Cilt 7 Bölüm 48 [ İblis Şehrinde Birbirine Karışan Amaçlar ] (1/3)

avatar
1111 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 48 [ İblis Şehrinde Birbirine Karışan Amaçlar ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy



Koyun oğlana odaklanmış olan Subaru’nun gözleri, Abel’in amansız sorgusu karşısında irileşmişti.

 

Çünkü ağzından dökülen isim fazlasıyla beklenmedikti.

 

Subaru: [O genç kız, Tanza mı…?]

 

Şaşkına dönmüş zihninde kimonolu bir geyik kızın görüntüsü belirmişti.

 

Önceki gün kalede görmüş oldukları, Yorna’nın yaveri olan o kızın en çarpıcı özelliği, henüz çocuk olmasına rağmen son derece sakin ve mesafeli olmasıydı.

 

Ve Abel, tüm bunları planlayan kişinin o olduğunu iddia ediyordu.

 

Subaru: [B-bu hiç mantıklı değil! Bize bunu niye yapsın ki… Bhaa!]

 

Louis: [Uau!]

 

Abel’in aklından geçenleri öğrenmek adına sesini yükselten Subaru, ani bir darbenin etkisiyle şok olarak yere serildi. Kafasını kaldırdığındaysa Louis’in gülümseyerek sırtına binmiş olduğunu gördü.

 

Louis az önce muazzam bir öfkeyle on küsür rakibi kaşla göz arasında yere sermişti. Haliyle Subaru, o masum görünümlü kız karşısında istemsizce yutkundu.

 

――Louis’in o sinir krizi esnasında sergilediği gücün Kum Kulesinde gördüğüyle aynı olduğuna hiç şüphe yoktu.

 

Yani esasında Louis’e ait olmayan, bunun için uğraşıp didinmiş başka bir kişiden çalınmış bir güçtü. Başka bir deyişle Louis, Oburluğun――

 

Subaru: […İ-in tepemden.]

 

Louis: [Au?]

 

Subaru: [İn tepemden dedim!]

 

Üzerindeki küçük kızı omzuyla iten Subaru, güç kullanarak kendisini ayaklandırdı. İvmesiyle Louis’in poposunun üzerine düşmesine yol açarken de―― kızın beyaz kıyafetinin karın kısmındaki kırmızılık gözler önüne serildi.

 

Ve bunu gören Subaru, kızın yaralandığını hatırlayarak,

 

Subaru: [Yaralısın! Seni tedavi ettirmeliyiz…!]

 

Louis: [Au! Aauu!]

 

Bir hışımla kızın kıyafetini sıyırarak yaralı bölgeyi kontrol etmeye kalktı. Fakat gıdıklanan Louis, Subaru’yu yüzü ve boynundan itekleyerek ona engel olmaya çalıştı.

 

Subaru yine de bu dirence karşı koymayı başararak bir şekilde kıyafeti sıyırdı ve yarayı aradı. Ancak sızmış olan kanların bıraktığı izlere rağmen gözle görülür bir yaraya denk gelemedi.

 

Subaru: [İyileşmiş mi yani…?]

 

Kanama olsa da yara olmadığı ortadaydı.

 

Bu onu tamamen sersemletirken Louis, büyük bir kuvvet kullanarak afallamış haldeki Subaru’yu her iki eliyle göğsünden itti. Tabii ona gerçekten vursaydı ne olurdu sorusunun cevabı sokakta sere serpe yatan onca adamdan belliydi.

 

Her halükarda――

 

Abel: [――Cevap ver bana. Tanza nerede?]

 

Subaru Louis’in sağlamlığından emin olmaya çalışırken Abel’in sorgusu süregeliyordu.

 

Bu korkunç, baskıcı sorgulama hem Abel’in bakışları hem de ardında bir tehdit teşkil ederek dikilen Medium’un kılıcı sayesinde işe yarıyor gibi görünüyordu. Medium’un herhangi bir şey yapmaya niyeti olmasa da yalnızca Abel’in arkasında durması bile etki ediyordu.

 

Oğlan sahiden de sırasıyla Abel ve Medium’a bakıyor, boğazından ince bir ses kaçıyordu.

 

Koyun oğlan: [Ah…]

 

Abel: [Bu üç oldu. Bana cevap ver. Dördüncü bir hakkın olacağını sanma.]

 

Öylesine merhametsiz, öylesine soğuk bir ses tonuydu ki Subaru’yu iliklerine dek ürpertiyordu. Bunu işiten oğlansa ağzı birkaç kez seğirdikten sonra gözlerindeki alevlerin bir kısmı geri dönerek,

 

Geyik oğlan: [Sa-sanki sen cevabı bilmiyorsun da! Tanza’nın nerede olduğunu soruyorsun, ama siz ona…!]

 

Abel: [――――]

 

Geyik oğlan: [Siz Tanza’ya bir şey yaptınız… İşte bu yüzden! Size de bu yüzden saldırdık zaten!]

 

İşte bu iğneleyici yanıt sonrasında oğlanın kolları, önündeki Abel’e uzandı.

 

Ve pervasızca kendi güvenliğini hiçe sayarak parmak uçlarıyla Abel’in boğazını sarmaya, boynunu kırmaya kalktı. Fakat daha ona ulaşma fırsatı dahi bulamadan ufak bir avcun alnına bastırışıyla――

 

Louis: [Au!]

 

Kafasının arkası yere çakılan oğlan öylece bayıldı.

 

Evet, acınası bir homurtu eşliğinde bayıldı. Ve yerde yuvarlanırken bilincini yitirdi.

 

Subaru: [L-Louis…]

 

Böylelikle Louis’in bedeni bir kez daha kaşla göz arasında kaybolup yeni bir yerde belirmiş oldu.

 

Bu, Kum Kulesinde defalarca kez sergilemiş olduğu bir şeydi, yani Oburluğun kısa mesafeli ışınlanma gücüydü―― ve onun bu konudaki uzmanlığına tanık olan Subaru, kalbi paramparça olacakmış gibi hissediyordu.

 

Hala bu güce sahip olmasının anlamı, onun hala Louis―― Louis Arneb olduğuydu.

 

O, o beyaz dünyada Subaru’yu kalbinden ayıran ve ruhunu ebediyen ele geçirmeye çalışan kızdı.

 

Ölümden Dönüşün bir lütuf olduğunu düşünme gafletini gösterdikten sonra Subaru’yu bir canavar olarak yaftalamıştı.

 

Abel: [Bir an önce Olbart’ı bulmak zorundayız.]

 

Derken Abel, hayatını kaybetmek üzere olduğu ya da hayatının kurtarıldığı bu etkileşimi tamamen göz ardı edip yavaşça ayaklanarak bu şekilde mırıldandı.

 

―― Olbart’ı bulmak.

 

Elbette ki Subaru da genel hatlarıyla bu yaklaşıma katılıyordu.

 

Ama şu anda bunu neden dile getirdiğini bilemiyordu. Üstüne üstlük bunu oğlanın Tanza’yla ilgili o anlamsız sözlerinden hemen sonra yapmıştı.

 

Medium: [Al-chin, ayağa kalkabilir misin?]

 

Al: […E-evet.]

 

Kılıcını kınına yerleştiren Medium, çömelmiş olan Al’a doğru uzandı.

 

Yüzü bir kumaşla örtülü olan Al’ın yanıtı öylesine kasvetli bir tondaydı ki Subaru, ifadesini göremiyor olmasına rağmen betinin benzinin atmış olduğunu gözünde canlandırabiliyordu.

 

Yine de onun için duyduğu endişeyi şimdilik rafa kaldırıp poposundaki tozları silkeleyerek ayaklandı. Ve yüzünü Abel’e döndürerek,

 

Subaru: [Az önce söylediğin şeyle ne kastediyordun?]

 

Abel: [Merak ettiğin şey nedir?]

 

Subaru: [E hani…! Hani suçlunun Tanza olduğunu ama bizim Olbart-san’ı bulmamız gerektiğini falan söyledin ya, onu diyorum! Neden bahsettiğimi biliyorsun!]

 

Abel: [Hmm.]

 

Abel hafif bir homurdanış eşliğinde, alaylı bir şekilde oni maskesinin yanak kısmına elledi.

 

Ve kısmen sabırsızlık, kısmen de hüsran nedeniyle bu hareket Subaru’nun gerçekten sinirine dokundu. Böylece öfkesine yenik düşüp çeviklikle sıçradığı gibi oni maskesini Abel’in suratından sıyırıp aldı.

 

Ardından Abel, uzun bir süredir gözlerden ırak olan çehresiyle, küçümseyici ve onaylamayan bir ifadeyle Subaru’ya baktı.

 

Abel: [Ne haltlar yiyorsun?]

 

Subaru: [Ben de sana aynı şeyi sormak istiyorum! Her şeyi kendi başına çözüp geçme, bana da doğru düzgün açıkla. Biz yoldaşız!]

 

Abel: [――Yoldaşız, öyle mi?]

 

Subaru: [Ah…]

 

Abel’in gerçek yüzüyle karşılaşan Subaru’nun hissettiği gerilim büyük ölçüde azalıyordu.

 

Yüzüne “yoldaşız” demiş olsa da bu ifadesiyle Abel’i gücendirmiş olabilirdi. Her şeyden önce Subaru’nun da onu “yoldaşım” şeklinde tasvir etmekle ilgili bazı çekinceleri vardı.

 

Haliyle kendini kaptırıp böyle bir şey söylediği için pişmandı. Ama özür diler gibi görüneceği için bunu dile getiremezdi.

 

Medium: [Doğru söylüyor, Abel-chin. Biz yoldaşız, o yüzden bize açıklama yapmak zorundasın.]

 

Derken Subaru yerine konuşan kişi, Al’ı ayağa kaldıran Medium oldu.

 

Ellerini kalçalarına koyan Medium, Abel’e karşı çıkmak için tüm bedeninden faydalanıyordu. Abel’se onun bu dobralığı karşısında kara gözleri kısılarak,

 

Abel: [Handaki suikastçılar da buradakiler de boynuzlu ırklara mensup.]

 

Subaru: [Boynuzlu ırklar… Yani hepsinin boynuzu var diyorsun. Ee, ne olmuş yani?]

 

Abel: [―― Boynuzlu ırkların bir zulüm geçmişi vardır. Boynuzları Cadı Yaratıklarını andırdığı için zamanında onlardan kaçınılırdı.]

 

Subaru: [Oh…]

 

Abel'ın kayıtsız anlatımı Subaru'nun gözlerinin irileşmesine neden olmuştu.

 

Boynuzlu olmak ve bu sebeple zulme uğramak. ――Bu, Subaru’nun kalbine fazlasıyla yakın ve dolayısıyla da affedilemez bir önyargıydı.

 

Emilia da zamanında benzer sebeplerden ötürü ayrımcılığa mazur kalmıştı; fiziksel özellikleri ve kökeni Cadınınkine benzediği için pek çok kişi ona kin beslemişti.

 

Demek ki boynuzlu ırklara mensup yarı insanlar da benzer bir geçmişe sahipti.

 

Subaru: [Peki bu kişiler neden bize saldırmak istesin ki? İnsanların onların boynuzlarından korktuğunu biliyorum ama buna anlam veremiyorum.]

 

Abel: [Genç olabilirsin ama yine de kafanı birazcık kullanman gerekiyor. Boynuzları olduğu için zulme uğrayanlar için bu şehirdeki… Kaos Alevindeki işleyiş, selamet anlamına geliyor.]

 

Subaru: [Selamet mi… “güvenli liman” gibi yani, değil mi?]

 

Abel: [――Yorna Mishigure göğsünde yatan tek bir kişinin dahi yitip gitmesine izin vermez. Ölen tek bir geyik kızın hatırına isyan ettiği bile olmuştur.]

 

O isyanın hedefi olan İmparator, kollarını kavuşturarak mevzunun sebebini dile getirdi.

 

Yani zamanında pek çok kez isyan etmiş olan Yorna’nın hizmet ettiği İmparatora diş gösterme sebebi―― tek bir kişiydi.

 

Bunu işitmenin Subaru’ya düşündürdüğü şeyse――

 

Subaru: [Demek ki o iyi biri…!]

 

Abel: [Ahmak. Ne kadar da sığ, basit bir çıkarım bu. ――Yorna Mishigure kendisini sevenlere sadık bir kadındır. O çemberin dışındakilereyse en ufak bir merhamet beslemez.]

 

Medium: [Gerçekten mi~, ama hoşlandığın kişilere karşı nazik olmak normal bir şey bence!]

 

Subaru: [Bence de.]

 

Medium ve Subaru’yla aynı görüşte olan Louis de ellerini kaldırarak bir “Au!” sesi çıkarttı. Abel ise onlara soğuk gözlerle baktıktan sonra hafifçe iç çekerek,

 

Abel: [Asıl mühim olan, geçmişte zulüm görmüş boynuzlu ırkların bu şehirde huzur bulmuş olmasıdır. Ve Yorna Mishigure’ün varlığı da bu huzurun devamlılığı için olmazsa olmazdır. Başka bir deyişle――]

 

Subaru: [Başka bir deyişle?]

 

Diyerek kafasını kaldıran Subaru, Abel’in sözlerinin devamını getirmesini bekliyordu.

 

Ancak Abel, kafası eğik halde sözlerini toparlayarak Subaru’yu izliyordu. Subaru buna anlam veremezken devam etmeden önce biraz mola veren Abel,

 

Abel: [Başka bir deyişle, İmparatorluk Başkentine karşı tam teşekküllü bir isyan için Yorna Mishigure'ün desteğini arayan bizlerin varlığı, boynuzlu ırklar için üzerinde durdukları zemini sarsabilecek olan tahammül edilemez bir düşman teşkil ediyor.]

 

Subaru: [Oh…]

 

Subaru, bu sözlerin ardından nihayet koyun oğlanın söz ve eylemlerinin ardındaki gerçek manayı çözmüştü.

 

Sokağa atlayan Subaru’yu kolundan tutup fırlattığı anda oğlanın―― yo, yalnızca oğlanın değil, saldırıya geçen herkesin acı çekermiş gibi bir hali vardı.

 

Bu acının kaynağıysa Subaru ve diğerlerini püskürtmenin doğurduğu suçluluk ve dünyadaki yerlerini kaybetmeye yönelik korkuydu. Oğlanın Subaru’yu fırlatırken özür dileme sebebi de buydu.

 

Subaru: [Yani bu insanlar da yalnızca ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar…]

 

Abel: [Bu hissettiğin sempati mi, acıma mı? Her halükarda yersiz bir his. Bu kişilerin bize düşman kesildiğini unutma. Yaşayan ve yaşamaya devam etmeye çalışan her şeyin kendince koşulları vardır.]

 

Medium: [Şiişşşşt~, Abel-chin! Konuşma şeklin berbat! Ayrıca ben hala anlamış değilim, sen bu insanlara niye Tanza-chan’ı sordun ki? Bir de Dedeyi bulma işi ne alaka?]

 

Abel: […Az önce söylediklerine bakılırsa sahiden de Tanza’nın yerini bilmiyor olmalılar. Ve bir sebepten ötürü onun yerini gizlediğimizden şüpheleniyorlar. Peki bu sebep ne olabilir?]

 

Subaru: [Bu, neden… Ne sebeple?]

 

#Louis resmen ekibin gizli silahı oldu, çat çat hallediyor her şeyi. Ama bugüne dek gücünü kullanmadığı pek çok sefer olmuştu, bunun ardında bir sebep var mı kısmını da merak ediyorum. Neyse yakında öğreneceğiz inşallah. Bakalım Abel bu Tanza ve Olbart meselesini nereye bağlayacak ve nihayet saklambaca devam edebilecek miyiz, hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr