Cilt 4 Bölüm 46 [ Çekirgeler ] (2/2)

avatar
4487 6

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 46 [ Çekirgeler ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Sonuç olarak, Kıskanç Cadının ilgi alanına giren tek kişi Subaru’ydu.

 

Subaru kendi kaderinin üstesinden geldiği sürece diğer her şey önemsizdi. Durum ne kadar umutsuz hale gelirse gelsin ona sonsuz tekrar deneme hakkı vererek, onun bir kurtuluş yolu bulacağına inanmıştı. Ya da durum tamamen umutsuz olsa bile, Subaru’nun pes etmesine izin verilmeyecekti.

 

Çünkü ölümden dönüşün tüm şartları Kıskanç Cadının elindeydi.

 

[Subaru: Peki…… Madem bana karşı böyle bir şeyin var, ben de kararımı verdim.]

 

[Echidna: …………]

 

[Subaru: Bana verdiğin ölümden dönüş hediyesi…… Onu sonuna kadar kullanacağım. Ve sonunda, benim için kıymetli hiçbir şeyi kaybetmemiş olarak seninle buluşacağım. Yeah, karar verildi. Çoktan verildi. Bunu yapacağıma eminim. Dünyada insanların beklentilerini karşılamama konusunda en üst sıradayım bilirsin.]

 

Eğer ölümden dönüş cadının iradesinin ürünüyse, o zaman onun nasıl kullanılacağına karar veren de Subaru’nun iradesi olacaktı.

 

Yani o her şeyi kavrayacak, üstesinden gelecek, tüm varlığına sıkı sıkı tutunarak ilerleyecekti.

 

Eğer cadının aşkı sadece Subaru’yu kurtarabiliyorsa, geri kalan her şeyi de Subaru kurtaracaktı.

 

Yalnızca bununla, cadıya karşı ilk atağını yapmış olabilirdi.

 

[Subaru: Şartları değiştirmek demek …… hem sığınaktaki hem köşkteki problemlerin üstesinden gelmek demek. Eğer hepsi hallolursa, kaç kurban verilmiş olursa olsun kayıt noktası güncellenecek. Başka bir deyişle, problemlerin üstesinden gelirken her şeye sıkı sıkı tutunmaktan başka çarem yok.]

 

[Echidna: Bunu benim söylemem biraz garip olabilir ama, üstlendiğin görev fazla zor değil mi? Bunu kolaylıkla kabul etmiş gibi görünüyorsun. ]

 

[Subaru: Yalnızca içimdeki belli belirsiz düşünceleri dışarı vuruyordum. Bunlar beni düşürmektense motivasyonumu ateşliyor. Asi kalbim alev alev, bilesin.]

 

Subaru’nun ifadesini duyan Echidna, sessizliğe gömüldü.

 

Cadının konuşamaz hale gelişinden ufak bir tatmin duyan Subaru boynunu kütürdetti ve,

 

[Subaru: Ölümden dönüş hakkında sormak istediğim başka bir şey yok. Söylediklerini aklımda tutacağım, teşekkürler.]

 

[Echidna: …… Ben de merakımı değerli bir sohbet vasıtasıyla doyurdum. Yani ödeştik diyelim. Ayrıca, bilgilerimi göstermekten ziyade, tahminlerimi yürüttüm yalnızca.]

 

[Subaru: O zaman bir dahakine, doğru düzgün bir şekilde senin bilgilerinin üzerinden gidelim.]

 

Onun ölümden dönüş hakkında bilgisi olmadığı için bu konuşmada pek çok belirsizlik mevcuttu. Ama Subaru’nun bir sonraki sorusu için sonuç böyle olmayacaktı.

 

Bunun ağzından gür ve anlaşılır şekilde çıkması gerekiyordu.

 

[Subaru: Bu sefer ölümden dönüşümde…… nasıl öldüğümü biliyor musun?]

 

[Echidna: Henüz o kısmı okumadım, o yüzden hayır, bilmiyorum. Ve ben senin ilginç ölüm tecrübelerin hakkında inanılmaz meraklı olsam da …… sen bunun için çok uygun bir modda görünmüyorsun.]

 

[Subaru: Alkol almadan yaralar, ölümler, kahramanca başarılar hakkında falan böbürlenmek zor. Ama burda sadece dona-çayımız olduğu için bu fırsat pek mümkün değil.]

 

[Echidna: Pek yazık.……Dışarıdaki bedenine bakılırsa, ölümün ciddi derecede fiziksel ve zihinsel acı içermiş olmalı……]

 

Muhtemelen onun ölüm şekline karşı anlayışlı olmaya çalışıyordu.

 

Bu anlayışlı tavrı gören Subaru biraz rahatladı ve anında düzelerek [Aah yeah] dedi ve başını salladı.

 

[Subaru: Hatırlamak bile tenimi titretiyor…… bu sefer, canlı canlı yendim.]

 

[Echidna: …………]

 

[Subaru: Ve bunu yapanlar aptal, mini minnacık, avuç içi kadar tavşanlardı. Etçil ve açlardı anlaşılan. Onlar... bir parça bile bırakmadan tüm bedenimi yediler.]

 

Yaşarken bunu tamamen anlamış olsa da, bu acınası sonu doğru düzgün kelimelere dökerek tarif etmenin bir yolu yoktu.

 

Tüm bedeninin parçalanışının, etinin, kemiklerinin, kanının tüketilişinin, her zerresinde hissettiği dişlerin acısı Subaru’nun zihninin derinliklerindeydi hala.

 

Bu görüntüleri zorla zihninden uzaklaştırıp sakin kalmaya çalıştı. Bunu gören Echidna, elinin arkasını dudaklarına götürdü.

 

[Echidna: …….Yani Büyük Tavşanla karşılaşmışsın, anlıyorum.]

 

[Subaru: Büyük Tavşan?]

 

[Echidna: “Büyük” ‘’boyutunu’’ değil, ‘’çokluğunu’’ ifade ediyor. Bu anlam yıllar içinde kayboldu. O, Oburluk Cadısının, Daphne’nin, uğursuz miraslarından biri―― 3ünden biri.]

 

[Subaru: Büyük Tavşan, o……]

 

Bir keresinde bunu Julius’tan duymuştu. Şimdi de bu canavarın ismi Echidna’nın dudaklarından çıkmıştı yeniden.

 

Beyaz Balina, Siyah Yılan ve Büyük Tavşan. Her biri, Oburluk cadısı Daphne tarafından yaratılan ve 400 yıl önce dünyayı tehdit eden canavarlardı.

 

[Subaru: Tam Beyaz Balinadan kurtuldum derken şimdi de Büyük Tavşan çıkıyor, beni bir rahat bırakın artık…..]

 

[Echidna: Eğer karşındaki tehlike Büyük Tavşansa, korkunç bir düşmanla karşı karşıyasın demektir.]

 

Kafasını tutan Subaru’nun önündeki Echidna’nın ifadesi bu tehditin bilgisi karşısında karanlıklaştı. Subaru onun ifadesi karşısında endişelenmeye başladı.

 

[Subaru: Beyaz Balinayla yüzleşirken de aynı gerginliği yaşamıştım…… hangisi daha kötü?]

 

[Echidna: Saf savaş gücü olarak Beyaz Balina diğer ikisinden çok daha güçlü. Ama hangisini yok etmek daha zor dersen, hiç şüphesiz Büyük Tavşan derim.]

 

[Subaru: Yok etmek zor……]

 

Subaru, Beyaz Balinada olduğu gibi onu da yok etmenin bir yolu olmalı diye düşündü. Ama Subaru’dan bu tepkiyi alan Echidna, bir parmağını kaldırıp [Beni dinliyor musun?] dedi.

 

[Echidna: Onun sıradan bir canavardan bir farkı olmadığını ya da bir tık daha belalı olduğunu düşünüyor olabilirsin.]

 

[Subaru: Yo, yani, en azından onların göründükleri gibi sevimli küçük piçler olmadıklarını fark etmiştim……]

 

[Echidna: Daha isabetli olmak gerekirse, Beyaz Tavşanın varlığı bir doğal felakete yakın. Her zaman sürü gibi davranırlar, tükenmek bilmeyen açlık içgüdüsü dışında bir şeyle hareket etmezler. Yaşayan her canlı onların besinidir ve besinlerinin her bir gramını yemeden bırakmazlar. Büyük Tavşanın geçtiği yerlerde yalnızca nüfussuz araziler kalır. Bitkiler ve meyvelere dokunulmaz. Yalnızca nefes alan ve hareket eden canlıları tüketirler.]

 

Echidna’nın Büyük Tavşan hakkındaki tarifini dinleyen Subaru, derin bir nefes aldı ve yutkundu. Kızın yüzündeki sert ifadeden abartmadığı anlaşılıyordu.

 

İnsansız bir sığınak ve onları tüketen küçük tavşancıklar.


Eğer o Büyük Tavşandıysa, o zaman sığınağın boş olma sebebi içerideki herkesin o canavar tarafından yenmiş olmasıydı.

 


Emilia, Ram, Lewes, Roswaal ve hatta devasa bir kaplana dönüşmüş olan Garfiel.

 

Çekirgeler――  bu kelime bir anda Subaru’nun aklında belirdi.

 

Bir çekirge kitlesinin ortaya çıkma fenomeni. Daha detaylı anlatmak gerekirse, bir tarlaya dadanan devasa bir çekirge kitlesi, her şeyi tüketerek, geriye yalnızca kıtlık ve yıkım bırakırdı.

 

Büyük Tavşan’ın davranışı da Subaru’nun bildiği kadarıyla çekirgelere çok yakındı.

 

Gerçi, çekirgelerin aksine Büyük Tavşan yalnızca yaşayanları tüketerek, doyurulamaz açlığıyla çekirgelerden çok daha büyük bir tehlike arz ediyordu.

 

[Subaru: Onu yenmenin bir yolunu bulamaz mıyız?]

 

[Echidna: Bireysel olarak güçleri pek büyük değil, ama onların sürü halinde hareket ettiğini unutma. Tek tek ne kadarını öldürürsen öl anlamsız olur, avlarını görüş alanlarına aldıkları anda onu öldürüp sindirmeden durmazlar. Onlar ‘’Açlığın’’ ta kendisi.]

 

[Subaru: Bekle bekle bekle. Yeah ama……eğer tavşanlar sürü halindeyse, bu sürüye önderlik eden bir PATRON falan olması gerekmez mi? Eğer patronu öldürürsek tüm ekip çökmez mi? ]

 

İnsan dünyasının kurallarına göre, lideri öldürmek grubu dağıtmak için yeterli olurdu. Ama hayvan dünyasında, böyle bir durumda ikinci kişi onun rolünü alırdı herhalde.

 

Gerçi Subaru bu dünyaya ait canavarların doğal davranışları hakkında pek bilgili değildi, bu alanda Ecdhidna’nın bilgisine güvenmeliydi. Ancak o da şu anda kafasını sallıyordu.

 

[Echidna: Bir şeyleri yanlış anlamışsın. Büyük Tavşanın ‘’Patronlar’’ gibi bir konsepti yok. Yalnızca ‘’Açlık’’ içgüdüsüyle hareket ediyorlar. Kendi açlıklarını gidermek için başka canları tüketiyorlar, başka bir yapı bilmiyorlar. Eğer ortalıkta bir av yoksa, bölünerek çoğalıyor ve birbirlerini yemeye başlıyorlar. Aralarında bir ortaklık yok.]

 

[Subaru: Yamyamlık…… ne, neden bu dünyada böyle yaratıklar yaratılmış ki en başta? ]

 

[Echidna: Sebebini yalnızca onları yaratan kişi bilebilir. En azından Daphne, iştahı konusunda tavşanları gibi ısrarcı değil.]

 

Subaru, bu tavşanların korkunç doğası karşısında titreyişine engel olamıyordu.

 

Kesin olarak, doğal düzen içerisinde kendi hayatlarını sürdürebilmek adına başka canlıları tüketiyorlardı. Bu noktada, insanlar veya hayvanlardan farklı değillerdi.

 

Ama, eşleşip çoğalmak yerine bölünerek çoğalmaları ve sayılarını arttırmak için değil, açlıklarını birbirlerini tüketerek giderebilmek adına çoğalıyor olmaları doğal olamayacak kadar kötüydü.

 

Büyük Tavşan yaşayan tüm organizmaların sonunu getirecek bir organizma olabilirdi.

 

[Subaru: Varsayalım ki…… uh, ben Büyük Tavşan’ı yok etmek zorunda kaldım, o zaman ne yapmalıyım sence?]

 

[Echidna: Dürüst olmak gerekirse bu soru, “Yağmur yağarken tüm damlaları nasıl buharlaştırabilirim?” gibi bir soru.]

 

“Başarılması imkansız” demek istiyor olmalıydı.

 


Echidna’nın yanıtını duyan Subaru, bir elini alnına götürdü ve Büyük Tavşan’ı yok etmenin zorluğunu sindirmeye çalıştı.  

 

[Subaru: Eğer hepsini öldürebilirsek, Büyük Tavşan yok olur, değil mi?]

 

[Echidna: Yine de buna teşebbüs etmek çok pervasızca olur. Bildiğim kadarıyla, bunu yapabilme imkanı olan kişiler yalnızca Reid Astrea ve Sekhmet. Reid mükemmel kılıç ustalığıyla sonuna kadar hepsini kesebilir.  Sekhmet’e gelince…… hepsini 1 saniyede yok edebilir.]

 

[Subaru: Onların gerçek canavarlar olduğunu duydum… o ikisinin……]

 

Geçen sefer, oturup dizlerini kucaklayan Sekhmet’in görüntüsü belirdi aklında.

 

En azından Subaru’nun gördüğü kadarıyla, dünyadaki her şeyi zahmetli gören bir ifadesi vardı, ‘’Tembellik’’ ismini layığıyla yaşatan bir cadıydı.

 

[Subaru: Bekle…]

 

Sekhmet’le geçirdiği anları hatırlayan Subaru’nun aklında bir ışık yandı.

 

Zayıf ve kısa süreli bir aydınlanma olsa da, onu bulunduğu çıkmaz yoldan kurtarabilecek bir şeydi. Ve bunu Echidna’nın yardımı olmadan yerine getiremezdi.

 

[Subaru: Echidna]

 

[Echidna: Ne oldu? Bu ciddi ifade. ……Yo, yapmamalıyız. Sen yaşıyorsun, bense ölüyüm. Kaderlerimizin çarpışması sadece bir fantezi, geçici bir rüya. Yani bana öyle tutkulu gözlerle baksan bile, ben ……]

 

[Subaru: Yo, yo, üzgünüm ama düşündüğüm şey kesinlikle bu değildi! Cidden, kesinlikle değildi! ]

 

Echidna’nın birazcık hayal kırıklığına uğramış olduğunu gören Subaru, çabucak konuşmayı esas konuya getirdi.

 

[Subaru: Echidna, Oburluk Cadısı――Daphne’yle görüşmek istiyorum.]

 

[Echidna: …………]

 

[Subaru: Geçen sefer çay partinde, Gurur, Öfke ve Tembellik cadılarıyla buluştum. Ama bana 5 cadının da parçalarını güvende tuttuğunu söylemiştin.]

 

[Echidna: ……onları topladım, evet. Hayattaykenki kimliklerinin izleri benimle birlikte. Onları serbest bırakırsam onlarla görüşebilirsin. Bu mümkün, ama…]

 

Subaru’nun teklifini duyan Echidna kaşlarını kaldırmıştı, sıkıntılı görünüyordu.

 

[Echidna: Daphne’yle görüşme fikrinden vazgeçsen daha iyi olacak diye düşünüyorum. ]

 

[Subaru: Nedenmiş o? Cadıların ele avuca sığmaz olabileceğini biliyorum, çoktan buna tanık oldum, o yüzden kendimi hazırladım. Ne olursa olsun şikayet etmeyeceğim.]

 

[Echidna: Şikayet kısmına gelmeden önce, Daphne ile olan yakınlaşmanın korkunç olabileceğini düşünüyorum. En kötüsü olacak diyebiliriz. Onunla tanışsan bile, faydalı bir şey konuşma şansın……]

 

[Subaru: Denemeden bilemeyiz. Senin de hep söylediğin gibi, deneme yanılma, değil mi?]

 

Sonuç aramak için yapılan hareketler. Echidna daima onlardan haz alırdı.

 

Subaru’nun sözlerini dinleyen Echidna, sanki bıçaklanmış gibi bir ifadeye büründü. Subaru, ona bakarak [ Ayrıca ] dedi ve kafasını kaşıdı.

 

[Subaru: Burda olduğum sürece hayatımdan endişelenmemem gerektiğini söyleyen sendin. İyimser olduğumdan değil, ama en azından, ölmek konusunda endişelenmeme gerek yok, bu yüzden denememde bir sakınca olmayacağına karar verdim. ]

 

[Echidna: Ama asla aklını kaybetmeyeceğini ya da sakat kalmayacağını söylemedim.]

 

[Subaru: Böyle bir şey olmadan önce beni çekip kurtaracağına güveniyorum. Hadi lütfen, Echidna? Başkalarına bel bağlama konusunda ben bir numarayım, biliyorsun değil mi?]

 

Güven dolu sözlerini bir şakayla birleştiren Subaru, sırıttı ve baş parmağını kaldırdı.

 

Subaru’nun sonuna-kadar-uçarı tavrını gören Echidna’nın gözlerindeki direniş silindi.

 

[Echidna: ……peki. Daphne’yle görüşmene izin vereceğim.]

 

[Subaru: Ohoo, teşekkürlerteşekkürler.]

 

[Echidna: Ama seni uyarmalıyım. Ne olursa olsun, sakın onun bağlarını açma. Ve bedenine dokunmana da izin yok. Hatta mümkünse onunla göz temasından bile kaçın.]

 

[Subaru: Ben ne çeşit bir tipim ki bana bunları söylüyorsun! ] 

 

Ayrıca, bu cümlenin içinde Subaru’nun görmezden gelemediği kısımlar vardı.

 

Ama tam sormak üzereyken―― Echidna çoktan hazırlıklarını tamamlamıştı.

 

Aynı geçen sefer olduğu gibi, herhangi bir hazırlık veya belirti olmadan oraya bir cadıyı ışınladı.

 

Subaru gözlerini açıp kapadığında, onun yerinde çoktan bir başkası duruyordu.

 

Her şey bir önceki sefer olduğu gibiydi.

 

Bir fark dışında――

 

[Subaru: Oy oy……bu……]

 

Gözlerinin önünde, Oburluk Cadısı, Daphne duruyordu.

 

 ――Bir tabutun içindeydi, tüm bedeni bağlıydı ve gözleri kalın siyah bir bezle kapatılmıştı.

 

#Sonunda Sığınaktaki herkesin kayboluşunun sebebi netleşti. Pek çok kişinin de tahmin ettiği gibi bunu yapan zamanında da bahsi geçen, Oburluğun yaratıklarından olan Büyük Tavşandı.
Eğer cadıların çizimlerine baktıysanız Oburluk Cadısı Daphne'yi ve tabutunu görmüşsünüzdür, görmediyseniz de daha iyi hayal edebilmek için bir bakmanızı tavsiye ederim :)

Echidna, asla bağlarını açma, hatta mümkünse gözlerine bakma dedi. Sebeplerini çok geçmeden öğreneceğimiz kesin, peki başka neler öğreneceğiz acaba? 
Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr