BÖLÜM 40

avatar
2179 6

SAHİPKIRAN - BÖLÜM 40


                 BÖLÜM 40

 

 

İstapha kitabı okuduktan sonra yatıp uyumuştu, sabah yine kuş sesleriyle uyanmıştı. Alışık olmadığı çok erken bir saatte kapısı çalındı. Kapıyı açınca bir adamın geldiğini gördü.

‘’Kimsiniz?’’

‘’İmparatorluk sarayından geliyorum, adım Kirve, size saraya kadar eşlik etmek istiyorum, İmparatoriçe misafirinin durumunu merak ediyor.’’

İstapha buna inanmamıştı, çünkü sabah akşam bir sürü kraliyet muhafızının kendisini gizlice koruduğunu biliyordu, onlar sayesinde İmparatoriçe onun durumunu her an görüyormuş gibi bilmeliydi zaten, bu muhafızlar sadece Theodora geldiği zaman ortadan kayboluyorlardı, çünkü o varken başkasının korumasına gerek yoktu, ayrıca Theodora ormandaki olayların gizli kalmasını istiyordu, yani muhtemelen bu meseleyi çoktan İmparatoriçe ile konuşmuştu bile. Ayrıca onun İstaphanın aksine harika bir algısı da vardı, bu Yin ve Yang enerjilerinin farklılığıydı, Yin enerjisi seziyi ve algıyı güçlendiriyordu, onlardan kaçmak çok zordu, ve Theodoranın ne kadar haşin, güçlü ve fazla miktarda enerjiye sahip olduğu da düşünülürse kimsenin onları gizlice izlemesinin bir yolu kalmıyordu. Bu yüzden muhafızlara filan gerek yoktu.

Ama öte yandan eğer bu önemli bir mesele olsaydı da bu şekilde gelip almazlardı, daha farklı olurdu, bu kadar basit olmazdı. Yine de tahmin etmeye çalışmanın bir faydası yoktu, muhtemelen imparatoriçe sadece onunla bir şeyler konuşmak istiyordu, bu yüzden fazla sorgulamadan üstünü değiştirip saraya doğru yola koyuldu. Bir süre sonra saraya geldiler ve içeri alındılar.

‘’İmparatoriçenin emriyle İstapha Kavihandı getirdim.’’

Kendisini buraya getiren Kirve imparatoriçenin bulunduğu kısmın kapısının önünde orta sesle bağırdı, ne duyulmayacak kadar küçük ne de imparatoriçeyi rahatsız edecek kadar büyük bir ses çıkarmamıştı.

Herhangi bir ses gelmeden kapı açıldı, saygıyla beraber içeriye girdiler.

‘’Çıkabilirsiniz.’’

İmparatoriçenin emriyle beraber Kirve ve diğerleri dışarı çıktı, yalnız muhafızlar kalmıştı

‘’İstapha, seninle konuşmak istediğim bir mesele var.’’

‘’Dinliyorum.’’

‘’Theodora sana bir kitap verdi değil mi?’’

‘’Evet, verdi.’’

Konuşma hiç hoşuna gitmemişti. Acaba kitabı geri mi isteyecekler diye düşünmüştü. Bu kitap ona harika bir hayat sunabilirdi, hayal bile etmediği güç seviyelerine ulaşabilirdi, bu yüzden hiç vermek istemiyordu ama sonuçta onlara aitti, isterlerse vermek zorunda kalırdı, eğer onunla kaçma imkânı bile olsa Theodorayı hayal kırıklığına uğratmamak ve elbette imparatoriçeye de aynısını yaşatmamak için bunu yapmazdı, sonuçta onlar yengesinin arkadaşlarıydı ve birisine usta bile demişti. Sırf zarar görmesin diye onu okuldan almışlar ve burada güvende tutmaya başlamışlardı. Okulda da daha sonra gittiğinde başına bir şey gelmemsi için gerekli önlemleri almaya çalışıyorlardı. Yani onları utandırmak hiç istemediği bir şeydi.

‘’Anlıyorum, merak etme kitap sende kalabilir zaten bir şey anlamıyorduk. Peki madem okuyabildin mi? Biraz dahi olsa.’’

‘’Evet.’’

‘’Demek öyle, ne yazıyordu peki?’’

‘’Sadece Yang ve Yinin ne olduğuna, nasıl hayatı var ettiklerine dair bir şeyler, devamını okumam için biraz daha beklemem gerekecek.’’

Yalan söylemek istemiyordu ama her şeyi de açıkça söyleyemezdi.

‘’Anladım, umarım tez zamanda öğrenirsin ve Theodora ile bir şeyler paylaşırsın, her zaman ülkesi için daha fazlasını yapmaya çalışır, bir çok imparatorluğun sırf ondan korktuğu ve çekindiği için bizden uzak durduğu doğrudur ancak çok güçlü imparatorluklar var, bunlardan birisi bizi hedef olarak alırsa bir şansımız kalmaz. Bu yüzden çok daha güçlü olmak istiyor.’’

İstaphanın ona saygısı artmıştı, iki nedenden ötürü. Birincisi vatanına ve arkadaşların son derece bağlıydı ve sırf onlar için güçlü olmak istiyordu kendisi için değil. İkincisi güce bu kadar aç ve susamışken bile ondan fazla fazla faydalanmaya çalışmamış, tam bir usta gibi hareket etmişti, şüphesiz başkası olsa bundan faydalanırdı, zorla bile olsa.

‘’Yani eğer ona bu konuda yardımcı olabilseydin bu onu çok mutlu ederdi, tabii aynı şekilde beni de.  Neyse, bir diğer konuşmak istediğim konu ise Marika.’’
‘’Yengem?’’
‘’Evet, onunla iletişime geçtik ve senin burada olduğunu söyledik, tabii ki anlayışla karşıladı. Bir süre sonra ise tekrar okuluna geri döneceksin, hepsinden haberi var. Onun durumu da gayet iyi endişelenmene gerek yok, seni bunun için çağırmıştım, bir de halin nasıl diye görmek için. Nasıl, imparatorluğu beğendin mi?’’

‘’Nezih ve güzel bir yer, aslında imparatorluk deyince aklıma daha büyük bir yer gelmişti, sonuçta bir sürü krallık buraya bağlı, ama merkezi sandığımdan daha küçük çıktı.’’

‘’Zamanında o krallıkları bize bağladık ve gücümüzden korktukları için baş kaldırmıyorlar ancak biz de onlardan çok büyük değildik, imparatorluk merkezini de genişletmeyi hiç düşünmedik.’’

‘’Anladım. Yine de güzel bir yer, insanları da sıcakkanlı gibi. Sanırım ailem yanımda olsaydı burada yaşamayı sorun etmezdim.’’

‘’Gerçekten mi?’’

İmparatoriçe bir tebessümle bunu sormuştu, aklından neler geçtiğini anlamak mümkün değil gibiydi.

 

‘’Başka bir mesele var mı?’’

‘’Yok, hepsi bu. Ancak istersen biraz daha bekle, birazdan Heldom krallığından elçiler buraya gelecek, onlarla konuşurken burada bulunabilirsin, zira Theodora da buraya gelecek.’’

‘’Theodora mı?’’

‘’Evet, elçiler geri döndükleri zaman gördüklerini anlatır, onlara krallıklarını geri tutacak şeyler göstermek gerekebiliyor. Theodora çok korkutucu olduğu için genelde yanımda durur, Heldom krallığı asi krallıklardan birisi çünkü, kim bilir neler söyleyecekler. Bu yüzden Theodora da yanımda duracak. İstersen sende durabilirsin.’’

‘’Ama bunlar devlet meselesi değil mi? Ben başka krallıktan geliyorum, buranın vatandaşı bile değilim,  bu uygun olmaz ki.’’

‘’Normalde öyle olabilirdi, ama sen Marika ablanın yeğenisin, ayrıca Theodoraya da usta demişsin. Hem bu sadece bir elçi karşılaması, çok derin bir şey değil. Devlet sırları filan konuşulmayacak merak etme.’’

‘’Tamam o zaman, bende bulunurum.’’

 

‘’Ah Theodora abla hoş geldin.’’

‘’Hoş bulduk, İstapha da burada demek.’’

‘’Onun güçlü olduğunu söylemedin mi? Biliyorsun Heldom krallığı her geldiğince güçlü bir yetişimci ve güçlü bir genç yetişimci getirir. Onlara bir ders veremez mi?’’

‘’Hiç şüphen olmasın.’’

‘’O zaman sorun yok.’’

 

Beraber bir süre konuştuktan sonra bir hizmetçi kadın eğilerek içeriye girdi.

‘’Majesteleri, elçiler geldi. Sizinle görüşmek istiyorlar.’’

‘’Gelsinler.’’

 

Bunun üzerine imparatoriçe perdenin arka kısmına geçti, bir imparatoriçe olarak krallar bile izni olmadan yüzünü görmeye layık değildi, o yüzden elçiler onun yüzünü göremezdi.

 

‘’Majestelerini selamlıyorum. Heldom krallığından  elçi Valentine sizinle görüşmeyi talep eder.’’

‘’Konuşabilirsin.’’

İstapha bu sesi duyunca biraz garip hissetti, çünkü onunla ve Theodora ile konuştuğu zamanki gibi değil, çok daha duygusuz ve soğuk bir ses tonuna sahipti. Sanki tamamen başka birisi gibiydi.

‘’Biz sadece bağlılığımızı göstermek için size hediyeler getirdik. Umarız bu hediyeler sizi memnun eder.’’

 

Ardından bir hareket yapınca arkadan 2 iri yarı ve kuvvetli adam taşıdıkları kocaman sandığı yere indirdiler, sandık açılınca içerisinde ağzına kadar mücevher ve altın dolu olduğu göründü. Burada ok fazla değerli madde vardı, şüphesiz ki en asil ve zengin aileler bile böyle bir mirasa kolay kolay sahip olamazdı.

‘’Geliş sebebinizi açıklayın.’’

Tekrar soğuk bir ses yükseldi.

‘’Madem hemen konuya girmemizi istiyorsunuz öyle olsun. Aslında kralımız direk gelip sizinle konuşmak istiyordu ancak sizinde bildiğiniz bir sebeple gelemedi, konu Akatsuka madeni, bu maden bildiğiniz gibi geçmişte bize ait-

‘’Neden geçmişe geçmiş dendiğini biliyor musun? Sadece bir geçmiş olarak anılmayı ister miydin?’’

Adamın lafını bölen imparatoriçe soğuk bir sesle onu uyarmış ve geçmişten bahsetmemesini söylemişti, normalde sıcakkanlı olan bu kadın mesele devlet işi olunca tamamen değişiyordu.

‘’Özür diliyorum efendim,  dediğiniz gibi bu sadece geçmişte kaldı, ancak biz o madeni kullanabilmek istiyoruz. Tabii ki size karşılığını fazlasıyla vereceğiz.’’

 

Akatsuka madeni normalde Akatsuka krallığına bağlı olan, Akatsuka ormanının doğusunda yer alan büyükçe bir madendi. İçerisinden çok değerli şeyler çıkabiliyordu, bu gizemli yerden bir keresinde  ‘’Kırmızı  Gözlü Kartal’’ çekirdeği çıkmıştı, bu çekirdek 6. Alemin zirvesinde sıkışmış birisini 7. Aleme çıkarmaya bile yetebilirdi, ancak krallık imparatorluğa bağlandığından beri orayı İmparatorluk yönetiyordu, şimdi ise geri istemeye gelmişlerdi, elbette yüksek teklifler yapacakları kesindi. Yine de böylesine değerli bir madeni öylece onlara bırakmalarının bir yolu yoktu.

 

‘’Bunun mümkün olmadığını artık anlamanız gerek, yapacağınız teklifle ilgilenmiyorum.’’

‘’Size tam 50 milyon altın ve Kara Aynayı teklif edecektik.’’

Bu teklifi duyunca Theodoranın gözleri büyüdü. Şaşırtıcı olduğu belliydi, ama şaşırtıcı olan altın değildi, bu altın aşırı miktarda yüksek olsa da  ülkeler söz konusu olduğunda aşırı olamazdı, ama kara ayna denilen şey çok önemli olmalıydı.’’

‘’Reddedildi.’’

‘’Anlıyorum.’’

 

Yine de bir süre çekindikten sonra reddetmişti, bu da madenin önemini gösteriyordu.

 

‘’İmparatoriçem, biliyorsunuz ki her gelişimizde yanımızda yetenekli bir genç getiriyoruz ki sizin değerli gençlerinizden birazcık ders alsınlar ve kibirleri biraz olsun hafifler. Bu yüzden sizden tekrar rica edeceğim, lütfen krallığımızdan gelen Tadanın sizi selamlamasına ve sizden izin almasına müsaade edin.

‘’Girsin.’’

İçeriye sarışın mavi gözlü, 1.80 boylarında bir genç girdi, yüzünden kibir akıyordu, en azından 18-19 yaşlarında görünüyordu.

‘’Tada, majestelerini selamlar.’’

 

Kafasını eğip selamlasa da sözlerinde çok fazla saygı yoktu, bu İstaphanın bile dikkatini çekmişti.

 

‘’Majesteleri, Tada krallığımızın 1 numaralı akademisi Demin’in en gözde öğrencisidir, şu ana kadar onu getirmek istesek de akademi izin vermemişti. Nihayet şimdi getirebildik, henüz 20 yaşında ancak çoktan Gökyüzü Bilge Alemine(4. Alem) girmiş vaziyette, yeteneği çok  yüksek olmasa da umarım gençleriniz ona ders vermeyi kabul eder.’’

 

Elbette ki elçi aklındaki şeyleri söylemiyordu, sadece 20 yaşında 4. Aleme erişmiş bir genç, bu dahilerden çok daha ötede bir şeydi. Canavar olarak adlandırılabilirdi, aslında krallık onu göndererek imparatorluğa ne kadar güçlü ve yetenekli gençlere sahip olduğunu göstermek istiyordu. Çünkü bütün imparatorluğun en iyi akademilerinde bile onu yenecek birisini bulmak samanlıkta iğne aramaktan zordu, ona yenilmeyecek birisi bile çok zor bulunabilirdi. İmparatoriçe bir anlığına Theodoraya baktı, Theodora da İstaphaya bir göz gezdirip başıyla onayladı.

‘’Akademilere gitmeye gerek yok, zaten onunla dövüşebilecek birisi var yanımda.’’

‘’Efendim, bahsettiğiniz kişi bir genç değil mi? Yani diğer türlü olması çok garip.’’

‘’Endişelenmene gerek yok, gidip genç birisiyle yaşlı birisini mi dövüştüreceğimi sanıyorsun? 17-18 yaşlarında bir genç, getirdiğin delikanlıdan bile daha küçük.’’

Bu sefer hem Tada hem Valentine şaşırmıştı, imparatoriçe birisi var diyince direk olarak yaşlı bir adam olacağını düşünmüşlerdi çünkü onun yaşında birisinin onu yenme ihtimali çok düşüktü, öyle manyaklar sadece büyük imparatorluklardan çıkardı. Ama imparatoriçe bırak yaşlıyı bu kişinin ondan bile daha genç olduğunu söylüyordu. Acaba dalga mı geçiyordu?

‘’Ciddi misiniz majesteleri?’’

‘’Sesim şaka yapıyormuş gibi mi geliyor?’’

‘’Hayır, özür dilerim. Nasıl isterseniz öyle olsun.’’

‘’İstapha, bizim adımıza bu eğitim dövüşüne çıkar mısın?’’

İmparatoriçenin sorusuna cevabı hazırdı.

‘’Buna her zaman hazırım.’’

‘’Öyleyse ileri çık.’’

İstapha perdeyi aşarak ileri çıktı, normalde perdenin arkasından onları görebilse de onlar onu göremiyordu, ancak şimdi nihayet görebilmişlerdi. Gördüklerinde ne diyeceklerini bilemediler, gayet kalıplı ve iyi bir vücuda sahip yakışıklı birisiydi, yaşının küçük olduğu anlaşılıyordu ama bu çocuk hiç yetişim enerjisine sahip değildi, bildiğin yetişimi yoktu. Nasıl dövüşebilirdi ki? Ancak bir süre sonra Valentinenin huzuru kaçmıştı, Theodora da hiç yetişime sahip değildi ama onun ne olduğunu çok iyi biliyorlardı, ayrıca o kadının perdenin arkasında olduğuna hiç şüphesi yokken bu çocukta, bu ona çok benzeyen çocukta oradan gelmişti. Acaba öğrencisi olabilir miydi?

 

‘’İmparatorluğun değerli gencisi selamlıyorum, umarım bizim yetersiz öğrencimize  yardımcı olup ders verirsiniz.’’

Tada ise durumun farkında bile değildi ve sadece sırıtıyordu.

 

‘’Theodora, İstaphayı da alıp arenaya geçin, seyirci olmasın, ikisi kozlarını paylaşsınlar.’’

‘’ Emredersiniz.’’

Normalde olduğu gibi değil, imparatoriçesine bağlı bir korumayla imparatoriçe gibi konuşuyorlardı.

 

Theodora perdenin arkasından çıkınca elçi çok ağır hissetmişti, bu kadından korktuğu belliydi, Tada ise hala hiçbir şeyin farkında değildi. Yetişim hissedemediği için onları çok kale almıyordu. Çok uzatmadan beraberce arenaya gittiler. Theodora konuşmaya başladı.

 

‘’Birbirini öldürmek ya da kalcı hasar vermeye çalışmak yok, kazara olduğu sürece zarar vermek önemsizdir, ellerin ve ayakların gözü yok nasıl olsa.  Şimdi çıkıp dövüşün, silahlar serbesttir.’’

Bu kısa duyurunun ardından ikisi arenada karşı karşıya geldiler. İstapha ifadesizken rakibi sırıtıyordu, kesinlikle onun dengi değildi bu çocuk, kendisi dahiler arasında bile canavar olarak görülürken karşıdakinin yetişimi yoktu, basbayağı öldürsün diye önüne atılmıştı ama öldürmeye de izin yoktu, bu yüzden onu iyice bir benzettikten sonra ona ne kadar değersiz olduğunu acımasızca göstermek en iyisi olacaktı.

‘’Hazırsan başlayacağım, silah çıkarmayacak mısın?’’

‘’Gerek yok, saldırabilirsin.’’

İstapha silah çıkarmadığı için Tada da silah çıkarmadan ona saldırmıştı, üstten attığı bir kroşeyi eğrilerek atlatan İstapha dirseğiyle karnına vurmaya çalışınca rakibi çok hızlı bir şekilde kaçınarak tekme attı, bu tekme ona isabet edince Tadanın yüzü buruştu ve acıyla kendisini geri çekti.

‘’Sen, zırh mı giyiyorsun?’’

‘’Hayır, sadece bedenim çok serttir.’’

‘’Emin misin?’’

 

Bunun üzerine İstapha hafifçe önünü açarak bir zırh giymediğini göstermişti. Ardından rakibi tekrar yumruk atınca eliyle tutup karnına bir fiske atmış ve onu 10 metre kadar geriye uçurmuştu. Tada şaşırsa da artık onu küçümsemedi ve kılcını çıkarttı. Bu gayet sağlam ve güçlü bir kılıca benziyordu, yine de çok özel bir tarafı varmış gibi durmuyordu.

‘’Bu kılıç ne?’’

Theodora elçiye sordu.

‘’Bildiğim kadarıyla adı Yeşil Keski, gayet güçlü bir kılıçtır, en sert demiri bile kâğıt gibi kesebilir.’’

Theodora bir şey söylemeden dövüşü izlemeye devam etti.

 

Tadanın kılıcı hafif sarı bir ışıkla kaplandı, bu 4. Seviye yetenek ‘’Tepe Boynuzu’’ idi, çok güçlü bir yetenekti, sadece mızrak, saber ve kılıçla kullanılabiliyordu. Bir an sonra bir hareket yeteneğiyle İstaphanın önünde belirdi ve kılıcı direk kolunu kesmek için sallamıştı, az önceki aşağılamanın acısını çıkarmak istemişti ama hareketini rahatça gören İstapha çoktan sıyrılmış ve avucuyla göğsüne hafifçe vurarak onu fırlatmıştı, 30 metre kadar uçtuktan sonra ağzından kan kusarak ayağa kalktı. Ancak pes etmeden tekrar geldi, bu sefer direk arkasından saldırmıştı ama o saldırıyı vurduğu anda kestiği şeyin hava olduğunu gördü, bir anda yanına biten İstapha güçlü bir fiske vurarak kılıcını uçurmuş, kılıçtaki yeteneği yok etmiş, hatta bu kadar güçlü bir kılıcı kırmıştı. Sonra da Tadaya hiç dokunmadan dövüş bitti diyerek arenadan ayrılmıştı.

Theodoranın yanına giderek.

‘’Sanırım işimiz bitti usta, istersen gidebiliriz.’’

‘’Pekâlâ, imparatoriçenin yanına dönelim.’’

‘’Bekleyin lütfen.’’

‘’Ne var?’’

‘’Bu delikanlı sizin öğrenciniz mi?’’

‘’Öyle sayılır, ne oldu ki?’’

‘’Ah, sadece meraklanmıştım, ilk defa sizin bir öğrenci aldığınızı duyuyorum da.’’

‘’Önemli bir mesele değil, bir sürü öğrenci ve usta var bu dünyada.’’

Bunu söyledikten sonra imparatoriçeyi ziyaret ettiler ve tekrar ormana doğru yöneldiler.  Ancak ormanın girişine yaklaştıkları sırada Theodora durarak arkasını döndü ve hafifçe konuştu.

 

‘’Çık dışarı.’’

 

Valentine saklandığı ağacın arakasından çıktı, onların yanına yaklaştı.

‘’Bayan Theodora, sizinle konuşmak istediğim bir şey vardı, umarım takip ettiğim için kızmadınız.

‘’Ne konuşacakmışsın?’’

‘’Özel konuşabilir miyiz?’’

‘’Konuş, öğrencimden saklamaya gerek yok.’’

‘’Pekala, aslında size krallığımız bir teklif yapmak istiyor.’’

‘’Teklif demek, nasıl bir şeymiş bu.’’

‘’Efendim, aslında bilirsiniz, size vermek istediğimiz hediyeler var.’’

‘’Bana ne için rüşvet veriyorsun?’’

Theodora lafı dolandırmadan direk kesmişti.

‘’Eğer imparatorluğa karşı bir sitemimiz olurs-

‘’Sizin tarafınıza mı geçmeliyim?’’

İstapha endişelenmişti, çünkü  Theodoranın vücudundan aşırı miktarda Yin enerjisi çıkıyordu, elbette elçi bunu fark etmemişti.

‘’Hayır, tabii ki de sadece karışmamanızı isteyecektim. Karşılığında ise size 10 milyon altın, bir o kadar mücevher, 6. Seviye 3 dövüş kitabı ve bir delikanlı.’’

‘’Delikanlı?’’

‘’Evet, krallığımızda 18 yıl önce doğmuş bir delikanlı, adı Hayem, çok terbiyeli ve düzgündür, ancak tanrı vergisi bir Yang enerjisi var, yaptığımız testlerde normal erkeklerden 20000(yirmi bin) kat daha fazla enerjiye sahip olduğunu öğrendik, Bayan Theodora ise Yin enerjisine sahip yani ikisi harika yetişim partnerleri olabilirler, kısa sürede gücünüzü çok daha fazla arttırabilirsiniz.’’

Adam hafif bir sırıtma ile sözlerini bitirdiğinde Theodoranın yüzünü öfke doldurdu.

‘’Sen beni ne sandın? Oğlum olacak yaşta birisiyle yetişim partneri mi olacaktım? Ölmek mi istiyorsun he? Bir de bana vatanıma ihanet edeceğim demek, kafanı kopartırım senin.’’

‘’Yanlış anl-

Adam lafını bitiremeden dayağını yemişti, İstapha onu öldüreceğini sanmıştı ama öldürmemişti, nedenini sorunca.

‘’Sonuçta bir elçi, eğer öldürürsem bu direk hakaret olur, onlarda diğer krallıklarla iş birliği yapıp saldırılarsa sıkıntılı olur, üstüne bir de bunu duyan başka imparatorluklarda bu şansı kaçırmak istemeyecektir. Hepsiye birden uğraşmak neredeyse imkansız gibi, çok zor olurdu yani.’’

İstapha devlet işlerinin karışıklığını anlamıştı, ancak Theodoranın bir an sonraki sorusuyla titredi.

‘’Kitapta bir şey bulabildin mi? Yang ve Yin enerjisiyle ilgili?’’

 

 BÖLÜM SONU. YORUM YAZMAYI UNUTMAYIN.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr