Birden, “Abi, kız arkadaşın için bir gül almak ister misin?” diye zinde ve sağlıklı bir ses duyulmuştu.
Su Jian dönüp baktığında, on bir ila on iki yaşlarında gül taşıyan kızı fark etti. Elinde bir gül tutuyordu, An Yize’ye ciddiyetle bakıp gülü ona doğru uzatmıştı.
Su Jian soğuk terler dökmeye başlamıştı. An Yize’ye bakmak için başını kaldırdığında An Yize’nin de ona bakmasını beklemiyordu. Gözleri kesiştiğinde, Su Jian bir an ona boş boş baktı. Daha sonra iletişim kurmak için gözlerini kullanmaya çalıştı: An Yize, sakın alma! Biz gerçek bir çift değiliz, ben, senin baban, güllerle ilgilenmiyorum!
An Yize, “Hayır.” demişti.
Su Jian rahat bir nefes aldı: Neyse ki, bu soyadı An olan söylemeye çalıştığımı anlıyor gibi görünüyor.
An Yize, “O benim kız arkadaşım değil, karım,” diye konuşmasına devam etmişti.
Su Jian, henüz ağzından çıkardığı rahat nefesi tam verememişti. İki kez öksürerek neredeyse boğuluyordu.
Kız akıllıca sözlerini değiştirdi, “Ah, abi o zaman karın için bir gül alabilirsin!”
An Yize gülü sakince alıp parasını ödemişti. Küçük kız tatlı bir şekilde, “Abi ve abla tam birbirinize göresiniz! Umarım aşkınız sonsuza kadar sürer ve yakında bir çocuğunuz olur!”
Zar zor kendine geldikten sonra, “yakında bir çocuğunuz olur” kelimelerini duymak Su Jian’ın tekrar öksürmesine sebep olmuştu.
An Yize hafifçe sırtına vurdu ve “Ne oldu? Kendini iyi hissetmiyor musun?” diye sordu.
Su Jian başını iki yana salladı. “Bir şey yok.” Gülleri başka bir çifte satan kıza bakarken, “Bu günlerde çocuklar oldukça etkileyici!” diye iç çekti.
An Yize gülü ona uzatırken, “Hım.” diye kısa bir cevap verdi.
Gülü fark eden Su Jian onu almak yerine “Neden gülü satın aldın?” diye söylendi.
Su Jian’ın elini tutan An Yize, gülü avucunun içine koydu. Daha sonra Su Jian’ın parmağını kaldırdı ve gülü tutmasını sağladı. Sakin bir şekilde, “Ben zenginim” dedi.
Su Jian: “……”
…………
Kısa süre sonra biletlerini gösterip sinema salonuna girmişlerdi. Girdikten sonra, Su Jian bütün salonun sevgili koltuklarıyla dolu olduğunu fark etmişti. Onların koltuğu son sıradaydı.
İlk başta Su Jian biraz şaşırmıştı. Ancak kısa süre sonra, bunun şirketin Qixi Festivali için sağladıklarından biri olduğunu hatırlamış ve rahatlamıştı. Yerlerine oturduktan sonra Su Jian kafasını kaldırıp aşağıya baktı ve iç çekerek, “Gün boyunca bu kadar kalabalık olmasını hiç beklemiyordum” dedi.
An Yize 3D gözlüklerini ona vermişti. Gözlükleri aldıktan sonra, Su Jian başını kaldırıp An Yize’nin de denediğini gördü. İster istemez şaşırmıştı. An Yize'nin gözleri iyi görüyordu, bu yüzden daha önce gözlük taktığını hiç görmemişti. Kabul etmek istememesine rağmen, An Yize o koyu gözlükleri takınca oldukça hoş görünüyordu.
Mafyadan biriymiş gibi görünüyor! Su Jian bozulmuş bir şekilde düşünmüştü. Gözlüklerini sabırsızlıkla taktı ve An Yize’ye, “Nasıl olmuş? Patrona benziyor muyum?” diye sordu.
An Yize: “Kör bir adama benziyorsun.”
Su Jian: “……”
Film başlamadan önce reklamlar vardı. Su Jian’ın surat ifadesi oldukça donuktu ve ilgisizdi. Gözleri tamamen açık olan Su Jian, An Yize’yi dürttü, “İkinci abin!”
Gerçekten de Ye Lang ekrandaydı. Yüzündeki muhteşem gülümsemeyle oldukça yakışıklı ve hoş görünüyordu. Yarım dakikadan kısa bir süre içinde, erkeksi hormonları tüm odayı doldurmuştu. Su Jian önündeki birçok kadının Ye Lang’ın muhteşem olduğu hakkında konuştuklarını duyabiliyordu.
Su Jian, Ye Lang’ın yakışıklı yüzüne yakınlaşan ekrana dikkatle baktı. Ancak reklam bittikten sonra bakışlarını ekrandan çevirmişti ve o an An Yize’nin ona eskisinden daha sert bir mafya bakışı attığını fark etti.
An Yize daha önce Ye Lang’a benzediğini söylemişti. Ye Lang’a dikkatli baktığında ikisi arasındaki benzerlikleri fark edebilmişti ancak yanına döndüğünde yeni bir karara varmıştı: Hiç benzemiyorlardı! Reklamdaki ikinci abi An, oldukça şık, hoş ve baya baya yakışıklıydı. Ancak yanındaki kişiye baktığımızda soğuk bir surat ifadesi vardı. Sanki birisi ona sekiz milyon borçluydu!
Film başladıktan sonra Su Jian büyük bir konsantrasyonla filmi izledi. Film Amerikan tarzı harika sahneler ve göz kamaştırıcı CG efektleriyle öne çıkıyordu. Filmin sahneleri 3D efektlerde oldukça etkileyiciydi. Su Jian tüm dikkatini filme vermişti. Yalnızca büyük sahne bittikten sonra içmek için gözlerini ayırmıştı.
An Yize dönüp sessizce, “Susadın mı?” diye sordu.
Su Jian başını salladı. An Yize şişenin kapağını açtı ve su şişesini Su Jian’a uzattı. Bir yudum aldıktan sonra yan taraftan gelen garip bir ses duymuştu.
Su Jian bir an duraksadıktan sonra ağzındaki suyu yuttu. Yalnızca koltuk gıcırdama sesini ve ara sırada birinin nefes nefese kalmış soluma sesini duyuyordu.
Su Jian gerilmişti: Bana düşündüğüm şey olduğunu söyleme…
Az sonra sanki varsayımlarını kanıtlamak için bastırılamamış bir inilti duydu. Kısa bir inleme olmasına rağmen hala şehvet doluydu. Bu yan koltukta neler olup bittiğini anlamasını daha da kolaylaştırmıştı.
Su Jian afallamıştı ancak kısa bir süre sonra heyecanlanmıştı. Pek çok farklı Avrupai, Amerikan, Kore ve Japan aksiyon filmi izlemişti ancak gerçekte hiç yaşamamıştı. Bugün böyle bir tesadüf olacağını kim düşünürdü ki…
Su Jian nefesini tutarak gizlice yan koltuğa bakarak bekledi ve yönünü değiştirip aynı anda başını çaktırmadan koltuklarına doğru uzatmıştı.
Tam hedefine ulaşmıştı ki bir çift el birden ona doğru uzanmıştı. Ellerden biri gözlerini kapatırken diğeri de belini sıkıştırmıştı.
An Yize Su Jian’ı geri çekmiş ve kolları arasına almıştı. Sonra kulağına “Uysalca filmi izle!” diye fısıldamıştı.
Su Jian gözlerini kapatan eli itti ve An Yize’nin kolları arasındaki duruşunu fark etmeden haklı bir şekilde: “Sadece yan koltuktaki insanlara diğer insanları rahatsız etmemeleri için biraz daha sessiz olmalarını söyleyecektim!” dedi.
An Yize Su Jian’a baktı. Sonra onu saran eli Su Jian’ı sıktıktan hemen sonra gevşemişti. Su Jian An Yize’nin bedeninin ona yaklaştığını görmüştü. Kolunu uzatarak yan koltuğa vurmuştu.
Su Jian: “……”
Yandaki “ateşli” olaylar hemen durmuştu.
Su Jian’ın morali baya bozulmuştu ancak An Yize’ye bir şey diyememişti. Bu yüzden sadece ona sabır göstermek zorundaydı. An Yize başını eğdi ve sessizce, “Bir şey mi oldu?” diye sordu.
Su Jian hava kulaklarının yanından geçerken gıdıklanıyormuş gibi hissetmişti. Bu yüzden başını kaldırdı. Başını kaldırırken yüzünün yarısı An Yize’nin göğsüne düşmüştü ve kulağı doğrudan kalbinin üstündeydi. Bu yüzden Su Jian ritmik bir “Güm-güm-güm” sesi duyabiliyordu.
Göğsünde uysalca yatan küçük kıza bakarken, An Yize’nin yumruğu bilinçsizce sıkılmıştı.
Bir süre sonra, kollarındaki kişi birden ona bakmıştı. Beyaz perdenin yanıp sönen ışığının eşliğinde güzel yüzü sanki bu dünyadan değilmiş gibi gözüküyordu. Bunun yanında belirgin bir çift göz yıldızlar kadar parlaktı.
An Yize boğazı sıkılmış gibi hissetmişti.
“Jian Jian?” sesi alçaktı. Filmin sesiyle örtülen sesi daha önce hiç olmadığı kadar yumuşaktı.
Su Jian bile “Jian Jian” kelimelerinin arkasındaki yumuşaklığı hissedebiliyordu. Bilinçsiz olarak, onun ses tonu da samimi olmuştu. “Yize.”
An Yize başını eğdi ve yüzü Su Jian’ın yumuşak saçlarına dokundu. Hafifçe sürterek kulağına sessizce “Evet?” diye fısıldadı.
Su Jian samimi bir şekilde, “Kalp atışların çok hızlı! Sanırım dakikada 200’den fazla atıyor. Sakın bana kalp rahatsızlığın olduğunu söyleme!” Hareketsiz bir şekilde oturuyordu ve filmin bu sahnesi hiç ilgi çekici değil aksine sakinleştiriciydi.
An Yize karanlıkta yüzüne yapışan nadir görülen nazik bir surat ifadesiyle sessizleşmişti: “……”
Su Jian samimi bir şekilde, “Neden doktora gitmek için zaman ayırmıyorsun?” diye sormuştu. Eski şirketinde fizik muayenesindeyken iş arkadaşlarından birinde kalp çarpıntısı çıktığını hatırlamıştı. Doktorun sözleri aklına gelmişti ve endişelenmişti. Çok şiddetli olursa, ani bir ölümle sonuçlanabilir.
An Yize’nin sesindeki yumuşaklık yavaşça ortadan kaybolmuştu. Hayal kırıklığı içinde, “Hasta değilim!” dedi.
“Ah!” Su Jian kaprisli biri olduğunu söyleyebilirdi ve hemen çenesini kapatmıştı. İçinden lanet okuyarak: Hasta değilsen sorun yok! Sadece endişemi gösteriyordum. Neden bu kadar huzursuzsun? Aşırı kalp atışı ile ilgili problemler olmasaydı, sana hatırlatmazdım!
İçinden sessizce düşünen Su Jian, tekrar ekrana baktı. Kendini rahat hissettiği için hala An Yize ile sarılma pozisyonunda olduğunun farkında değildi. Öte yandan da kendini daha rahat bir konuma ayarladı ve filmi izlemeye devam etti.
Filme yetişemediği için bir süre bir şey anlayamamıştı. Bakışları önündeki koltuklara kaymıştı. Aniden bir şeyin farkına varmıştı.
An Yize'nin az önce neden mutsuz olduğunu anlamıştı!
Su Jian sessizce kendi aptallığına küfrediyordu. An Yize’nin şiddetli kalp atışı, neden sadece sağlık açısından düşünmüştü ki? Açıkçası, daha basit bir sebep vardı!
Su Jian gizlice An Yize’ye baktı. Sadece sert çenesini, sıkıca kapalı dudaklarını ve sakin surat ifadesini görmüştü. Ancak… Su Jian sessizce tekrar An Yize’ye yaslandı.
An Yize ona bakmak için başını eğmişti.
Su Jian: Önceki şiddetli kalp atışı ve kaynar derecede sıcak vücuduyla başka ne olabilirdi ki? Şimdi hepsi kanıtlandı! An Yize yandakilerin hareketlerini sadece duymakla kalmamış aynı zamanda heyecanlanmıştı! Bu onları neden böldüğünü açıklıyor. Doğrucu bir tavır takınsa bile tepki vermişti! diye düşündü.
An Yize’nin gündelik hayatında bıraktığı cinsellikten uzak imajına karşın başkalarının “ateşli” hareketlerini dinlediği için heyecanlandığı gerçeğini hatırlayan Su Jian istemsiz olarak kendisini An Yize’ye daha yakın hissetmişti. Bu nedenle An Yize'ye baktı ve ondan özür diledi. “Özür dilerim. Hasta olduğunu söylememeliydim. Aslında, hasta değilsin. Oldukça normalsin.”
An Yize: “……”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..