Lewes’in Subaru’yu götürdüğü yer, daha önce çay içmiş oldukları ücra kulübeydi.
[Lewes: Yatakta herhangi bir noktaya oturabilirsin. Ben içecek bir şeyler hazırlayacağım.]
[Subaru: İstersen ben de halledebilirim. Ram beni oldukça iyi eğitti sanırım.]
[Lewes: Senin uzmanlığını görmek isterdim ama şu anda pek müsait görünmüyorsun.]
Lewes, hala Subaru’nun koluna tutunmuş olan ve kendisine tıpatıp benzeyen kızı işaret ederek gülümsedi.
Subaru, muhtemelen Lewes’in kopyası olan bu kıza ne diyeceğinden pek emin değildi.
[Subaru: Ee Pico neden beni bırakmıyor?]
[Lewes: Pico adını nerden buldun bilmiyorum ama şu anda durumu kabullenmekten başka bir şey yapabileceğini sanmıyorum. Bir şeylere düşünmeden dokunursan sonu böyle olur, bilesin.]
[Subaru: Buna pek karşı çıkamayacağım galiba……]
Lewes bunu Subaru’nun iyiliği için söylüyor gibi gözükse de, yediği azar Subaru’yu biraz üzmüştü. Subaru’nun memnuniyetsiz bir şekilde somurttuğunu gören Lewes, çayını yaparak tepsisiyle döndü.
[Lewes: Buyur, şu an sıcak, içmeden önce biraz soğumasını bekle.]
[Subaru: Ben çocuk değilim… Öylece hepsini yutup kendimi yakacak değilim.]
[Lewes: Çevremde hiç uslanmayan ve sıcak besinlerle başı belada olan biri var, bu yüzden uyarmayı alışkanlık edindim.]
Subaru’nun aklına gelen ilk isim Garfiel oldu ve Lewes’in kast ettiği kişi de o olsa gerekti.
Garfiel’in devasa bir kaplana dönüşebildiğine şahit olan Subaru için, onun uslanmaz ve öğrenme zorluğu çeken biri olduğunu duymak şaşırtıcı olmuyor, önyargılarına uyum sağlıyordu.
Çay, Lewes’in de söylediği gibi sıcaktı. Bardağı dudaklarına götüren Subaru, bir yudum alarak iç çekti. Düşününce, bu Ölümden Dönüşle Mezardan çıktığından beri içtiği ilk çaydı.
[Subaru: Ahh, tadı aynı yaprak gibi.]
[Lewes: Az önce nahoş bir yorum mu aldım bana mı öyle geliyor?]
[Subaru: Sana öyle geliyor, sana öyle geliyor.]
Çayın kalanını da içen Subaru, bardağı tepsiye yerleştirdi.
Lewes de doğal bir şekilde sandalyesini çekerek yataktaki Subaru’ya yaklaştı.
[Subaru: Evet, yerleştiğimize göre konuları gözden geçirmeye başlayabiliriz.]
[Lewes: Hmm. Benim de Su-bo’ya sormak istediğim şeyler var.]
Bu direkt cevapla bir şekilde rahatlayan Subaru’nun zihni deli gibi çalışmaya başladı.
Daha önce pek çok kez konuşma fırsatı yakalamış ama gerçeğe hiç yaklaşamamıştı. Bunun bir kısmı muhattap olduğu kişilerin kasti olarak bilgi saklamasından kaynaklansa da farklı bir sebep de mevcuttu.
[Subaru: Çünkü doğru soruları sormuyordum.]
Bütün cevaplara bağlı olan soruyu aklına getiremiyordu.
Ve Subaru, bunca zamandır farkına varmadan bu konuyu atlamıştı.
Bilmesi gereken şeyi bu bilgiye sahip olanlara sormak kadar basit bir şeyi bile başaramamıştı.
[Subaru: O bina…… çıktığım tesis. Neyin nesiydi?]
[Lewes: Hmm…… Bu soruyla mı başlayacaksın?]
Subaru’nun aklına ilk gelen şey önemsiz bir çalım atmak olmuştu. Bu soruyla Lewes’in niyetini sınayacaktı.
Soruyu duyan Lewes, parmaklarını çenesinde gezdirerek görünüşüne uygun olmayan bir jest eşliğinde cevap verdi.
[Lewes: Bana o tesisin ne olduğunu soruyorsan, oranın Sığınağın özü olduğu cevabını verebilirim. Başka bir deyişle, orası Sığınağın var olma sebeplerinden biri.]
[Subaru: Sığınağın var olma sebebi ne……!?]
[Lewes: Öncelikle, Su-bo… sence Sığınağı yaratmaya kim ihtiyaç duymuş olabilir?]
[Subaru: Muhtemelen Rosw……]
Refleks gibi hızlıca yanıt vermeye girişen Subaru, bu yanıtın doğru olamayacağını fark etti.
Roswaal Sığınağın şu anki sahibi ve yöneticisi olabilirdi. Ama Sığınağı yaratanın kim olduğu farklı bir hikayeydi.
[Subaru: Burayı yaratan kişi…… Açgözlülük Cadısı Echidna, değil mi?]
[Lewes: Doğru. Burayı yaratan Cadı Echidna’ydı. Cadı Sığınağı kendisine gerektiği için yarattı. Buralar tamamen onun eseri.]
[Subaru: Bu biraz fazla oldu ve arası çok açık kaldı…… bana birazcık detay ver en azından.]
[Lewes: Sığınağın amacına gelirsek, deneyin başarıları gözlerinin önünde değil mi?]
Lewes’in gülümseyişine bakarak sözlerini dinleyen Subaru, nefesini tuttu.
Lewes’in sözleri belirsiz olsa da anlamı açıktı. Söylemek istediği şey,
[Subaru: Buranın sonucu… Lewes-san ve bu kız mı?]
[Lewes: Sen nazik bir çocuksun, Su-bo. Ya da naif bir çocuk. ――Deney sonuçları da diyebilirdin.]
Subaru deney konusunun önünde bu cümleyi sarf etmek istememişti.
Modu okuyamamak ya da anlayışsız olmak başka bir meseleydi. Ama şaka yapılacak bir zaman olmadığının son derece farkındaydı.
[Lewes: Kristalin içerisinde tıpatıp bana benzeyen bir kız var, değil mi?]
[Subaru: ……Yeah. Birebir aynı. Peki Lewes-san, bu kız ve o… siz üçüzsünüz galiba?]
[Lewes: Eğer bana benzeyen herkesi bir aile olarak adlandıracaksan üçüz demek biraz hafif kalır.]
[Subaru: Biraz hafif mi?]
[Lewes: Biraz.]
Lewes’in “birazı” büyük bir eksikliği işaret ediyor olsa gerekti.
Yirmiden fazla Lewes-kopyasını bir anda gören Subaru’yu böyle bir şey düşündüğü için kimse suçlayamazdı.
Subaru, iç çekerek bu görüntüyü aklından kovaladı.
Lewes şu ana dek Subaru’nun sorularını başından savmaya çalışmamıştı. Belki de hisleri bir kenara bırakma ve konuya dalma zamanıydı.
[Subaru: ――Kristaldeki kızın… Lewes-san’la bağlantısı ne?]
Doğruca sorusunu yönlendirdi.
Lewes’in ifadesi sakindi. Parmaklarını pembe saçlarından geçirirken Subaru’ya doğru anlamlı bakışlar attı―― ya da yanındaki sessiz kıza demek daha uygun olurdu.
[Lewes: Yalnızca ben değil. Bu kız da benimle aynı durumda.]
[Subaru: Ve kristalin içerisindeki kız?]
[Lewes: Yo, o farklı. Kristaldeki kız… orijinal olan.]
Söyleneni bir anda sindirememiş olan Subaru, kaşlarını kaldırdı ve anlamadığını belli etti. Yataktan kalkarak kelimelerin üzerinden geçmeye başladı.
[Subaru: Orijinal derken anlatmak istediğin……]
[Lewes: Bu kadar aceleci olma. Anıların arasında gezmek yaşlılar için biraz zaman alıcıdır. Rahatına bak ve sabırlı ol.]
[Subaru: Bana bir anda yaşlı kartını onama. Yalnızca yanımdaki bu tepkisiz kıza bakarak bile işi tatlandırmaya çalıştığını görebiliyorum!]
[Lewes: Hmm, bu talihsiz bir yanlış anlaşılma olmuş. Beni bu hale getiren her şeyin, senin kazanılmış benlik diyebileceğin şeyin, benim için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.]
[Subaru: Kazanılmış… benlik?]
Duymazdan gelemeyeceği bir şey duyan Subaru, sözleri bir soru gibi tekrarladı. Başını sallayan ve [Öyle] diyen Lewes ise devam etti.
[Lewes: Tahmin edebileceğin üzere, ben de yanındaki bu kız gibi boş bir kalıp olarak doğdum. Ve yıllar içerisinde o boşlukları doldurarak bugünkü halimi aldım.]
[Subaru: Bekle, dur-dur-dur hikaye çok hızlı ilerliyor. Doğdun? Boş? Bunlar da ne demek oluyor? Belki çok bariz gözüküyor olabilir ama bunlar kristaldeki kızın orijinalliğiyle ne kadar ilişkili?]
[Lewes: Kristaldeki kız orijinal. İlk Lewes Meyer. Ben de dahil olmak üzere diğer tüm Lewesler, Lewes Meyer’in taklitleri.]
Lewes gayet basit bir şeymişçesine kökenini anlatmıştı. Subaru ise artık ona Lewes demeye devam edebileceğinden bile emin değildi.
Lewes’in şu anda anlattıkları, Lewes taklitlerini gören Subaru’nun zamanında düşündükleriyle uyuşuyordu. Bu teoriden şüphelenmiş ama tam olarak emin olamamıştı. Bunun en büyük sebebi de tanıdığı birinin klon olabileceği ihtimalini kabullenmek istemeyişiydi.
İlla bir sebep dile getirilmesi gerekiyorsa, buna Subaru’nun önyargısı diyebilirdik.
[Lewes: Benim bir taklit olduğumu öğrenmek bana olan bakışını değiştiriyor mu?]
[Subaru: ……Bilmiyorum. Değiştirmediğini söylemek isterim. İsterim ama……böyle bir konuma düşünce…]
――Kesin konuşamıyordu.
Katı konuşmak gerekirse, burası paralel bir dünyaydı ve onlara tam olarak Lewes’in klonları diyemezdi, hayal ettiğinden farklı bir şekilde yaratılmış olabilirlerdi.
Bilimselden ziyade büyüsel bir yolla doğmuş olmalıydılar. Böyle bir hayat, üstün ya da düşük olarak değerlendirilemezdi. Bunu söylemek uygun olurdu ama-
[Subaru: Bunu sabit bir suratla söyleyebileceğimden emin değilim. Yani gerçekten seni aynı şekilde gördüğümü söyleyemem.]
[Lewes: Sanırım az önceki sözlerimi değiştirmeliydim. Su-bo nazik ve naif…… ayrıca fazlasıyla da dürüst.]
Tabii ki bu sözleri duymak onu pek mutlu etmemişti ama yine de tatmin olmuş bir şekilde başını salladı. Duygularını ayarlayan Subaru da yanında oturan kıza döndü―― Pico dediği kız da Lewes’le aynı durumdaydı.
――Sessizce Subaru’nun kolunu tutmakta olan Pico, boş boş bakmaktaydı. Gözleri Subaru’yla aynı şeyleri görüyor olsa da herhangi bir duygu barındırmıyor gibiydi, daha çok etraftaki ışığı yansıtan camlara benziyordu.
İfadesi hiç değişmemişti ve Subaru ondan çıkan tek bir sese dahi şahit olmamıştı.
[Subaru: İçi tamamen boş mu demek istemiştin……?]
[Lewes: O doğalı çok olmadı, rolü daha yeni verildi. Basit talimatları alabiliyor, yeni doğan bir bebekten farkı yok. Gerçi ağlamıyor ya da yemek yeme ihtiyacı hissetmiyor, bakımı bebeklerden çok daha kolay.]
[Subaru: Yemek yemeye ihtiyacı yok mu……?]
[Lewes: Bir bedeni kopyalamak kolay bir görev değildir. Onun ve benim yaratımımın prensipleri nasıl sence?]
#Kısacık bir aradan sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz arkadaşlar. Güzel yorumlarınız için teşekkürler :)
#Uzun süredir sığınakta görüp konuştuğumuz Lewes'in orijinal olmadığını öğrendik. Neden ve nasıl yapıldığını, o boş kabuğun nasıl her şeye hakim bir canlıya dönüşebildiğini de öğreniriz umarım.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..