―― Louis Arneb’in gerçek kimliği.
Bu, Subaru’nun hafızasını yitirmiş olan Rem’den de Vollachia İmparatorluğuna geldi geleli tanıştığı diğer insanlardan da gizlediği bir sırdı.
Louis’in bir Günah Başpiskoposu olduğu açığa çıktığı takdirde hem kendisi hem de diğerlerinin epey sorun yaşayacağını düşünmüştü. ――Yo, düşündüğünden çok daha kötü şeyler olacağı kesindi.
İşte bu yüzden şu ana dek bu gerçeği dünyaya açmamıştı――
???: [――Günah… Başpiskoposu.]
Subaru’nun ifşa ettiği bu gerçek üzerine titreyen bir ses işitildi.
Bu gerçeğin Al veya Abel’i afallatması hiç şaşırtıcı olmazdı. Paniğe kapılmaları, gerçeği teyit etmek istemeleri ve tüm bunların bir saçmalık olduğunu dile getirmeleri çok doğal olurdu.
Fakat az önceki titreyen sesin sahibi ne Al’dı ne de Abel.
???: [Louis-chan, bir Günah Başpiskoposu…]
Louis: [Uu?]
Evet, o şaşkın sesin sahibi Medium’du.
Mavi gözleri irileşen Medium, hareketsizce Louis’i izliyordu. Onun bakışlarıysa Louis’in kafasını eğmesine ve neden bahsedildiğine dair en ufak bir fikri yokmuşçasına aptalca bir ses çıkarmasına yol açmıştı.
Ki Subaru’nun en çok korktuğu tepki de tamı tamına buydu.
İyimserlik ederek bir ihtimal Medium―― ya da O’Connell kardeşler bu meseleyi büyütmez, önemsiz bir şeymiş gibi gülüp geçerler diye düşünmüştü.
Fakat iyimserliği yersiz çıkmış ve bunun idealist bir düş olduğunu idrak etmişti.
Medium: [――――]
Medium’un gözlerine apaçık ve bariz bir “korku” yerleşmişti.
Al: [Kardeşim, bu bir şakaysa hiç komik değil.]
Subaru: [Şa-şaka yapmıyorum…]
Al: [Hele şaka değilse hiç ama hiç komik değil!]
Medium’un tepkisine şaşırıp kalan Subaru, Al’ın onu takip eden sözlerini de layıkıyla yanıtlayamıyordu.
Bu esnada sesini yükselten Al, bir hışımla sırtında taşımakta olduğu Mavi Ejder Kılıcını çekti. Tabii ki bu, tek kollu, küçücük bir çocuğun rahatlıkla altından kalkabileceği bir iş değildi, dolayısıyla çektiği kılıcın ucu toprağa saplandı.
Yine de tüm gücünü kullanıp savurduğu takdirde iş görebilirdi. İşte bu keskin dürtüye kapılan Al’ın bakışları Subaru’ya ve ardındaki Louis’e çevrildi.
Al: [Yanında bir Günah Başpiskoposu gezdirmen akıl karı değil. Pristella’da olanları unutmuş olamazsın, değil mi?]
Subaru: [Şe-şey…]
Al: [Ben ve Priscilla… Prenses hiç zarar görmemiş olsa da bu yalnızca tesadüf eseriydi. Halkın da çevrendekiler de cehennem azabı çekti. Bu azabın sebeplerinden biri de burnunun dibinde.]
Yere saplanmış olan Mavi Ejder Kılıcına doğru eğilen Al’ın sesindeki öfkeyi dindirmenin bir yolu yoktu.
Tamamıyla haklıydı da. Neresinden bakarsanız bakın, hatalı taraf Subaru’ydu. Louis’i yanına almamalı, ortalığı karıştırmasına izin vermemeliydi.
Onun gerçek kimliğini ifşa etmeli, onu bağlamalı, özgürlüğünden mahrum bırakarak esir etmeliydi.
Ama Subaru bunların hiçbirini yapmamıştı. Üstüne üstlük――
Subaru: [A-Abel…?]
Subaru, sessizliğini koruyan Abel’in de Al’la aynı fikirde olup olmadığını merak ederek onu gözlüyordu.
Medium korktuğuna ve Al öfkelendiğine göre kalan son kale Abel’di―― ve Subaru, onun kimin kalesi olduğunu dahi bilemiyordu.
Bununla birlikte içlerindeki herkes Louis’i esir etmeyi seçerse,
Subaru: [――――]
Elbette ki Subaru bu tereddüde bir son verebilir ve harekete geçebilirdi.
Abel: [Diğer ülkelerin onları nasıl ele aldığını bilmiyorum.]
Tam da Subaru yutkunup bir şeyler yapacakken oni maskeli ve çantalı adam, onunla göz göze geldi.
Kara gözler kara gözlerle buluştu ve Subaru’nun göğsü o soğuk bakışlarla delindi. Ve beyni, beklediği sözcükleri de az sonra olacakları da reddedercesine kendisini kapatmaya başladı.
Derken o ses, Subaru’nun uyuşuk beynine usulca nüfuz etmeye başladı.
Ve dedi ki――
Abel: [İmparatorlukta herhangi bir sebepten ötürü Cadılara hizmet eden herkes idam edilir.]
Tahtından indirilmiş olsa da İmparatorluğun zirvesini teşkil eden varlık, işte bu kati beyanı dile getirdi.
Bu, asla aynı sayfada olamayacaklarını açıkça belli eden bir infaz hükmüydü.
Ve Subaru bu hükmü işitir işitmez gözlerini sımsıkı kapatarak――
Subaru: [――Hk, Louis!]
Medium: [Subaru-chin!]
Duygusal bir şekilde ismini haykırırken iki ufak el, beline sarıldı.
Hemen ardındansa Medium’un çığlığı andıran sesi yankılandı ve Subaru’nun bedeni yerden ayrılıp havada süzülmeye başladı―― yo, Subaru’nun beline dolanmış olan Louis, Subaru’yla birlikte kuvvetle sıçradı.
Peki Subaru neden Louis’in ismini haykırmıştı, bunun ardında nasıl bir anlam vardı? Azıdişlerini sıkan Subaru, nedense gözlerinde biriken yaşlara hakim olmaya çalışıyordu.
Bir anda aklına gelivermişti işte.
Louis: [Uau.]
Beline sarılan ve ahlayıp uhlayan o kızı öylece terk edemezdi.
Hayatını kurtarmasının karşılığını vererek onu kurtarmış falan değildi. Kazara şefkat duyup onu koruma isteğine de kapılmamıştı. Yalnızca aklına bir şey gelmişti.
Küçülüşü yalnızca uzuvlarıyla sınırlı kalmayıp kafasına da etki eden Subaru, ne düşüneceğini bilemediği bu kız hakkında bir cevap verdiği için pişmandı.
Bu Subaru’nun problemiydi, Rem’le de şu ana dek tanıştığı kişilerle de hiçbir ilişkisi yoktu.
Bu, Natsuki Subaru’nun katiyen tüm gücüyle yüzleşmesi gereken bir problemdi.
Al: [Kardeşim! Geri gel! Lanet olasıca――!]
Kafasını kaldıran Al Subaru’ya seslense de Louis’in ayakları hareketi kesmeyerek sıçrıyordu.
Subaru’nun sırtına sarılan Louis, önce sokağa bakan binanın duvarına vurarak çatıya indi, sonra da hiç sorunsuzca bir sonraki sokağa ve ardından bir sonrakine geçti.
Louis’in kesişen yolların özgürce yaratılabildiği iskelelerle kaplı bir şehir olan Kaos Alevindeki uçsuz bucaksız kısıtlama yoksunluğu gerçekten rakipsizdi.
Subaru: [Bvah!]
Subaru, birkaç sıçramanın ardından Louis’ten ayrılarak dizleri ve ellerinin üzerine iniş yaptı ve art arda derin nefesler almaya başladı. Hem defalarca yerçekimine meydan okumuş hem de Louis’in ince kolları gövdesine mengene misali sarılmış olduğu için acı verici bir yolculuktu.
Bahsi geçen Louis, yan gözle Subaru’yu izlemekteydi. Bu denli enerjik olmasıysa mide bulandırıcıydı.
Fakat şimdi yüzünden nefret etmenin sırası değildi.
Subaru: [Kahretsin, Abel ve diğerleri…]
Bu, Subaru’nun eylemlerinin sonucuydu. Yalnızca onlardan uzaklaştığını söylemek bariz bir yalan olurdu.
Ama orada kalmış olsaydı Abel’in hangi emri vereceği belli olmazdı; Al’ın tavırları da Louis’i kendi haline bırakmayacağının göstergesiydi.
Medium’un ortalığı yatıştırmak adına becerilerinden faydalanmasını beklemek de pek mantıklı olmazdı.
Bununla birlikte Subaru, itaat edip Louis’i onlara teslim etmediği için kendi yüreğini suçluyordu.
Louis: [Uau?]
Koluyla ağzını silen Subaru, kafasını kaldırarak Louis’in masum gözlerle kendisine bakmakta olduğunu gördü.
Onun kendisine yöneltilen düşmanlık ve korku gibi hisleri hiç umursamayan tavrı, Subaru’nun aklının böyle gelgitler yaşamasına izin verdiği için kendisini bir aptal gibi hissetmesine yol açıyordu.
Subaru: [Aptal mıyım ben? Hı hı, kesinlikle aptalım.]
Hatta aptalın önde gideniydi.
Abel neyse de Medium ve Al’ı ardında bırakıp Louis’le birlikte kaçıp gitmesi aptallıktı.
Ne düşünecekleri ya da ne yapabilecekleriyle ilgili en ufak bir fikri yoktu.
Subaru: [Yine de şu anda bir karar verirsem bundan pişman olabilirim. Bu, küçük bir çocuğun vereceği bir karar değil.]
Subaru’ya kalırsa insanların ölüm kalımı da nihai olarak İmparatorluğun geleceği de çok önemli konulardı.
Yalnızca on yaşlarında bir çocuğun, acımasız bir yetişkinin bakışlarına maruz kalarak böylesine büyük bir meseleye karar vermesi tuhaf kaçardı. ――Yanlış olurdu.
Subaru: [Asıl halimde olsaydım doğru kararı verebilirdim eminim. Yani…]
Bir an önce bu “çocuklaştırma” belasından kurtulmalı ve çocuk Natsuki Subaru’yu genç Natsuki Subaru’ya dönüştürmeliydi.
Bu sayede Louis’le ilgilenip ilgilenmeme konusuna kafa yorabilir ve yoldaşlarına makul bir yanıt sağlayarak tatminkar bir sonuca ulaşabilirdi.
İşte bunun için de――
Subaru: [――Hadi Olbart-san’ı bulalım. Abel ve diğerlerine bel bağlamadan elimden gelen her şeyi yapacağım.]
Louis: [Aa, uu!]
Subaru’yu duyan Louis, neşeli bir yüz ifadesiyle kafasını ve kollarını havaya kaldırdı.
Böylece iskelenin tepesinden İblis Şehri manzarasına bakan iki küçük çocuk, Kaos Alevi sakinlerine ve tahtından indirilmiş İmparatora sırt çevirmiş shinobi reisini bulmak için can atarak yan yana soluklanmaya başladı.
――Beklenmedik bir şekilde Subaru ve Louis ikilisi “saklambaç” oyununun Onisi(ebesi), “ebelemece” oyunununsa Oni tarafından aranan oyuncuları halini almıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..