Cilt 4 Bölüm 45 [ Çay partisinin şartları ] (2/2)

avatar
4341 8

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 45 [ Çay partisinin şartları ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy

 

――Bununla birlikte, çay partisi ya da başka bir deyişle soru-cevap alışverişi başladı.

 

Cadı Echidna, ‘’Dünyanın Hatıraları’’ dediği kitabı sayesinde sonsuz bir bilgi birikimine sahipti.

 

Bu sayede herhangi bir kısıtlama olmadan her şeyden bahsetme şansı bulmak, Subaru’nun umabileceği en büyük nimetti.

 

Onun karşısında inanılmayacak kadar çok soru beliriyordu aklında. Ama dilinin ucuna ilk gelen şu oldu:

 

[Subaru: Ölümden dönmeme izin veren…… Kıskanç Cadı, değil mi?]

 

[Echidna: Aşağı yukarı haklısın. Ama ölümden dönüşünün arkasındaki mekanizmayı, ölümüne şahit olmadan anlayamam. Benim kalemde de ölmen imkansız olduğu için bu şart asla sağlanamayacak. ]

 

[Subaru: Burda olduğum sürece ölemez miyim?]

 

[Echidna: Bu yalnızca bir rüya, ruhun da geçici olarak burda. Bir rüyanın içinde öldüğünde gerçek bedeninin de öleceğine inanıyor musun? ]

 

[Subaru:  Eh, rüya çok kötü olursa şoktan falan ölmem mümkün olabilir……]

 

Rüyadaki ölümlerin gerçek hayata yansıması gibi hikayelere sıkça rastlamıştı. Bunlara dayanarak bir cadının oluşturduğu bir ortamda ölürse bedeninin de ölebileceğine ihtimal veriyordu.

 

[Subaru: Gerçi ölemediğimi söylemişken ölmek konusunda ısrarcı olmam biraz garip olacak. Neyse, sonuç olarak nasıl bir saçmalık yaşarsam yaşayayım ölmekten endişelenmeme gerek yok mu? ]

 

[Echidna: Zihnin fiziksel bedenine dönemeden önce ezilir ve toza dönerse o zaman sakat kalabilirsin.]

 

[Subaru: Yaşayan bir ölü olacağıma ölmeyi tercih ederim…… o noktada Ölümden Dönüş yaşayamazsam daha da kötü olur, değil mi! ]

 

Subaru başkentteki döngüsünde bir kere akıl hastalığının eşiğine gelmişti. Belki kendini savunma mekanizmasıydı, belki de bilinçsizce yaptığı bir şeydi. Onca süre o halde nasıl kalmıştı bilmiyordu ama onu kendine getiren katıksız bir öfke olmuştu.

 

Subaru bir şekilde, içgüdüsel olarak, eğer zihni burda parçalanırsa onu iyileştirecek herhangi bir şok tedavisi olmadığını biliyordu.

 

[Subaru: Ölmek istediğim zamanı seçememekten kötüsü olamaz gerçekten……Gerçi dürüst olmak gerekirse, ölmemek favori tercihim olurdu. ]

 

[Echidna: ‘’Ölümü’’ bir galibiyet aracı olarak kullanan bir zihniyeti yargılayamıyorum. Ben bile kendi ölümümü tecrübe etmedim.]

 

[Subaru: ……? Ama sen öldün ve hayalet oldun. Kendi ölümünü hatırlamıyor musun?]

 

Ölmüştü ve fiziksel bedeni olmadan buradaydı, bunu Subaru’ya açıklayan da bizzat kendisiydi. Yalnızca ruhu ejder Volcanica tarafından mühürlenip bu dünyaya bağlandığı için varlığını sürdürebiliyordu.

 

[Echidna: Tam olarak öyle değil. Fiziksel bedenim, ruhumun taşıyıcısı, öldü ve gitti. Ama ruhum Volcanica tarafından ölümle tanışmadan önce bağlanmıştı bile.]

 

[Subaru: ……Yani bedenin öldü ama ruhun ölmedi. Ve ruhun ölümü tatmadığı için bu gerçek bir ölüm tecrübesinden farklı? ]

 

[Echidna: Tam olarak öyle. Biraz bencilce olabilir ama senin durumunu oldukça kıskanıyorum. Kendi ‘’ölümünü’’ defalarca inceleyebilmek, kimsenin eline böyle bir fırsat geçmez.]

 

[Subaru: ……Bu söylediklerin korkunç bir şekilde mazoşistçe geliyor. Ayrıca ortalıkta dolanıp mutlulukla ölümümü karşılıyor falan değilim, bir keresinde bile öyle olmadı.]

 

Kız muhtemelen bir şey kast etmemişti, ama Subaru, onun hastalıklı merak duygusu karşısında sessiz kalamadı.

 

Subaru için ‘’ölüm’’ yalnızca hedefine giden yolda uğradığı başarısızlığın kanıtı oluyordu.

 

Ölüme karşı duyduğu hoşnutsuzluk ilk ölümünden bu yana hiç azalmamıştı. Gerçi giderek bu hisse aşina hale geldiğini, ölümü daha kolay kabullendiğini de inkar edemezdi.

 

Subaru’nun ifadesi karşısında Echidna hafif bir kahkaha patlattı ve [ Ne kadar korkunç bir ifade şekli ] dedi.

 

[Echidna: Ölümden sonra yeniden deneme şansı veren durumun, ya da başka bir deyişle, ölümle barışmanı engelleyen güç, hiç şüphesiz ki Kıskançlığın ürünü. Ne zaman fark ettin bunu? ]

 

[Subaru: Herkesin bana söylediği şeyler yüzünden cadıyla bir şekilde alakalı olduğu anlaşılıyordu. Gerçi ben o kıskanç Cadı-sama’nın kendisiyle görüştüğümü hatırlamıyorum…… her olayda bir şekilde onun isminin patlak verdiğini düşününce, ancak kendisinin bir el modeli olduğunu hayal edebiliyorum.]

 

İki el ve karanlık bir gölgenin çıktığı, daha önce hiç görmediği silik bir beden.

 

Çelişkili bir varlıktı, Subaru’ya hem acı çektirip işkence ediyor, hem de onu sevgisiyle yıkıyordu.

 

İşkenceci ve sevgi dolu, Subaru’nun asla bir nimet olarak göremediği sadist bir hayaldi.

 

[Subaru: Hiç tanışmadığı birine nasıl bu kadar değer verebilir, hiç anlayamıyorum…… ya sen?]

 

[Echidna: Eh, kim bilir. Yalnızca ben değil, kimsenin onu anlayabileceğini sanmıyorum. Hatta yapabilecek olsam bile bunu istemezdim. ]

 

[Subaru: Dünyadaki her şeyi bilmek isteyen biri olarak, konu Kıskanç Cadıya gelince oldukça acı bir hale bürünüyorsun. Gerçi sana yaptıklarını düşününce bu çok normal sanırım. ]

 

Subaru’nun aklında, Echidna insan üstü bir varlıktı, hatta hiçbir insanın ümit edemeyeceği yerlere erişmeyi başarmıştı.

 

Tamamen farklı bir dünya yaratmış, öldükten sonra bile benzerliğini korumuştu ve Subaru’nun sorup sorabileceği her sorunun yanıtına sahipti.

 

Tüm bunlar, Açgözlü Cadının doğasının üstünlüğünün kanıtlarıydı.

 

Ama bu insan üstü varlık bile sevgi ve nefret duygularından kaçamıyordu. Bu Subaru’nun değiştirebileceği bir şey değildi ve onun güçsüz hissetmesine neden oluyordu.

 

[Echidna: Beni gözünde fazla büyüttün galiba. Cadı olabilirim, ama öncelikle bir insandım. Zevkten, öfkeden, mutsuzluktan, sevgi ve nefretten bağımsız değilim. Yine de diğer cadılara kıyasla, daha toleranslı olmamla gurur duyuyorum.]

 

[Subaru: Eh merakının sonsuzluğundan bahsetmiştin, sanırım bu merak duygusunu tatmin edebilmek için, insanlar konusunda fazla seçici olma şansın yok.]

 

[Echidna: Kesinlikle. Bu yüzden çoğu şeyin varlığını tolere edebilirim. Karşımdakinin varlığı ne kadar anlaşılmaz, kendisi ne kadar kaba olursa olsun yine de zihnini belirli bir dereceye kadar anlamaya çalışmanın mantıklı olacağına inanıyorum. Her şeyi bilme arzumu yerine getirebilmek için. Yine de,]

 

Sözlerini burda duraklatan Echidna’nın yüzünde karanlık bir ifade belirdi.

 

Her zaman yüzünde hafif bir gülümseme taşıyan Cadı, ilk defa, dudaklarının köşesi belli bir açıyla çarpılmış halde ve ――yoğun bir öfkeyle bakıyordu.

 

[Echidna: Kıskanç Cadı bir istisna. Yalnızca onu affedemem, bunu yapmaya çabalamayacağım da. Benim ölümümden önce de sonra da, hatta tüm Dünyanın Hatıraları’nda, onun kadar affedilemez bir varlık görmedim. ]

 

[Subaru: ……Sadece seni öldürdüğü için değil,… değil mi? Bu çeşit bir öfke …]

 

[Echidna: “Ölüm” bana çok şey ifade etmiyor. Eh, hala burdayım sonuçta. Ama o, tolere edemeyeceğim, farklı bir şey yaptı. Ne kadar her davranışı sonuca ulaşma yolunda bir çaba olarak görsem de…… yalnızca bunu, kesinlikle affetmeyeceğim.]

 

Echidna, bu acı sözleri dışa vururken gözlerini kapattı ve başını salladı.

 

Bu hareketle yüzündeki öfkenin tüm izleri silindi. Yeniden tanıdık, güler yüzlü suratına büründü.

 

[Echidna: Cadı konusunu şimdilik bir kenara bırakalım. Senin Ölümden Dönüşünle ilgili bir teorim var ama yeterli kanıtım yok. Ve anlayabilsek bile, senin gerçek ‘’ölümlerin’’ üzerinde etkisi olmaz. Kökeni dışında başka bir sorun var mı?]

 

[Subaru: Kökeni dışında……]

 

Subaru, bu gücü kendisine veren kişinin niyeti bir kenara bırakılırsa, acı verici olsa da bu gücü iyi bir şekilde kullandığını biliyordu.

 

Ne kadar itiraf etmekten nefret etse de, bu güce sahip olmasaydı başaramamış olacağı pek çok şey vardı.

 

Ve büyük ihtimalle, bu güçle yaşamaya devam etmekten başka şansı da yoktu.

 

[Subaru: ――Benim ölümden dönüşüm… sence bunun kullanım sayısı olarak bir limiti var mı?]

 

[Echidna: Hmm……Anlıyorum. ‘’Ölüm’’den sonra dönebildiğine göre bunu sorman çok doğal tabii.]

 

Subaru hatırladığı kadarıyla, 16 kez ölmüştü.

 

Her ölümüne acı ve ızdırap eşlik etmişti, ama bu acıyı sindirdikten sonra, dünyaya dönebiliyor ve her şeyi yeniden deniyordu.

 

Yine de her ölümle karşı karşıya gelişinde doğal bir korku salıyordu onu ―― bu son seferim olabilir korkusu.

 

[Subaru: Çok doğal… değil mi...]

 

Sonuçta ‘’Ölüm’’ insanın başına bir kez gelen bir olay olmalıydı, ama Subaru bunu defalarca tatmıştı bile.

 

Ölümden döndüğü an gelene kadar bunun gerçekten sonu olup olmadığını bilemiyordu da.

 

Defalarca tatmış olduğu hedefini başarıyla yerine getirememenin umutsuzluğu ―― hepsi silinecekti. Ölüm korkusu çok korkunçtu.

 

[Echidna: Şimdi söyleyeceklerim yalnızca benim varsayımım, önce bunu belirteyim. Ölümden dönüşün hakkında bazı belirsiz fikirlerim var, umarım bu varsayımları dile getirmeme izin verirsin.]

 

[Subaru: ……yeah, duyalım bakalım.]

 

[Echidna: Senin ‘’Ölümden dönüşünün’’şartları ve limitleri, belli bir kullanım sayısı――]

 

Subaru nefesini tuttu.

 

Direkt olarak Echidna’nın gözlerine bakıyordu, duraksadığı bir iki saniye ona sonsuzluk gibi gelmişti.

 

Ve bu gerginliğin sonunda cevap geldi――

 

[Echidna: ――büyük ihtimalle yok.]

 

[Subaru: …………]

 

[Echidna: ‘’Ölüm’’ senin için bir son değil. Ne kadar ölürsen öl, ne kadar tükenirsen tüken, ruhun geri dönecek ve yeniden deneyecek. Ne kadar zalimce ölürsen öl, kalbin ne kadar parçaya ayrılırsa ayrılsın böyle olacak.]

 

Echidna’nın sözlerini dinleyen Subaru’nun beyni bir anlığına bomboş oldu.

 

Sanki zihni silinmiş gibi bir boşlukla karşılaşmıştı, yeni bir düşünceyle bu boşluğu doldurmaya çalıştı.

 

[Subaru: ――öyle mi?]

 

Kendisine söylenen şeyi sessizce sindirmeye ve titreyen bedenini sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Bir eliyle ağzını kapattı, başını eğdi ve gözlerini kapattı.

 


Çıldırmış gibi görünmüyordu, ama ölümden dönüşünün hiçbir limitinin olmadığı bilgisi onu pek sakinleştiriyor da değildi.

 

Bunu gören Echidna’nın kaşları şüphe içinde kalktı.

 

[Echidna: Düşündüğüm kadar şaşırmış görünmüyorsun.]

 

[Subaru: …………]

 

[Echidna: Senin hakkında böyle düşünmüştüm…… aslında, sonsuz ölümsüzlük fikri herkes için aynı etkiyi doğurmalıydı. Özellikle kendini zayıf gördüğün, önünde sayısız engel ve tehlike olduğu için, gerçekten daha büyük bir tepki vermeni bekliyordum.]

 

[Subaru: KÖTÜ TEPKİM senin beklentilerini karşılamadığı için üzgünüm …… ama…]

 

Sınırsız tekrar şansı ―― Subaru’nun Ölümden Dönüşle ilgili en iyimser teorilerinden biriydi. Başka birinin de bunu düşünmüş olması tam bir süpriz sayılmazdı. Ama yine de,

 

[Subaru: Bu söylediklerini alıp “İSTEDİĞİM KADAR ÖLMEKTE SIKINTI YOK, BU PARALEL DÜNYA TAM BİR OYUN” ya da bunun gibi saçma bir şey düşünecek değilim.]

 

[Echidna: Yani yanıtın ne olacağını çoktan tahmin etmiştin? Düşündüğümden daha zeki bir insansın. Öyle ya da böyle.]

 

[Subaru: Ölümden döndüğüm her seferde…… ve birine bunu söylemeye çalıştığım her seferde, Cadı’nın varlığını, kara bir gölge gibi üzerime geldiğini hissedebiliyorum.]

 

Subaru yasak kelimeleri ilk söylemeye çalıştığında kalbine dokunan gölgeden bir kol görmüştü.

 

Ama yasağı ihlal etmeye çalıştıkça, gölgenin şekli daha belirgin hale erişmiş ve şimdi, bedenin şeklini açıkça görebilecek duruma gelmişti.

 

Ve bir süre sonra, daha da netleştiğinde ne olacaktı acaba?

 

[Subaru: Tamamen şekil aldığında, Ölümden Dönüş limitime ulaşmış olacağım. Gölge gerçek olduğunda, onu reddebileceğimi sanmıyorum.]

 

[Echidna: Hm, ve bu konuda dayanağın ne?]

 

[Subaru: Bir önsezi.]

 

Bu sözleri duyan Echidna’nın gözleri kocaman açıldı.

 

Subaru dirseğini masaya koydu ve Echidna’nın yüzüne baktı.

 

[Subaru: Aslında, bu, ancak o gölgeyi gören birinin anlayabileceği bir şey. Benim dışımda onu gören tek kişi……]

 

Kendisiyle bu acıyı paylaşan tek kişi, o kalbi kırılan çılgın adamdı.

 

Subaru göğsünde duygusal bir darbe hissetti.  Ve bunu gören Echidna, gözlerini kısıp sanki onun kalbinin derinliklerini görmek ister gibi baktı, ama sonra, basitçe omuz silkti.

 

[Echidna: Senin hislerini anlayamıyor olmak beni biraz rahatsız etse de tahminlerimi büyük oranda doğruluyor. Ölümden dönüşünün bir limiti yok. Ama belli şartlara dayalı.]

 

[Subaru: Belli… şartlar]

 

[Echidna: Seni ölümden döndüren Cadı’nın iradesi. Bu sanrının kaynağı kesilmediği sürece sonuna ulaşamayacaksın.]

 

[Subaru: Sanrının kaynağının…… kesilmesi derken ne demek istiyorsun...]

 

[Echidna: Sana aşık olan cadıyı öldürmen ya da onun aşkını kurutman…… gerçi gördüğüm kadarıyla, ikisi de oldukça güç.]

 

Kıskanç cadıyı öldürmek―― 400 yıl önce, bir ejderha, bir bilge ve bir kılıç azizi bile birleşerek bu görevi yerine getirmeyi başaramamıştı.

 

Onu öldürmeyi başaramamış, yalnızca dünyanın yarısını karanlığa boğan gölgesini mühürlemeyi başarmışlardı. Ve Subaru’nun yapması gereken şey, bu devasa başarının üzerine çıkmaktı.

 

[Subaru: Bana olan aşkını kurutmak çok daha kolay bir seçenek gibi geliyor ……]

 

[Echidna: Ama bunu başarmak kesinlikle imkansız. Gerçekten bunu yapabilecek misin?]

 

[Subaru: ………]

 

[Echidna: Belki de sen yalnızca onun gölgesiyle iletişim kurduğun için, ama ben, onun gerçek formunu bildiğim için böyle düşünmeye engel olamıyorum.]

 

Echidna’nın ifadesinde bir acılık vardı. Subaru, 400 yıl önce bu iki cadı arasında nasıl bir çatışma yaşandığını bilmiyor olsa da, zamanla silinmeyen bir şey olduğu açıktı. Hatta geçen zaman aralarındaki uçurumu iyice derinleştirmiş gibiydi.

 

Tam da Echidna’nın dediği gibi, Kıskanç Cadının Subaru’dan vazgeçme ihtimali ―― tutunulacak bir ümit değildi.

 

Subaru, yüzünü bile görmediği bir kişinin kendisine böyle kör kütük bir aşk besleyeceğini asla tahmin edemezdi. Tam anlamıyla dünyanın yarısını yok eden birinin kendisini sevmesini de beklemezdi aynı şekilde.

 

[Echidna: Bunu kolaylıkla kabul ettin.]

 

[Subaru: ――Huh?]

 

[Echidna: Bunu söylemek garip olabilir ama, şu ana kadar söylediklerim yalnızca benim varsayımlarımın özetiydi. Bunları herhangi bir kanıtla besleyemem.]

 

Echidna tek gözünü kapatmış, Subaru’nun onun fikirlerini kabul etmeye neden bu kadar hazır olduğunu düşünüyordu.

 

Aslında, Subaru da bunu düşünüyordu..

 

Subaru onu tanıyalı çok olmamıştı, ayrıca bir cadı olduğu gerçeğinden bahsetmeye de gerek yoktu. Onun söylediklerine güvenmek için tek bir nedeni bile yoktu.

 

Ama,

 

[Subaru: Sanırım benim önsezim de bu şekilde olduğu için.]

 

[Echidna: ……önsezi]

 

Subaru, bir sebepten dolayı, bu kızın ağzından ne çıkarsa inanmaya meyilli olduğunu fark etti.

 

Belki onun bilgisine olan saygısı ve konuşmaya olan açıklığı yüzünden ona inanabiliyordu.

 

Bilgiye olan susuzluğundan ötürü onun pek çok düşüncesiz ve hatta abartılı şey yaptığına şahit olmuştu ve yine de ――

 

[Subaru: Bu kısımları görmezden gelirsem, bana yalan söyleyeceğini sanmıyorum―― Galiba.]

 

[Echidna: ……Bu da mı senin bir önsezin?]

 

[Subaru: Yeah. Bir önsezi. Ama 16 kez ölen birinden bunu duyuyorsan kesin olmamalı, huh.]

 

Ortamı aydınlatmayı umarak depresif bir şaka yaptı ve başını kaşıdı.

 

Bunu dinlerken, Echidna bir anlığına nefesini tuttu. Ardından bardağına uzandı, dudaklarına götürdü ve sıvının dilinden aşağı ilerlemesine izin verdi.

 

[Echidna: Cadılarla flörtleşmek için bir yeteneğin var gibi.]

 

Ve ilk defa, dudaklarının kenarlarında, farklı bir gülümseme belirdi.

 

#Echidna oldukça açık konuşuyor, söz konusu konuşma teoriler üzerine olsa da ben söylediklerinin doğru olduğunu düşünüyorum şahsen. 
Bir de Kıskanç Cadının Subaru'ya olan aşkının kaynağını çok merak ediyorum.

#Ayrıca daha ileride olan, farklı kaynaklardan okuyan arkadaşların alenen spoiler vermeden yorum yapmasını rica edeceğim :)
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr