[Frederica: ……Düşündüğümden erken dönmüşsün.]
Kapının arkasındaki uzun boylu hizmetçi, irice açtığı keskin gözleriyle Subaru’yu selamlamıştı.
[Subaru: Yeah, bir şeyler oldu ve erken dönmek zorunda kaldım. Yalnızca iki…… yo, üç gün oldu, değil mi? Daha erken haber veremediğim için üzgünüm ama içeri girebilir miyim?]
Patrasche’nin sırtında ağır ağır nefes alan Subaru, yarım günün verdiği yorgunlukla cevap vermişti. Subaru’nun bu darmadağın görünüşe rağmen canlı bir tavrı olduğunu gören hizmetçi ―― Frederica, elini dudaklarına götürerek gülümseyişiyle beliren dişlerini gizledi.
[Frederica: Tabii ki. Efendimin hizmetlisi olarak onun bir misafirine nezaket göstermezsem görevime ihanet etmiş olurum. İçeri gel Subaru, ben yer ejderini ahıra götürürüm. İhtiyaçlarınla Petra ilgilenir.]
[Subaru: Oh mecbur değilsin…… yo yani, teşekkürler.]
Dizginleri bırakarak Patrasche’nin üzerinden sıçrayan Subaru, düşündüğünden de yorgun olduğunun farkına vardı.
Bu çok doğaldı―― Tüm gece uykusuz kaldıktan sonra yola çıkmış ve hiç dinlenmeden Sığınaktan buraya kadar gelmişti.
Rüzgâr Kaçırma İlahi korumasına ve Patrasche’nin tüm dikkatine rağmen, bu altı saatlik yolculuk oldukça yorucu olmuştu.
Yorgunluğunu fark eden Subaru, Frederica’nın teklifini kabul etti ve dizginleri uzatırken endişeli Patrasche’nin sırtına hafifçe vurdu.
[Subaru: Sorun yok, iyi olacağım. Tüm o yolda beni taşıdığın için teşekkür ederim. Artık ahıra gidip güzelce fırçalanma vakti, tamam mı?]
Yer ejderlerinin bedenlerinde atlar gibi tüyler olmazdı. Ama onlar için de fırçalanmak keyif vericiydi. Patrasche de bunun bir istisnası değildi ve bu cümleyi işitince heyecanlı bir şekilde Subaru’yu dürtmüştü. Bir anda darbe yiyen Subaru’ysa bir [Uwa!] sesi eşliğinde sendeledi.
[Frederica: Aman aman, bayağı heyecanlanmışsın. Hadi gel Patrasche-chan. Sana yeni bir saman yatağı da yapayım.]
[Subaru: Onu sana bırakıyorum o zaman. ――Hey, Frederica!]
[Frederica: Evet?]
Patrasche’yi dizginlerinden tutarak ahır yollarına düşmüş olan Frederica, Subaru’nun çağrısıyla duraklayarak arkasına döndü.
Uzun, altın saçları savruluyor, vahşi görünümünün altında belirgin bir hassaslık yatıyordu. Subaru, boynundaki kemikleri çatırdatarak konuşmaya başladı.
[Subaru: ――Bugün dağlardaki kulübeye gitmeyi planlıyor musun?]
[Frederica: ……? Hayır planlamıyordum. Bir şey mi oldu ki?]
Frederica, Subaru’nun sessizce sorduğu soruyu kuşkulu bir şekilde cevaplamıştı. Kızın cevap veriş şeklini ve ifadesini aklının bir köşesine yazan Subaru, kafasını [Hayır] anlamında salladı.
[Subaru: Yo, boşver. Bu arada sorduğum için üzgünüm ama Patrasche’yle işin bitince mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yanıma dönebilir misin? Sığınak hakkında konuşmak istediğim pek çok şey var.]
[Frederica: Anlıyorum. Hemen döneceğim.]
Kusursuz bir eğilişle veda eden Frederica, Patrasche’yle birlikte yoluna devam etti.
Kızın uzaklaşışını izleyen Subaru ise bedenini biraz daha esnettikten sonra bakışlarını çevirdi ―― Köşkün görkemliliğini izliyordu. İlk defa bu kadar erken dönmüştü.
En geç dönüşü 6. Gece, en erkeni ise 4. Gün idi.
Öyle ya da böyle, ölümünü müjdeleyen bıçaklarla tanışmıştı.
Ama ondan önce――
[Subaru: O sona erişmeden önce bunu engellemenin bir yolunu bulmalıyım.]
Bu döngüde fazlasıyla fedakârlıkta bulunulmuştu.
Bu kederler dünyayla birlikte kaybolacak olabilirdi. Ama Subaru’nun onlara eşit değerde bir şeyler kazanması gerekiyordu.
Garfiel’in ağıtı ve Emilia’nın görülmemiş kederi için bunu yapmalıydı.
Natsuki Subaru, savaşmaya devam etme kararlılığıyla ödüllendirilmişti ve gözlerini acıdan uzaklaştıracaktı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
[Petra: Waa! Çok erken dönmüşsün!]
Köşke giren Subaru’yu karşılayan kelimeler, Petra’nın aşırı sevimli selamlayışı olmuştu.
Gerçi içeriği aşağı yukarı Frederica’nın sözleriyle aynıydı ama barındırdıkları hisler tamamen farklı bir seviyedeydi.
[Petra: Yorgun görünüyorsun, iyi misin? Yani kendinizi iyi hissediyor musunuz? Hemen banyoyu hazırlayabilirim….. ne oldu, sorun ne?]
[Subaru: Yo, yo, Petra’yı görünce tamamen iyileştim zaten. Düşündüm de, aklıma geleni hiç endişelenmeden dile getirebildiğim tek kişi sensin.]
Hem resmi hem de doğal selamlayışlarını gerçekleştiren Petra, heyecanlı bir şekilde Subaru’nun etrafında dolanıyordu.
Subaru, elini uzatarak kızın kestane rengi saçlarına hafifçe vurdu ve Petra da fazlasıyla tatlı bir cıyaklama çıkardı. Subaru gerçekten de kelimenin tam anlamıyla iyileşmişti.
Ama hemen hemen aynı anda Köşke son gelişindeki anılarını hatırladı, tabii buna Petra’nın içler acısı kaderi de dahildi.
[Subaru: Petra, biraz ani olacak ama…… bir talebimi dinleyebilir misin?]
[Petra: ……? Mn. Tamam. Subaru-sama ne isterse istesin yerine getiririm.]
[Subaru: T’haha, bu içimi rahatlattı. Peki. Önemli bir şeyler söyleyeceğim. Frederica da yakında gelir, o yüzden salona geçelim. Hazırda çayınız varsa getirebilir misin?]
[Petra: Frederica Abla da orada olacak mı?]
[Subaru: Yeah. Bu konuşma bundan sonra olacaklara dair karar vermemizi sağlayacak ve bu olaylar Petra’yla da alakalı. Yani senin de orda olmanı istiyorum.]
[Petra: Benimle alakalı mı……?]
Dudaklarını kapatan Petra, derin düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Ancak bir anda aklına gelen fikir yüzünü kızarttı.
[Petra: Acaba bu beni ve Subaru-sama’yı ilgilendiren süper önemli bir şey olabilir mi?]
[Subaru: Ummm, öyle diyebiliriz galiba? Kesinlikle Petra için de benim için de önemli. Her halükarda yalnızca ikimizin alabileceği bir karar değil.]
[Petra: Ama insanların hisleri çok önemlidir, değil mi?]
[Subaru: Hisler? Sahip olunan hisler? Hisler…… ehh onlar da önemlidir tabii. Eğer farklı frekanslarda olursak işe yaramayacağı kesin, yani…… yeah orası da öyle galiba?]
Subaru’nun sorusuna başını sallayarak onay verdiğini gören Petra, aydınlanan yüzüyle birlikte kendi etrafında bir tur döndü. Sonra da Köşkün içerisinde dans edercesine koşmaya başladı.
[Petra: Hemen! Hemen dönüyorum! Sakın kaybolma!]
[Subaru: Bir yere gittiğim yok… Petra, çok hızlı gidersen düşeceksin.]
Petra’nın hizmetçi odasını hedefleyerek merdivenlerden uçarcasına çıkışını izleyen Subaru, bir anda aklına gelen şeyle seslendi: [Petra!],
[Subaru: Petra, mendil için teşekkürler. Muhtemelen niyet ettiğin gibi olmadı ama gerçekten işe yaradı.]
[Petra: Gerçekten mi? Subaru’ya yardımım mı dokundu?]
[Subaru: Yeah, hayatımı kurtardın…… ehh, tam olarak öyle değildi ama öyle hissettirdi.]
Subaru, Petra’nın hediye olarak verdiği işlemeli beyaz mendili anımsamıştı.
Bir önceki döngüsünde onu bir silah olarak kullanıp kendisini öldürmüş ve Kıskançlık Cadısının gölgelerinde boğulmaktan kurtulmuştu. Bu işlerliği Echidna’nın sağladığı kesindi ama her şey Petra’nın hisleriyle başlamıştı.
Düşününce, Echidna’nın etkisi olmasa bile mendil işe yarayabilirdi. Belki aynı şartlarda, Subaru’nun hayatı tehlikedeyken aktive olurdu ya da içinde mana barındıran büyülü bir şeyler olabilirdi. Son ihtimal Subaru için oldukça zorlayıcı olurdu.
[Subaru: Yine de sana bir teşekkür borçluyum. Bu iyiliğini bir şekilde ödüllendirmek isterim.]
[Petra: O zaman randevu olsun! Bir randevu!] * ( Petra burada ‘dayt’ diyerek ‘date’ kelimesini yarım yamalak bir şekilde anlatmak istiyor. Uygun bir şey bulamadığım için not düşmeyi tercih ettim.)
[Subaru: Um, bunu Emilia’dan mı duydun?]
Subaru, ormandaki kurtlarla olan savaşından sonra ödül olarak Emilia’dan bir randevu kopartmıştı.
O zamanlar köylüler ve çocuklar Subaru ve Emilia’yı yalnız bırakmaya karar vermişti ve Petra bu olayı hala hatırlıyor gibi görünüyordu.
[Subaru: Anlaşıldı. O zaman size eşlik etmeme izin verin hanımefendi. Petra’nın ilk randevu partneri olmak benim için bir onur ve ayrıcalıktır.]
[Petra: Söz verdin!]
[Subaru: Yeah, söz verdim.]
Petra, çiçekler açan bir gülümsemeyle birlikte eğildi ve yeniden harekete geçti.
Kızın minik bedeninin ortadan kayboluşunu izleyen Subaru, onu nasıl bir geleceğin beklediğini düşünüyordu. Önünde parlak bir gelecek yatan sevimli bir kız. Beş, yo, üç yıl içerisinde güzel bir genç kıza dönüşecekti.
O zamana kadar Subaru’ya yönelik hislerini unutmuş olurdu. Ama böyle bir kızın ilk randevusu için Subaru’yu seçmesi de kötü bir tatmin sağlamıyor değildi.
[Subaru: Bu sözü tutmaya çalışacağım, Petra.]
Petra, yıkılan dünyanın ardından bu sözü hatırlamayacaktı. Ama Subaru bu sözü daima kalbinde taşıyacaktı.
Ve mükemmel geleceği seçtiğinde, aynı sözü tekrar verecekti. Petra’nın gülümseyişini aklına kazıyan Subaru, adımlarını salona yönlendirdi.
#Petra'nın şapşallığı çok tatlı ya. Subaru'yu Rem'den bile daha çok seviyor olabilir. Kıyamam bir de nasıl heyecanlandı ikimizi ilgilendiren bir konu, hisler falan diye.
Bu arada Subaru bu kez köşk halkını olaydan önce kaçırmayı falan mı deneyecek acaba? Ama bu döngüyü ciddiye almıyor, tek amacı bilgi toplamak. Yine de göz göre göre ölmelerine izin vermek istemeyebilir tabii.
Hiç bilemedim, en iyisi okumak Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..