Cilt 4 Bölüm 40 [ Suç ortağı ]

avatar
4258 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 40 [ Suç ortağı ]


Çevirmen : Clumsy

 

Subaru’nun bu beklenmedik ve ani buluşma anında aklından her türlü düşünce geçti, ama――

 

[Subaru: Bu sana ‘’güvenli dönüş’’ gibi mi görünüyor!?]

 

Bir parmağıyla sağ gözünü――yok olmuş organını Ram’a gösteriyordu.

 

Şu anda, Subaru’nun sağ gözünün çevresi kıyafetinin kolundan kopardığı parçayla bandajlanmış haldeydi. Ram, Subaru’nun bu durumundan haberdar olmalıydı, bu yüzden tepkisi çok uygunsuzdu.

 

Subaru’nun itirazını duyan Ram hafifçe başını kaldırdı ve sallanan pembe saçlarını usulca kenara attı.

 

[Ram: Pardon, normalde nasıl gördündüğüne pek dikkat etmediğim için fark etmemişim.]

 

[Subaru: Bu yıkıcı sözler için teşekkürler, ama insancıl yaşam biçimlerinin genelde 2 gözü, 2 kulağı, 2 burun deliği olduğunu biliyor muydun? ]

 

[Ram: Başka bir deyişle, Barusu şu anda insancıl bir yaşam formu yerine, anlaşılamayan bir yaşam formuna mı dönüştü?]

 

[Subaru: Bunu kafanda nasıl çevirebildin!?]

 

Ram’la olağan iletişimini kurmakla meşgul olan Subaru, bir yandan da kendisine kalan sol gözüyle etrafı kolaçan ediyor, gölgelerde Ram dışında biri var mı diye bakıyor ve olası kaçış rotaları arıyordu. Biraz zaman kazanmalı ve nerden kaçacaklarını belirlemeliydiler.

 

[Subaru: Otto, bir-iki-üç diyince ayrılıp kaçıyoruz. Senin görevin bağırıp takipçilerin dikkatini çekmek. Benim görevim sessiz kalıp sinsice ilerlemek. Herhangi bir itirazın var mı?]

 

[Otto: Evet, bir ton, ama bundan önce, neden bir anda bu kadar ihtiyatli oldun, Natsuki-san?]

 

[Subaru: Nesin sen, salak mı? Üstümüze geliyorlar. Ram’ın gözlerine bak. Bizi öldürmek istiyor. Yanlış anlamıyorum. Bu gözleri köşkte her gün görüyorum, inan bana.]

 

[Otto: Ölümcül bir küçümseme taşıyan bir adamın neyine güveneyim!?]

 

Subaru gergin bir şekilde kaçış planını fısıldamış, ama Otto olayı anlamamıştı. ‘’Kahretsin’’ diyen Subaru, Otto’yu ölüme terk edip kaçmayı düşündü, ama arkadaşlık üzerine yaptıkları konuşmayı hatırlayınca tereddüt etmişti.

 

[Subaru: Kahretsin, tam bağlarımdan kurtulup özgür kaldığımı düşünürken şimdi de arkadaşlık zırvasıyla bağlandım! Ne yapmamı istiyorsun……!?]

 

[Otto: Açıklama yapması gerken sensin! Eğer kendini doğru düzgün ifade etmezsen konuşmanın ne anlamı var! Ayrıca burdaki yanlış anlaşılma potansiyelinin devasalığını düşünüyorum da, lütfen bu konuda bir şeyler yap!]

 

[Ram: Siz ikiniz komedi skecinizi bitirseniz de devam etsek? Aslında olaylar zaten devam ediyor. Buna ayıracak vaktimiz yok. Bu vakit kaybı, hatta hayat kaybı.]

 

Sorumluluğu birbirine atmaya çalışmakla meşgul olan iki adama aşağılamayla bakan Ram, ilerlemeden önce konuşmalarını böldü. Subaru tam anlamıyla şaka yapmıyordu aslında. Bu konuşma esnasında gerçekten de bir kaçış rotası aramakla meşguldü. Çünkü,

 

[Subaru: Dürüst olmak gerekirse, benim yüzümü gördüğün anda hiçbir şey sormadan beni öldüreceğini düşünmüştüm.]

 

[Ram: Eğer Roswaal-sama’ya saldırdıktan hemen sonra karşıma çıksaydın işler o şekilde olabilirdi. Ama geçen zaman öfkemi bir şekilde azalttı……Garf’a şükret.]

 

[Subaru: Ne kadar şu an Garfiel sayesinde ölmemiş olsam da, yüzümü kolayca bu hale getiren biri hakkındaki fikrim kolayca değişmez…]

 

Hala gardını indirmemiş olan Subaru, boynunu kaşıyarak Ram’ı cevapladı. Onu izlemekte olan Ram'sa son derece rahattı ve herhangi bir düşmanlık belirtisi göstermiyordu.

 

En azından hiçbir soru sormadan ona saldıracak gibi görünmüyordu. O zaman, Subaru’nun aklındaki öteki soru şu şekilde olacaktı:

 

[Subaru: Otto burada birileriyle buluşacağımızı söylemişti, ama……]

 

[Ram: Evet, biliyorum.]

 

[Otto: Natsuki-san. Biliyorum inanmak biraz zor olabilir, ama gerçek tam olarak gördüğün gibi.]

 

Subaru kollarını kalçasına koyarak [ Hmmmmm ] dedi.

 

[Subaru: Eğer gördüklerimi kabullenecek olursam, Otto’nun suç ortağı sen oluyorsun…… Yani Arlam köylülerinin kaçışına yardım edecek kişi?]

 

[Ram: Yanılmıyorsun. Garf ve Lewes-sama Emilia-sama’nın yargılamasıyla meşgul. Tüm önemli kişiler mezardayken şu an bizim tek şansımız.]

 

Fazla zamanları olmadıklarını belirten Ram, onları acele ettiriyordu. Ama Subaru hala uyuşmazlık hissini üzerinden atamamıştı.

 

[Subaru: Neden köylülerin kaçmasına yardım ediyorsun? 100 adım geri gidip senin bu işi iyi niyetle yaptığını farz etsem bile hala hiçbir anlam ifade etmiyor. Hem sen ne zaman beni parçalayacak öfkeni bırakacak kadar nazik bir insan oldun? Sorularımın sonu yok!]

 

[Ram: Gerçekten çok sorun var. Laf kalabalığı yapmak bir erkeğe yakışmıyor Barusu.]

 

[Subaru: Benden daha geveze birinden hoşlandığın için bu cümle pek ikna edici gelmedi ……Cevap ver bana Ram. Kinini bırakıp benimle çalışabilmeni aklım almıyor. Yine de burdasın, demek oluyor ki…]

 

Derin bir nefes alan Subaru, söyleyeceği şeyden korkuyordu.

 

Eğer işler Subaru’nun düşündüğü gibiyse, o zaman ――

 

Hafifçe gözünü kapatıp dişlerini sıktı ve zayıflığını ele vermemeye çalıştı.

 

Korkma. Dehşete düşme. Zayıflığını gösterme. Kalbini çelikleştir ve sarsılma.

 

――Şu anda duygularını geri plana atıp çelikleşebilse gerçekten iyi olacaktı.

 

[Subaru: ……her şey Roswaal’ın talimatı. Varılacak tek mantıklı sonuç bu. Ama ona uyguladığım şiddetten sonra neden bana yardım etsin?…… Sen muhtemelen benden daha fazlasını biliyorsundur.]

 

[Ram: …………]

 

Subaru’nun vardığı sonucu dinleyen Ram sessizleşmişti.

 

Ama Subaru’nun aklındaki tek görüntü incilini tutan Roswaal’dı. Eğer tüm zamanlara dair kehanetler gösteren bir kitabı varsa, onun sadık yardımcısı Ram da bu konuda bir şeyler biliyor olmalıydı.

 

Tabii ki detayları bilmiyor olabilirdi. Ama Ram içeriği biliyorsa, Rem’in ölüme terk edileceği bir gelecekten de haberdar olmalıydı.

 

[Subaru: ――――]

 

Ama bu imkansız bir varsayımdı. Bunun varsayımdan öte bir şey olamayacağını biliyordu. Rem’in varlığı yok olmadan önce, onu ilk kaybedişlerinde, birinci elden onun ölümüne verdiği tepkiye şahit olmuştu.

 

Sırf bu nedenle, Ram’ın Rem hakkındaki böyle bir kehanetle ilgili bilgisi olmayacağına ikna oldu.

 

Ama yine de, Roswaal’ın entrikalarına ne derecede dahildi acaba? Onun en yakın takipçisi olan Ram, onun planlarının ne kadarını biliyordu――

 

[Subaru: Cevap ver bana, Ram. Neden bize yardım ediyorsun? Eğer o piç Roswaal’ın senaryosunu takip ediyorsan üzgünüm, Otto ve ben burdan sonrasını kendimiz hallederiz. Sana ihtiyacımız olmayacak. ]

 

[Otto: N-, Natsuki-san――!?]

 

[Subaru: Sessiz ol Otto. Detayları anlatmaya zamanımız yok ve öğrendiğin takdirde güvenliğini garanti edemem, o yüzden sana söylemeyeceğim, ama gerçekten tepem atık. En azından Roswaal’ın adını duyup da sakin kafayla duramayacağımı biliyorum!

 

Subaru, kendisini durdurmaya çalışan Otto’ya bağırarak, bir eli bandajlı gözündeyken yere ayağını sertçe vurdu.

 

Subaru, avuç içlerinde, Roswaal’ın ince boğazını sıkışını yaşıyordu yine. Başka bir insanın canını alma dürtüsü hala elle tutulur halde mevcuttu.

 

Buna saf ve garip bir canlılık hissi eşlik ediyordu. Ve şimdi duyularını geri almak, onda yeniden kusma hissi ve kulaklarında delici bir çınlama yaratmış, bir kabusun anısıyla kafatası acımaya başlamıştı.  

 

Bu sahneyi yeniden yaşamak istemiyordu. Ama,

 

[Subaru: Yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum, ama pişmanlık ayrı bir mesele. Müsaade edemeyeceğim bir şeyi hor gördü. Bu yüzden ona acı verdim.]

 

[Ram: ……Bu mantıkla, Barusu’dan intikam almak istersem karşı koyacağından şüpheliyim? ]

 

[Subaru: Bu yüzden seni gördüğüm an götümü dönüp koşmaya hazırdım. Ama Otto’nun hantallığı yüzünden planım yattı.]

 

[Otto: Neden gereksiz yere hakarete uğradım yine!? Ayrıca bilmeni isterim ki, gerçekten götümü dönüp kaçmam gerekse o kadar çabuk gözden kaybolurum ki, Natsuki-san’ın götü beni asla yakalayamaz ! ]

 

[Subaru: Bu kadar göt muhabbeti yeter, senin mizah anlayışın bu mu? Ağzı bozuk.]

 

[Otto: Söylediğin şeyin anlamını bimiyorum ama korkunç bir iftiraya uğramış gibi hissediyorum! Öyle geliyor! ]

 

Subaru ve Otto her zamanki halleriyle didişirken, Ram buna bir son vermek için boğazını temizledi.

 

[Ram: ……Rahatlayabilirsin. En azından bu hareketim Roswaal-sama’nın istekleriyle bağlantılı değil.]

 

[Subaru: Roswaal’la…… bağlantılı değil? Yo, ama bu demek oluyor ki……]

 

Ram’ın, Roswaal’la ilişkisiz olduğunu söylemesi üzerine Subaru, hissettiği şoku üzerinden atamıyordu.

 

O zaman Ram bağımsız bir şekilde kaçışa yardım etmeyi seçmişti. Ama tek problem bu değildi.

 

[Subaru: Eğer Roswaal dahil değilse, bu incilde yazmıyor mu demek……? Bir dakika, bu durumda, incilde ne kadar şey yazılı ki? ]

 

Konu incile geldikten hemen sonra Subaru’nun öfkesi kabardığı için kitap hakkında fazla şey öğrenememişti.

 

Eğer tamamlanmış ‘’incil’’ olarak adlandırılıyorsa gerçekten tüm geleceği işaret etmeliydi, o zaman――

 

[Subaru: Mesajları ne kadar net, ne kadar kapsamlı acaba……?]

 

Eğer dünyayı kapsıyorsa, olmuş ve olacak her şeyi detaylandırıyorsa tek bir kitaba sığmayacağı kesindi. Ayrıca, insan beyni dünyada olacak her detayı barındıramayacak kadar küçüktü.

 

Subaru, bu sebeple, incilin gelecek hakkında belli şeyleri seçip sahibine bunları gösterdiğine karar verdi.

 

[Subaru: Betel-kun’un tamamlanmamış incili bu şekilde üst üste eklenmiş……sanırım. Gerçi bunun olduğuna tam olarak şahit olmadım.]

 

O cadı fanatiğinin incilinin yarısı boştu, her yeni kehanette doluyor olmalıydı.

 

En azından ilk aldığından beri sayfalarda değişim olduğundan emindi. Bunu daha fazla araştırmak istese de içeriği okuyamamıştı. Günahkar karakterini düşününce Roswaal’ın yardımıyla araştırabileceğini ummuştu ama bu seçenek artık mümkün görünmüyordu.

 

Ve böylece, ne kadar daha fazlasını öğrenmek istese de bu kadar az bilgiyle ilerleyemiyordu. Bu tamamlanmış incile ne kadar güvenilmesi gerektiğini de bilmiyordu.

 

Onu izleyen Ram, bir elini dudaklarına koyarak düşündü.

 

[Ram: ……Bu konuda konuşma yetkim yok. Ve burda Roswaal-sama’nın emriyle bulunmuyor olsam da, Ram’ın kalbinin tamamen ona ait olduğu gerçeği değişmedi.]

 

[Subaru: Bu biraz fazla bilgi oldu, gidin bir oda tutun, kahretsin! ]

 

[Ram: Yine de……]

 

[Ram: Bu durum yazılı değil. Tam da bu sebepten ötürü şu an burda olabiliyorum.]

 

[Subaru: ……Ne demek istediğini anlamıyorum. Sonuç olarak, ne yapmaya çalışıyorsun? Bize yardım etmeye mi ? Ve yardım etmek istesen bile bu senin kendi arzun mu? ]

 

[Ram: Tahliyeye yardım edeceğim, Ram’ın niyeti bu. Roswaal-sama… şimdi bu halde olduğu için… bizi durduracak bir şey yapmayacak.]

 

[Subaru: Şimdi ne halde olduğu için?]

 

Bu sözler Subaru’nun canını bir hayli sıkmıştı, ama onun şüpheli sorusuna rağmen Ram, cevap vermeye niyetli görünmedi.

 

Muhtemelen bu cevabı da vermesi yasaktı.

 

Subaru hala Roswaal’ın incilinin gerçek doğasını çözememişti. Şu ana kadar tek yakaladığı, incilin gelecekteki her şeyi göstermiyor olabileceğiydi.

 

[Subaru: Bu bile Roswaal’ı bir dahaki sorgulayışımda bana biraz avantaj sağlar.]

 

Bu sorunu şimdilik bir kenara atan Subaru, mevcut duruma yoğunlaşmaya çalıştı.

 

[Subaru: Ram’a tam anlamıyla güvenip güvenmemek konusunda hala şüphelerim var, ama bu konuda daha sonra endişelenirim. Önce ayarlamaları kontrol etmek istiyorum. Tam olarak ne oldu? ]

 

[Ram: Barusu’nun bir aptal gibi davrandığı günden sonra, bugünkü tahliyenin hazırlıklarına başladık. Ama köylüler Barusu’nun güvenliğini onaylamadan ayrılmak istemediği için yaşadığı belirsiz olan Barusu’yu bularak vakit harcadık.]

 

[Subaru: Eh, kesin bir şekilde ölmediğim için pardon… ayrıca sen kime aptal diyorsun? Her neyse, şiddetli davrandığım günden sonra……]

 

Bu tarihte Subaru’yu rahatsız eden bir şey vardı, ama dile getirmedi. Ram ve Otto böylelikle Subaru’ya kaçış planlarını anlattılar. Özetle,

 

[Subaru: Ram gece karanlığında ejder vagonlarıyla gideceğimiz kaçış rotası için ılımlıları ikna etti. Otto bize yolu gösterecek, benim görevim de köylüleri telaşsız bir şekilde çıkarmak için MASKOTLUK yapmak ――doğru mu?]

 

[Otto: ‘’MASKOT’’ tam olarak nedir bilmesem de, kimse Natsuki-san’ın güvende olduğunu bilmeden ayrılmaz. En azından Ram-san ve benim onlara tek başımıza liderlik edecek kadar güvenlerini kazandığımızı sanmıyorum.]

 

[Subaru: Böyle bir zamanda canavarların saldırısındaki ünüm işe yaradı ha. Böyle şeylerin karşılığını ne zaman alacağımız belli olmadığına göre, bundan sonra hayatımı daha sık riske atmalıyım. ]

 

[Otto: Bildiğim kadarıyla, Natsuki-san, beyaz balina ve cadı tarikatı olaylarında ölümle yaşam arasındaki ince çizgide yeterince dolaştı, gerçekten bu yüzden mi böyle durumlara bulaşıyorsun? ]

 

Otto Subaru’nun sözlerine karşı can sıkıntısıyla mırıldandı. Subaru ise [Yoyoyo] diye kafasını salladı.

 

[Subaru: Neden bu kadar kötülükle karşı karşıya geldiğim hakkında hiçbir fikrim yok. Oh bu arada, insanların karınlarını açıp organlarını dökmeyi seven bir suikastçi kadın karşısında da o ince çizgiyi geçtim bilesin. ]

 

[Otto: Ne kadar acı verici tecrübeleriyle övünen insanlar olsa da, pek çok acılı ve dehşete düşürücü olay yaşamış birinden bunu duymak diğer tüm uzun masalları gölgede bırakıyor.]

 

Subaru bu cümle karşısında baş parmağını kaldırıp gülümsedi, boş boş gülümseyen Otto da aynı şekilde karşılık verdi ve Subaru’nun konuşması böylece sona erdi.

 

[Subaru: Peki o zaman, hadi başlayalım. Ne kadar vaktimiz var?]

 

[Ram: Eğer ekstrem bir durum olmazsa Emilia-sama vazgeçip mezardan çıkana kadar 2 saatimiz var. Muhtemelen yargılamaya yeni girmiştir, en az 1 buçuk saat sürer. Yarım saat erken bile çıksa yine de 1 saatimiz olur.]

 

[Subaru: 1 saat, huh. Bu sürede hiç değilse bariyerden geçebiliriz.]

 

Eğer bariyerin ötesine geçerlerse, sığınak tarafından gelebilecek tehlikeleri elemiş olurlardı. Bariyeri aştıkları takdirde, sığınağın özgürleşmesini istemeyen kesim onlara ulaşamazdı, ama hala bir sorun vardı.

 

Subaru, bir elini kaldırıp çenesine dokunarak [ Ram ] dedi.

 

[Subaru: Bariyer konusunda hala bir sorunumuz var. Geçersek, radikaller bizi takip edemez, ama……]

 

[Ram: Garf, değil mi?]

 

[Subaru: ……biliyor muydun?]

 

[Ram: O, Frederica’nın küçük kardeşi, onu Frederica kadar tanımıyorum. Ama söylemekten nefret etsem de, Roswaal-sama 7 yıl önce Ram’ı başa geçirene kadar, onun eski bir arkadaşıydı.]

 

Eski döngüsünden edindiği bilgi böylece açığa çıkmıştı.

 

[Subaru: Benim hapisten kaçtığımı öğrenince Garfiel kesinlikle peşimize düşecek. Zaten benden şüpheleniyordu, şimdi bir de kaçtığım için bana kibar davranacağından şüpheliyim. Gerçi bariyeri geçip geçmeyeceği kesin değil.]

 

[Ram: Neden Garf’ın bizi takip edeceğinden bu kadar eminsin? En azından, Lewes-san’ın arzusuna saygı duyuyor, o da ılımlılardan biri sayılabilir.……Barusu’yu hapsettikten sonra bile iki tarafa da bağlılık göstermeyecektir.]

 

[Subaru: Beni takip etme sebebi…… ee…]

 

Garfiel’in Subaru’ya bu kadar düşmanlık beslemesinin bir sebebi vardı.  Bu sebep de hiç şüphesiz, Subaru’nun üzerindeki cadının kokusuydu.

 

Her ölümden dönüşten sonra bu kokuyla geliyor ve Garfiel’in düşmanlığı artıyordu. Ama Garfiel buna rağmen Subaru’yu iyileştirmiş ve ölmesine izin vermemişti.

 

Aklından bunları geçiren Subaru, sesli söyleyip söylememek konusunda kararsızdı.

 

Şimdi uzun bir zaman gibi geçmiş olsa da, Subaru’ya cadının kokusundan bahseden ilk kişi Rem’di. Rem’in sözlerinden onun cadı tarikatına olan uzun süreli nefretini çıkartabilmişti, bir şekilde bunun Ram’la ilişkili olduğunu da hissetmişti.

 

Başka bir deyişle, Cadı tarikatıyla olanlar Ram’la bağlantısız değildi. Yalnızca ‘’Cadı tarikatı’ adını duymak bile Rem’e kontrolünü kaybettirmişti. Yani bu konuyu gerçekten Ram’a bahsetmeli miydi?

 

[Ram: ――Barusu?]

 

[Subaru: Oh, uuhh]

 

[Ram: Bir anda sessizleştin, sorun ne? Yüzün zaten göze hoş görünmüyor, bir de üstüne bu sersemliği ekleyince, gerçekten bakmaya değer hiçbir yerin kalmıyor. ]

 

[Subaru: Yüzündeki o ferah ifadeyle ne kadar acımasız şeyler söylüyorsun sen! Ve Garfiel’in beni kovalama sebebi…… ee, Roswaal’a saldırmış olmam.]

 

Subaru cadının kokusundan bahsetmekten vazgeçmişti. Onun yerine Roswaal’a uyguladığı tek taraflı şiddeti dile getirdi.

 

[Subaru: Eğer Roswaal’a bir şey olsaydı sığınağın işleyişi etkilenecekti. Böyle bir bela açtıktan sonra beni serbest bırakacağını sanmam. ]

 

[Ram: ……Açıkçası bu oldukça sıkıcı bir bahane, ama boşver. Ram’ın da konuşamayacağı meseleler olduğunu düşününce, Barusu’nun arsızlığına rağmen, seni bunları söylemeye zorlamam adil olmaz.]

 

[Subaru: Beni az da olsa ısırmadan konuşamıyorsun, huh? Haksız mıyım, Otto?]

 

[Otto: Uh, Natsuki-san’ın sözlerini doğrulamamı istemesini kabullenemiyorum nedense.]

 

Subaru destek istemiş olsa da, Otto hafiften sinirli bir ifadeyle bunları söylemişti. Ne dediğini anlamamış gibi davranan Subaru sadece omuz silkti. Bu ikilinin gereksiz şakalaşmalarına arkasını dönen Ram, gözlerini kısarak ay ışığına doğru baktı.

 

[Ram: ――Solgun ve çılgın bir ay. O gece de aynı böyleydi.]

 

Duyulamayacak bir şekilde bunları fısıldamıştı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

 ――Bir kere başladıklarında, her şey hızla ilerledi.

 

İlk başta, Subaru olmasa bile tahliye planı işleme koyulmuştu, sadece son sahne için Subaru’nun tetikleyici olması gerekiyordu.

 

Ejder vagonları hazırlanırken, köylüler hızlıca binmeye başladı. Yolcularla sürücüler o kadar iyi koordine olmuştu ki normalde yarım saat sürmesi gereken işlem yalnızca 15 dakikalarını aldı.

 

Subaru yine de bu sonuca pek hayran kalmamıştı.

 

[Subaru: Aslında 15 dakikadan da kısa sürebilirdi. Belki 5 dakika, eğer……]

 

Köylülerin bu canlılığıyla gerçekten daha kısa sürebilirdi. Bu kadar kısa sürememesinin sebebi de Subaru’nun ta kendisiydi.

 

Köylülere ulaşan Subaru, tahliye hazırlıklarının bir an önce tamamlanmasını umuyordu, ama köylüler onu gördüğü anda kayıp sağ gözünü de fark etmişlerdi.

 

Subaru’nun kaybettiği gözü için intikam arayışına girecek gibilerdi, ama Subaru gözünün kaybolmadığını, sadece iyileşmekte olduğunu söyleyerek, zar zor onları sakinleştirmeyi başarmıştı ―― önce bir şekilde bu yalanı kabullendirmiş, ancak bundan sonra hazırlıklar başlayabilmişti.

 

[Subaru: Yine de… endişelenecek kötü bir şey yok.]

 

Subaru onun yaralanması karşısında şok olacak bu kadar insan olduğunu düşünmemiş, birebir şahit olduğunda bile inanamamıştı.

 

Natsuki Subaru sonsuza-dek-yalnız olmalıydı, onun önemsiz varlığı kimseye bir şey hissettirmemeliydi. Ama yine de, o daha fark etmeden pek çok insanın ona karşı derin hisleri oluşmuştu.

 

Az önce ormandaki canavarlara karşı başarısından övünse de bunu tek başına başarmamıştı.

 

Ormandaki çocukları kurtaran, sonrasında canavarların çoğunu alt eden Rem’di. Son olarak onları imha eden de Roswaal’dı. Subaru’ya göre, kendi varlığının kayda değer hiçbir etkisi olmamıştı.

 

[Subaru: ……ah. Bu yüzden...]

 

O anda olan biteni idrak etti.

 

Oburluğun otoritesiyle Rem’e dair tüm anılar bu dünyadan silinmişti. Subaru dışında kimse Rem’i hatırlamıyordu.

 

Ona dair her iz, her kanıt, her hatıra kaybolmuştu.

 

Peki onun hareketleri sonucunda gerçekleşen olaylara ne olmuştu?

 

――Büyük ihtimalle onun diğer insanları etkileyerek yaptığı tüm hareketler, göründüğü tüm sahneler, insanların anılarında başka bir şekilde yeniden yazılmıştı.

 

[Subaru: Ve Rem’in kurtardığı herkes… şimdi minnettarlıklarını onun yerine bana gösteriyor.]

 

Düşününce, Petra’nın Subaru’ya olan koşulsuz bağlılığının sebebi, onun için hayatını riske atıp onu kucaklayarak ormandan çıkaran kişinin Subaru oluşuydu. Dünya anılarını bu şekilde değiştirmiş olmalıydı.

 

Başka türlü, yalnzıca bir iki gün geçirdiği şüpheli-görünümlü-birine nasıl bu kadar inanç besleyebilirdi ki?

 

Başka bir deyişle, bilinçsizce olsa da, Rem’in yaptığı hareketlerinin ödülleri çok doğalmışçasına Subaru’ya kalmıştı.

 

[Subaru: ……ne kadar aptal bir çözüm… kusmak istiyorum.]

 

Bu düşünceleri dışa vuran Subaru, uyumakta olan kızın tüm başarılarını aldığı için böyle hissediyordu.

 

O sevimli mavi saçlı kız şimdi bile kalbinde bir sıcaklık doğuruyordu. Tüm dünya tarafından unutulmuş olsa da Subaru’ya olan bağlılığı hala devam ediyor olmalıydı.

 

Tabii bu sadece Subaru’nun duygusal yanılgısı da olabilirdi.

 

[Patrasche: ――――]

 

[Subaru: Hm, ahh, endişelenme. İyiyim. ……Sen de… benim için harcanan başka bir iyi kızsın.]

 

Patrasche endişeli bir şekilde Subaru’ya bakıyordu. Üzerine yerleşmiş olan efendisinin düşüncelerini bölmemeye çalışarak, oldukça akışkan bir hızla ilerliyordu. Rüzgar kaçırma ilahi korumasından bağımsız olarak dört nala koşuyordu.

 

Subaru, Beyaz Balina ve cadı tarikatıyla olan savaşından beri, yaklaşık bir haftadır, Patrasche'yi vagonsuz bir şekilde kullanmamıştı.  

 

Belki de daha önce çektiği ağır yüklerden pek memnun olmayan Patrasche, şu anda Subaru’yu taşırken oldukça memnun görünüyordu.

 

Yine de tek-gözlü Subaru’yu gördüğünde endişelenmiş ve onu teselli etmek için sert diliyle tüm yüzünü yalamıştı.

 

Patrasche’yle yoluna devam eden Subaru, arkasına dönüp kısaca baktı.

 

6 vagondan oluşan gizli bir tahliyeydi. Gerçi vagonların gıcırdaması ve  hareketlerindeki kargaşa sayesinde durum gizli olmaktan biraz uzaktı. Ama yine de mümkün olan en uygun hızla giderek ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlardı.

 

Sürücülerin çoğu, cadı tarikatı saldırısı esnasında köylüleri tahliye etmek için tutulan tüccarlardı. Onların arasında bir hoşnutsuzluk olacağını düşünmüştü, ama dikkatli bir şekilde dizginlerini tuttuklarını görünce endişelenecek bir şey olmadığını anladı.

 

En azından kritik durumlarda duyguları tarafından engellenecek insanlar değillerdi.

 

――O zaman,

 

[???: Natsuki-san, Natsuki-san]

 

Düşüncelere dalmış olan Subaru en öndeki vagondan bir ses duydu. Sese doğru döndüğünde favori ejderi Furufu’yla ilgilenen Otto’yu gördü.

 

[Subaru: Ne oldu? Tahliye iyi gidiyor sanırım.]

 

[Otto: Mnn, oldukça iyi gidiyor. Ama bir sorunumuz var.]

 

Sesini alçaltan Otto, vagonuyla Subaru’nun yakınına geldi. Arkadaki vagondakilerin duyamaması için eliyle ağzını kapatarak konuştu.

 

[Otto: Natsuki-san, lütfen dikkatle dinleyin.]

 

[Subaru: Hm?]

 

[Otto: ――Orman konuşup duruyor. “Şok edici” bir şey geliyormuş.]

 

Subaru bu ifade karşısında kaşlarını kaldırmaktan başka bir şey yapamadı. Ama Otto’nun ifadesi ölümcül derecede ciddiydi, gülünecek bir atmosfer olmadığı kesindi.

 

Subaru yutkundu ve Otto’nun arkasındaki diğer vagonlara baktı.

 

[Subaru: Bu “Şok edici” şey bize doğru mu geliyor?]

 

[Otto: Ağaçların söylediği çoğu şey kesin değil, o yüzden emin değilim. Ama bu hızdayken bizi yakalayabilir. En azından biraz hızlanmayı düşünmeliyiz……]

 

Otto alnından soğuk terler dökerek bunu teklif etmişti. Onun bu beti benzi atmış ifadesi karşısında olayın ciddiyetini anlayan Subaru, Patrasche’ye sinyal verdi. Eğer tam hızla bariyerlere giderlerse ――

 

[???: ――Oy. Bu kadar insan gece yarısı gezmeye çıkıyo ve bana haber vermeyi düşünmüyo. Cidden dışlanmış hissettim.]

 

Ormanın sessizliğini delip geçen ses Subaru’nun kulaklarına ulaştı.

 

Patrasche’nin ayakları kaymaya başladı ve durdu. Siyah yer ejderi başını eğdi, dişlerini gösterdi ve bir kez daha karşısındaki kişiye düşmanlığını sergilemeye başladı.

 

Yer ejderinin savaş pozisyonu aldığını gören altın saçlı çocuk çarpık bir şekilde gülümsedi.

 

[Garfiel: Ha. Dayak yemene rağmen korkmadın mı? Cidden iyi bi kızsın. “Parmaklar daa çok daaa parlak taşları sıkı tutar’’ gibi, yeah? ]

 

Bu anlamsız ifadeyi yapıp beyaz köpek dişlerini gösterip yollarına çıkan kişi, sığınağın gardiyanıydı.

 

Sanki ‘’Şok edici’’ tehditin kendisi oluşuyla gösteriş yapıyor gibiydi.

 

#Ram, Roswaal'dan bağımsız olarak bu seçimi yaptığını söyledi. 'Bu olay incilde yazmıyormuş' 
Bu incilin gizemlerini çok merak ediyorum. 
Ve tam bariyerlere yaklaşmak üzerelerken 'şok edici bir şeyin geldiğini' öğrendiler.
Karşımızdaysa her zamanki yamuk ağzıyla Garfiel belirdi.
İşler ne şekilde sarpa saracak acaba? Bugünü tamamlayıp sığınaktaki tüm halkın başına ne geldiğini öğrenebilecek miyiz dersiniz?
Öğrenmek için okumaya devam!

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 45405 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr