Cilt 7 Bölüm 53 [ On Birinci Saniyenin Ötesi ] (1/4)

avatar
2664 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 53 [ On Birinci Saniyenin Ötesi ] (1/4)


Çevirmen : Clumsy



Olbart: [Senin ve bu şehirdeki vatandaşların epey güçlü olduğu söyleniyodu sanki, ama… Benim köyümdekilerden güçlü müsünüz acaba?]

 

Yorna: [――Seni şerefsiz!]

 

Bu sesleri defalarca kez işitmişti.

 

Yaşlı bir adamın boğuk sesi ve genç bir kadının öfkeli sesi. Ve sonra da――

 

Yorna: [HaAAAaaa!!]

 

Çatı kiremitlerine şiddetle basılmasından doğan bir etki ve kiseru ile hiddetle dağıtılan mor dumanlar. Kaos Alevinin göğünün yatay bir darbeyle kesilişi, kesilişi, kesilişi――

 

――Derken ardı ardına yankılanan patlamalar ve o yoğun, kırmızı acının varışı.

 

Subaru: [Geh, GAHHHH――!!]

 

Louis: [Uau! Uaau!]

 

Bir göz küresinin patlayıp diğerinin yuvasından çıkışının doğurduğu, onu yüzünü tutarak olduğu yere yığılıp kalmaya mecbur bırakacak bir acı ve şok. Hafif bir bedenin üzerine atlayışı; işte tüm bunların yaşanacağını biliyordu.

 

Ama bunu biliyor olsa da olanlarla baş edemiyordu. Yeterince zaman yoktu.

 

Subaru: [Guhhhh! Agh, guh, UGHHHHH!]

 

Parlak kırmızı bir dünya, kafasının paramparça edilişine benzer bir acı, ruhundan yükselen “Neden?” feryatları.

 

Tüm bunlar, Subaru’nun tekrar eden o on saniyelik çaresizliği ziyan etmesine sebep oluyordu.

 

Düşünmesine mani olan acı, dünyayı kırmızıya bürüyerek etrafını görmesine engel olan kayıp. Hızla yitip gidiyor olsalar da aynı acıyı sıfırdan, tekrar tekrar tatması sadece üç saniyesini alıyordu.

 

Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. Acı, kırmızı, korkunç, neden, ölüm. ――Bu tekrarın sonu gelmiyordu.

 

Aklını oynatıyordu.

 

Olbart: [Senin ve bu şehirdeki vatandaşların epey güçlü olduğu söyleniyodu sanki, ama… Benim köyümdekilerden güçlü müsünüz acaba?]

 

Yorna: [――Seni şerefsiz!]

 

Bir kez daha aynı sesleri duyuyordu. Acı ve kırmızılık yalnızca birkaç saniyeliğine son buluyordu.

 

Fakat aynı acıyı tadacağının bilinciyle ruhu paramparça olacakmışçasına bir korkuya kapılıyordu.

 

Subaru: [AAAaaah――!!]

 

Hiçbir şey duymak istemiyordu. Acı çekmek istemiyordu. Bu gerçekten, korkunçkorkunçkorkunçtu.

 

Ağzını olabildiğince açıp haykırıyordu; boğazı parçalanırcasına bağırıp çağırıyordu. Hiçbir şey görmek istemediği için gözlerini kapatıp, başını avuçlarının arasına alarak çömeliyordu.

 

Hemen sonrasındaysa…

 

Subaru: [――――]

 

Bir patlama sesinin yankılanışıyla ufak bedeni geriye püskürtülerek yuvarlandı. Sesler uzaklaştı, ruhuna acı ve kırmızılığın bir kez daha varışının dehşeti çöktü.

 

Ancak――

 

Subaru: [――Hah.]

 

Beklediği o acı gelmedi.

 

Evet, göz kürelerinden birinin patlayışının, diğerininse yuvasından çıkışının acısı gelmemişti. İşitme duyusunu yitirmiş olsa da dünyası kırmızıya bürünmemişti. Canını en çok yakan şey, yoğun çığlıklarının hırpaladığı boğazıydı.

 

Subaru: [Neden…]

 

Louis: [Uau!]

 

Boğazından sersemlemiş bir ses çıkışının hemen ardından üzerine ufak bir beden sıçradı.

 

O beden Louis’indi. Kolunu çekiştirerek Subaru’yu ayağa kaldırmaya çalışıyordu. Ama dizlerinde derman olmayan Subaru bunu başaramıyordu ve henüz “neden” sorusuna yanıt alabilmiş de değildi.

 

Bir anlığına da olsa o kırmızı acıdan uzak durmanın mutluluğuyla boğazı düğümleniyor, gözlerine yaşlar doluyordu. Daha fazla katlanamaz halde çömelmiş, ağlıyordu.

 

Yorna: [Sak――]

 

Olbart: [Oioi, kötü bi fikir diil mi bu?]

 

Yorna: [――Hk.]

 

Çömelmiş ağlayan Subaru’nun uzaklarında başka boyutta bir mücadele yaşanıyordu. ――Yo, terazi büyük ölçüde bir yöne yatmıştı; bulanık gözlerine dizlerinin üzerine yığılmış bir kadının görüntüsü yansıyordu.

 

Yorna diz üstü çökmüş, Olbart da arkasına geçmişti.

 

Derken Olbart, kan rengi sağ elini salladı ve ağzının kenarından kanlar sızan Yorna’ya şaşkınlık içerisinde bakarak kaşlarını çattı.

 

Yorna: [Guhk…]

 

Olbart: [Kakh, ciddi olamazsın tilki kız. Sende nası bi vücut var ki buna rağmen ölmüyosun? Demek ki Cecilus kellesini alamam derken bundan bahsediyodu?]

 

Yorna: […Çocuklara el kaldıran sefil bir adama kadınsal sırlarımı açıklamamın mümkünatı yok.]

 

Azı dişlerini sıkan Yorna, Olbart’a gücünü hiç yitirmemiş bir ses tonuyla karşılık verdi. Bunu duyan Olbart ise alışıldık kuvvetli kahkahasını patlattı.

 

Sonra da kana bulanmış kolunu sallayarak,

 

Olbart: [Komik şeyler söylüyosun. Sana çocuklara el kaldırmak neymiş göstereyim.]

 

Yorna: [Dur――!]

 

O kolla siyah bir küre fırlattı―― ve o bomba Subaru ile Louis’e doğru ilerledi.

 

Louis hızla Subaru’nun önüne geçip bombayı püskürtmeye çalışsa da artık çok geçti.

 

Subaru’nun gözlerinin önünde bir kez daha kırmızı ışıklar patlarken önüne atlamış olan Louis’in tüm bedeni yeniden Subaru’nunkiyle birlikte ışıklara karışarak paramparça oldu――

 

Olbart: [Senin ve bu şehirdeki vatandaşların epey güçlü olduğu söyleniyodu sanki, ama… Benim köyümdekilerden güçlü müsünüz acaba?]

 

Yorna: [――Seni şerefsiz!]

 

Ve aynı sesler bir kez daha işitildi.

 

△▼△▼△▼△

 

――Kırmızılık ve acının yok olduğu saniyede gözlerini kapatarak kuvvetle bağırıyordu.

 

O kırmızı acıyı tekrar tekrar deneyimleyen ve yalnızca birkaç defa kaçınmayı başaran Subaru’nun bağlı kaldığı mutlak kural buydu.

 

O kırmızılık ve acı aynı anda ulaştığı anda her ne olursa olsun elinden gelen hiçbir şey olmuyordu. Yalnızca çığlık atabiliyor, ağlayabiliyor ve sonra da ölüyordu.

 

Ve tam artık öldüm derken yeniden o sesleri işitiyor, patlamanın kırmızı acısının tadına varıyordu.

 

Bunu tekrar etmek istemiyordu. İstemiyordu. İstemediği için de yalvarıyor, yakarıyor, korkuyordu.

 

Olbart: [Senin ve bu şehirdeki vatandaşların epey güçlü olduğu söyleniyodu sanki, ama… Benim köyümdekilerden güçlü müsünüz acaba?]

 

Yorna: [――Seni şerefsiz!]

 

Aynı sesler bir kez daha işitiliyordu.

 

O saniyede acı ve kırmızılık bütünüyle geriliyor ve anlık bir rahatlamayla vücudundaki tüm güç çekilmiş gibi geliyordu. Buna katlanıyor, yapmak zorunda olduğu şeyi yapıyordu.

 

Subaru: [AAAaaah――!]

 

Gözlerini sımsıkı kapatıyor, ağzını olabildiğince açıyor ve haykırıyordu.

 

Kendi bağırışları yüzünden işitemiyor olsa da Yorna kiserusunu adamakıllı savuruyor ve Olbart’ın fırlattığı bombayı etkisiz hale getirmeye çalışıyor olmalıydı.

 

Demek ki az sonra――

 

Subaru: [――Hk.]

 

Diye düşündüğü gibi tüm bedeni patlamanın şok dalgası ve gürültüsüyle püskürtüldü ve çatının kenarına popo üstü çakıldı. Kiremidin köşesi poposuna battığı anda duyduğu acı öylesine keskindi ki ağlamamak çok zordu.

 

Ama yapmadı, ağlamadı. Yo, ağlayıp da gözlerini sulandırmak istemedi. Çünkü――

 

Subaru: [Görebiliyorum…]

 

Korkuyla gözlerini açan Subaru gayet iyi görüyordu; gözleri ne yuvalarından çıkmış ne de patlamıştı.

 

Her zamanki gibi kulağı duymuyordu, yalnızca çınlıyordu ve boğazı da yanıyordu ama o kırmızı acı yoktu. İşler yolundaydı. İşler iyiydi.

 

Yani gözlerini kapatıp yüksek sesle bağırırsa o kırmızı acıyı çekmek zorunda kalmayacaktı.

 

Louis: [Uau!]

 

Subaru’nun yanına koşturan Louis, duygularının yoğunluğuyla ağlamak üzereymiş gibi görünüyordu. Nihayet görebildiği o surattaki mavi gözler, Subaru için duyduğu endişeyle kocaman açılmıştı.

 

Subaru, hiç düşünmeden Louis’in bedenini kucakladığı gibi “Ben iyiyim!” diye bağırdı.

 

Louis: [Uu.]

 

Subaru: [Ben iyiyim! Canım yanmıştı ve dünyam kırmızıydı… Evet, ama, artık, iyiyim…]

 

Bundan böyle acı ve kırmızılık ortadan kaybolduğu anda gözlerini kapatacak ve bağıracaktı.

 

Bu kuralı hatırladığı sürece acı çekmek zorunda kalmayacaktı. Louis’in ince bedenini kucaklayan Subaru, bundan emindi.

 

Olbart: [I ıh, hiç de iyi diilsin, baksana. Şuraya bak, şuraya.]

 

Derken korkunç bir ses duyarak refleks olarak kafasını kaldırdı.

 

Subaru’nun gözleri irileşirken tatminkar bir gülümseme takınan Olbart, Subaru ve Louis’e doğru düzensiz yörüngelerle ilerleyen shurikenlerini gönderdi.

 

Shinobinin bir ışıltı taşıyan o koyu renkli, kör silahlarının her biri hayati noktaları hedef almıştı.

 

Subaru: [Hii.]

 

Yorna: [Böyle bir uçarılığa müsamaha gösteremem.]

 

Boğazı düğümlenen Subaru, kendisini Yorna’nın arkasında buldu. Ve yaklaşan shurikenlerin yörüngelerini kiserusuyla kesen kadın, her birini uçuş yollarından ayırdı.

 

Aynı saniyede Olbart’ın her iki yanındaki çatı kiremitleri havalandı ve bir fare kapanı veya sineklik gücüyle ihtiyar canavara doğru savruldu.

 

Ancak――

 

Olbart: [Kakakakka! Ne şaşaalı bi gösteri, cidden ilgi çekici bi teknikmiş!]

 

Diyen Olbart, kiremitlerden kaçınmak için ufak bedenini kımıldattı.

 

Subaru eskiden bir mücadelede emek veren taraf ne kadar büyükse o kadar güçlü, menzili de o kadar geniş olur inancındaydı. Ama Olbart’ın çevikliği ve zekası bu inanca meydan okuyordu.

 

Olbart: [Ehh, benim böyle gösterişli şeylere ihtiyacım yok. Nihayetinde alına saplanan keskin bi iğne de bi insanı öldürmeye yeter.]

 

Yorna: [Sözlerin tilki kulaklarımı rahatsız ediyor. ――Öyleyse buna ne dersin?]

 

Olbart: [Oh.]

 

Olbart gösterişli bir saldırıdan kaçındıktan hemen sonra Yorna, topuğunu çatıya geçirdi. Ve kiremitler ardı ardına yükselerek havada dönmeye başladı.

 

Çatının tamamında inanılmaz büyük bir spiral çizen o girdabın merkezi ise Olbart’a doğru daralmaya başladı. ――Tıpkı bir hortum gibi.

 

Ve sonra da――

 

Yorna: [Bana hiçbir açıklığı olmayan bir yerden nasıl kaçılacağına dair birkaç shinobi tekniği göstermeye var mısın?]

 

Cümlesini bitirmeden önce uzattığı elini iyice sıktı.

 

Hemen ardından o hareketli kiremit hortumu Olbart’ı yutarak bir çırpıda araya sıkıştırdı. Kiremitler acımasızca birbirine çarpıyor ve ezici darbelerin azılı sesleri yükseliyordu.

 

Sağlam bir insan vücudu bile bu hiddetli yıkımın merkezinde doğan baskıya dayanamazdı. Paramparça olur, katiyen hayatta kalamazdı.

 

Louis: [Au…]

 

Aynı manzaraya tanık olan Louis de bu coşkulu yıkım gücü karşısında soluksuz kalmış durumdaydı.

 

Yorna ise Louis’in bu tepkisine karşılık olarak sessizce, “Sizi korkuttuğum için üzgünüm” diyerek,

 

Yorna: [Tüm bunları bir anlık hevesle başlattım. Şu halinizi görünce kendimi berbat hissediyorum…]

 

Olbart: [Oioi, işimiz bitti sanma. Ne diyorum sana, moruğun tekine dönmeme rağmen hala hayatta olmam beni öldürmenin kolay olmadııını gösteriyo, anlıyo musun?]

 

Yorna: [――Hk.]

 

Yorna tam da ardına döneceği anda bu yorumu işitti ve tilki kulakları dikildi. Kafasını çevirdiği andaysa sesin kaynağının merkezde toplaşan kiremit hortumu―― yo, o hortumun arkası olduğunu anladı.

 

Kırık çatı kiremitlerinin oluşturduğu enkazdan bir hırıltı eşliğinde yükselen bu ses, o yıkımın tam merkezinde olmasına rağmen zarar görmemiş olan Olbart’a aitti.

 

Ve yüzünde kötücül bir ifadeyle gülümseyerek elini sallayan ihtiyar canavar,

 

Olbart: [Yo. Al sana hiçbi açıklığı olmayan bi yerden kaçmayı sağlayan shinobi tekniği. Tatmin oldun mu?]

 

Yorna: [―― Anlaşılan o ki bir ayağın çukurda ve ihtiyarlamış olsan da hala Dokuz İlahi Generalden birisin.]

 

Olbart: [Kakakakka! Ne korkunç bi cümle bu! Öncelikle ben Dokuz İlahi General arasına seçildiğim zaman da ihtiyardım, bilmiyo musun? Hem bi ayağım çukurda ve ihtiyarlamış olsam da çoğu kişiden çok daha güçlüyüm ki seçilme sebebim de buydu zaten. Ancak senin, küçük hanım, gerçekten kendini toplaman lazım.]

 

Yorna: [Nedenmiş o?]

 

Olbart’ın salladığı ellerinden birini kıyafetinin içerisine sokup başını eğişi, Yorna’nın kaşlarının çatılmasına yol açtı.

 

Olbart ise onun bu sorgusu karşısında “Anlarsın ya” diye devam etti.

 

Olbart: [Bu şehir halkı ve arkandaki bu veletler gibi koruyacağın bi sürü kişi olmasaydı benimle çok daha iyi baş edebilirdin.]

 

Yorna: [――Hk.]

 

Olbart: [İnsanları korumak istediin için savaşıyosun ama aynı sebepten ötürü de zayıflıyosun. Önceliklerin arızalı. İşte bu yüzden de ne kadar denersen dene Ekselanslarına ulaşamıyosun, küçük hanım.]

 

Diyen Olbart’ın sarı gözleri, Yorna’nın içinden Subaru ve Louis’i delip geçer gibiydi.  

 

İşte Subaru o saniyede bir kez daha hedef alınmak üzere olduklarını anladı. Ve bu anlayışla birlikte Louis’in elini kapıp sıktığı gibi,

 

Subaru: [Yorna-san, Louis ve ben buradan gidiyoruz! Elinden gelenin en iyisini yap!]

 

#Bu bölümler cidden çok iyi geldi bana. Heyecan dorukta. Yorna da Olbart da çok güçlü karakterler ve Subaru çok fena bir döngüye sıkışmış durumda. Peki bu defa gerçekten de kaçıp uzaklaşabilecek mi, yoksa aynı döngüye farklı bir son mu bulmak zorunda? Bölüm ismi bu işin burada bitmeyeceğini gösterir gibi ama okuyup göreceğiz. İlk fırsatta sıradaki bölümlerde tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr