Cilt 4 Bölüm 28 [ Çay sohbeti ] (3/3)

avatar
4494 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 28 [ Çay sohbeti ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Lewes: ……Ben de durmuş bana niye böyle baktığını merak ediyordum. Su-bo küçük kızlara ilgin yok, değil mi? Bu Ros-bo’dan bile umutsuz bir vaka olurdu.]

 

[Subaru: Lütfen beni bir loli-bağımlısıyla karıştırma! KIZ OYUNLARI aldığımda tüm PUANLARIMI büyük-kız karakterler açmak için kullanırdım! Şu anda bile benden büyük bir kız için çaresizce kıçımı yırtıyorum bilesin …… gerçi çok yakın zamanda onun benden bayağı büyük olduğunu öğrendim ama HİSLERİM HALA DEĞİŞMEDİ! Ben böyle biriyim, anlıyor musun? ]

 

[Lewes: Nasıl biriymiş bu…… Nerdeyse sormak isteyecektim ama boşver. Hayır, beni sırtında taşımana gerek yok. Eğer yürümezsem bacaklarım ve kaçalarım güçten düşecek.]

 

[Subaru: Görünüş farkını yıkan inanılmaz bir ifade daha! ]

 

Bir kez daha bu küçük kız görünümünün ardındaki yaşlı kadını fark etmek onu ciddi anlamda vurmuştu. Teninin hala genç olup iç organlarının çökmüş olma ihtimali de vardı. Bir loli-nine olmak şaşırtıcı şekilde zor olmalıydı.

 

[Lewes: O bakış ne, yine aptalca bir şey düşünüyor gibisin.]

 

[Subaru: Ehhh? Ne alakası var, gerçekten mi? Tamemen poker suratı yapıyordum ve düşüncelerimi yansıtmamaya çalışıyordum bilesin.]

 

[Lewes: Gar-bo’nun çalıntı pastaları yerkenki suratı gibiydi. Hangisi olursa olsun tüm çocuklar daima ayn şeylerin peşinde.]

 

[Subaru: Bu nine, ninelik belirtilerini tek tek ortaya koyacak, ha.]

 

Lewes’in yaşının hatırlatıcılarını bir kenara bırakan Subaru, yanında yürürken bir anda etrafına bakmaya başladı, [Huh?]

 

[Subaru: İyi oldu…… konuşma şansımız olması iyi, ama nereye gidiyoruz? Aslında bunu sormak için bayağı geç kaldım ama, Emilia-tan’a yatağını verdikten sonra, Lewes-san nerde yatıyor? Doğada mı? ]

 

[Lewes: Yani evimi birine verdiğim anda bana bir evsiz gibi davranmaya başıyorsun…… Bunu söylemiş olman, buranın başı olduğumu unuttuğun anlamına geliyor. Hala bir iki gün kalmama izin verecek insanlar tanıyorum.]

 

[Subaru: Yeah, bu doğru. Sadece birkaç gün oldu ama burdakiler beklenmedik şekilde iyi insanlar.]

 

Yemek yapılan yerde yaşanan sabahki sahneyi, sığınak sakinleriyle olan ilişkilerini hatırlayarak kaşlarını kaldırdı. Acaba Garfiel’in uyardığı karmaşalar falan sadece abartı mıydı?

 

Sessizleşen Subaru’ya yandan bir bakış atan Lewes, [Hm],

 

[Lewes: Bir şeyler tam oturmadı sanırım?]

 

[Subaru: Hayır, öyle değil de…… Nasıl söylesem, hayal ettiğimden biraz farklı oldu. Emilia’nın başkentte gördüğü muameleye göre yarım-kanlara çok daha iyi davranılıyor. Ben de belki yarım-kanların safkanlara karşı karmaşık hisleri mi var diye düşündüm.]

 

En azından sığınak denilen deney sahasında mahsur kalmalarına rağmen buranın sakinleri karanlık duygular taşıyor gibi görünmüyordu. Tabii ki bu durumdan hoşnut olmayanlar da vardı, ama Subaru şu ana kadar kimseden böyle negatif hisler almamıştı.

 

Kelimelere ve duygulara pek takılmayan Garfiel’in bile şahsi duyguları öfkeden çok içerlemeye yakındı. Öfkesi kendisinden çok tüm halk adınaydı.

 

Olumsuz şartlara rağmen sığınak halkının morali yüksekti. İmkansızdan ziyade daha çok inanılmaz bir durumdu bu.

 

Subaru’nun şüpheleri karşısında Lewes’in gözleri şaşkınlıkla açıldı.

 

[Lewes: Su-bo, öyle görünmeyebilirsin ama, dışarı vurduğundan daha çok fikrin var.]

 

[Subaru: Bundan memnun değilim… oldukça gereksiz, değil mi…… Demek istediğim, Garfiel’den daha entelektüel göründüğümden eminim. Ama, eh, sanırım konu başka şeylere gelince oldukça fikirsizim.]

 

[Lewes: Kendi kusurlarının farkında olmak büyük bir erdemdir. Ancak bunları fark ederek kendini geliştirmeye başlayabilirsin …… Ah, geldik.]

 

Yol ayrımına geldiklerinde, Lewes kaybolmuş görünen Subaru’ya yolu gösterdi. Katedral veya Roswaal’ın kaldığı yere gitmiyorlardı, ters yöne, köyün eteklerine, mezarın karşısına gidiyorlardı ―― ve orada Lewes’in izole edilmiş geçici konaklama yerine vardılar.

 

Köyün eteklerinde bir arada duran diğer evlerin aksine, bu ev, her nedense oldukça uzakta ve tek başınaydı. Subaru’nun aklında o anda bir kelime belirdi.

 

[Subaru: Çok ıssız, değil mi? Neden böyle bir yerde kalıyorsun. ]

 

[Lewes: Yapacak bir şey yok. Şu anda sığınakta kimsenin kalmadığı tek bina burası. Merkezden uzak olabilir ama ferah ve ben de oldukça seviyorum. ]

 

[Subaru: Sana kalacak yer öneren insanlar olduğunu söylememiş miydin? Neden yalnız yaşamayı seçtin? Ne kadar hayatımda oldukça az loli-nine tanımış olsam da bir loli-ninenin tek başına öleceğini düşünmek çok üzücü.]

 

[Lewes: Gerçekten benim için endişeleniyor musun dalga mı geçiyorsun anlamadım. Hadi, içeri gel. Biraz çay koyayım. Gerçi Ram, çok daha iyi yapardı]

 

[Subaru: Hangi yaprağı koyarsan koy ben yine yaprak tadı alacağım, o yüzden dert etme.]

 

[Lewes: Söylediklerine daha çok dikkat etmelisin. ]

 

Lewes iç çekerek Subaru’yu kapısını açtığı eve davet etti. Büyük bir binaydı, Roswaal’ın geçici mülkünün yarısı kadardı. Hatta 3 odalıydı ve tek bir insanın yaşaması için oldukça büyük görünüyordu.

 

Subaru oturacak bir yer bulup etrafı incelemeye başladı. İyi döşenmiş ve basit bir odadaydı. Lewes, burada kimsenin kalmadığını söylemişti, ama,

 

[Subaru: Kimsenin yaşamadığı bir eve nazaran buraya birileri sık sık geliyor gibi görünüyor. Ben bile birinci-sınıf-yatak-düzeltici olarak bu yatağın yumuşaklığına geçer not vermeliyim …… bunu Lewes-san’ın yapmasına imkan yok.]

 

[Lewes: O suratındaki, sanki ben burda yalnız kalmaktan keyif alıyor ve ne zaman bir şey olsa olaylar sakinleşene kadar buraya gelip zaman öldürüyormuşum gibi ifade de nerden çıktı? ]

 

[Subaru: Korkunç derecede belirgin bir yüz ifadesi yapmış olmalıyım!]

 

Yine de, bir anda bu uzun yanıtla geldiğine göre daha önce bunu düşünmüş olması gibi üzücü bir olasılık vardı. Subaru, yalnız ölmekten bahsederken şaka yapıyordu ama bu yaşlı kadına uyan bir ihtimal olduğu reddedilemezdi.

 

Sessizce arkasını dönüp çay demlemeye koyulan kadın gerçekten yalnız görünüyordu. Bunu gören Subaru, etrafına bakarak konuyu değiştirebileceği bir şeyler aradı.

 

Oda temizdi ve titizce düzenlenmişti. Bir dolabın üzerinde hafifçe kararmış bir ayna vardı. Çiçeksiz bir vazo görünüyordu ve duvarda iki metal kalkan asılıydı.―― Kalkanlar?

 

[Subaru: Neden burda kalkanlar var? Ve iki taneler?]

 

[Lewes: Onlar Gar-bo’nun. O çocuk burayı depo gibi kullanıyor. ]

 

[Subaru: O zaman burda da takılıyor, huh. Şimdi düşündüm de suçlu tipler için iyi bir takılma mekanı gibi…… Ama burayı derli toplu hale getiren o olamaz, değil mi?]

 

Bu hiç onun karakterine uygun olamaz diye mırıldandı Subaru, Garfiel’in kalkanlarına bakarak.

 

Mangalarda sık sık soyluların evlerinin duvarlarında çaprazlama asılı kılıçlar görürdü, bu kalkanların da tanıdık bir görüntüsü vardı. Ama, süs eşyası olarak kullanılan şeylerin aksine bu kalkanlarda çizikler ve göçükler vardı ve kesinlikle en ufak bir savaş görmemiş antikalar değillerdi.

 

[Subaru: Ama kim sadece kalkanla savaşır ki?]

 

[Lewes: Eski günlerde bu evin dışında sürekli savaşırlardı. İkisi de bir kalkan kapar ve sırayla birbirlerine vururlardı. ]

 

[Subaru: Oynamak için biraz tehlikeli görünüyor…… Garfiel’in kimle oynadığını sormamda sakınca var mı?]

 

Sığınakta geçirdiği günler esnasında, Garfiel’le bu derece samimi olan kimseyle karşılaşmamıştı. Tabii ki, bu topraklarda önemli biri olduğu için Garfiel’in özellikle yemek yapılan alandakilerle iyi bir ilişkisi vardı. Ama onun dışında kiminle gerçekten yakındı ki? Özellikle aklına bir isim gelmiyordu.

 

Eğer illa birini söyleyecekse bu Lewes olurdu. Ama Lewes’i elinde bir kalkan tutup Garfiel’le savaşırken hayal etmek inanılmaz derecede tehlikeliydi.

 

Lewes, Subaru’nun sorusu karşısında sessizliğini korudu. Ardından üzerinde iki adet kaynayan çay dolu bardak taşıdığı tepsiyle döndü ve yatağa otururken birini Subaru’ya uzattı. Subaru ilk yudumunu aldığında çay hala sıcaktı ve boğazını yakmıştı.

 

[Subaru: Evet, tadı yaprak gibi.]

 

[Lewes: Sana verilen çay ziyan oluyor, huh. Eh bunu çoktan tahmin etmiştim o yüzden ucuz yaprakları kullandım. ……Burda çay yaprakları bile oldukça kıymetli, bilirsin. ]

 

Roswaal yaklaşık ayda bir, buraya kıymetli mallar ve lüks gıdalar gönderirdi. Subaru şu anki durumun farkında olarak, kendisine verilen çayın kıymetini bilmek adına elinden geleni yapmaya çalıştı.

 

Ardından, bir süre sessiz kaldıktan sonra,

 

[Subaru: ――Frederica]

 

Subaru’nun fısıltısını duyan Lewes’in omuzları hafifçe hopladı.

 

Bakışlarını çay bardağından kaldırarak Subaru’ya çevirdi. Bakışında bir şeyler sezen Subaru, sorusunu yeniledi.

 

[Subaru: Garfiel’le kalkan savaşları yapan kişi, Frederica’ydı, değil mi?]

 

[Lewes: ……bunu Gar-bo’dan mı duydun?]

 

[Subaru: Nah. Sadece bazı konuşma parçalarını birleştirip öyle hissettim. En azından aralarında karışık bir ilişki olduğunu biliyordum. ]

 

Roswaal’ın köşkünde, Frederica, onu sığınaktaki Garfiel isimli biri hakkında uyarmıştı.

 

Ve Garfiel, Frederica’nın adını duyduğunda ifadesi değişmişti, nasıl olduğunu bilmek istemişti. Aralarında bir şey olmadığını düşünmek zordu.

 

Ve, her şeyden öte,

 

[Subaru: Köpek dişleri birbirine çok benziyor. Bir alakaları olmamasına Buddha bile izin vermezdi. ]

 

[Lewes: ……Ahh, haklısın. Ben bile bunu reddedebilecek bir yol düşünemiyorum.]

 

Bu gerçekle yüzleşen Lewes pes eder gibi derin bir nefes verdi.

 

Garfiel ve Frederica’nın ilişkisini anlamak için yalnızca korkutucu köpek dişleri bile yeterliydi. En azından romantik bir ilişkileri falan olmadığı söylenebilirdi.

 

Tahmin etmek gerekirse, ilişkileri――

 

[Subaru: Kardeş…… Daha doğrusu abla ve erkek kardeş. Kimin daha büyük olduğunu tahmin etmem gerekirse Frederica daha çok abla görünümünde diyebilirim.]

 

[Lewes: Tanrım…… Bunu anlayabilmenden etkilendim. ]

 

Subaru’nun bunları dile getirişi sayesinde Lewes yalnızca şaşkınlığını ifade edebildi.

 

Ardından düşünceli bir şekilde başını salladı, kalan çayını tepsiye koydu, duruşunu düzeltti ve,

 

[Lewes: Tam da Su-bo’nun tahmin ettiği gibi, bu iki kalkanın sahibi iki kardeş Frederica ve Garfiel. Sığınağı terk eden Frederica Baumann ve burda kalan Garfiel Tinsel arasında kan bağı var.]

 

Subaru’nun tahminlerini onaylayarak melaknkolik bir şekilde iç çekti.

 

[Lewes: ――Ve şimdi, karşılıklı yanlış anlaşılmalar yüzünden ikisi de farklı yollara dağılmış durumda.]

 

#Sonunda Frederica ve Garfiel'in kardeş oldukları ortaya çıktı.
Peki bunlar kardeşse, neden Garfiel içeride de Frederica dışarıda? Ya da nasıl? 
Cevaplar için okumaya devam :)

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr