Yan Hikâye 2: Yeni Akraba Ziyareti (2)

avatar
1017 0

Reborn as My Love Rival’s Wife - Yan Hikâye 2: Yeni Akraba Ziyareti (2)


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

Bugün, Su Jian eski mahallesini yine ziyaret etmişti.

 

Çocuğu olduğundan beri bir kadın gibi ani bir annelik içgüdüsü patlaması yaşamamasına rağmen kesinlikle değiştiğini hissediyordu. Eskiden, çocuklar onun için sadece insanlığın erken dönemiydi ve çok sevimli görünüyorlardı. Ancak, çoğu zaman velet onu çok sinirlendirdiği için çocuklara nötr bakıyordu. Onlardan ne nefret ediyor ne de seviyordu. Ancak, kendi bebeği olduğundan beri, bebeğin onunla aynı kandan geldiğini düşünerek harika hissediyordu. Bu duyguyu muhtemelen, “Görünüşe göre aynı anda hem güçlendim, hem de zayıflık kazandım.” diyerek açıklardı.

 

Ondaki diğer bir değişiklik de ailesine karşı olan düşüncesiydi.

 

O zamanlar ailesini sevdiğine şüphe yoktu. Ancak, çocuğu olup aile olduktan sonra ailesinin ne hissettiğini gerçekten anlamıştı. Telefonda ailesinin sesini duyduğunda birçok kez gerçekleri anlatmak istemişti. Ancak yanındaki beşiği görünce kendini tutmuştu.

 

Su Jian mahalleye tanıdık bir şekilde girdi. Çok geçmeden tanıdık bir yüz görmüştü.

 

Önünde iki büyük sebze poşeti taşıyarak evine giden bir kadın vardı. Annesinden başka kim olabilirdi ki?

 

Su Jian heyecanlanmıştı. Hemen ileri atıldı ve “Teyzecim, taşımana yardım edeyim!” dedi.

 

Anne Su, aniden ortaya çıkan kadına bakarken şaşırmıştı. “Gerek yok…” dedi.

 

Su Jian poşeti hızlıca almıştı. “Var! Teyzecim, bırak ben taşıyayım!”

 

Anne Su inatçılığa karşı gelememişti ve sadece almasına izin verebilmişti. Minnettarlıkla, “Çok teşekkür ederim.” dedi.

 

Su Jian, anne Su’nun yiyecekleri eve taşımasına yardım etmişti ve anne Su da onu bir şeyler içmesi için eve davet etmişti. Haliyle, Su Jian memnuniyetle kabul etmişti. Ancak, evdeki tanıdık mobilyaları gördüğü ve uzun süredir yaşamadığı tanıdık atmosferi hissettiği için istemsiz olarak hüzünlenmişti.

 

“Buyur iç.” Anne Su bir bardak su doldurdu ve Su Jian’a verdi.

 

Su Jian hızlıca iki eliyle bardağı aldı. Elinde bardağı tutarken, anne Su’nun ona dikkatli bir şekilde baktığını gördü. İstemsiz olarak yüreği kaskatı kesilmişti. “Ne oldu teyzecim?” diye sordu.

 

Anne Su, “Bunu daha önce fark etmemiştim. Şimdi sana yakından bakınca tanıdık geliyorsun…” dedi.

 

Su Jian, daha önce kendi cenazesine gittiği için anne Su’nun yüzünü tanıdık bulmasının normal olduğunu düşündü. Ancak annesini üzeceği için cenazeden bahsetmek istemedi. Annesinin “Kızım, Yang Shufen’i tanıyor musun?” diye sorduğunu duyunca cevap vermek üzereydi.

 

Yang Shufen mi? Bu Su kardeşin annesinin adı değil mi? Su Jian sersemlemiş bir şekilde başını salladı ve “Evet. O benim… annem.” diye cevap verdi.

 

“Demek gerçekten Shufen’in kızısın!” Anne Su şaşırmıştı, “Yüzünün ve özellikle bu iki örgünün bu kadar tanıdık gelmesine şaşmamalı. O yaşlarda anneninki de böyleydi!” dedi.

 

Su Jian sessizce örgülerine baktı. Saçlarını An Yirou örmüştü. Bu saç modelinin oldukça güzel olduğunu düşünüyordu, bu yüzden böyle dışarı çıkmıştı. Bunun tanınmak için bir araç olmasını beklemiyordu.

 

Su kardeşin annesi annemi gerçekten de tanıyor! Su Jian bu dramatik gelişmeden biraz etkilenmişti. “Teyzecim, annemi tanıyor musun?” diye sordu.

 

“Tanıyorum! Annen ve ben öğrenciyken yakın arkadaştık!” Anne Su heyecanla Su Jian’ı oturttu ve anlatmaya devam etti, “Ancak, sanırım daha sonra annen evlendi ve buradan gitti. Annenle iletişim kurmamın bir yolu yoktu. Şimdi nasıl? Sağlığı iyi değil mi?”

 

Su Jian annesinin endişelenmesini istememişti bu yüzden belli belirsiz bir şekilde, “Annem oldukça iyi. Teyzecim, için rahat olsun.” diye cevap verdi.

 

Anne Su, dert yanarken gülümseyerek Su Jian’a baktı, “Annene çok benziyorsun, özellikle de o yuvarlak gözler. Daha önce tanıdık geldiğini düşündüm ama hatırlayamamıştım. Ah şey, kızım adın ne?”

 

Su Jian dudaklarını büzdü ve sakince, “Su Jian.” dedi.

 

Anne Su sersemlemişti ve surat ifadesi de biraz hüzünlenmişti. Su Jian’ın endişeyle ona baktığını görünce birazcık moralini düzeltti ve şöyle açıkladı, “En büyük oğlumun adı da Su Jian. Ancak, o zaten…”

 

Su Jian annesinin üzücü anıları hatırlamasını istemiyordu, bu yüzden aceleyle, “Bu inanılmaz! Teyzecim eskiden annemle iyi arkadaştın. Şimdi sen ve onun çocuğunun isimleri aynı. Bu kader!” dedi.

 

Anne Su’nun suratı biraz düzelmişti. “Annenle okula başladığımızda hikâyeler yazmayı severdi. Şimdi hatırladım. Annenin en sevdiği hikayedeki kadın başrolün adı Su Jian’dı. Ben de bu hikayeyi sevmiştim. Hatta eğer kızımız olursa bu ismi vereceğiz diye şakalaşmıştık…”

 

Su Jian biraz alınmıştı: Anne, beni yetiştirirken bana kız gibi mi davranıyordun?

 

“Küçük oğluma ismini babası verdi. Beklenmedik bir şekilde sadece adını değil, hatta soyadını bile aynı düşünmüşüz. Bu konuda konuşmak gerçekten de kaderdir.” Anne Su, Su Jian’a daha nazik ve içten bir şekilde bakarak gülümseyip dert yandı.

 

“Aynen!” Su Jian, anne Su’ya sarılmak isteyerek elini kaldırdı. Ancak durakladı ve anne Su’nun koluna sarıldı. Samimi bir şekilde, “Bu tür bir kader çok nadirdir, sana nasıl “vaftiz anne [1]” demeyeyim ki!” dedi.

 

Daha önce, ailesine yaklaşmak için bir neden bulmaya çalışıyordu. Beklenmedik bir şekilde mükemmel bir neden ortaya çıkmıştı. Kesinlikle bu fırsatı kullanması gerekiyordu! Su Jian heyecanla, “Sen ve annem iyi arkadaşsınız ve hatta ben de çocuğunla aynı isme sahibim. Vaftiz anne, umarım benden nefret etmezsin!” dedi.

 

Anne Su da bu fikri sevmişti. Kahkaha attı ve “Senden nasıl nefret edebilirim? Annen kabul ettikçe daha fazlasını isteyemem.” dedi.

 

 ……

 

Her ne kadar “vaftiz anne” “anne”’den daha mesafeli gözükse de, Su Jian hala bu ani gelişme ile mutlu hissediyordu.

 

Anne Su da mutlu görünüyordu. Su Jian’ın akşam yemeğine kalmasını istemişti. Su Jian bunu mutlu bir şekilde kabul etmişti. Mutfakta neşeyle yemek pişirirken anne Su’ya yardım ediyordu.

 

Anne Su, sebzeleri yetenekli ve düzgün bir şekilde kestiğini görünce ona iltifatlar etti ve onu daha çok sevdi. Bundan hoşlanan Su Jian mutlu bir şekilde, “O zaman bir dahaki sefere yemeği ben yapacağım! Ancak, vaftiz anne bugün sen yap lütfen. Senin yemeklerini tatmak istiyorum.” dedi.

 

Anne Su kahkaha attı ve “Ne tatlı konuşuyorsun, ne kadar onur verici! En iyisi bir kızının olması. İki oğlumda sadece beni nasıl kızdıracaklarını biliyorlar, ah…” dedi.

 

Su Jian çok suçlu hissetmişti. Eskiden yemek yapmayı bilmesine rağmen oynamak için hep odasında kalıp annesinin onu yemeğe çağırmasını beklerdi. Bazen birkaç kez çağırılsa bile kıpırdamazdı. Annesinin dırdırını duymak istemediği için annesiyle pek sık konuşmazdı. Şimdi bunları düşününce çok pişman olmuştu.

 

Bu yüzden, Su Jian, anne Su ile konuşmak için elinden geleni yapmaya çalıştı ve anne Su’yu mutlu etmek için duymak istediği kelimeleri seçmişti. Onlar uyumlu bir şekilde zaman geçirirken kapı çalmıştı.

 

Su Jian inisiyatif alarak, “Vaftiz anne ben bakarım!” dedi.

 

Su Jian oturma odasına gitti ve kapıyı açtı. Sonra, içerideki ve dışarıdaki kişi şaşkına dönmüştü.

 

Su Jie kapı numarasına tekrar baktı. Doğru olduğunu kontrol ettikten sonra Su Jian’a şaşırmış bir şekilde baktı. “Su Jian? Neden buradasın?”

 

Çünkü senin abinim! Su Jian kocaman gülümsedi ve “Kardeşim, geldin mi?” dedi.

 

Su Jie: “……”

 

Mevcut duruma neden olan olayı öğrenen Su Jie şaşkın bir şekilde Su Jian’a baktı ve “Ailemizin böyle bir ilişkisi olacağını kim düşünebilirdi ki?” dedi.

 

Su Jian gülümsedi ve “Ben de mucizevi buluyorum.” dedi. Kardeşim, sen ve Xiao Rou birlikte olduktan sonra ilişkimiz daha da mucizevi olacak.

 

Bir süre sonra baba Su da eve gelmişti. Ancak baba Su, Su Jian’ın cenazeye geldiğini hatırlamıştı. Su Jian’ın oğullarıyla aynı kazaya karıştığını hatırlayan çift ağıt yaktı ve yere yığıldı. Su Jian ve Su Jie ikisini teselli etmeye çalışmışlardı. Sonra, Su Jian içtenlikle, “Vaftiz baba ve vaftiz anne bana da Su Jian deyin. Bundan sonra abinin evinde sizinle ilgileneceğim.” dedi.

 

Anne Su, Su Jian’ın elini tuttu ve mutlu bir şekilde gülümseyerek, “Nedense bu kızı çok sevdim.” dedi.

 

Su Jian, “Çünkü sevimliyim!” dedi.

 

Hem baba Su hem de anne Su gülmeye başladılar. Öte yandan, Su Jie Su Jian’a baktı ve gülümseyerek, “Gerçekten de çok tanıdık geliyorsun.” dedi.

 

Su Jian’ın kalbi sıkışmıştı ancak dışından sakin görünüyordu, “Muhtemelen cana yakın olduğum içindir.” dedi.

 

Su Jie: “……”

 

Yemek yerken, Su Jian hevesle anne ve baba Su’nun kâsesine yemek koydu. Başını kaldırdığında Su Jie’nin bir kez daha ona baktığını fark etti. Bir an durakladıktan sonra Su Jie’ye de yemek koydu.

 

Su Jie, ailesinin en sevdiği yemekleri koyan Su Jian’a baktı. Sonra kendi kâsesine baktı ve “Tavuk ayağı yemeyi sevdiğimi de nereden bildin?” diye sordu.

 

Su Jian bir an durakladı. Gülümsedi ve “Görünüşüne göre tahmin ettim.” dedi.

 

Su Jie: “……”

 

Yemek yerken, anne Su, Su kardeşin annesi ve Su Jian’ın kendisi hakkında sorular sormaya başladı. Su Jian tüm sorulara uysal bir şekilde cevap verdi. Tatmin olmuş hisseden anne Su kahkaha atarak, “Hazır lafı açılmışken, o zamanlar annenle, bir kızımız ve oğlumuz olacağını ve onların evleneceklerini söyleyerek şaka yapardık…” dedi.

 

Su Jian tıkanmıştı. Su Jie’ye bilinçsizce baktı, Su Jie’nin de sersemlemiş olduğunu gördü.

 

Neyse ki, anne Su başka bir şey hakkında konuşmaya başlamıştı ve Su Jian rahat bir nefes alabilmişti. Bu ne lan! An amca ile evli olduğunu ve bir bebeği olduğundan bahsetmeyelim bile. Evli olmasa bile kardeşiyle evlenmezdi. Bu dokuz gün boyunca gök gürültüsü çarpmış gibi olurdu!

 

Yemeği bitirdikten sonra anne Su masayı toplamaya başladı. Su Jian bulaşıkları yıkamak için gönüllü olmuştu. Anne Su ona izin vermemişti ancak Su Jian bulaşıkları yıkamak istemişti. Tutkuyla, “Vaftiz anne, bırak ben yapayım! Özellikle bulaşık yıkamayı seviyorum! Eğer yıkamazsam çok rahatsız olacağım!” dedi.

 

Anne Su, “Öyle olsa bile yapamazsın. Bulaşıkları yıkamana nasıl izin vereyim? Xiao Jie, çabuk git bulaşıkları yıka!” dedi.

 

Bunu duyan Su Jian hemen ısrarı bıraktı ve “Tamam, o zaman Xiao Jie ile tartışmayacağım.” dedi.

 

Su Jie: “……”

 

 ……

 

Bir süre televizyon izlemek için ailesine eşlik ettikten sonra telefonu çalmıştı.

 

“Jian Jian, neredesin?”

 

Su Jian geç olduğunu fark etmişti. Belirsiz bir şekilde, “Dışarıdayım, yakında döneceğim.” dedi.

 

Burada kalmak istemesine rağmen bu mümkün değildi. Bu yüzden, biraz daha ailesinin yanında kaldıktan sonra Su Jian isteksizce ayrılmak zorundaydı.

 

Anne Su, Su Jie’nin onu bırakmasını söyledi ve Su Jian bunu reddetmemişti. Evden ayrıldıktan sonra, Su Jian biliyormuş gibi önden yürüyordu. Bir kavşaktan alışkanlıkla kestirme yola girdi. Arkasından gelen Su Jie, “Su Jian, mahallemizi çok iyi biliyor gibisin.” dedi.

 

Su Jian hafifçe öksürdü ve bir bahane düşündü, “Yok ya. Ancak, daha önce bir ev ziyareti için gelmiştim, bu yüzden yolu biliyorum.” Bir an durakladıktan sonra, “Ben ailene vaftiz anne ve vaftiz baba diyorum. Sen bana sadece “Su Jian” mı diyeceksin?” diye devam etti.

 

Su Jie biraz sessiz kaldıktan sonra, “Kız kardeş mi?” dedi.

 

Su Jian tıkanmıştı. “Ben, bence sen bana Su Jian demeye devam et!”

 

Mahallenin girişine ulaştıktan sonra, Su Jian aniden ileride bir ördek boynu dükkanı olduğunu hatırlamıştı. Ördek boynunu aniden özleyen Su Jian aniden döndü ve dükkana girdi. “Ördek boynu almak istiyorum.” dedi.

 

Su Jie düşünceli bir şekilde, “Ördek boynu dükkanı olduğunu nereden biliyorsun?” dedi.

 

Su Jian bir an durakladı ve “Daha önce buraya geldiğimde görmüştüm. Ne oldu?” dedi.

 

“Hiç.”

 

Su Jie, ördek boynu satın alırken ve hatta taksi beklerken ona eşlik etti. Su Jian taksiye bindiğinde, Su Jie eğildi ve gülümseyerek, “Eve gidince beni aramayı ya da mesaj atmayı unutma kız kardeşim.” dedi.

 

Su Jian: “……”

 

 ……

 

Su Jian eve girdiğinde An Yize’yi koridorda otururken ve bazı belgeleri okurken görmüştü.

 

Su Jian yüksek sesle ona doğru, “Ben geldim!” dedi. Etrafa bakıp, “Bebek uyuyor mu?” diye sordu.

 

An Yize belgeleri bırakıp başını kaldırdı. “Buraya gel.” dedi.

 

“Neden?” Su Jian, “Önce bebeğe bakacağım.” diyerek durmadan devam etti.

 

Odanın açık kapısını itti, beşiğe yaklaştı. Beşikte sağlıklı bir şekilde uyuyan bebeğe iyice baktıktan sonra bebeği öpmek için başını eğdi. Sonra memnuniyet içinde doğruldu.

 

Ancak arkasını döndüğünde, bir kucağa düşmüştü.

 

An Yize ona sarıldı. Başını eğdi ve Su Jian’ın dudaklarını öptü.

 

Su Jian beline sarıldı ve derin bir öpücük verdi. Sonra, An Yize’nin koynuna eğildi ve mutlu bir şekilde iç çekti.

 

“Yize.”

 

“Hı?”

 

“Bugün çok mutluyum!”

 

“Ah? Neden?”

 

“Uh, çünkü bugün dışarı çıktığımda beş dolar topladım!”

 

“……”

 

 ……

 

Yatmaya gittiklerinde An Yize birden, “Bugün nereye gittin?” diye sordu.

 

Efsanevi soruşturma bu mu? Su Jian gülümsedi ve “Ne düşünüyorsun? Tabii ki yakışıklı bir adamla buluştum ve bir harem kurdum.” dedi.

 

An Yize: “……”

 

Su Jian elini kaldırdı ve An Yize’nin yüzüne dokundu. “Ay, kendimi tutamadım. Sorduğun o adam senden daha yakışıklı, daha genç ve yumuşak. Peh…” dedi.

 

“Ancak.” Su Jian An Yize’nin boynuna sarıldı ve “Ne olursa olsun, benim imparatoriçem her zaman sen olacaksın, benim şahane eşim. Üç bin güzelliğin olduğu imparatorluk haremim olsa bile, her zaman benim favorim sen olacaksın... Ah!” dedi.

 

İmparatoriçe An hiçbir şey söylemedi ve sessizce işe koyuldu.

 

Majesteleri Su’ya gelince, kısa bir süre sonra buna dayanamamış ve merhamet dilemişti.

 

“Yize… Yize… Yapma…”

 

“Yanlış.”

 

“Ha? Yanlış olan ne…”

 

“Hitap.”

 

“Ko- Kocacım.”

 

“Hala yanlış.”

 

“Bilmiyorum…”

 

“İmparatorun eşi kim?”

 

“Yanıldım majesteleri, lütfen beni affedin!”

 

“Ölüm cezası yok, ancak daha küçük bir cezayla kurtulabilirsin.”

 

“……”

 

 ……

 

Ertesi gün, An Yize odanın önünden geçerken, Su Jian’ın beşiğin yanında çömelmiş ve belini sürterken bebeğe fısıldadığını fark etti.

 

“Çocuğum, neden birlikte çalışıp babanı tahttan indirmiyoruz, aşağılık majesteleri! Bu olunca sen kraliçe olurken bense kraliçe annesi olacağım ve devlet işlerini yönetmene yardım edeceğim!”

 

An Yize: “……”


Dipnotlar:

 

[1] Vaftiz Anası - Çin kültüründeki vaftiz ailesi Hıristiyanlıktan farklıdır. Çin kültüründe, vaftiz aile ilişkileri yeterince yakınsa çocuğu büyütmese de çocuğun ebeveyn figürü olarak hareket eder. Bir vaftiz aile olmak için bir tür tören var ve tarafların  rızası gerekiyor.

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr