5. Bölüm - Antik Ruh ile Tanışma

avatar
341 3

Ruhani Enerji Hükümdarı - 5. Bölüm - Antik Ruh ile Tanışma


Tüm kafilenin bulunduğu savaş alanında fırtına öncesi sessizlik olmuştu. Etrafta sineklerin uçuşma sesleri gibi vızıldamalar gelmeye başlamışken, Aiden'i esir alan Haydut Lideri de ellerini yumuşatmış ve etrafına tedirgin gözlerle bakmaya başlamıştı. Bakışları korku doluydu. Çünkü burası o lanet olası ruhlara aşırı yakın olan bir yerdi. İlk başta bile görevi burada gerçekleştirmek konusunda şüpheliydi.

O anda Paul'un koyduğu karanlık sis daha da etkinliğini arttırmaya başlarken ve göz gözü görmezken, meydanda acı dolu inlemeler gelmeye başlamıştı. İşin kötü yanı hiç kimse hangi tarafın hasar aldığını bilmiyordu. Sadece Aiden tüm grup içerisinde sadece haydutların hasar aldığını hissediyordu.

Bu sırada Haydut Lideri de Aiden'i öne doğru itmiş ve kılıcını havaya kaldırarak ortalığı ateşlere boğmuştu.

"Savunma düzeni alın! Formasyon Gamma!" dedikten hemen sonra kılıcını az önce hissetmiş olduğu bir karanlık varlığa salladı.

"Kaplan Ateşi!"

Kılıçtan çıkan alevler hızla karanlık varlığa giderken kaplan şekline girmeye başlamışlardı. Kaplan şekline girmiş olan ateşler şiddetli auralar salarak varlığa ilerlerken varlık hiç hareket etmiyordu. Tek yaptığı olduğu yerde durmak ve önüne bir saf karanlıktan bir duvar örmekti.

Ateş ve Karanlığın çarpışmasından hemen sonra ortalık toz duman altında kalmıştı. Teknik olarak varlık ve haydut lideri, ortamda ki en güçlü iki kişilerdi. Saldırısının sonucunu merak eden ve başarılı olmasını ümit eden haydut lideri, keskin gözlerle dumana bakıyordu.

Bir süre sonra duman dağılmaya başlarken, karanlık bir ışın hızla dumanın içinden çıkmış ve haydut liderinin vücuduna saplanmıştı. Görünüşte hiç bir acı veya kan yoktu. Işın sadece vücut ile kaynaşmış gibiydi. Yine de saldırısının işe yaramadığını ve karşı saldırı aldığını gören lider kötü bir durumdaydı.

O sırada varlık bir Aiden'e baktı hemen ardından lidere dönerek antik ama bir o kadar da korkutucu sesiyle konuştu.

"Sen git o küçücük ateşinle odun felan yak. Gerçekten o minnacık ateşinin beni yaralayabileceğini mi düşündün." dedikten sonra hızla hareket ederek Aiden'in yanına geldi ve onu kaldırdı. Tek bir el hareketi ile etrafa karanlık bir duvar örerek konuşmaya başladı.

"Mutlak varlığa zarar verebileceğini düşünmek... Ne kadar da acınası bir hareket! Şimdilik efendimin iradesini yerine getireceğim."

Lider bu varlığa zarar veremeyeceğini anlamıştı. Bu mutlak varlığı ne zaman kızdırdığını düşünmüştü. Aklı hiç o küçük veletin mutlak varlık dediği şey olduğuna basmamıştı. Yine de yılların tecrübesi ile hızlı davranarak kaçmaya çalışmıştı.

Güüümm..!

Kaçmaya çalışırken varlığın kurduğu kalkana adeta çakılan lider küçük bir inleme çıkararak yere yapıştı. Adeta pestile dönmüştü.

"Hayır... Lütfen yalvarırım. Sana kötü bir şey yapmadım. Beni bağışla!"

Liderin yalvarması üzerine varlık Aiden'e bakmıştı. Bu hareket liderin de gözünden kaçmamıştı. İçten içe "Yoksa ?" diye başlayan cümlesi, alnında oluşan terler ve derin bir yutkunma ile son bulmuştu.

Aiden ise durumun nasıl 180 derece döndüğünü düşünüyordu. Şu anda yanında duran varlık aşırı güçlüydü ve içten içe onunla arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyordu. Fakat bilgi yetersizliği yüzünden ne olduğunu çıkaramıyordu. Ruhlar ile alakalı iki yaşamında da bilgiler yok denecek kadar azdı.

Liderin acı dolu inlemeleri devam ederken varlık kafasını sallayarak durumu bitirmeye hazırlanmıştı.

"Üzgünüm... Gelen talimatlar çok açık. Umarım fazla acımaz..." diyerek normal bir şekilde salladı. Bir an sonra haydutun bedeni simsiyah bir şekilde parlamaya başlamıştı. Varlığın dumanlar arasından gönderdiği karanlık ışın aktif hale gelmişti.

Haydutun gözleri korku dolu ışıklar ile kaplanmaya başlarken, kafası birden vücudunun içerisine gömülmüştü. Haydutun kafası adeta parçalar şeklinde boğazdan mideye inmiş gibiydi. Bunu gören Aiden "Lan..! Yoksa ?" demeden edememişti.

"La ben onu ciddi söylemedim" diyemeden haydutun kafası aynı dediği gibi parça parça g*tünden çıkmaya başlamıştı. Daha önce filmler harici hiç işkence, ölüm veya şiddet görmeyen Aiden için bu durum aşırı bir durumdu.

Bu yüzden olduğu yerde kusmaya başlayan Aiden, nereden bu duruma bulaştığını düşünüyordu. Aiden'in durumu gören varlık ise tuhaf bakışlar ile onu izliyordu.

"Neden kustuğunu anlamıyorum. İstediğin bu değil miydi ? Şu anda bu adama olan şey, az önce tam tarif ettiğin şeydi."

Aiden varlığın ciddi bir şekilde bunları söylediğini duyunca gülmeden edememişti. Fakat bu tuhaf bir gülmeydi. İçinde öfke barındırıyordu.

"Ulan sırayla mı gönderiyorlar sizi bana! Bu dünyada neden normal bir şey yok duygusuz mal! Tamam monotonluktan kurtulalım dedim ama bu kadarı da fazla..." diyerek nefesini düzene sokmaya başladı.

O anda zihninde yine aynı antik ses belirdi.

"Aiden zamanımız azalıyor. İşiniz bittiyse hızlıca buraya gelin." diyerek Aiden'e cevap hakkı tanımadan konuşmayı kapatmıştı. Bunun üzerine Aiden'de el mahkum diyerek omuzlarını silkmiş ve "Gidebiliriz." dedikten sonra "Ha... Dur bir dakika." diyerek çığlık atmaya başlamıştı.

"İmdatttt!!!! Lanet olası ruh beni kaçırıyor imdatt!!!! Lider bile karşı koyamadı! Birisi beni kurtarsın!!! Ahhh..." derken sesi gitgide azalıyordu. Adeta ortamdan uzaklaşıyormuş gibi gözükmüştü.

Rolü bittiğinde varlığa dönerek "Umarım bu sesi iletmek için kalkanda bir oyuk açmışsındır. Bir daha rol yapmayacağım." diyerek varlığa iyice yanaştı.

Varlıkta bunu onaylayarak Aiden'i aldı ve havalanmaya başladı. Hemen ardından da kalınlaşan sis yok olmaya ve gelen ruhlar da kaybolmaya başladı. Aiden'i kucağına alan varlık hızla yükselerek gökyüzüne doğru uçtu. Hızından dolayı oluşan rüzgardan Aiden'in etkilenmemesi için de bir tür kalkan bile yerleştirmişti.

Aiden ilk defa uçmanın verdiği keyifle etrafı incelerken, gezegenin güzelliklerini ilk defa görüyordu. Gökyüzünden bu gelişim dünyasının onca gerçekleri ve kötülükleri buradan toz pembe gibi gözüküyordu.

Varlığın uçuş hızıyla dakikalar içerisinde karanlık bir sis ile kaplı bir çevreye ulaşmışlardı. Sisin etkisi ile herhangi bir güneş ışığı bile içeriye giremiyor gibiydi. Ayrıca karanlık katmanlı bir kalkanda etrafını çevreliyordu. Yine de kalkanın bir yerinde çatlak vardı. Aiden bu çatlağın mektupta bahsi geçen kırık olduğunu düşünmüştü.

Varlık son sürat kalkana dalışa geçerken Aiden'in tüm tüyleri diken diken olmuştu.

"Lann! çarpacağızz!!! Ahh..." diyerek gözlerini kapatmıştı. Esasında hala daha novel okuyan bir gençten farksızdı. Ne uçmaya alışıktı ne de bu tür güçlere. Fakat gözünü açtığında içerisinin boş bir meydandan oluştuğunu ve bu meydanın merkezinde bir kitabın olduğunu görmüştü. Kitapta aynı çevre gibi siyahtı.

"Uh... Görünüşe göre kalkan bizi engellememiş." dedikten sonra kitaba baktı.

"Bu kitapta ne böyle ?"

Kitabın kapağında hiç bir şey yazmıyordu. Simsiyah bir kapağı ve her an toza dönecekmiş gibi duran sayfaları vardı.

Aiden hala daha koskoca ortamda nasıl sadece bir kitap olabilir diye düşünüyordu. Bir an sonra kitabın yanında bir gölge oluşmuş ve parlak mor gözleri ile Aiden'e bakmaya başlamıştı. Yaşanan olayın hemen ardından Aiden'i getiren varlık başını eğerek selam vermiş ve geri çekilmişti.

Şu anda koskoca meydan da sadece Aiden ve Gölge duruyordu.

"Hoş geldin evlat."

Gölgenin tuhaf bir vücudu vardı. Gerçek bir insana benziyordu fakat aynı anda soyut bir varlık gibiydi. Yine de saçlarının kahverengi oluşu, gözlerinin mor olması gibi detaylar fark ediliyordu.

"S-Siz kimsiniz kıdemlim ?"

Gölge varlık Aiden'i korktuğunu anlaması uzun sürmemişti. Bu yüzden yaklaşmadan kendini tanıtmıştı.

"Ah ben mi ? Benim adım Slade Star... Bir Ruh Lorduyum. Eh, vücudumdan da anlamışsındır." dedikten sonra sessizliğe büründü. Aiden'in tepkisini ölçtüğü belliydi.

Aiden ise bu sohbetten sonra daha dikkatli bir şekilde kendisine Slade denen adamı incelemiş ve zihninde ki bilgiler ile karşılaştırmalar yapmıştı.

"Anlamadım... Ruh Lordu dediğin şey bir tür unvan gibi bir şey mi ? Hayatım da böyle bir şey duymadım. Ayrıca vücudun nasıl bir şey ? Aynı ruh gibi ama değil gibi de..."

Aiden'in korkusunun biraz azaldığını gören Slade ise hafif bir gülümsemeyle konuşmaya devam etmişti.

"Hayır evlat. Ruh Lordu benim unvanım değil. Nasıl senin türünün ismi insan ise benim türümün ismi Ruh Lordu. Kısacası ben bu gezegenden bile değilim. Burada ki görev ise" dedikten sonra siyah kitap sağ eline uçmuştu. Sol elinde ise bir tür rengarenk bir tohum belirmişti.

"Seninle bir olmak isteyen şeyleri sana verebilmek."

Bilinen Gelişim Alemleri;

Temel Kurma Alemi -Genişleme Alemi -> Yükselme Alemi -> Enerji Alemi -Enerji Çekirdek Alemi -> Dünya Çarkları Alemi -> Kadim Dünya Alemi -> Yeraltı Ölümsüzü Alemi -Gökyüzü Ölümsüzü Alemi 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46885 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr