Ubilk: [Ohhh~, dürüst çıktın. Eh, acelen varmış gibi duruyor, dürüst de biriymişsin ki ben dürüst insanlardan hoşlanırım, öyleyse hızlıca bir sohbet edelim hadi.]
Subaru: [――Hk.]
Diyen Ubilk, beline dek eğilerek yüzünü Subaru’nunkine yaklaştırdı. Subaru istemsizce yutkunup kafasını eğerken Louis de elini önüne uzatarak bir adım öne çıktı.
Sonra da Ubilk’in yanağına bastırarak onu bir “Uu!” nidasıyla tehdit etti.
Ubilk: [Uuuuuupss~, benden nefret ediyor. Kızlar arasında iyi bir ünüm olduğunu sanıyordum ama çoktan yoldaşı olanlar için işler değişiyormuş sanırım.]
Subaru: […Ubilk-san, Louis’i kızdırmasan iyi edersin. Bu kız göründüğünden çok daha güçlüdür.]
Ubilk: [Anlıyorum, ismi Louis-san demek.]
Ubilk başıyla onay verirken Subaru, onun bu yanıtı karşısında yutkundu.
İsmini öğrenmesinden yana bir sakınca olmasa da vermemesi gereken bir bilgiyi vermiş olduğunun farkındaydı. Nasıl bir yetişkin olduğunu bilmediği birine daha fazla bilgi vermek istemezdi.
Subaru: [Ubilk-san! Ciddi bir sohbet edeceğimizi söylemiştin, değil mi? Söyleyecek bir şeyin yoksa bizim artık gitmemiz lazım!]
Ubilk: [――Bugün sokaklarda yürümeyi hiiç planlamamıştım.]
Subaru: [Ne?]
Ubilk: [Ama her nedenseee~, kendimi amaçsızca dolanır ve hislerime dayanarak bir şeyler mi oluyor acaba diye merak eder halde buldum. O yüzden bir anlık dürtüyle buraya geldim ve bu aracın yanında biraz vakit öldürdüm. Ve sonra da…]
Derken parmaklarını alnına götüren Ubilk, onları önce narin göz kenarlarına, sonra pürüzsüz, beyaz yanaklarına, sonra da şekilli çenesine indirdi. Ve son olarak da onları şaklattı.
Subaru fark edilir şekilde sersemler, bu tavırları karşısında donakalırken de bu tepkiyle gülümsemesi yoğunlaşan Ubilk, şaklattığı parmaklarını sağdan sola sallayarak,
Ubilk: [Siz ikiniz bir anda tepemden atlayıverdiniz.]
Subaru: [――――]
Ubilk: […O da~ nesi, bunlar size hitap etmedi mi yoksa?]
Diyerek kafasını eğen Ubilk, sırasıyla tepkisiz kalan Subaru ve Louis ikilisine baktı.
Louis söylenenleri anlamıyor olabilirdi lakin Subaru için durum farklıydı. Onun sessizliğinin sebebi, bu yanıt karşısında tek kelime edemiyor oluşuydu.
Yaşananların altında büyük, kapsamlı bir sebep olabilir mi diye merak ediyordu.
Subaru: [Yani yalnızca yürüyüşe çıkmıştın, dinleniyordun ve biz geldik, öyle mi?]
Ubilk: [Haaa~, öyle de ifade edebilirsin sanırım. Amaaaa~, ben de şöyle ifade edebilirim sanırım ――Bence tüm bunlar yalnızca yıldızların rehberliğiydi.]
Subaru: [Yıldızların mı… kader gibi bir şey mi yani…]
Bu kulağa son derece romantik gelse de Subaru’nun omuzları çökmüştü.
Bir erkekle kadının hikayesinin başlangıcından bahsediliyor olsaydı bunu romantik bulabilirdi ama ortada küçülmüş Subaru ile başından beri küçük olan Louis vardı. Tabii bir de acayip Ubilk.
Haliyle bu hiç de romantik değildi.
Ubilk: [Seni hayrete düşürmüş olabilir miyim acaba?]
Subaru: [Yo, sorun yok. Ubilk-san’ın ciddiyeti pek ciddi sayılmasa da bir daha görmek istemediğim biri olduğu için beni çok rahatsız etmiyor.]
Ubilk: [Oldukça sert ve can yakıcı şeyler söyledin. Bu sivri dilliliğin bana eski bir arkadaşımı hatırlattı.]
Subaru: [Ubilk-san, senin arkadaşın da mı var…?]
Ubilk: [Ahaha, bu acıttı!]
Subaru kaba, dürüst düşüncelerini dile getirmeden edemese de Ubilk gücenmiş gibi görünmüyordu.
Ve Subaru, bir an için onun duygusal, açık sözlü ve ciddiyetsiz tavırları arasında arkadaşına yönelik karmaşık hisler de taşıdığı düşüncesine kapılmıştı.
Ubilk: [Neyse, burada karşılaşmamız bir nevi kaderdi. Hmmm~, işte bu! Ben aslında küçük danışmanlıklar yapma işindeyim. Ne dersiniz, bana danışmak istemez misiniz?]
Subaru: [Çok şükür! Hayır, teşekkürler… Televizyonda bu soruya evet demenin dolandırıcılara yaradığını duymuştum. İstemem kalsın!]
Ubilk: [Ben ısrarcı bir satıcı değilim ve buraya sizi kandırmaya gelmedim, tamam mı? Yalnızca bana düşen rolü yerine getirmeye çalışıyorum, hepsi buu~.]
Subaru: [Sana düşen rol mü?]
Ubilk: [Aynen öyle, bugün burada bulunmamın bir sebebi olmalı. Muhtemelen sana ve Louis-san’a bana danışma şansı tanımak içindir.]
Ubilk ardı ardına kafa sallıyor, ince kollarını kavuşturuyor ve bunu anlayan tek kişi kendisiymiş gibi hareket ediyordu.
Ama maalesef onun çıkarımı Subaru’nun aklına yatmıyordu. Çünkü ‘şüpheli ve tehlikeli yetişkin’ endeksi giderek değer kazanıyordu.
Mümkün olduğu takdirde Ubilk’i burada bırakıp kaçmayı yeğlerdi. Onun sayesinde takipçilerinden kurtulmuş olsalar da şimdi daha belalı bir rakibe düştüklerini hissediyordu.
Ubilk: [Oh, kaçmaya çalışmak fayda etmez. Eğeeeer~ kaçmaya kalkarsanız…]
Subaru: [Ee?]
Ubilk: [Bağırırım ve az önce burada olan gruba sizin yerinizi söylerim. Bu durumda başınız derde girer, haksız mıyım?]
Subaru: [Hem de fena halde derde girer…!]
Subaru, böyle bir şey olduğu takdirde Louis’i özgür bırakmaya razıydı.
Tabii ki Ubilk’in ölmesine izin vermek istemediği için Louis’in çığırından çıkmasını engellemek adına tüm gücünü kullanırdı ama Ubilk takipçilerine seslenmeye kalktığı takdirde son çare olarak bu yola başvurmaya da hazırdı.
Ayrıca――
Subaru: [Üzgünüm ama başımıza neler geldiğini bilmek istemezsin. Sana anlatacak olursam bu işin bir parçası olabilirsin ve bu konuda elinden bir şey geleceğini de sanmıyorum.]
Subaru ve Louis hiçbir şey yapmasa bile Tanza ve yoldaşları Ubilk’e zarar verebilirdi. Ve bu durumda bu, Subaru ve Louis’in hatası olurdu.
Subaru, Ubilk’i bu duruma dahil edemeyeceği düşüncesindeydi.
Ancak――
Ubilk: [Oh, endişe etmene gerek yok, bana bir şey olmaz. Size danışmanlık edeceğimi söyledim ama ben, detayları duymadan da işini görebilen bir danışmanım.]
Subaru: [Öyle bir şey mümkün müymüş ki!?]
Ubilk: [Peki, peki, madem sana yalan söylendiğini düşünüyorsun, öyleyse elini uzat bakalım.]
Subaru’nun endişeleri Ubilk’in umursamaz gülümseyişinin gölgesinde kalırken genç adam usulca Subaru’nun elini kavradı.
Sağ eli Louis’inkini tuttuğu için Ubilk’e de sol eli kalmıştı. Onun ince uzun, kadınsı parmaklarının dokunuşuyla şaşkına dönen Subaru, telaşa kapılarak göz ucuyla Louis’e baktı.
Louis: [Uu.]
Neyse ki Louis bir anda Ubilk’e saldıracak kadar asabi değildi, tabii yine de pür dikkat Ubilk’i izliyordu.
Bu da Subaru’nun her an patlayabilecek bir balonu andıran bir duruma göz kulak olması ve bir yandan da o balonu şişirmesi gerektiği anlamına geliyordu.
Subaru: [Umm, Ubilk-san, benim fazla vaktim yok, senin de öyledir…]
Ubilk: [Hayırdır~, bir anda beni de gerdin bak. ――Halbuki işim bitti bile.]
Subaru: [Ha?]
Louis’in Ubilk’in ince boynunu izliyor oluşundan gerilen Subaru, bu teşvik sonrasında kolunun serbest kaldığını hissetti.
Ve elini bırakan Ubilk, avcunu usulca Subaru’nun yüzüne döndürerek,
Ubilk: [――Aradığın yanıt içinde mevcutmuş zaten.]
Subaru: [――――]
Bu beklenmedik sözcükleri işiten Subaru’nun gözleri irileşti.
Onun kendisini anlamayışına şaşıran Ubilk ise “Ohhh~?” diyerek kafasını eğdi.
Ubilk: [Bu sana bir şey çağrıştırmadı mı acaba?]
Subaru: [Bir şey çağrıştırmadı değil de ne kastettiğini pek anlayamadım diyelim…]
Aradığı yanıt da belirsizdi.
Bu yanıtı orijinal dünyasındaki falcıların televizyonlarda söylediklerine benzetmişti. Herkes için geçerli şeyleri dile getirerek insanları dolandırmakta kullanılan yaygın bir cümleydi.
Subaru: [Dünyada bir yanıt aramayan pek fazla kişi olduğunu sanmıyorum…]
Ubilk: [Hmmm~, ben hayatın kendisi kadar büyük bir şeyden bahsetmiyorum. Maalesef yıldızların hareketlerini o denli iyi okuyabilen biri değilim.]
Subaru: [Yıldız falı gibi…]
Ubilk: [Belki de önünüzdeki problemle ilgilidir. Anlarsın ya, sonuçta ikiniz de takip ediliyordunuz, öyle değil mi? Bu da bir problem, haksız mıyım? Bu konuda ne düşünüyorsun?]
Subaru: [Ama, ben o insanların beni neden takip ettiğini biliyorum zaten――]
Belki de bir danışman olarak yeteneğine güvenen Ubilk, Subaru'nun iç düşüncelerini derinlemesine inceleyerek doğru cevaba yaklaşmaya çalışıyordu.
Subaru’ysa bundan pek emin olamıyordu; bir dolandırıcı numarasıymış gibi geliyor ama ciddiye alınca da kalbi hafiften sıkışıyordu.
Subaru: [――――]
Ve o sıkışma, çok önemli bir şeye benziyordu.
Elbette ki küçük Subaru olarak düşüncelerine ne denli güvenebileceğini bilmiyordu. Ama küçük Subaru’nun “düşüncelerine” güvenmese de boyutu ne olursa olsun Subaru’nun “hislerine” güvenmesi gerekiyordu.
Subaru’nun şu anda yüzleştiği asıl problemse――
Subaru: [―― “Manzarası güzel bir çukur”.]
Ubilk, Subaru’nun yanıtı zaten bildiğini belirtmişti.
Subaru, bunun ne tür bir dolandırıcılık olduğunu daha derinden araştırmaya çalışmıyordu. Hislerine kapılıyordu.
――Kalbindeki o hisse tutunur, ona bel bağlarsa aradığı yanıtı bulabilecek olmalıydı.
Louis: [Uau?]
Subaru: [Sanırım bulmuş olabilirim.]
Kendisini yanıtlayan Subaru’ya bakan Louis’in şekilli kaşları çatıktı. Onun gücünü hafiften kazanmış sesini işittiği andaysa mavi gözleri irileşti ve yüzüne neşeli bir gülümseme yerleşti.
Yanı başından bu değişime tanık olan Subaru da derin bir nefes vererek Ubilk’e döndü.
Subaru: [Danışmanlığın işe yaradı.]
Ubilk: [Ohhh~, sevindim. Rahatladım da. Bu işi yapacaksam doğru düzgün yapmak isterim. Ee, hadi öyleyse?]
Subaru: [Tamamdır, hemen işe koyuluyorum. Her şey için teşekkürler, Ubilk-san. ――Hadi gidelim, Louis!]
Louis: [Auau!]
Tek gözünü kapatan Ubilk’e yanıt veren Subaru, Louis’i elinden tuttuğu gibi hızla koşmaya başladı.
Nadiren duraksıyor, varıyla yoğuyla koşuyordu. Dönüp şöyle bir arkasına baktığındaysa muhtemelen kendisinden bu hareketi beklemiyor olan Ubilk’in gözlerinin irileşmiş olduğunu gördü.
Ve ona el sallayarak,
Subaru: [Ubilk-san, hakkında kötü hiçbir şey söylemeyeceğim, hadi evine dön artık! Ayrıca pek de tehlikeli görünmüyorsun, hadi kendine iyi bak ve insanları dolandırmaya bir son ver!]
Ona minnettarlıkla verebileceği tek şey bu “öğüttü”.
△▼△▼△▼△
Bu sırada Ubilk, oğlanla kızın aceleyle uzaklaşışını izliyordu.
Ubilk: [“İnsanları dolandırmaya son ver” yorumu biraz sert oldu.]
Sokakta bir başına kalmış olan genç adam―― Ubilk, gülümseyerek parmağıyla yanağını kaşıdı.
Tuhaf bir süreçti ama oğlanın son anda büründüğü havaya bakarak ona bir şekilde yardımının dokunduğunu hissetmiş ve bu da kalbine dokunmuştu.
Derken――
Ubilk: [Bir an önce odama dönmezsem Kafma-dono hiç hoşnut olmayacak ve cidden bir şey olursa başım derde girecek, o yüzden artık dönmem lazım. Ama yine de…]
Diyerek çocukların uzaklaştığı yöne baktı ve tek gözünü kapattı.
Sonra da――
Ubilk: [――Bir Yıldız Gözlemcisinin görevi olsa da yıldızların neyi arzuladığını bilemiyorum.]
#Karşılaştıkları anda işkillendiğim gibi bizim meşhur Yıldız Gözlemcisi bu abimiz çıktı anlaşılan. Subaru orijinal halinde olsaydı buna ihtimal verir miydi, yoksa yine hiç aklının ucundan geçmez miydi acaba? Her halükarda Olbart’ın saklandığı yerle ilgili bir fikir edinmiş gibi görünüyor. Bakalım öyle miymiş, hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..