Cilt 4 Bölüm 17 [Aşk hikayesi ] (1-2)

avatar
5116 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 17 [Aşk hikayesi ] (1-2)


 

Çevirmen : Clumsy 

 

 

[???: Ooh, Ken-san, seni sabahları öylece dolaşırken çok ender görürüz. Sonunda işten atıldın mı?] 

 

[Baba: Bana böyle saçmalıklarla gelme, orası bensiz bir halt yapamaz. Sadece çok çalışmamı ve başkalarının işlerini de halletmemi istemediler, o yüzden moral olsun diye biraz dinlenmemi istediler.] 

 

Mahalle fırınının sahibi bisikletle geçerken öylesine dostça bir laf atmış olsa da Kenichi arkasından orta parmağını kaldırmıştı. Bu gürültülü ve kaba konuşmalara bir süre devam ettikten sonra sonunda birbirlerine el sallayarak vedalaştılar. 

 

[Baba: Tanrım, ne zaman bir süredir görmediği birini boş görse kovuldun mu diye tutturuyor. Korumam gereken sevgi dolu bir ailem var nasıl böyle bir şey yapabilirim ki? Onların beni kovmasını gerektirecek bir şey yapsam bile yakalanmam ki, heheh.] 

 

[Subaru: Senin geçimini sağladığın biri olarak umarım saklamakta iyi olmaktan ziyade, kovulmanı gerektirecek bir şeyi hiç yapmazsın.] 

 

Elini formasının ceplerine sokmuş, yolun kenarında babasının konuşmasının bitmesini beklemekte olan Subaru omuzlarını silkti. Oğlunun gölgede rüzgar alarak beklediğini gören Kenichi [ Oyoy ] diyip iki elini de ona doğru salladı.  

 

[Baba: Macera duygusunu unutmuş bir adam büyümeyecektir, biliyor musun? Kötü şeyler yapmak farklı bir meseledir ama o ince çizginin kenarındaki manzara her zaman en güzelidir, değil mi ……] 

 

[Subaru: Sen böyle aptalça şeyler söyleme yaşını geçeli çok oldu, artık durulmuş olmalıydın. Çoktan 40ını geçtin ve hala küçük çocuğuna böyle şeyler söylüyorsun.] 

 

[Baba: Erkekler, masum ve çocuksu yanlarını büyüseler de korumak zorundadırlar. Ayrıca bu aptalca şeyleri söylemesi gereken yaşta olan sensin ama konuşmaya katılmıyorsun, bu yüzden bunları baban söylemek zorunda kalıyor. Buna ne dersin?] 

 

[Subaru: Bir şey demem, sadece rastgele yaşlı adamlarla konuşmak istemiyorum bilirsin.] 

 

[Baba: O rastgele yaşlı bir adam değil, eve dönerken hep ondan ekmek alırım. Ayrıca o benim lisede bir alt sınıfımdaydı.] 

 

Ama Subaru, babası bunu ona söylemiş olsa bile yine de adamı tanımıyor olacaktı.  
 

 

Ekmeğin paketine asla dikkat etmezdi, kendi başına fırının önünden de hiç geçmemişti. 
 

 

Subaru’nun artık konuşmanın bitmesi gerektiğini gösteren bakışlarına karşılık Kenichi [ Yapacak bir şey yok sanırım ] diyerek konuyu değiştirdi.  

 

[Baba: Böylesine güneşli ve ferah bir sabahta o kokuşmuş suratınla bay güneş-samayı kızdıracaksın. Sorgulanıyor falan gibisin.] 

 

[Subaru: Sorgulanıyor gibi görünüyorsam bunun nedeni babamın beni zorla çekiştirmesi olabilir mi …… Hayır dedim ama yine de zorla çıkarttın beni.] 

 

[Baba: Sadece direniyor gibi görünüyordun ama bedenin usulca ayak uydurdu, değil mi? Bak, hala yaşlı adamını seviyorsun Subaru. Emin olabilirsin, ben de seni seviyorum. Annenden sonra ikinci sıradasın tabii ki!] 

 

Sallana sallana yürüyerek mutlulukla gülümseyen Kenichi, Subaru’nun omzuna sertçe vurdu. Vuruşunun kuvvetiyle kaşlarını kaldıran Subaru, Kenichi’nin bu iyi modunun altında bir farklılık olduğunu hissediyordu.  
 

 

Nedenini bilmiyordu, ancak bu sabah babası özellikle hoşgörülü görünüyordu. 

 

――Göğsü patlamak üzere gibi olan Subaru’nun aksine... 

 

[Subaru: Ee hmm……] 

 

[Baba: Yeah?] 

 

[Subaru: Beni bir şeyler konuşmak için dışarı çıkartmıştın, değil mi? Genelde bu kadar zorlamazdın…… ne oldu ? Evde söyleyemeyeceğin bir şey, değil mi?] 

 

Subaru, annesinin duymak istemediği bir şey mi acaba diye merak ederek sormuştu bu soruyu.  
 

 

Ne olursa olsun içinde kötü bir his vardı. Her halükarda, onun sönük yaşam tarzı dışında ne olabilirdi ki konu?  
 

 

Günlük konuşmalarında yatağına kaçarak konuşmayı duymazlıktan gelebiliyordu ama dışarıda bunu yapamazdı.  

 

Gerçi her zaman bağırıp üste çıkarak konuyu kapatabilirdi. Ortalık yerde bağırıp Kenichi’yi utandırırsa o da belki tavrını değiştirip Subaru’yu rahat bırakabilirdi.――hayır, muhtemelen böyle olmazdı diye düşündü Subaru. 

 

[Subaru: Söz konusu benim babamsa utanmak yerine bana tekmeyi geçirecektir……] 

 

[Baba: Ne hayal ettiğini anlayamasam da nerden çıktı bu garip düşünce birdenbire? Bu güneşin altında geçecek normal bir aile sohbeti.] 

 

[Subaru: Gerçekten buna inanmak biraz zor…… Ama şimdilik sana güveneceğim.] 

 

[Baba: İşte bu, işte bu. Bu arada, Subaru, sen ah……. küçük bir kardeş ister miydin?] 

 

[Subaru: 17 yaşında olduğuma göre bu garip bir soru değil mi!!] 

 

Bir anda açılan konu Subaru’yu sarsıp sesinin yükselmesine neden olmuştu. Omuzlarının inip kalktığını gören Kenichi dişlerini gösteren bir gülümsemeyle [Şaka, şaka] dedi.   

 

[Baba: Ne kadar annenle ben hala aşk kuşları olsak da bu yaştan sonra yeni bir canlıyla ilgilenmek zor olurdu. Yani annenin ve benim tüm sevgimiz tamamen sana ayrılmış durumda. Mutlu musun?] 

 

[Subaru: Aah, yeah yeah, mutluyum mutluyum. …… Gerçekten sadece şaka yapıyordun, değil mi?] 

 

[Baba: Oyoy, yapma böyle. Bana bu suratla bakarsan heyecanlanıp her şeye rağmen yeni bir tane yapabilirim. ] 

 

Artık şakalaşmanın bir işe yaramayacağını fark eden Subaru sadece ona sessizce baktı ve konuyu kapatmasını bekledi. Niyetini anlayan Kenichi, alaycı bir şekilde gülümsedi. 

 

――Subaru ve babası evlerine 10 dakikalık mesafedeki manzaralı bir yola geldiler.
 

 

Bu bölgelerde ünlenmiş bir nehrin aktığı bir araziydi. Bankların arasında, bahar aylarında cazip hale gelen kiraz çiçeği ağaçları dikiliydi. Ama sezonu çoktan geçmiş olduğu için, yerler pembe kiraz çiçekleriyle değil, güneş tarafından yıkanmış yeşil çimlerle kaplıydı.  

 

Kahvaltıdan sonra, ve okul saatleri bitmeden önce, suçluluk duygusu ve stresle dolup taşan Subaru, Kenichi tarafından buraya getirilmişti.  
 

 

Evden ilk çıktıklarında babası kendisini okula götürür mü diye endişeliydi.  

 

[Baba: Okul yoluna her dönüşümüzde biraz ürktün. Ama düşündüğün gibi değil, sadece nehir kenarındaki banklara giden uzun yolu tercih ettim.] 

 

Kenichi, onun düşüncelerini okuyarak sinsice buraya sürüklemişti. Çimlerin tatlı kokusu her yeri sarıyordu, birazcık hareket etmek şartıyla çitlerin arkasındaki güzel nehir manzarası da görülebiliyordu. 

 

[Baba: Eski günlerde bu çit yoktu. Her zaman kankalarımla nehre gidip oynardım, çok eğlenceliydi. Oh, sen Ikeda’yı hatırlıyor musun? Bir gün tayfun çıktı, biz de nehrin ne kadar büyüdüğünü görmek istedik ve Ikeda akıntıya kapıldı…… O zaman daha yeni can kurtaran lisansını almış yaşlı bir adama denk geldik, o olmasaydı Ikeada ölmüş olabilirdi.] 

 

[Subaru: O zaman bu çit sen ve Ikeda denen adam yüzünden koyuldu?] 

 

[Baba: Naah olamaz……hayır, bir dakika? Şimdi düşündüm de zamanlama garip bir şekilde uyuyor!] 

 

Çitlere yaslanıp nehri seyreden Kenichi, başını eğmiş, eski günlerini hatırlıyordu. Arkasında duran Subaru ise sıkılmış görünüyor, öylece etrafa bakıyordu.  
 

 

Bir mesai günü öğleden öncesinde oldukları için etrafta pek insan yoktu. Daha doğrusu Subaru ve Kenichi dışında kimse yoktu. Öncelikle kolay gidilecek bir yer değildi. Eğer etrafta biri varsa bu ya bekçi olurdu ya da burayı gerçekten seven biri. 
 

 

Subaru tam bunları düşünürken çimlerde bir ayak sesi duydu. 

 

[???: Ooooh? Ben de kim olduğunu merak ediyordum, Ken-bo değil mi bu? Bu ne bu ne, hala nehir kıyısında mı oynuyorsun?] 

 

[Baba: İti an…… bekçi kulubesindeki amcaymış, hala senin yerine başkasını almadılar mı? Şaşıracaksın ama bugün nehir şortum yerine plaj şortumu giyiyorum o yüzden istesem de nehre giremem.] 

 

[Yaşlı adam: Bana bunlarla gelme. Nehir şortuyla plaj şortu arasında bir fark göremiyorum, donuyla nehre atlayan birinden bunları duymak saçmalık. Ama düşündüm de, seni görmeyeli uzun zaman olmuş.] 

 

Kısa boylu, esmer yaşlı bir adam yaklaşarak Kenichi’ye selam verdi. İyi bir dede gibi görünüyor, eski yeşil bir üniforma giyiyordu. Aralarında geçen konuşmaya bakılırsa buranın bekçisi olmalıydı. 
 

 

Hatta Kenichi’nin zamanında nehirde oynadığını biliyorsa oldukça uzun süredir burda çalışıyor olmalıydı.  

 

Uzun zaman sonra gerçekleşen karşılaşmalarında ikisi de bol bol kahkaha atarak konuştu ve sonrasında yaşlı adam ellerini çırptı.  

 

[Yaşlı adam: Oh, bu arada, arkadaşın Ikeda’ya ne oldu? O çocuk o kadar çok kaçardı ki onu yakalamaktan canım çıkardı.] 

 

[Baba: O piç Ikeda, 10 yıl önce at yarışından büyük ödül kazandı ve tüm parasını alıp Tayland’a gitti. O günden beri de haber almadım. Sadece yeni yıl tebriği, yaz tebriği, kış tebriği, yılbaşı, babalar günü, anneler günü ve rastgele mektuplar falan.] 

 

[Subaru: Uzun süredir haber almıyorum dediğin biri için biraz fazla iletişim kurmuşsunuz sanki……] 

 

Subaru içindeki dürtüye direnemeyip bu gözlemiyle sohbete katılmak zorunda kaldı. Ardından yaşlı adam bu fısıldamayı duyup kaşlarını kaldırdı ve bir anda Subaru’nun varlığını farketti.  

 

[Yaşlı adam: Ooooh, burda küçük bir dostun var ……eh? Bu senin…] 

 

[Baba: Aaah, doğru, bu benim oğlum. Hayır, benim SEVGİLİ OĞLUM demeliyim.] 

 

[Yaşlı adam: Ooh, öyle mi! Senin küçüklüğüne benziyor gibi…… hayır, çok da benzemiyor gerçi. Sana çok çekmemiş. Daha çok annesine çekmiş……sanıyorum ki?] 

 

[Baba: Yeahyeah. İnsanlar bunu sıkça söyler. Özellikle gözleri için.] 

 

Sade yüzündeki en dikkat çekici şey gözleriydi. Annesinin gözleri o kadar keskindi ki sanki içinde çelik kirişler vardı, Subaru’nun özellikle de bu kısmı, kesinlikle annesinin izlerini taşıyordu. 

 

Yaşlı adam, zararsız bir ifadeyle Subaru’ya kadar yürüdü. 

 

[Yaşlı adam: Öyleymiş, öyleymiş ama oldukça şaşırdım. Demek Ken-bo’nun bu kadar büyümüş bir oğlu var, zaman ne hızlı geçmiş. Gerçi ben de yaşlanıyorum. Ikeda yeniden boğulsa bile onu kurtaramam artık.] 

 

[Subaru: Ikeda’nın da bu yaşta nehirde oynayıp boğulacağını sanmam …..] 

 

[Yaşlı adam: Yapmayacağını umalım tabi……Bu ikisi gerçekten yerinde oturamayan veletlerdi. Hele senin baban o zamanlar sürekli bir belaya neden olurdu. Ee günün bu vaktinde sizi buraya ne getirdi böyle? ] 

 

[Subaru: ……Eeh, şey.] 

 

Subaru bu yanıtı mırıldandı. Bunu duyan yaşlı adam bir şeyler anlamış gibi kaşlarını çattı.  

 

[Yaşlı adam: Hm? Eminim Ken-bo’nun oğlu iyidir……ama bugün pazartesi değil mi? Niye hala babanla burdasın?] 

 

[Subaru: ――ke!] 

 

En çok korktuğu soru kendisine sorulunca Subaru’nun ifadesi acı doldu.  
 

 

Ardından odasında başlayan aynı keskin, delici acıyı hissetti. Bu acımasız acı karşısında kollarıyla başını kucakladı, gözlerini kıstı ve [Özür dilerim!] diyerek arkasını dönüp koşmaya başladı.  

 

[Baba: Ah, oy, hey, Subaru! Pardon amca-chan. Seni bir dahaki görüşümde her şeyi açıklayacağım.] 

 

[Yaşlı adam: Ah, oh-ooh…… belki de söylememem gereken bir şey söyledim. Oğlundan özür dilediğimi ilet. ] 

 

Arkasından gelen sözler ona ulaşmamıştı bile. Subaru yalnızca başını çatlatan ağrıdan kaçmaya çalışıyordu, kalp atışlarının durulacağı bir yere gitmeliydi.  

 

[Baba: Özür dileyeceğin bir şey yok. ――Bu onun kendi problemi sonuçta.] 

 

Sessizce mırıldanmıştı. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr