Bölüm 58: Aslında Ben Bir Erkeğim

avatar
1154 0

Reborn as My Love Rival’s Wife - Bölüm 58: Aslında Ben Bir Erkeğim


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

Doğal olarak Su Jian Lu Chenghe diye birini hatırlamıyordu. Ancak hafızasını kaybetmiş gibi davranmak zorunda kalmıştı. Ne diyeceğini bilemeyerek, “Üzgünüm, gerçekten hatırlamıyorum. Arkadaşım mısınız?” diye sordu.

 

“Arkadaş mı?” Adam o kelimeyi ağzında geveledi ve alaycı bir şekilde gülümsedi, “Biz sadece…”

 

Su Jian aniden bağırdığında adam henüz cümlesini bitirememişti, “İzninizle, eve gitmem gerek! Tekrar görüşelim!” Taksi geçiyordu. Şimdi iş çıkış zamanıydı ve aynı zamanda yağmur da yağıyordu. Bu yüzden Su Jian’ın otobüse binmesi zor olacaktı. Sonunda boş bir taksi görmüştü. Doğal olarak onu kaçıramazdı. Bu yüzden aceleyle veda etti.

 

Adam şemsiyeyi tutup yağmurun altında duruyordu. Su Jian’ın arabaya binişini ve yağmurda kayboluşunu izlerken soluk bir ışık sessizce gözlerinin önünden geçmişti.

 

   ……

 

Su Jian eve dönmüştü. Adamı ne kadar düşünürse o kadar tanıdık geldiğini hissediyordu. Ancak, onu daha önce nerede gördüğünü hatırlayamamıştı.

 

Su Jian bilgisayarını açıp tesadüfen bir dosyayı gördüğünde gözleri aniden parladı. Doğru ya, o adamı daha önce nereden gördüğünü hatırlamıştı. Su kardeşin sabit diskinde görmüştü! Su Jian’ın kalbi yerinden çıktı. Bilgisayarda “fotoğraf” adlı dosyayı açıp “O” adlı dosyaya tıkladı.

 

Beklendiği gibi adamın suratı dosyanın içindeki her fotoğrafta vardı. Fotoğrafların çoğunda Su Jian ya nazikti, ya utangaç, ya da onun yanında gülümsüyordu.

 

Siktir! Erkek arkadaşıymış! Su Jian şok olmuştu.

 

Fotoğrafları ilk gördüğünde Su kardeşin sevgilisi onu görmeye gelirse ne yapacağından endişeleniyordu. Ancak bunu düşündükten sonra Su kardeş zaten An Yize ile evliydi. İkisinin artık birlikte olamayacağından korkuyordu. Ayrıca bu kişi daha sonra hiç ortaya çıkmamıştı. Böylece Su Jian onu beyninin derinliklerine gömmüştü. Bugün eski erkek arkadaşıyla karşılaşacağı kimin aklına gelirdi ki?

 

Su Jian, Su kardeşin Lu Chenghe adlı adamla çekilmiş fotoğraflarına üzgün bir şekilde baktı ve burnunu çekti. Son iki gün soğuktu. Kalın giyinmemişti ve hafif soğuk algınlığı belirtileri vardı. Bugün yağmurdan sırılsıklam olmuştu. Bu yüzden soğuk algınlığı daha da kötüleşmişti. Su Jian sümüğü dışarı akıyormuş gibi hissedip duruyordu.

 

Mendil çıkaran Su Jian aniden bir ses duyduğunda burnunu siliyordu. “O kim?”

 

Su Jian ürkmüştü. Aceleyle arkasını dönerek arkasında olduğunu fark etmediği An Yize’yi gördü.

 

Su Jian dayanamadı ve burnunu tekrar çekti, sesi soğuk yüzünden biraz kısıktı. “Ne zaman döndün?”

 

An Yize ona baktı. Sonra tekrar ekrandaki fotoğraflara baktı. Yavaş yavaş kaşlarını çatmıştı.

 

Su Jian neye baktığına baktı. “Ben bu kişiyi ben de tanımıyorum. Hiç hatırlamıyorum.” Bir an için tereddüt ederek, “Ancak, bugün eve gelirken yolda onu gördüm.” diye ekledi.

 

An Yize’nin keyfi kaçmıştı. “Ne dedi?”

 

Su Jian başını salladı. “Pek bir şey söylemedi. Sadece hafızamı kaybettiğimi ve onu hatırlamadığımı söylediğimde şok olmuştu.”

 

An Yize’nin keyfi daha da kaçmıştı.

 

Su Jian hiç fark etmemişti. Fotoğrafları kapatarak forumda gezinmeye başladı.

 

Ancak, soğuk algınlığı kötüleşiyor gibiydi. Solunum yolları kötüleşmeye başlamıştı. Yeniden doğduğundan beri hiç bu kadar üşümemişti. Böylece, Su Jian vücudu üşüdüğünde yalnızca burnunun aktığını değil aynı zamanda istemsiz olarak göz yaşlarının akacağını da fark etmişti!

 

Kendini kötü hisseden Su Jian forumda gezinme havasını kaybetmişti. Yalnızca kulaklığını takıp üzgün bir şekilde kanepeye uzanabilmişti.

 

An Yize duştan çıktıktan sonra kanepeye doğru bakınca baya şaşırmıştı. Kanepedeki kişi yastığın üzerine sırtüstü uzanmıştı ve gözleri kapalıydı. Şeffaf gözyaşlarının kapalı gözlerden sessizce aktığını izlerken ciddi bir endişe ve halsizlik hissetmişti.

 

Su Jian’ın ekrandaki adama doğru eğilip boş boş bakarken burnunu silmek için peçete kullanışını ve kısık sesini hatırlayan An Yize biraz rahatsız olmuştu.

 

Su Jian’ın yanına oturan An Yize kaşlarını çatmıştı. Kalın bir sesle, “Neden ağlıyorsun?” diye sordu.

 

Ağlamak mı? Su Jian gözlerini açar açmaz üzerinde gelen An Yize’nin elleriyle karşılaşmıştı. An Yize yavaş ve dikkatli bir şekilde gözlerinin kenarındaki gözyaşlarını sildi.

 

Su Jian gözyaşlarının yine aktığını fark etti. An Yize’nin gözlerinin kısıldığını görünce utanmıştı. Kulaklıklarını çıkarıp, “Ben ağlamadım!” diye kendini savundu.

 

An Yize hiçbir şey söylemedi.

 

Su Jian An Yize’nin ona inanmadığını fark etti. İçinden aniden An Yize’ye eşek şakası yapmayı geçirdi. Bu yüzden daha fazla açıklama yapmadan sessizce An Yize’ye baktı. Sonra gözlerini indirdi. Üzgün davranarak burnunu çekti.

 

An Yize daha da rahatsız olmuştu. Ancak dışından hala sakin görünüyordu. Daha sert bir bakışla, “Neler oluyor?” diye sordu.

 

Su Jian’ın gözlerinin etrafı kızarmıştı. Sakince, “Yize. Aslında her şeyi hatırlıyorum.” dedi.

 

An Yize şaşırmıştı, gözlerinde gizlenemeyen bir şaşkınlık fark edilebiliyordu.

 

Su Jian yemi yuttuğunu gördü ve içinden baya mutlu olmuştu. Ancak yüzünde hiçbir şey belli etmemişti ve hala üzgün üzgün bakıyordu. “Aslında ilk karşılaşmamız barda değildi. Seninle ondan önce de karşılaşmıştım.”

 

An Yize derin derin ona baktı. “Ne zamandı?”

 

Su Jian gizlice kendini çimdikledi, kahkaha atmamak için elinden geleni yaptı. Gizlemek ve gözyaşlarını silmek için ellerini bile kaldırdı. “Çok çok uzun zaman önceydi. O zamanlar hala bir erkektim.”

 

An Yize: “……”

 

Su Jian role kendini iyice kaptırmıştı. “Seninle karşılaştıktan sonra seni bir daha asla unutmamıştım. Ama beni asla kabul etmeyeceğini biliyordum. Çünkü sen kesinlikle heteroseksüel bir adamsın, beni nasıl  sevebilirdin ki? Bu yüzden senin iyiliğin için cinsiyetimi değiştirmeye gittim.”

 

An Yize: “Sonra?”

 

Hmm? Su Jian burnunu çekti, “Sonra, evlendik. Şimdi her şeyi hatırladım, sen... hala beni kabul edebilir misin?”

 

An Yize sakince, “Sen erkek misin?” diye sordu.

 

Su Jian başını salladı. “Evet! Üstü düz ve senin gibi altta çıkıntısı olan bir erkek!”

 

An Yize’nin ağzı hafifçe seğirmişti. “Benden hoşlanıyorsun ve benim için cinsiyetini mi değiştirdin?”

 

Su Jian hızlıca başını salladı. “Doğru! Yize, artık her şeyi biliyorsun, hala… beni kabul ediyor musun?” Konuşmasını bitirdikten sonra bilerek dudağını ısırdı ve öpmek için An Yize’ye doğru uzandı.

 

İlk başta, An Yize’nin ondan iğrenerek kaçacağını düşünmüştü. Ancak An Yize’nin sessizce gözlerine bakmasını ve hatta sakince bir şey söylemesini de beklemiyordu. “Ediyorum. Neden etmeyeyim ki?” Bunu söyledikten sonra onu rahatça öpmüştü.

 

Su Jian hemen onu itmişti. Ancak An Yize’nin başını tutup onu kanepeye itmesini beklemiyordu.

 

Su Jian bastırılmıştı ve uzun bir süre öpüştüler. Sonunda bir fırsat bulduğunda bağırdı, “Dur! Söyleyecek bir şeyim var!”

 

An Yize hafifçe kalktı ve Su Jian’a baktı.

 

Su Jian nefes almaya çalışırken, “Tamam. Az önce söylediklerim aslında yalandı!”

 

An Yize sakince, “Sıkıntı yok. Erkek olsan bile, artık bir kadın olduğun sürece umurumda değil.” dedi.

 

Su Jian: “……” Anan! Eşcinsel olmadığını söylemiştin!

 

An Yize Su Jian’ın gözlerinin kenarlarını nazikçe sildi, gözleri kısıldı. “Bu yüzden mi ağladın?”

 

Su Jian, “Elbette hayır. Sana bunun yalan olduğunu söylemiştim.” Gözlerinin ısındığını ve başka bir gözyaşı yığınının akacağını hissetti, gözyaşlarını ayarladı ve üzgün gibi davrandı. “Aslında, başka bir konu yüzünden.”

 

An Yize, “Ne oldu?” diye sordu.

 

“İki gün önce piyango bileti almıştım.”

 

An Yize sessizce devam etmesini bekledi.

 

Su Jian: “Sonuçlar bugün açıklandı, kazanmışım! Beş milyon!”

 

An Yize: “Ee?”

 

Su Jian’ın gözleri kızarmıştı ve üzgün bir şekilde göz yaşlarının akmasına izin vermişti. “Ancak piyango biletini bulamıyorum…”

 

An Yize: “……”

 

Su Jian An Yize’nin ifadesiz yüzünü ve alay ettiğini gördü, “En azından biraz beni teselli edersin diye düşünmüştüm!”

 

“Nasıl teselli edebilirim?”

 

Su Jian biraz düşündü, “Mesela, elini sallayarak bir çeke beş milyon yazıp kenara atarak, ‘Onu bulmana gerek yok’ falan diyebilirsin.”

 

An Yize: “Annem sana yine dizi mi izletti?”

 

Su Jian yenilgiyi kabul etti ve iç çekti, “Hiç oltaya takılmıyorsun. Seninle şakalaşmak çok sıkıcı!”

 

An Yize dikkatle Su Jian’ı inceledi ve kaşlarını çattı. “Soğuk mu?”

 

“Evet! [1]” Su Jian tembel bir şekilde kanepeye uzandı. “Burnum akıyor ve gözlerim yaşarıyor. Benden uzak dursan iyi olur yoksa üşütebilirsin!”

 

An Yize bir şey söylemedi ve çekmeceye bakmaya gitti. Sonra ilaç getirdi. “Sana bir bardak su getireceğim.”

 

Su Jian sol eliyle suyu, sağ eliyle de ilacı tutuyordu. Yorgun bir şekilde, “Ah, ilaç içmek istemiyorum!” dedi.

 

An Yize sakince, “Hayır, baya üşütmüşsün. İlacı günde üç kez almalısın, atlamak yok.” dedi.

 

Su Jian: “……”

 

   ……

 

Gerçekten de iki gün boyunca ilacı içtikten sonra Su Jian’ın soğuk algınlığı yavaş yavaş kaybolmuştu.

 

Bugün, Su Jian banyodan çıktığında telefonunu aldı ve kaldığı yerden oynamaya devam etmeye hazırdı. Ancak, aniden telefonundaki çok aşina olduğu duvar kağıdının değiştiğini fark etmişti.

Siktir! Naruto’mu kim değiştirdi lan?

 

Su Jian An Yize’yle çekilmiş bir fotoğrafının olduğu ekrana baktı. Arkasını döndü, suçlunun terasta telefonla konuşan An Yize olduğundan baya emindi.

 

An Yize telefonu kapattı ve Su Jian’ın telefon ekranını gözlerinin içine sokuşunu izledi. “Bunu sen mi değiştirdin?”

 

An Yize sakince itiraf etti. “Evet. Artık bir çift olduğumuz için doğal olarak diğer çiftler gibi bu tarz detaylara dikkat etmeliyiz.”

 

Su Jian içinde baya öfkelenmişti ancak An Yize’nin nedenleri oldukça mantıklıydı. Bu yüzden şu anda bunu yok etmek için bir sebep bulamamıştı. Böylece, “O zaman, en azından fotoğrafı değiştirmelisin. Bunu beğenmedim!” dedi.

 

An Yize telefonun ekranına baktı. Sakince, “Neden?” diye sordu.

 

Su Jian içinden şöyle düşündü: Çünkü telefonumu kullanırken yüzünü görmek istemiyorum! Ayrıca yüzün çok büyük!  Ancak dışından, “Çünkü… senin yandan çekilmiş fotoğrafların daha iyi görünüyor!” dedi. Daha gerçekçi görünmesi için başka bir kelime daha ekledi: “Gerçekten!”

 

An Yize sessizce bir fotoğraf bulmak için telefonuna baktı.

 

Su Jian An Yize’nin duvar kağıdına bir göz attı ve sürpriz bir şekilde, “Bu fotoğrafı ne zaman çektin?” An Yize’nin duvar kağıdı ikisinin fotoğrafı değildi, yalnızca onun fotoğrafıydı. Ayrıca, uyurken çekilmiş bir fotoğrafıydı!

 

“Dün uyurken salyaların akıyordu. Ben de kanıt olarak bir fotoğraf çektim.”

 

Su Jian’ın yüzü yanıyordu. Sonra öfkeyle, “Salya neredeydi?” diye sordu.

 

An Yize ona baktı. “Bütün salya üzerimdeydi.”

 

Su Jian: “……”

 

Sonunda duvar kağıdını değiştirmiş olsalar da Su kardeşin yan profiline bakmak için gözlerini kısan An Yize’nin fotoğrafına bakmak Su Jian’ın garip hissetmesine neden olmuştu.

 

Bu poz çok cilveli görünüyor… Su Jian’ın ağzı seğirmişti. Hissettiği hafif kıskançlığı kabul etmek istemedi.

 

Su Jian gözleri bayram etsin diye sevimli kızların fotoğraflarına bakmak üzereyken aniden An Yize’nin yanlışlıkla, “Jian Jian genelde ne yapmayı seversin?” diye sorduğunu duydu.

 

Su Jian arkasını döndü ve şaşırmış bir şekilde, “Neden birden bunu sordun?”

 

“Hiç. Birdenbire aklıma geldi. Artık bir çiftiz Doğal olarak beklenmedik durumlara hazırlıklı olmak için birbirimiz hakkında daha fazla şey bilmeliyiz.”

 

“Daha önce kendin keşfetmelisin dememiş miydin?”

 

An Yize ona baktı, “Manga, plastik modeller, ‘Üç Küçük Ayı’ gibi şeyleri sevdiğini biliyorum,” bir an durakladı ve “Ayrıca ikinci abimi de.” diye ekledi.

 

Su Jian gülümseyerek, “Yanılıyorsun, bunlardan daha çok sevdiğim şeyler var.”

 

“Ha?”

 

Su Jian gururla, “Ben de okumayı seviyorum.” dedi. Mesela, gönderileri okumak, mikrobloglara göz atmak ve forumlarda gezinmek.

 

“Ayrıca teknolojiyi de çok seviyorum.” Teknoloji oyunları etkiledi. Oyunlar teknolojinin kanıtıydı.

 

An Yize, “Başka bir şey var mı?” diye sordu.

 

“Ah,” Su Jian biraz düşündü ve “Seyahat etmeyi de seviyorum.” Dedi. Sadece kişisel olarak eğlenmek zorunda değilim.

 

“Seyahat mi?” An Yize’nin kalbi kıpırdamıştı. “Yakında birkaç gün izinli olacağını söylediğini hatırladım.”

 

“Evet. Okul bir spor turnuvası yapıyor ve ben gidip gitmeyeceğimi seçebilirim. Sonra hafta sonu geliyor zaten. Tüm günleri eklersek, dört ya da beş gün tatilim var.” Su Jian An Yize’ye baktı ve birden bir şeyi anladı. “Seyahate çıkabileceğimizi mi söylüyorsun?”

 

“Gitmek ister misin?”

 

“Kesinlikle harika fikirlerin var!” Su Jian daha önce forumda uçurum yollarına bir tanıtımını gördüğünü hatırladı ve keyifle “Hua Dağı’na gitmek istiyorum!”[2] dedi.

 

Ji Mingfei’nin “istediğini yap ve zamanında itiraf et” taktiğine göre hareket edebileceğini ve Ege sahilinde itiraf edebileceğini sessizce düşünen An Yize: “.....”

 

Yazarın notları: Aşk rakibi tarafından kışkırtılan An amca sonunda itiraf edecek. Bu sefer gerçek bir itiraf!

 

 

Dipnotlar:

 

[1]Evet! – Su Jian mutlu bir şekilde söylüyormuş gibi görünüyor ancak bunu rahatsız hissederken söyledi.


[2]Dağdaki uçurum yolları Hua: Link

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr