İlk başta Su Jian halüsinasyon gördüğünü düşünüyordu. Gülümsedi ve “Rüzgâr çok güçlüydü. Az önce söylediklerini anlayamadım…” dedi. Ancak An Yize’nin suratında şakaya dair bir iz olmadığını görünce çok şaşırmıştı.
Siktir! An Yize, ciddi misin?
Su Jian istemsiz olarak geri çekilmişti. Uçurumun kenarında duruyordu ve yüzeyi düz değildi bu yüzden geriye doğru yalpalamıştı.
Su Jian’ın elini tutup onu hızlıca çekerken An Yize’nin gözbebekleri kocaman olmuştu. “Dikkat et!”
Arkasında sarp bir uçurum vardı. Uçurumun kenarı metal korkuluklarla çevriliydi ancak yalnızca bacaklarına geliyorlardı ve tehlikeyi önleyemezlerdi. Su Jian bir adım daha geriye gitse düşeceğini düşününce acayip derecede korkmuştu. Az önce durduğu yere baktı ve derin derin nefes aldı.
Su Jian kendine geldiğinde An Yize’nin koynuna gömüldüğünü fark etti. Yize’nin az önceki itirafını hatırlayan Su Jian hemen An Yize’nin kollarından sıyrıldı. Biraz uzaklaştıktan sonra şaşkın bir şekilde, “Az önce dediklerin...hepsi doğru mu?” diye sordu.
An Yize ona derin derin baktı ve başını salladı.
Su Jian çok sinirlenmişti. Gerçekten, “Millet, ben normalde erkeğim!” diye bağırmak istemişti ancak bunu asla yüksek sesle söyleyemeyeceğini biliyordu. Bir an durakladı sonra bağırarak, “Daha önce birbirimize aşık olmayacağız diye anlaşma yapmamış mıydık?” diye sordu.
An Yize, “O zamanlar olacağımı bilmiyordum.”
Eski aşk rakibinin ona içtenlikle bakıp aşkını itiraf etmesi Su Jian’ın şimşek gibi onu yakıp canlı canlı pişiriyormuş gibi hissetmesine neden olmuştu. “Ama Ji Yan’dan hoşlandığını düşünüyordum.” diye kaçış yolu bulmaya çalışmıştı.
An Yize, “Bu geçmişte kaldı. Artık bitti.” dedi.
Su Jian neredeyse ağlayacaktı, “Kraliçe Ji güzel ve fiziği de çok iyi. O senin için en iyisi. Onu sevmeye devam etmelisin!”
An Yize bir adım attı ve kararlılıkla ona baktı, “Jian Jian daha önce de söyledim. Şu an senden hoşlanıyorum.”
Su Jian An Yize’nin kararlı bakışlarının ne kadar baskılı olduğunu hiç fark etmemişti. İstemsiz olarak uzaklara baktı ve sessizce özür diledi, “Ben üzg…”
Henüz cümlesini bitirmemişti ki An Yize onu susturmak için dudaklarını kullandı.
An Yize’yi ilk kez öpmüyordu. Önceden buna şaşırmış ve önemsemişti sonrasında ise An Yize’nin şakaları diye düşünüyordu. Ancak An Yize’nin hislerini öğrendikten sonra An Yize’nin ne isterse yapmasına izin veremezdi.
Karşı koymaya başladığında Su Jian’ın gözleri büyümüştü. Ancak An Yize ondan daha güçlüydü ve her tarafı toprak ve kayalıklarla çevrili birkaç santimetre kare olan bir dağ zirvesindeydiler. Bu yüzden karşı koymayı başaramadı ve An Yize onu defalarca öptü.
Su Jian öpüşmeye alışıp alışmadığından emin değildi. Her ne kadar An Yize’nin itirafı onu şok etse de, öpücük onu iğrendirmemişti. Sadece An Yize’nin duygularıyla dolu olduğunu hissetmişti, bu da garip hissetmesine neden olmuştu. Yize onu tuzağına düşürürken ona karşı önlem aldı. Ne olursa olsun An Yize’yi vazgeçirmesi gerekiyordu. Bedeni artık kadın olmasına rağmen An Yize gibi bir adamı kabullenmenin çok fazla olduğunu düşünüyordu!
Su Jian yumruğunu sıktı. An Yize onu biraz bırakınca onu itme fırsatı yakalamıştı ve nefes nefese, “Erkeklerden hoşlanmıyorum!” dedi.
An Yize şaşırmıştı. Yavaşça, “Ne demek istiyorsun?” diye sordu.
Su Jian kekeleyerek, “Aslında, kadınlardan hoşlanıyorum…”
An Yize’nin suratında anlaşılmaz bir ifade vardı. “O zaman bilgisayarındaki adam kim? Sakın sadece arkadaş olduğunuzu söyleme.”
“O…” Su Jian çabucak bir yalan uydurmuştu, “Eski erkek arkadaşımdı! Ancak kadınlardan hoşlandığımı fark edince ondan ayrıldım!”
An Yize, “Hiçbir şey hatırlamadığını söylememiş miydin?” diye sordu.
Su Jian: “……”
An Yize’nin dikkatli bakışları altında Su Jian yalnızca çok zor bir karar alabilmişti. “Son günlerde bir şeyler hatırlıyor gibiyim…”
“O zaman ilk olarak nerede tanıştığımızı hatırlıyor musun?”
“Bar! Net bir şekilde hatırlıyorum!”
“Yanlış.”
“Daha önce barda tanıştığımızı söylememiş miydin?”
“Hafızanın geri geldiğini ve bunu net bir şekilde hatırladığını söylememiş miydin?”
Su Jian: “……”
An Yize iç çekti ve “Aslında hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi?” diye sordu.
Kardeşim, aslında hiçbir şeyi unutmadım ki! Su Jian çok üzgün hissetmişti.
An Yize ellerini uzattı ve Su Jian’ı kucakladı. Sesi esen rüzgarın altında nazik ve ciddiydi.
“Hatırlayamıyorsan bile sorun yok. Jian Jian sana iyi davranacağım.”
……
Bu sefer, Su Jian karşı koyamamıştı.
Eğer An Yize’nin böyle bir şeyi söylediğini daha önce duysaydı, kesinlikle “An Yize yine kızları baştan çıkarmaya çalışıyor.” diye yorum yapardı. Eğer An Yize’nin “Senden hoşlanıyorum.” dediğini duysaydı kesinlikle durmadan kahkahalar atardı ve yüreğindeki zafer sevincini dinleyip şöyle düşünürdü: Bay An, peki ya kızlar sizden hoşlanıyorsa? Sonunda, hala diz çöküp bana “Conquer” diye şarkı söylemenize gerek yok mu? Nihai kazanan kesinlikle benim, hahaha!
Ancak bugün An Yize’nin ona iyi davranacağını söylediğini duyunca mutlu olamamıştı. Yeniden doğduğundan beri An Yize en yakın olduğu kişiydi. İlişkileri anlaşmalı olmasına rağmen düzgünce düşündüğünde An Yize ile gayet iyi yaşamışlardı. Başkalarının önünde rol yapmak zorundaydı ancak An Yize’nin önünde yeniden doğuşunun sırrı dışında hiç de çekinmek zorunda değildi. O ne isterse yapmıştı ve istediği gibi yaşamıştı. An Yize ona çok iyi bakıyordu. Toplumun önünde, bunun nedeni sahte ilişkileri için olabilirdi ancak kapalı kapılar ardında da An Yize ona iyi davranmıştı. Eğer gerçekten bir kız olsaydı, muhtemelen büyük bir aile geçmişi, görünümü vs. olan ve ona gerçekten iyi davranan bu adamı kabul ederdi. Ancak……
Su Jian sakince, “Yize, üzgünüm.”
An Yize yavaş yavaş onu bıraktı ve gözlerinin içine baktı. “Hala eski erkek arkadaşını mı seviyorsun?”
Su Jian başını iki yana salladı. “Hayır onu gerçekten hatırlayamıyorum.” Ağzını açtı ancak durakladı. İlk defa An Yize ile konuşmaya dayanamamıştı.
“Sadece senden hoşlanmıyorum.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..