Yan Hikâye 4: Yeni Akraba Ziyareti (4)

avatar
842 0

Reborn as My Love Rival’s Wife - Yan Hikâye 4: Yeni Akraba Ziyareti (4)


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

Su Jian ailesiyle yakınlaştığından beri keyfi yerindeydi. Sadece ailesi özenle ilgilenmiyor, aynı zamanda ilk başlarda garip davranışları olan kardeşi de ona samimi davranıyordu. Kardeşi onu her zaman arıyordu ve Su Jian onları her ziyaret ettiğinde eve koşuyordu. Bazen, Su Jian’ı buluşmak için çağırdığı bile olmuştu. Aileleri, Su Jie’nin kız arkadaşı ya da herhangi bir şey hakkında konuşuyorlardı. Çok uyumluydular. Su Jian, yeniden doğmadan önceki sözsüz anlaşmalarını geri yakaladıklarını ve bu anlaşmanın kendini çok mutlu hissettirdiğini düşünüyordu.

 

Mantıklı sebepleri olduğundan Su Jian ve Su Jie buluşmalarını An Yize’den saklamıyordu. Bir yanda, Su Jian’ın gerçek ailesi ve kardeşi vardı. Diğer tarafta, sevdiği kocası ve bebeği vardı. Su Jian hayatının çok tatmin edici olduğunu hissetti.

 

Bu yüzden, tatmin edici hayatına dalmış olan Su Jian, Su Jie ile telefonda konuşurken An Yize’nin ona kasvetli gözlerle baktığını fark etmemişti. Erkeklere nadiren iltifat eden Su Jian son zamanlarda Su Jie’ye iltifatlar ediyordu. Bunu düşününce, An Yize istemsiz olarak kaşlarını çatmıştı.

 

Ayrıca, An Yize tatilde eve gelen An Yirou’nun Su Jian’a, “Bazen Ah Jie’nin senin hakkında soru sormasına şaşırmamalı. Görümce gerçekten de onun kız kardeşi.” dediğini duymuştu. Bunu duyunca An Yize’nin morali daha da bozulmuştu.

 

Ancak Su Jian, An Yize’nin anormalliğini fark etmemişti. Birkaç gündür An Yize işten çıktıktan sonra genellikle sessizce bebeğe sarılıyor ya da çalışma odasında çalışıyordu. Bunu gören Su Jian sadece An Yize’nin yorgun olduğunu düşünmüştü. Bu yüzden, An Yize için yemek pişirdi. Oldukça düşünceli olduğunu düşünerek kendine tam puan vermişti.

 

   ……

 

Gece, telefon çaldığında Su Jian kanepede uzanmış telefona bakıyordu.

 

Tam telefona cevap verecekti ki, An Yirou’nun endişeyle, “Görümce, abim evde mi?” dediğini duydu.

 

Su Jian şaşırmış bir şekilde, “Evet... çağırayım mı?” diye cevap verdi.

 

“Olur.” An Yirou biraz rahatlamıştı. Hala endişeli bir sesle, “Aradım ancak ulaşamadım! Görümce lütfen acele et. Acil konuşmam lazım!” diye devam etti.

 

“Telefonunun şarjı bitmiş olabilir. Endişelenme Xiao Rou. Ne oluyor?”

 

“Görümcem, Ah Jie’ye bir şey oldu!”

 

Su Jian’ın surat ifadesi sertleşti ve endişeyle, “Ah Jie’ye ne oldu?” diye sordu.

 

Ağlıyormuş gibi konuşan An Yirou, “Toprak kayması oldu! Bir sürü insan öldü! Ah Jie’yi aradım ancak cevap vermedi. Görümce, korkarım ki Ah Jie...”

 

   ……

 

Sonra, Su Jian Su Jie’nin sosyal aktiviteler için dağlık bir alana gitmeyi düşündüğünü hatırlamıştı. Su Jie’nin ona söylediği yeri hatırlayarak hemen internetten araştırdı. Gerçekten de bu bölgede toprak kaymasına neden olan ani bir yağmur vardı, birçok kişi ölmüştü.

 

Su Jian’ın yüreği yanıyordu. Hemen evi aradı ve Su Jie’nin henüz dönmediğini öğrendi. Su Jian’ın yüreği daha da yanmıştı. Neyse ki, ailesi sadece Su Jie’nin aktivite için dışarı çıktığını biliyordu ancak nereye gittiğini bilmiyorlardı. Su Jian biraz rahatlamıştı.

 

Çalışma odasına koşan Su Jian telefonu An Yize’ye uzattı. Ani haber yüzünden, “Xiao Rou arıyor.” derken sesi titriyordu.

 

An Yize sakince ona baktı ve telefonu aldı. Sabit bir sesle, “Xiao Rou?” dedi.

 

Belki de endişesinden dolayı, An Yirou’nun sesi çok yüksekti. Su Jian, An Yirou’nun “Hıa” diye ağladığını sonra da An Yize’ye cankurtaran helikopteri bulması için yalvardığını ve kurtarma çalışmalarına bizzat yardım etmek istediğini söylediğini duydu.

 

An Yize, alçak bir sesle “Yapamazsın.” demeden önce onu sakince dinlemişti.

 

Su Jian yanında durmuş konuşmalarını dinliyordu. An Yize telefonu kapattıktan sonra elinden geldiğince sakin kalmaya çalışarak, “Xiao Rou elbette gidemez. O bir kız ve hala genç. Endişeden dolayı aceleci olması çok normal.” dedi.

 

An Yize biraz ona baktı. Sonunda dayanamadı ve Su Jian’ın soluk beyaz yüzüne dokunmak için elini uzattı. Soğukluğu hissederek kaşlarını çattı, “Ne oldu?” diye sordu.

 

Su Jian hafifçe titredi. An Yize’nin elini tutarak ona baktı. Biraz yalvarır gibi, “Yize, sen yardımcı olabilirsin değil mi? Neden benim gitmeme izin vermiyorsun?” diye sordu.

 

An Yize hiç tereddüt etmeden, “Gidemezsin!” dedi.

 

Su Jian titriyordu. Hiçbir şey söylemeden başını eğdi ve gitmek için arkasını döndü.

 

An Yize onu tuttu ve zorla döndürdü. Su Jian’ın kırmızı gözlerini görür görmez An Yize’nin kalbi sıkışmıştı. Ancak o nazikçe konuşmak için elinden geleni yapmıştı.

 

“Helikopterimiz var ve personel bulmak çok kolay. Ancak hava trafik kontrolü ve endişe verici başka nedenler de var.” Su Jian’ın ona beklentiyle baktığını görünce bir an durakladı. Su Jian’ın gözlerinin kenarlarını sildi ve “Bir yol bulacağım.” dedi.

 

“Yize, teşekkür ederim!”

 

Su Jian’ın mutlu olduğunu gören An Yize hiç mutlu olmamıştı. Bunun yerine gözleri kararmıştı.

 

   ……

 

An Yize, Su Jian'ı yatakta yatmaya ve uyumaya zorlasa da, Su Jie için çok endişeliydi. Ayrıca, An Yize sorunu çözmek için bütün gece çalışma odasında kaldı ve geri dönmedi, bu da Su Jian'ı yatakta duygusuz hissettirmişti. Bu yüzden, Su Jian bütün gece boyunca uyuyamadı ve sadece birazcık uyumayı başarmıştı.

 

Su Jian gözlerini açtığında, An Yize’yi yatağın yanında otururken gördü.

 

Işıklar yüzünden An Yize’yi net bir şekilde göremiyordu. Sadece An Yize’nin yorgun bir bakışa sahip olduğunu düşünüyordu.

 

“Yize…” Su Jian gözlerini ovuşturdu. Aniden uyanmıştı, “Ah Jie hakkında haber var mı? Nasıl?” diye sordu.

 

An Yize ona manalı manalı baktı ve “Onunla iletişim kurmayı başardık. İyi ve yakında eve dönebilir.” diye yanıtladı.

 

Su Jian sersemlemişti. Sonra, vücudu rahatladı ve geriye yattı, bütün bedeni yatağa yayıldı. “Harika! Neyse ki Ah Jie iyi. Yoksa ne yapacağımı bilemezdim…” dedi. Ailesi en büyük oğullarını trafik kazasında kaybetmişti. Eğer en küçük oğulları da bir kazada ölseydi, aile bunu kaldıramazdı.

 

Sadece mutlu olmayı düşünüyordu ve yatakta yuvarlanmak istiyordu. Sonra birden yataktan atladı ve Su Jie’yi aradı. Bir süre endişelendikten sonra Su Jian’ın kardeş sevgisi büyümüştü. Aradığında, Su Jian ne olduğunu sordu ve Su Jie’ye dikkatli olması için binlerce kez uyardı. Telefondaki Su Jie hiç rahatsız değildi ve hatta sesi zaman zaman Su Jian’ı teselli ederken nazik ve yumuşaktı.

 

Su Jian, kardeşi artık tehlikede olmadığı için zaten çok mutluydu ancak kardeşi bu kadar itaatkar olunca da kendini çok gururlu hissetmişti. Su Jie ile çok uzun süre sohbet etti ve istemsiz olarak yüzünde aptal bir gülümseme belirmişti.

 

Yanındaki An Yize’ye gelince, Su Jian’ın mutluluğunu ve gülümsemesini görebiliyordu. Telefondaki Su Jie’nin sesinin ise çoğunlukla nazik olduğu duyuluyordu.

 

Ancak Su Jian, An Yize’nin surat ifadesini hiç fark etmemişti. Kardeş sevgi gösterisi bittikten sonra, telefonu kapattı ve yatağa uzanıp, “Hayat çok güzel- öhö…” dedi.

 

An Yize öksürüğü hemen fark etmişti, “Üşüttün mü?”

 

Su Jian “hehe” diye güldü ve ayağa kalkıp, “Bir şey yok, sadece ufak bir öksürük. Şu an çok mutluyum, iyimserim ve açık fikirliyim. Kendimi yenilenmiş hissediyorum!” dedi.

 

   ……

 

Ancak, çok erken konuşmuştu.

 

Öksürük, burun akıntısı, baş ağrısı ve ateş... Kötü bir soğuk algınlığı belirtileri Su Jian’a saldırmıştı ve önceki enerjisini kaybetmişti.

 

An Yize’nin durumunu kontrol etmek için çatık kaşlarla eğildiğini gören Su Jian, onu itmek için güçsüzce elini kaldırdı, “Gelme, yoksa sen de üşütürsün…” dedi. An Yize’nin hareketi durma noktasına gelmişti. Su Jian bunu fark etmemişti ve “Bebeğe geçerse kötü olur…” diye devam etti.

 

An Yize cevap vermedi. Yalnızca Su Jian’ın elini tuttu.

 

Tüm dönem boyunca Su Jian hastaydı, yine de An Yize onunla ilgilenmişti. Bebeğe bulaşmasından korktuğu için An Yize bilerek bebeğe yaklaşmamıştı.

 

Eşi onu çok önemsiyordu. Haklı olarak Su Jian çok mutlu olmalıydı. Ancak hiç rahat hissetmiyordu. An Yize’nin biraz garip olduğunu fark etmişti.

 

Su Jian hangi tarafının garip olduğunu anlayamamıştı. An Yize hala ona iyi davranıyordu ama biraz sessizdi. Ancak, An Yize her zaman birkaç kelime eden adam olmuştu, bu yüzden bu şimdi önemsenecek bir şey değildi. Yine de Su Jian hala An Yize’nin garip davrandığını düşünüyordu. Onu tanımlamak için bir kelime bulmak zorunda olsaydı, bu soğuk... olurdu.

 

Su Jian, An Yize’nin her zaman ifadesiz bir suratı olmasına rağmen, son zamanlardaki tavrının soğuk olduğunu düşünüyordu. Parmaklarıyla saymaya başladı. Hmm, o herif bebeği her gün öptü ancak birkaç gündür beni öpmüyor! Aşırı duygusal olması için An Yize’ye ihtiyacı yoktu. Ancak, onu her gün ifadesiz bir suratla öperken birden yakın olmayı bırakması şüpheliydi!

 

Anne An tarafından birkaç melodramatik evlilik dizileri izlemesi için ona eşlik etmeye zorlandıktan sonra Su Jian istemsiz olarak şöyle düşünmüştü: Bana An Yize’nin bir ilişkisi olduğunu söylemeyeceksin değil mi?

 

An Yize’nin aniden iş gezisi için yurt dışına gitmesi gerektiğini söyledikten sonra bu daha da şüphe verici olmuştu.

 

Su Jian şaşkın bir şekilde, “Mingfei’nin gideceğini söylememiş miydin?” diye sordu. Daha önce Ji Mingfei bebeği görmeye geldiğinde bebek için hediyelik eşya getireceğini söylemişti.

 

An Yize surat ifadesini değiştirmeden, “Planda değişiklik oldu. Bizzat ben gideceğim.” diye cevapladı.

 

“Oh.” Su Jian sersemlemiş bir şekilde, “Ne kadar sürer?” diye sordu.

 

An Yize ona baktı ve “On beş gün.” dedi. Bir an durakladıktan sonra, “Bu çok büyük bir proje.” diye açıkladı.

 

“On beş gün mü?” Su Jian bir şey hatırlamıştı. An Yize ile oldukları süre boyunca An Yize nadiren iş seyahatine çıkmıştı. En uzun seyahati bile beş günü geçmemişti. Beklenmedik bir şekilde bu seferki çok uzundu. Su Jian şakayla, “Çok uzun, geri geldiğinde bebek seni unutmuş olabilir.” dedi.

 

An Yize ona baktı ve “Sen beni hatırladığın sürece.” dedi.

 

Su Jian sırıttı, “Bilemezsin! Belki sen dönene kadar çoktan başkasını bulurum. Sana şöyle söyleyeyim, bugünlerde çok popülerim. Birkaç gün önce alışveriş merkezinde bir adam numaramı istedi. Hatta ‘Küçük kardeş, arkadaş olalım.’ bile dedi. Hahah, bu ilgi çekici bir konuşma için eski bir yöntemdir, ben çağlar öncesinde bile bunu kullanmamıştım!”

 

An Yize’nin keyfi bozulmuştu ve aniden arkasını döndü.

 

Su Jian garip bir şekilde çenesini kapattı. An Yize’nin sırtına bakarak çenesini tuttu ve şöyle düşündü: Benimle şakalaşmak bile istemiyor. Gerçekten bir şeyler olduğunu söylemeyeceksin değil mi?

 

   ……

 

Bu şüphe, An Yize geziye gittiğinden sonra daha da kötüleşmişti.

 

An Yize yurt dışında olmasına rağmen her gün onu arardı. Ancak, An Yize Su Jian’ı aramamış, onun yerine evi aramıştı. Su Jian, hizmetçinin An Yize ile bebek hakkında konuştuğunu birkaç kez duymuştu ancak bir kere bile Su Jian’dan bahsetmemişlerdi.

 

Hizmetçinin Su Jian hakkında konuşmamasının sebebi doğal olarak An Yize’nin onu sormamış olmasıydı.

 

İlk başlarda Su Jian bunu çok düşünmemişti. Sonuçta, An Yize bir iş gezisi için yurt dışına çıkmıştı, tatil için değildi. Diğerlerini soramayacak kadar meşgul olması mümkündü. Ancak, hizmetçi bebek hakkında bilgi vermişti, anne An ve hatta bir kez An Yirou’dan bile bahsetmişti. Su Jian mutsuz hissetmeye başlamıştı.

 

Kocalarının her gün nerede olduğunu rapor etmelerinin normal olduğu pek çok eşe benzemiyordu. Ancak, gezi için ayrılmadan önce An Yize’nin umursamaz davranışlarını hatırlamıştı. Birbirlerine aşık olmadan önce yaşanan Ji Yan olayı dışında, bir daha asla olay olmamıştı. Birbirlerini sevmeye başladıktan sonra, An Yize, Su Jian endişelenir diye birkaç dakika geç dönecekse bile onu arardı. Birbirlerini sevmeye başladıktan sonra ilk defa böyle bir olay yaşanıyordu.

 

Denilene göre, duygular yedi yıl sonra kaybolmaya başlar. Yedi yıldır evli olmaktan çok uzaktılar. Duyguları çoktan bitmiş olamaz mıydı? [1]

 

Dürüst olmak gerekirse, Su Jian, An Yize’nin başkasıyla birlikte olduğuna gerçekten inanmıyordu. Bu düşünce diğer eşler gibi bazı kadın sezgilerinden gelmiyordu. Sadece ona güveniyordu.

 

Tanıdığı An amca aldatacak biri değildi.

 

Eğer aldatmıyorsa o zaman neler oluyordu?

 

Su Jian, istemeden An Yize’yi kızdıran bir şey yapıp yapmadığını düşünmek için elinden geleni yapmıştı.

 

Ancak hiçbir şey düşünememişti. Ailesine karşı saygılı ve sevecen, kardeşine karşı arkadaş, kocasına karşı çok sevgi dolu ve çocuğunun üstüne titriyordu. Neredeyse tam bir rol model eş ve anne olmuştu. Ayrıca, onun karakteri eskisi gibi nazik, dürüst, akıllı, esprili, çalışkan, cesur, ciddi ve hareketli olmuştu. An amcanın ondan hoşlanmaması için bir neden bulamamıştı.

 

Beşiğin üzerine yaslanan Su Jian canı sıkkın bir şekilde iç çekti, “Bebeğim, son zamanlarda babana ne olduğunu biliyor musun? Menopoz için çok erken görünüyor!”


Dipnot:

[1] The seven-year itch (Türkçede böyle bir şey bulamadım. Bizde yok sanırım.)

 

 

 

(DN: Gençler burada şöyle bir şey var. Bir araştırma yapılmış ve insanların evlendikten yedi yıl sonra ayrıldıkları keşfedilmiş. Burada ondan bahsediyor sanırım.)

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44671 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr