Su Jian, An Yize'nin eve gelmesine sinir olmuştu. An Yize! Sen gerçekten benim lanet olası aşk rakibimsin!
An Yize şaşırarak, kaşlarını çatarak ona bakan Su Jian'a baktı. “Ne oldu?” Önceki günki olaylar aklına gelen An Yize nazik bir sesle, “Karnın hala ağrıyor mu?” diye sordu.
Su Jian acımasızca: Benim, babanın, akciğer ağrım var! [1] diye düşündü.
Yan Ziwei tam o anda banyodan çıkmıştı. An Yize kaşlarını çatmadan önce boş bir şekilde bakarak, “Misafirimiz mi var?” diye sordu.
Su Jian başını salladı ve isteksizce onları tanıştırdı, “Mm. Bu arkadaşım Yan Ziwei. Araba kazası geçirdiğimi duydu ve beni görmeye geldi.”
Yan Ziwei elini incelikle uzattı ve normal bir şekilde gülümseyerek, “Bay An, uzun zamandır sizinle tanışmak istiyordum. Ben Xiao Jian’in en yakın arkadaşıyım. Xiao Jian, ona gösterdiğiniz nazik ilginiz için size oldukça minnettar.”
An Yize, soğuk bir şekilde “Jian Jian benim karım, ona bakmak benim işim.” diye cevap verdi.
Su Jian, An Yize’nin elini hiçbir şey olmamış gibi tutup ayırmadan önce, öfkeyle el ele tutuşmalarını izliyordu. Su Jian, Yan Ziwei’ye gülümsedi ve “Ziwei. Hadi yemeğe!” dedi.
An Yize, Su Jian’ın elini tutmak için elini uzattı ve onu yemek masasına doğru itti.
Su Jian şaşırdı, “Ha? Henüz akşam yemeği yemedin mi?”
An Yize başını salladı. Su Jian’ı kucakladı ve sandalyeye taşıdı. Sonrasında An Yize onun yanına oturdu, masasını kurdu ve ona çorbasını servis etti. Son birkaç gündür sürekli pratik yaptığı için hareketleri kıvrak ve becerikliydi.
“Çok yemelisin. Evde yalnız olduğun zaman çok yemediğini biliyorum.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Çöpe attığın dondurulmuş Çin mantısı paketini gördüm.”
“Dondurulmuş mantının nesi var? Donmuş mantımı küçümseme!”
“Dış ve iç yaraların var. Bu şeyleri nasıl yiyebilirsin?”
“İç yaralar?”
“İç kanama.”
“……”
“Eğer kendin pişirmek istemiyorsan, yine senin için hazır yemek siparişi verebilirim.”
“Gerek yok. Hep dışarıdan yiyoruz! Bundan bıktım.”
“Tamam, ama artık dondurulmuş hazır yiyecekler yemek yok. Ayrıca, noodleda yok.”
“Neden her şeyi kontrol etmeye çalışıyorsun!”
“Çünkü sen benim karımsın.”
Bir taraftan onlar kavga ederken, diğer tarafta Yan Ziwei büyük bir ilgiyle onları izliyordu.
Su Jian, ancak konuşmalarının sonunda Yan Ziwei'nin mutlu bir şekilde onlara doğru gülümsediğini fark edebilmişti. Su Jian, An Yize yüzünden tanrıçanın gözlerindeki kendi imajının yok olduğunu düşünmüştü. Bu yüzden An Yize’ye çok kızgındı.
An Yize kasesine bir parça balık koyduğunda çubuklarını pirincine An Yize’ymiş gibi saplayarak öfkesini belli ediyordu.
An Yize, şaşkınlıkla bakarak “Balığın kılçıklarını ayırdım, bu yüzden yine boğazına takılır diye korkmana gerek yok.” dedi.
Ben, baban, balık kılçığının boğazıma takılmasından korkmuyorum! Sadece tanrıçamın önünde imajımı yok ettin! Bay An, üstüme gelme! Su Jian öfkeliydi ve bir parça balığı sanki An Yize’yi parçalıyormuş gibi ısırdı.
Ancak o zaman An Yize akşam yemeğini yemeye başlamıştı. Duraklamadan önce henüz iki ısırık bile almamıştı ki tereddütle “Yemeği sen yapmadın değil mi?” diye sordu.
Tabii ki ben yapmadım. Tanrıça yalnızca benim için yapmıştı! Açıkçası fazlalık olmak için eve gelmeseydin, tanrıçam ve ben baş başa vakit geçirebilirdik! Su Jian keder ve öfke ile doluydu.
Karşılarındaki Yan Ziwei’nin gözlerinde şaşkınlık belirmişti. Daha sonra anlamlı bir bakışla, “Bay An, ben yaptım.” dedi.
O andan itibaren AnYize bir şey söylemedi ve önceden yaptığı gibi zarif bir şekilde yemek yedi. Ancak Su Jian, An Yize'nin her zamanki üç kâse dolusu yemek yerine sadece bir kâse yediğini fark etmişti.
Su Jian, An Yize'ye dikkat edecek havada değildi ve karşısındaki tanrıçaya odaklanmıştı. Bu yüzden yemek çubuklarıyla Yan Ziwei'ye sürekli yemek koyuyordu.
“Ziwei! Daha çok ye!"
“Ziwei! Buyur! Bundan da ye!”
Ah! Ziwei çok güzel bir isim. İsmini söylediğinde aniden Erkang gibi hissetmişti. [2]
Yan Ziwei, çubuklarıyla tabağına konulan yiyecekleri alırken gülümsüyordu, ancak ifadesiz bir suratla An Yize'ye bakıp, “Xiao Jian, benim için endişelenmene gerek yok. Bay An'la ilgilenmelisin.” dedi.
Su Jian An Yize’ye bakmak için döndüğünde, gördüğü şey ifadesiz surat An Yize’nin delici bakışlarıydı. Birden şaşkına dönmüştü. Doğru ya! İkisi 'aşklarını' başkalarının önünde sergilemeyi kabul etmemişler miydi? Yan Ziwei anlaşmalı bir evlilikleri olduğunu bilse de bu anlaşmaya göre bu olayın kimseye ifşa edilmemesi gerekiyordu. Ama muhtemelen, eski Su Jian ona gizlice söylemişti. An Yize, gizlilik sözleşmesini ihlal ettiğini ve aniden düşmanca davrandığını bilseydi, işler daha kötü olabilirdi. Bu nedenle Yan Ziwei’nin evliliğin gerçeğini bildiğini fark ettirmemesi ve onun önünde bir 'aşk' sergilemesi gerekiyordu! Bu yüzden ifadesiz surat-An ona böyle bakmış olmalıydı!
Su Jian bunu anladıktan sonra, Çin soğanı ile dolu bir çubuk aldı ve An Yize’nin kasesine koydu. Ona gülümseyerek, “Hadi, biraz daha ye! Bu senin için iyi!” dedi.
Masanın karşısındaki Yan Ziwei mutlu bir şekilde, “Evet! Çin soğanının erkeğin cinsel isteğini artırmaya yardımcı olabileceğini duydum!” diye ekledi.
Su Jian: “……”
……………..
Yemekten sonra An Yize, her zamanki gibi Su Jian tarafından bulaşıkları yıkaması için mutfağa kovuldu. Bunun nedeni, bir misafir veya geçici olarak sakat bir kişinin bulaşıkları yıkamasının mantıklı hiçbir açıklamasının olmamasıydı.
Sonra özel sohbet için Yan Ziwei'yi odasına sürükledi.
Su Jian, tanrıçasının yatağında oturduğunu görünce kendinden geçmişti.
Yan Ziwei, Su Jian'a bakarken zıt bir sevinçle doluydu, “An Yize sana iyi davranıyor gibi görünüyor.” dedi.
“Çünkü sen varsın. 'Aşkımızı' herkesin önünde göstermek için bir anlaşmamız var. Anlaşmalı bir evliliğimizin olduğunu bildiğini kesinlikle bilmiyor.”
“Bu sırrı ondan saklayacağım.” Yan Ziwei, Su Jian’a bakarak masumca gözlerini kırpıştırdı, “Ancak bugün gerçekten ufkumu genişletti.”
“Mm?”
“Göründüğü gibi, Müdür An evde bulaşıkları yıkayabilir.”
“Şeker ve tuz arasındaki farkı bile söyleyemez! Başka ne yapabilir ki? Geriye sadece bulaşık yıkamak kalıyor.”
Yan Ziwei, “An Yize oldukça iyi gözüküyor” diye sırıttı.
Su Jian’ın kalbi kırılmıştı. Ah! Sikeyim! İyi bir ilişkim olan bir kızla ilerleme kaydetmem kolay değil! An Yize! Onu da benden kaçırıyorsun! Sen ve ben gerçekten aynı gökyüzünün altında yaşayamayız!
Su Jian aceleyle, “Aslında, insanları kandırmak için kullandığı yüzü dışında, bir şeyi yok. Ona âşık olmasan iyi olur!” diye cevapladı.
Yan Ziwei sersemlemişti, “Ona âşık olmam nasıl mümkün olabilir?”
Su Jian buna çok sevinmişti.
Sonra Yan Ziwei’nin “Düşündüm ki… Neden onu seninki yapmayı ve sahte evliliği onunla gerçeğe dönüştürmeyi düşünmüyorsun?” dediğini duydu.
Su Jian’ın tükürüğü boğazına kaçmıştı.
Yan Ziwei fark etmeden devam etti, “Bir düşün, An Yize’nin halkın gözünde iyi bir ünü var. Kadınlarla olay yaşadığını da hiç duymadım.”
Su Jian sessizce, “Kadınlarla olayı olmaması eşcinsel olduğu anlamına da gelebilir” dedi.
Yan Ziwei şaşırmıştı. Çenesini sıvazladı ve dedi ki, “Bu ihtimal dahilinde bile değil. An Yize’nin, çoğu insanın yüzü, fiziği, aile geçmişi ve hatta yeteneklerinden bile üstün olabilir. Bu birinci sınıf adamı diğer erkeklerin ortasına koysanız bile, birçoğuna çekici gelirdi. Ama eşcinsel olup olmadığı ...” Yan Ziwei gözlerini kısarak gülümsedi, “Xiao Jian, onunla bir aydan fazladır yaşıyorsun. Bunu soramaz mısın?”
Su Jian’ın gözleri büyümüştü, “Nasıl sorabilirim?”
Yan Ziwei kötü bir şekilde gülümseyerek, “Mesela… sana bir tepki veriyor mu?”
Su Jian bunu duyduğunda buz gibi hissetti. Aceleyle, “Hayır! Kesinlikle öyle değil!” dedi.
Yan Ziwei biraz hayal kırıklığına uğradı, ancak daha sonra, “Şuna ne dersin? Neden açık giysiler giyip onu baştan çıkarmaya çalışmıyorsun?”
Su Jian şaşkına dönmüştü, “Bunu hayal edemiyorum.” Lanetli aşk rakibini homoseksüel şeylerle uğraştırmayı baştan çıkarmayı düşünmek, Su Jian'ın hayata bakış açısının eğrilmeye başladığını hissetmesine neden olmuştu.
“Ne demek bunu hayal edemiyorum?” Yan Ziwei tatlı bir şekilde gülümsedi, Su Jian'ın göğüslerini okşamak için yaklaşmadan önce yavaşça baştan aşağı süzdü. “Sanırım An Yize senin gibi kızları seviyor.” [3]
Su tanrıçası tarafından cinsel tacize uğradığını hisseden Su Jian’ın yüzü kızarmıştı. “Ben… ben…” diye kekeledi.
Yan Ziwei onun utangaç olduğunu düşündü ve “Sen ne? O da senin tipin mi?” diye dalga geçti.
Hayır!" Daha çok sevdiğim tip sensin, tanrıça!
“Hayır?” Yan Ziwei, gülümsemesi yavaş yavaş kaybolduğunda yüz ifadesini inceledi. “Xiao Jian, hala Lu Chenghe'yi mi düşünüyorsun?”
“Lu Chenghe? O da kim?”
Yan Ziwei boş boş baktıktan sonra yüzünde yavaşça bir gülümseme belirdi, “Doğru! Unuttum! Hafızanı kaybetmiştin. Boşver! Önemi yok. Senin için en iyisi onu hatırlamamandır.”
Dipnotlar:
[1] Geleneksel Çin akciğerlerinde keder veya üzüntü vardır. Biri ciğerlerinin ağrıdığını söylediğinde, üzgün oldukları anlamına gelir.
[2] Erkang, ünlü bir Çin dizisi olan Prenses Dönen İnci'nin ikinci erkek başrol oyuncusu. Ziwei’nin kocasıdır ve çok sayıda hayranı olan çok yakışıklı, kahramanca ve nazik bir karakterdir.
[3] Not Yan Ziwei, Su Jian’ı kadın olarak görüyor, bu yüzden Su Jian’ı “onun” olarak adlandırıyor.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..