydu.
Yine de――
Al: [――Ama hey, bu her şeyi açıklığa kavuşturmaz mı?]
Al, henüz Louis’in elinden kurtulmamış, endişeli haldeki Subaru’ya ansızın böyle söyledi.
Sonra da Abel’e döndü ve birinin yüzü kumaşla, birininki maskeyle örtülü çocuk ve yetişkin ikilisi göz göze geldi. Abel ona tepeden bakmayı sürdürürken de Al, başparmağıyla göğsünü işaret ederek,
Al: [Bize saldıran kişiler Yorna-neechan’ın Ruh Evliliği Tekniğinin etkisi altındaydı. Öyleyse onları saldırıya geçiren kişi Yorna-neechan olmalı, iki artı iki dört sonuçta.]
Abel: [―― Bunun her şeyi olduğu gibi kabullenen bir bakış açısı olduğu kesin.]
Al: [Bunu dile getirme şeklinden hoşlanmadım. Bu kişiler Yorna-neechan’ın gücünü kullanıyorsa başka bir seçenek olamaz ki.]
Subaru: [Şey, bu tam olarak doğru olmayabilir…]
Al: [Ha!?]
Al Subaru’nun kibarca müdahalesine sert bir sesle karşılık verirken Subaru’yu ürperttiğini görüp sırtındaki Mavi Ejder Kılıcının kınına dokunarak,
Al: [Affedersin. Seni korkutmak istememiştim… Kardeşim, başka bir olasılık da var mı diyorsun yani?]
Subaru: […Beatrice ve benim aramda da bir Kontrat var ama ben ona 7/24 bağlı değilim. Yo, bağlıyım ama şu anda ne yaptığını falan bilmiyorum yani.]
Al: [Yani diyorsun ki birileri onun gücünü ödünç alıp gizlice ortalığı dağıtabilir?]
Subaru istemeye istemeye de olsa bu duygusuzca beyana onay verdi.
Ruh Evliliği Tekniğinin bağlam ve koşullarına aşina olmasa da böyle bir aksaklığa imkan sağlama ihtimali vardı. Ve bu durumda hemen ‘Yorna kötü biri’ hükmüne varamazlardı.
Abel: [En kötü ihtimalle düşman Yorna Mishigure çıkarsa İblis Şehrinden kaçmaktan başka seçeneğimiz olmaz. Olbart’la aramızdaki oyun da devam edemez.]
Al: [Şu anda tüm şehir tarafından hedef alınıyoruz farkındaysan. Sana katılıyorum, ama…]
Abel: [――Tek bir kişiyi yakalasaydık işler değişebilirdi.]
Kendi kendine bu şekilde mırıldanan Abel, oni maskesinin ardından yanağına dokundu.
Onun ağzından dökülenleri işiten Subaru’ysa “Oh” diyerek,
Subaru: [Ta-tabii ya! Karşı taraftan tek bir kişiyi konuşturabilseydik işler epey netleşirdi! Ben bunu niye düşünemedim ki!?]
Medium: [Oh, öyle ya~! Abel-chin, sen bir dahisin! İşte bu, işte bu!]
Subaru: [Aynen!]
Subaru ve Medium gökyüzünü bulutlardan arındırmış hissi uyandıran bu cevap karşısında sevinçten havalara uçuyor, el çırparak neşeyle Abel ve diğerlerini izliyordu.
Ancak gerçek yüzleri görünemeyen Abel ve Al ikilisinin bu neşeye bir son vermesi çok sürmedi.
Heyecanlı ikiliye gözlerini dikerek omuzlarını düşüren Al,
Al: [Ehh, bunu yapabilecek olsaydık hiç sorun yaşamazdık. Ama işimizi bu kadar zorlaştıran da bu, anlarsınız ya. Sonuçta karşı taraftaki herkes Yorna-neechan’ın gücünden faydalanıyor.]
Subaru: [Ah, doğru ya…]
Medium: [Umm~, Taritta-chan burada olsaydı yapabilirdik.]
Diyerek ayağını yere vuran Medium, gücünü yitirmesinden yana büyük bir pişmanlık duyuyordu.
Subaru da bu kelimelerdeki hüsranı paylaşıyordu. Bir adım atmalarını sağlayacak bilgiden de bunu elde etme yolundan da yoksundu.
Subaru: [Bir şey bulsam, en ufak bir şey…]
Bir elini ağzına götüren Subaru, o ana dek yaptıklarını hatırlamak için zorlu bir mücadele veriyordu.
Kaos Alevine vardı varalı bir sürü vukuat ve sorunla karşılaşmıştı. Önce Kırmızı Lapis Kalede sahte İmparator ve Yorna’yla görüşmüşlerdi. Ertesi sabahsa ani “çocuklaşma” vakası, Acımasız İhtiyarın saklambaç teklifi ve onları bekleyen korkunç insanlar derken――
Taritta onları oyalarken bu işten kurtulmanın bir yolunu bulmak zorunda kalmışlardı.
Aksi takdirde Taritta ne kadar yetenekli olursa olsun karşılarında onca kişi varken onu yakalayacakları ve korkunç bir şeylerin yaşanacağı kesindi――
Subaru: [――Yaa.]
Medium: [Subaru-chin?]
Tüm bunlara kafa yoran Subaru, bir tuhaflık hissetmişçesine gözlerini kırpıştırdı. Ve bunu fark eden Medium Subaru’ya döndü.
Ancak Subaru’nun bu seslenişe yanıt verecek zamanı yoktu. Sabırsızlığının sebebini de az önce kafasına neyin takıldığını da bulmak zorundaydı. Bu işin temeline inmeliydi.
Şu anki endişe sebebi elinden gelen her şeyi yapmakta olan Taritta’ydı. ――Yo, aslında bizzat Taritta değil, daha ziyade Subaru ve diğerlerinin peşinde olup da Taritta’yla yüzleşen o korkutucu yüz küsür kişiydi.
Belli bir mesafeden Taritta’yla çarpışan yüzlüyü izliyordu. Bu işte bir tuhaflık vardı. Muhtemelen――
Al: [Yok ya! Bu gerçekten de Ruh Evliliği Tekniği mi, düşman Yorna-neechan mı değil mi, İhtiyar Olbart yalan söylüyor mu söylemiyor mu, artık hiçbirine kafam basmıyor benim!]
Subaru: [――Hk.]
Subaru, şiddetle boynunu kaşıyarak kendisine bağıran Al’ın bu haline hayretler ediyordu. Ancak Al, Subaru’nun şaşkınlığını fark etmiş gibi görünmüyor ve sabırsızca duvarı tekmeliyordu.
Panik uyandırıcı bir hızla kendini kaybetmeye başlıyordu. O kendi halinde, her şeye göğüs geren dirayetli halinden eser kalmıyordu.
Ve bu haliyle Abel’e musallat olmayı sürdürerek,
Al: [Ee, ne yapacaksın, Abel-chan? Böyle devam edecekse ben yokum, bilesin. Peşin peşin söylüyorum bak, benim seni tahtına oturtmaktan daha öncelikli işlerim var. Yani…]
Abel: [Senin isteklerin beni hiç ilgilendirmiyor. Ama emin olmamızı sağlayacak bir yöntem var.]
Al: [Neyden emin olmamızı?]
Abel: [Güçlerini Ruh Evliliği Tekniğinden alıp almadıklarından.]
Parmağıyla ara sokağın sonunu işaret eden Abel, bir yanıt için üsteleyen Al’a böyle söyledi.
Karanlığın ötesinden, sokaktan gelip geçen insanların adım ve konuşma sesleri yükseliyordu. Fakat bu, o kişilerin onları fark edip peşlerine düştüğü anlamına gelmiyordu.
Yalnızca gündelik bir koşuşturma söz konusuydu, hepsi buydu.
Subaru: [Sokağı mı işaret ediyorsun? Ne yapacağız ki…]
Abel: [Sokaktan rastgele birini seçip ona zarar vereceğiz. Ve bu sayede Yorna Mishigure’ün Ruh Evliliği Tekniği şehirdeki herkesi kapsıyor mu kapsamıyor mu göreceğiz.]
#Subaru hafıza sorunları yaşarken Al da sükunetini yitirerek asabileşiyor. Yakında Medium’da da bir sorun görecek miyiz diye merak etmiyor değilim açıkçası. Bu yaşananlar çocuklaşmalarıyla mı bağlantılı, yoksa işin altında başka bir bit yeniği mi var zamanla göreceğiz. Peki gerçekten rastgele birine saldırarak bu testi yapacaklar mı? Yaparlarsa sonuç ne olacak ve nasıl bir yol izlenecek? Cevaplar için bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..