Subaru bahaneler bulmaya çalışırken ,Roswaal onu bu uğraştan çekip aldı. Karşılığında Subaru’nun keskin bakışlarıyla karşılaştı, ancak fark etmemiş gibi yaparak elini salladı ve konuşmaya devam etti.
[Roswaal: Şu anki mevzumuz gerçek~~te neler olduğu değil. Esas mevzu Emilia-sama’nın ‘’ Ormanı donduran benim’’ fikrini benimsemiş olması.]
[Subaru: ――――]
[Roswaal: Emilia-sama’ya göre, gerçekler bu şekilde. Emilia-sama’nın yargılamada yüzleştiği geçmiş de bu şekilde.――Bu şartlar alt~~~ında ne yapmamız gerektiğini düşünüyorsun?]
[Subaru: Sen……. esas sen ne düşünüyorsun?]
Sanki bir oyun oynar gibi aynı soruyu Roswaal’a yöneltmişti, onun ne düşündüğünü tahmin etmesi imkansızdı. Daha fazla kaldıramayacak gibi hissediyordu.
Nasıl… bu adam böyle bir durumda gülümseyi nasıl sürdürürdü?
[Subaru: Emilia’nın geçmişi konusunda ona sempati duymanı ya da bir şeyler hissetmeni beklemiyorum, ama…… tüm yükünü, tüm zorlukları biliyorsan, kalbinde ne kadar acı olduğunu da anlıyor olmalısın, o zaman onu bu imkansız yargılamalara gönderirken nasıl bu kadar gülebilirsin?
[Roswaal: Fu~~~mu]
[Subaru: Senin sorunun ne!? Sen…… Emilia’nın kral olmasını istemiyor musun? Sonuçta onu kral yapacak kişi sensin, değil mi? Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Emilia’nın sığınağı özgürleştirerek Arlam köyü ve sığınaktakilerin desteğini alacağını düşündüğünü biliyorum …… bu kadarını anlıyorum……]
Ama,
[Subaru: Diğer taraftan, kritik noktaya gelindiğinde onu tamamen yalnız bırakıyorsun. Eğer sığınağı özgürleştirmeyi başaramazsa tüm oyunun sona erer…… her şey sarpa sararken nasıl endişelenecek hiçbir şey yokmuş gibi rahatça oturabilirsin!]
[Roswaal: …………]
[Subaru: Daha önce de söylemiştim. Emila’yı kral yapana kadar rahat etmeyeceğim. Bunu gerçek kılmaya kararlıyım …… Sana gelince, sen gerçekten onu kral yapmaya kararlı mısın?]
[Roswaal: ――Hiç şüphesiz.]
Subaru kükreyerek, omuzları titreyerek bu soruyu sormuştu. Karşılığında Roswaal’dan aldığı yanıt başından aşağı buzlu sular dökülmüş gibi hissettirdi.
Gözlerinin önündeki Roswaal bir milim bile kıpırdamamıştı. ―― bakışları tamamen durağan bir şekilde Subaru’ya sabitlenmişti.
[Roswaal: Onu kral yapmaya kararlı mıyım? Kesinlikle öyleyim. ――Onun kral olmasını benden çok isteyen biri yok. Emilia-sama’nın kendisi, hatta senin gibi bir adam bile benim bu konudaki tutkuma ve kararlılığıma erişemez.]
[Subaru: Ros……waal?]
[Roswaal: Beni böyle suçlaman ve kararlılığımdan şüphe duyman çok komik. Gerçekten komik. ――Her şeyden sonra, hala bu noktaya gelemedik mi?]
Sessiz sözlerinde öfke vardı. Subaru ilk defa Roswaal’dan böyle bir his almıştı.
Ama, sözlerinin yarısında bu sıcaklık azalmış, sonlara doğru ise bir fısıltıya dönüşerek bir sis gibi kaybolmuştu.
[Roswaal: Subaru-kun. Ne yazık~~ki, bu gecelik bu kadar. Be~~n hala yaralarımın iyileşme sürec~ndeyim. En azından biraz dinlen~meme izin vereceğini umuyorum.]
[Subaru: Biz…… neyse, boşver.]
Subaru bir elini kaldırarak Roswaal’ın konuşmayı tek taraflı olarak bitirişine tepki gösterecekti, ancak bunun faydasız olacağını fark ederek vazgeçti ve geri çekildi.
Roswaal sakince konuşmayı kesip daha fazla tartışmaya izin vermeyeceğini göstermişti. Böyle bir şekilde engellendikten sonra karşındaki kişi yataktan kıpırdayamıyor bile olsa daha fazla üstelemenin anlamı yoktu.
Subaru, kafasını sallayıp, hayal kırıklığını gizleyerek yatağa arkasını döndü.
Çoktan buraya gelme sebebini dile getirmişti. Arlam köylülerinin durumunun daha iyiye gidip gitmeyeceği belli olmasa da Lewes büyük ihtimalle Roswaal’ın talebini geri çevirmeyecekti.
Bu kadarını başarabildiyse en azından şartlar iyiye gidecek demekti. Ne kadar Subaru’nun hala baş etmesi gereken bir sürü zorluk olsa da...
[Roswaal: ――Subaru-kun]
Tam odadan çıkmak üzereyken Roswaal’ın çağrısı onu durdurdu. Bacaklarını durdurup arkasına baktığında Roswaal çoktan yastıklara gömülmüştü, kendisine bakmıyordu.
[Roswaal: Nitelik… mi elde ettin?]
[Subaru: Ah. Yeah, henüz bahsetmedim mi? Yeah. Ben de yargılamaya girdim. Aslında, içeri girenler böyle kutsanabiliyorsa belki sen de girip……]
[Roswaal: ――Hayır~ hayır, bu mümkün olmayacaktır. Korkarım mezar beni kabul etmeyecek. Reddedilerek aldığım bu yaralar bunu oldukça belli ediyor olsa gerek.]
Nitelik konusunda bir önceki döngüsündeki konuşmalarını hatırlayan Subaru kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı. Önceki döngüsünde yargılamaları geçtiğini söylediğinde Roswaal’ın yüzü oldukça karanlık bir ifade almıştı.
Ama bu sefer, sadece kayda değer olmayan hafif bir yalnızlık ifadesi vardı suratında.
[Roswaal: ……En iyisi neyse onu seç, Subaru-kun.]
[Subaru: Ne?]
[Roswaal: Burada, en özgürce hareket edebilen kişi sensin. Sığınakla en ufak bir bağın yok. Kraliyet seçimine karşı herhangi bir yükümlülüğün de yok. ]
[Subaru: ――――]
[Roswaal: Her şeyi elde edene kadar arzularını takip et, mücadeleye devam et. Ancak acı çekerek, kaybolarak istediğin şeyi elde edebilirsin…… Seni tatmin etmese de, anlamasan da sonuna kadar git.]
Roswaal bunları yüzünü göstermeden söylemişti. Her zamanki palyaçovari tavırları olmadan bu sözleri sarf etmesi Subaru’nun donup kalmasına neden oldu. Yalnızca aptal bir ifadeyle yerinde kalmayı başarabiliyordu.
Ancak bir süre geçtikten sonra, bu sözlerin kendisine söylendiğini idrak etti.
[Subaru: Hey…… bu hiç sana göre değildi. Neyin var, Ros-chi?]
[Roswaal: Bazen farklı şeyler denemek istiyorum, hepsi~~bu. ――Sanırım, yapama~dım.]
Bu açık uçlu cümleyi anlamasının imkanı yoktu. Ama tam soracakken, Roswaal elini sallayarak Subaru’ya odadan ayrılmasını işaret etti.
Bunu gören Subaru uzun bir nefes verdi ve uzaklaşmaktan başka çaresi olmadığını anladı.
[Subaru: İyi geceler.] Dedi ve odadan uzaklaştı.
#Değişik bir adam bu Roswaal. Neler biliyor, ne düşünüyor, niyeti ne hiç emin olamıyorum.
Ama bir konuşmayı daha tamamladılar. Sığınaktaki köylülerin tekrar özgür bırakılacağı kesin gibi bir şey.
Peki Subaru bu kez Elsa tehdidi konusunda bir şey yapabilecek mi? Ya da yargılamalarda bir ilerleme olacak mı?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..