Cilt 4 Bölüm 58 [ Nine ] (3/3)

avatar
3590 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 58 [ Nine ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Yere vuran bir topuk, zemini vahşi bir şekilde titretmişti.

 


Patrasche, yükselen toz ve parçacıklardan kaçınmak için pençelerini yere sürttü. Subaru’nun üzerinden uçmasını engellemek için de ağırlığını doğaüstü bir maharetle kaydırdı ve tamamen durmadan önce önündeki yola göz gezdirdi.

 

Patrasche’nin sırtındaki Subaru’nun bakışları da aynı yöne çevrilmişti.

 

[Garfiel: Sen…… ne bok planlıyosun, ne cehennemler peşindesin? OY!]

 

Kaynayan bir öfkenin izlerini taşıyan Garfiel, ayağını bir kez daha toprağa geçirdi.  

 

Patrasche’nin sırtından bakmakta olan Subaru’ya, burnunu kırıştırarak, tam bir hayal kırıklığı ve hoşnutsuzluk eşliğinde dişlerini gösterdi.

 

[Garfiel: Bana öyle tepeden bakiyim deme, in aşaa. Gel de aynı hizadan gözlerime bak. Gelmezsen ezileceksin seni piç……]

 

[Subaru: Yoluma çıkacağını hissetmiştim, Garfiel.]

 

[Garfiel: Ama ben senin bu kadar aptalca bişi yapcağını hiç düşünmemiştim! Kuyruğunu sıkıştırıp kaçabilceğini mi sanıyon? Güldürme beni! Sen! Sığınak! Yarı cadı ve Roswaal! Hepiniz! Hepiniz aynı bokun içindesiniz! ‘Sıçtıımın Yargılamaları’ bitmeden kimse buradan çıkmayacak……]

 

[Subaru: Bahanen bu mu?]

 

[Garfiel: ――――]

 

Garfiel’in ifadesi, Subaru’nun kısa sorusu karşısında aniden değişti.

 

Sıktığı dişlerinin ardından sessiz nefesler alıyor, gözlerindeki bakışı iyice alevlendiriyordu.

 

[Subaru: Garfiel, bizi Sığınakta tutmak ve Yargılamaları tamamlamamızı sağlamak istiyor gibi davranıyorsun…… ama esas düşüncen bu değil, değil mi?]

 

[Garfiel: Ne bok demek oluyo bu, oy!]

 

[Subaru: Bir şey demek olmuyor. Eğer gerçekten Sığınağı özgürleştirmek istiyorsan beni bırakmalı ve yapacağım şeye izin vermelisin. Ama henüz bunu yapmayacaksın ve yapamazsın. Çünkü oyunun içerisinde daha karmaşık faktörler var. Haksız mıyım?]

 

[Garfiel: Hah, bana bu saçmalıklarla gelme. Sadece senin leş gibi Cadı kokarken saçma sapan bişi yap……]

 

[Subaru: Sen… aslında üzerimdeki Cadı kokusunu alamıyorsun, değil mi?]

 

Garfiel bir kez daha Subaru’nun sorusuna cevap verememişti. Gözleri büyümüştü ve dudakları titriyordu. Gerçekten de kalbindekini gizleyemeyen bir erkekti. Bu tepkiyi alan Subaru, acı bir şekilde gülümsedi.

 

[Subaru: Beni esas düşündüren, dün Mezardan çıktığım anda yaşananlar oldu. Dürüst olmak gerekirse, adımımı attığım anda hiçbir fırsat vermeden beni öldüreceğini düşünmüştüm. Ama bunu yapmadın.]

 

[Garfiel: ……Hah? Ne bok anlatıyosun?]

 

[Subaru: Ne kast ettiğimi anlamadın mı? O anda keskin burnun hakkında yalan söyleyip söylemediğini merak etmeye başlamıştım.]

 

Bizzat Cadının gözleri önünde öldükten sonra Ölümden Dönmüştü.

 

Yani iliklerine dek Cadının kokusuyla sarılmış olmalıydı. Buna rağmen Garfiel’in tavırlarında hiçbir değişim yoktu. Ama ayrılmalarının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra Subaru’yu yeni hatırlamış gibi yakalamış ve kokudan bahsetmişti. ――Bunlar hiç doğal gözükmüyordu.

 

[Subaru: Belki o anda durumu kızıştırmak istemediğin için fark etmemiş gibi yapmışsındır diye düşünmüştüm…… ama senin dosdoğru karakterini düşününce bu olasılığı elemek zorunda kaldım.]

 

[Garfiel: Burnu havada tahminlerini bayaa büyütmüşsün. Cadının kokusunu ‘koklama konusunda’ yalan söylediimi sanıyon öyle mi? Hah, ne boktan bir aptallık bu?! Ne bok yemeye böyle bi konuda yalan söylim ki, oy? Ne anlamı……]

 

[Subaru: Tabii ki bir anlamı var. Bu şekilde tüm şüpheleri kendine çektin…… ve dikkatleri burnu keskin olan esas kişiden uzaklaştırdın.]

 

[Garfiel: ――――]

 

Bu cümleler Garfiel’in kalbindeki gerçek niyeti dışa vuruyordu. Bunu duymak Garfiel’in yüzünü kelimenin tam anlamıyla çarpıtmıştı.

 

Meseleleri konuşarak çözmeyi tercih etmeyen karakteri, olayı hemen dürtülere ve şiddete çevirmişti.

 

Kollarını genişleterek kalınlığını iki katına çıkardı. Teni de altın tüylerle kaplanıyordu.

 

[Garfiel: Saçma sapan konuşmalarını yeterince dinledim. Bilmemen gereken bişi biliyon gibi gözüküyo. Mümkün olsaydı bu işten kaçınırdım ama yaşamana izin veremem galiba.]

 

[Subaru: Böyle deme Garfiel. Biraz daha konuşmamı isteyebilirsin. Aksi takdirde sırlarının nasıl sızdığını öğrenemezsin, değil mi?]

 

[Garfiel: Sırlarım mı……?]

 

Subaru’nun yoğun bakışlarıyla yüzleşen Garfiel, şüphe dolu bir ses çıkarttı. Onun şüpheli halini silmek isteyen Subaru ise Patrasche’nin sırtından bir kolunu uzatarak parmaklarını kuvvetli bir şekilde şaklattı.

 

[Garfiel: A, ah?]

 

Garfiel homurdandı, gözlerinin önündeki manzaraya inanamıyordu.

 

Subaru’nun el hareketiyle birlikte ağaçların arkasından Lewes Meyer kopyaları çıkmaya başlamış ve en sonunda yer ejderinin yanlarında sıralı yirmi bir tane Lewes görülmüştü.

 

Daha önce de şahit olduğu bir sahneyi tekrarlamış olan Subaru, parmağını Garfiel’e uzattı.  

 

[Subaru: Şimdi pozisyonumu aşağı yukarı anlamışsındır herhalde?]

 

[Garfiel: Nasıl…… orayı nasıl bulmuş olabilirsin lanet olasıca!]

 

[Subaru: Pişmanlığımı ve acımı kurban ederek gerçeği elde ettim. Şimdi benim sıram.]

 

Avcunu göğe kaldıran Subaru, ejderinin üzerinden, mağlup Garfiel’e doğru baktı.

 

Bu bakışı alan Garfiel’in boğazı donmuştu. Gerçekten yenilmiş olduğunu sindiremiyor gibiydi.

 

[Subaru: Komuta yetkisi bana transfer oldu. Sen fark etmeyesin diye de gece boyunca verdiğin emirleri yerine getirmelerini söyledim.]

 

[Garfiel: ――a]

 

[Subaru: Ama daha fazla gizliliğe gerek yok. Dinle Garfiel. Sığınaktan ayrılacak ve Köşke gideceğim. Orada yapmam gereken şeyler var. Yani yoluma çıkmana izin veremem.]

 

Subaru’nun anlattıklarını dinleyen Garfiel’in ifadesi iyice çökmüştü.

 

Dakikalar önce yüzünde yer alan kararlılıktan eser yoktu ve ailesini kaybetmiş bir çocuğun zayıflığını yansıtıyordu.

 

Bedeninin canavarlaşışı durdu ve eski, orijinal halini aldı.

 

[Subaru: Beni takip etme Garfiel. Sana da sormam gereken dağlar kadar şey var. Ama bunu sonraya bırakmam daha iyi olacak. Komuta yetkisi de sormak istediklerim arasında.]

 

[Garfiel: Kes…… şaka yapmayı kes. Öyle kolayca vazgeçceğimi mi sanıyon……?]

 

[Subaru: Vazgeçeceksin. İçten içe o hassaslıktasın.]

 

Subaru’nun kışkırttığı Garfiel, aniden kükredi. Dişlerini göstererek tüm hızıyla Subaru ve Patrasche’yi ezecek gibiydi. Ama o anda, araya minik bir figür girdi.

 

Bir taklit. Garfiel, yoluna çıkan her şeyi ezebilecekmiş gibi bir edayla kollarını savurdu. Ama kolu temas edemeden önce,

 

[Lewes: ――Gar-bo]

 

[Garfiel: ――!?]

 

Takma adıyla seslenilen Garfiel’in ifadesi bir kez daha değişmiş ve kolu boş havaya değmişti. Bunu, Garfiel’in bedeninin çok sayıda el tarafından yakalanıp yere indirilmesi takip etti.

 

Taklitler, karşı koymayan Garfiel’in bedenini yere yatırmış ve hareket ihtimalini tamamen elemişti. Garfiel’in ümitsiz yüzünün üzerinden bakan Lewes taklidi, Subaru’ya döndü.

 

[Lewes: Bu başlangıç için yeterli mi, Su-bo?]

 

[Subaru: Yeah, yardımınız için teşekkürler. Garfiel’in böyle bir şey beklediğini hiç sanmam.]

 

Garfiel, Kıskanç Cadıyla olan mücadelesi esnasında taklitleri bir saldırı aracı olarak kullanmıştı. Ama o zaman sahnede bilinçli bir Lewes Meyer yoktu. Aktif olan Lewes, Cadının gölgesi tarafından yutulmuştu. Ama Subaru, onun yokluğunun altında bir sebep daha olması gerektiğine inanıyordu.

 

Zalimliğin ötesinde denilebilecek bir hesaplama sonrasında vardığı sonuç,

 

[Subaru: Ailen olarak gördüğün Lewes dışındaki taklitlere aynı muameleyi göstermiyorsun. Aramızda bir komuta yetkisi farkı varsa, bu da o.]

 

[Garfiel: Seni orospu çocuğu――!!!!]

 

[Subaru: Ama öyle olmasa bile Lewes Meyer taklitlerini ellerinle yok edemezdin, değil mi? Yani uslu dur ve bu seferlik peşimi bırak. Daha kötüsü de olabilirdi.]

 

[Garfiel: Bundan daha kötüsü nasıl olabilirdi! Benimle dalga geçmeyi bırak, oyun oynamayı kes!]

 

Onun yankılanan seslerini dinleyen Subaru, Patrasche’nin sırtına birkaç kez vurdu. Onun niyetini anlayan yer ejderiyse hafifçe homurdandıktan sonra Garfiel’e arkasını döndü ve yüzünü orman yoluna çevirdi.  

 

Subaru, ayrılmadan önce son bir kez Lewes’e döndü ve-

 

[Subaru: Sana tatsız şeyler yaptırdığım için özür dilerim.]

 

[Lewes: Zorunda kaldığının farkındayım. Ne kadar tatsız olursa olsun reddedemezdim. Benim için endişelenmene gerek yok.]

 

[Subaru: Yine de üzgünüm.]

 

Subaru özürlerini savururken, Lewes de sempati dolu bakışlarını Garfiel’e çevirdi. Vedasını etmiş olan Subaru, Patrasche’ye hareket etmelerini işaret etti.

 

İlahi Koruma yardımıyla rüzgârın gürültüsü işitilmiyordu.

 

[Garfiel: Bekle! Dur! Orospu çocuu! Dalga geçmeyi kes, oy!!]

 

Her şeyi geride bırakan Patrasche, bir kez daha hızlandı ve Subaru’yu taşıyarak Sığınaktan çıktı.

 

[Garfiel: Bırak beni! O herifin çıkmasına izin veremezsin…… neden, nedennedenneden! Nine, ben varken onun tarafını mı tuttun? Neden, anlamıyorum, neden……]

 

[Lewes: ――――]

 

[Garfiel: NİNEEEEEEEEE――!!!!]

 

Sevdiği birinin ihanetine uğramış bir gencin ağıtı, ormanda yankılandı.

 


Her şeyi ardında bırakan Subaru ise ağaçların arasında ilerlemeyi sürdürüyordu.

 

Gerekli fedakârlıklar, gerekli kederler… Hepsi mükemmel geleceğin basamaklarıydı.

 

Dudaklarının kenarını ısırarak akan kanı hisseden Subaru, Garfiel’in hayal kırıklığını da bir fedakârlık olarak not etti.

 

#Bu bölüm Subaru'ya bayıldım. Ağır duruşu ve konuşmalarındaki sakinlik, otorite falan çok iyiydi.
Ayrıca laf arasında 'burnu koku alan esas kişi' geçti ve açıklanmadan bırakıldı. Leweslerden mi bahsediyor yoksa şüphelenmemiz gereken başka biri mi var acaba?
Son olarak, Garfiel'e üzüldüm. O hala bir ergen. Ve lanse edildiği kadar kötü olmadığına inanmak istiyorum. O yüzden Nineeee diye bağırışı falan bir içimi acıttı.
Neyse çok konuştum. Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr