BÖLÜM 42 (Part 2)

avatar
2212 4

SAHİPKIRAN - BÖLÜM 42 (Part 2)


            BÖLÜM 42(PART2)

 

‘’U-usta, usta ayağa kalk.’’

Ustasını o halde gördükten sonra titreyerek ona yaklaşan İstapha yavaş bir şekilde konuştu.

‘’Hadi usta, ne olur kalk.’’

‘’İstapha, kendine gel, lütfen sakin ol.’’

 

Ancak İstapha onu duymuyordu bile, ustasının hareketsiz ve cansız bedenini sarsıp duruyordu.

 

‘’Lütfen kalk, böylece ölmüş olamazsın.’’

‘’İstapha bekle, o öldü ama ruhu bedeninden henüz ayrılmadı, belki onu geri getirme şansımız olur, lütfen kendine gel ve dediklerimi yap.’’

‘’Gerçekten mi?’’

‘’Evet, hemen yap, her geçen saniye zararımıza.’’

‘’Ne yapmalıyım?’’

‘’Yang enerjini vücudunda gönder, bunu yaparken itaptan ilk öğrendiğin tekniği de kullanmayı ihmal etme, böylece dağılamamış Yin enerjisini uyarıp tekrar birleştirerek onun bedenini eski haline geri döndürmeliyiz. ‘’

‘’Tamam hemen yapıyorum.’’

İstapha hemen bütün enerjisini ona göndermeye başladı ama hiçbir şey değişmedi, sanki enerjisi hiç etki etmiyordu, ancak pes etmeden bütün enerjisini göndermeye devam etti,  o kadar enerji yolluyordu ki bir ejderha bunu görse huşu hissederdi. Ancak bir süre sonra hiç işe yaramadığını fark etti.

‘’Neden,neden,neden?’’

Tekrar vücudu titremeye başlarken gözleri kırmızıya döndü, sırtında bir dövme belirdi, kapkara bir ejderha sırtında dövme olarak duruyordu, ardından bütün enerjisi kara

r bir hale geldi.

‘’AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHH’’

 

Büyük bir gürültüyle beraber kara enerji zorla Yin enerjisini toparlayıp Theodoraya geri yolladı, ardından da vücudunu hiç hasar almamış haline geri döndürdü, ancak İstaphanın enerjisi ormana yayılıp yok olmuş ağaçları tekrar diriltirken kendisi çoktan bayılmıştı.

 

‘’İstapha, kendine gel.’’

Alicenin çığlıkları anlamsızdı, yavaşça gözü kapandı, ancak tam bu sırada Theodora gözlerini açtı. Bakınınca bütün ormanın eskisinden bile daha güzel olduğunu gördü.

‘’Neler oluyor, burası tahrip olmamış mıydı?’’

O kara enerjini bütün ormanı yok edeceğinden emindi, kendisi bile dayanamamış, kalkanları kağıt gibi yok olduktan sonra büyük bir acıyla yere yığılmıştı.

‘’Ayrıca ben hala hayattayım, nasıl oldu ki bu?’’

Tam bunları düşünürken İstaphanın yerde yattığını gördü.

‘’İstapha! Ne oldu sana?’’

Hemen yanına koştu ama hareket etmiyordu, nabzını yoklayınca ise yaşadığını görüp rahatladı. Bir an sonra kendi vücudunda ki yüksek miktarda Yang enerjisini hissedince neler olduğunu anladı.

‘’Bu çocuk bütün enerjisini beni iyileştirmek için mi harcadı?’’

 

-Pat,pat.

 

Gürültüyü duyan imparatorluk askerleri anına oraya gelmişti, ancak yok olduğunu gördükleri orman hiçbir zarar görmemiş şekilde öylece duruyordu. Ormanda kimseyi bulamadılar, on binlerce asker hızla ormanı araştırmaya devam etti ama saatler geçmesine rağmen kimseyi bulamamışlardı. İmparatoriçe ise Theodora ve İstaphanın ormanda olduğunu bildiği için yerinde duramamış ses tılsımıyla irtibata geçmeye çalışmıştı, olmayınca İstaphanın evine gitti ama orada da kimse yoktu, bunun üzerine o da yanına on binlerce asker alıp ormanı araştırmaya gitmişti, fakat ellerine bir şey geçmiyordu. Nihayet bir süre sonra bir ses tılsımı onunla irtibata geçti.

 

‘’Ben Theodora, ormandaki patlama için endişelenmene gerek yok, ormanın güneyindeki vadinin yakınında bulunan bir köy hastanesindeyim…

 

Bu sesi duyunca rahatlamıştı, ancak neden oradaydı? Kim hastaydı? Ne olmuştu? Bunların cevabını da bulması gerekiyordu fakat ses iletiminin devamında kesinlikle oraya gelmemesi gerektiği, en kısa zamanda geri döneceği ve ikisinin de zararsız olduğu bilgisi gelince o da endişeyle saraya geri dönmüştü.

 

İstapha  gözlerini ağır ağır açtı, birisinin siluetini gördü. Bu ustasıydı.

‘’U-usta.’’

Biraz zor bir şekilde konuşmayı başardı.

‘’İstapha, çok şükür iyisin.’’

Theodora şu an mutluluktan gülümsüyordu, bir yandan da hafifçe gözleri sulanmıştı.

 

‘’Ne oldu bana?’’

‘’Hatırlayamıyor musun?’’

‘’Ben, ben.’’

 

Kendisini zorlayınca biraz baş ağrısı hissetse de olan şeyleri hatırlamıştı.

‘’Usta sen iyisin değil mi?’’

‘’Senin sayende.’’

‘’Hayır, aslında benim yüzümden az kalsın ölüyordun, o Aurora nasıl öyle bir şey yaptı hala anlayamıyorum.’’

‘’Bende bilmiyorum, ne olursa olsun bu kadar fazla gerilime sahip olması imkansız, eğer yıllardır bununla uğraşsan olabilirdi ama, sadece binde bir kadar gerilim katabildin değil mi? Hatta biraz daha az olmalı. Ben bile anca binde bir katabilmiştim.’’

‘’Evet, muhtemelen o ayarlarda olmalıydı, ama bir anda kontrolden çıktı. Ne olduğunu bende anlamadım, sanki bir şey beni ele geçirmiş gibiydi.’’

‘’Bu konu hakkında çok endişelenmene gerek yok, oldu bitti işte. Bir dahaki sefere direk benden talimat alarak yapacaksın.’’

‘’Anladım. Aslında aklımda başka bir şey vardı ama.’’

‘’Ne vardı?’’

‘’Kitaba göre Auroranın asıl gücü Yin ve Yang enerjisi aynı anda olursa ortaya çıkıyor değil mi?’’

‘’Evet.’’

‘’Bende ikimiz bir Aurora oluşturabiliriz diye düşünmüştüm, ben Yang sende Yin küresi oluşturacaktık sonra da kullanacaktık.’’

‘’İkimiz mi?’’

‘’Evet ikimiz, elbette aynı kişinin kullanmasına denk olamaz ama en azından ne kadar güçlü olabileceğini görürdük.’’

‘’İkimizde bunda ustalaşmadan çok tehlikeli, hadi bir anlaşma yapalım.’’

‘’Ne anlaşması?’’

‘’Eğer gerginliği %10’a çıkarmayı bir gün başarırsak beraber bunu deneyeceğiz, o zamana kadar sıkı çalış tamam mı?’’

‘’Tamam usta. Peki burası neresi?’’

‘’Vadinin aşağısında kalan bir köy, yakın olduğu için seni buraya getirdim, şükür ki burası yok olmamış. Hastanesi de olduğundan hemen yardım ettiler.’’

‘’Anlıyorum, ne zaman geri döneceğiz?’’

‘’Hemen, ayağa kalkabiliyorsan tabii, imparatorlukta çok taşa iyi hastaneler var, onlardan birisinde dinlenirsin.’’

‘’K-kıyafetlerim, bunlar benim kıyafetim değil usta.’’

İstaphanın kıyafetleri yok olmuştu, aslında o korkuyla fark edememişti ama aslında kara dalgadan sonra Theodoranın da kıyafetleri yok olmuştu. Uzaysal yüzükte yok olduğundan çırılçıplak olarak kalmışlardı, Theodora da korkusu geçince İstaphanın da kendisinin de aslında çıplak olduğunu fark edip utanmıştı, ama yapabileceği bir şey yoktu, onu bir hastaneye götürmesi, ya da yardım alabilecekleri bir yere getirmesi gerekiyordu. Bu yüzden onu taşımaya yeltendi ama tam o sırada etten bir mızrak gördü, en azından 10 saniye öylece kaldıktan sonra..

‘’B-buda ne , bu gerçek mi?’’

İşte aynen böyle söylemişti, tam gerçek mi diye bakacaktı ki karşısındakinin öğrencisi olduğunu hatırladı ve sinirlendi. Ancak ustası olarak onun hakkında endişelendiği için bir şey yapmadı.

‘’Bu bacaksız piç bana neler gösteriyor, senin ben var ya.’’

Sinirlenmişti, ama yine de onu kucağına alıp köye kadar taşıdıktan sonra gördüğü bir kadına durumu az çok izah edip ikisi için elbise getirtmişti. Elbette sorsa bile bunları İstaphaya anlatmasının bir yolu yoktu.

‘’Evet, seninkiler çok yıpranmıştı bende yeni bir kıyafet istedim.’’

‘’Seninkilerde değişmiş.’’

‘’Bu konuda endişelenmene gerek yok.’’

Ustası azarladıktan sonra çenesini kapatmıştı, sonra da beraber imparatorluğa gittiler ama İstapha hastaneye gitmesine gerek olmayacağını söylemişti, ancak ustası endişelendiği için onu bırakmamıştı, hastaneye gitmeyince de evine götürmüştü.

‘’Ancak içim böyle rahat edebilir, seni bir yere bırakmıyorum.’’

Ustasının kesin emriyle onun evinde kalmaya mecbur olmuştu, evine giderek kıyafet aldıktan sonra Hisunayı da alıp eve geçtiler. Theodora güzelce bir yemek hazırladı, yedikten sonra bir süre daha enerji hakkında konuştular, elbette Hisuna çoktan uyumuştu. Theodora ise beklemesini söyleyerek dışarı çıktı, bir süre sonra geri geldi.

‘’Nereye gittin usta?’’

‘’İmparatoriçe bizim hakkımızda endişelenmişti, o köyde bulduğum bir ses iletim tılsımıyla ona haber gönderdim ama bir kez de yüz yüze gidip görmek istedim, iyi ki de yapmışım.’’

‘’Ne oldu ki?’’

‘’Marika, nereden duymuşsa senin yok olan bir orman içerisinde olduğunu öğrenmiş, gidip ona da ses iletimi yolladık, yoksa çoktan yola çıkmıştı ve buraya geliyordu.’’

‘’Buraya geliyordu demek.’’

İstapha aptalca bir sırıtışla tepki verince Theodora dayanamadı.

‘’Sadece yenge-yeğen olduğunuza emin misin?’’

‘’Tabii ki, yanlış anlama beni, sadece hakkımda endişelendiği için mutlu oldum hepsi bu.’’

‘’Seni arsız velet, beni de endişelendirdin, bu seni mutlu mu ediyor ha.’’

‘’Hayır, tabii ki de etmiyor, ama birilerinin beni sevdiğini ve benim hakkımda endişelendiğini düşünmek, sadece iyi hissettirdi.’’

Bu cümleyi öyle bir tonda kurmuştu ki Theodora ne desin bilemedi, bir an ona sarılmak istedi ama vazgeçti.

‘’Öhöm, çok fazla Yang enerjisi harcamış olmalısın, gerçekten kendini iyi hissediyor musun?’’

‘’Aslında enerjim hiç eksilmedi ki.’’

‘’Ne saçmalıyorsun.’’

Bunun üzerine onun enerjisini kontrol edince hiç azalmadığını gördü.

‘’S-sen, nesin sen be?’’

‘’Ehehhe, sanırım biraz fazla enerjim var hepsi bu.’’

‘’Neyse ne, saat geç oldu zaten yat uyu. Söylemeyi de unuttum,  işlemler tamamlandı, yarın okuluna dönüyorsun. İlk defa bir öğrencim oluyor  o da beni bırakıp gidiyor, vefasız piç’’

Böyle söyledikten sonra odasına döndü ve üstünü değiştirip yatağa girdi, ama garip hissediyordu, İstaphaya çok alışmıştı, ormana gidip yetişim yapmak ise onların rutini olmuştu, şimdi bundan birdenbire ayrılmak elbette ona  zor  geliyordu.

Theodora aslında bir uyurgezerdi, bazı geceler evden çıkıp şehirde turladığı bile oluyordu. Bu gecede odasından çıkmıştı, üzerindeki garip kıyafetle odasından çıkınca kapalı gözleri hafifçe oynadı, sonra da yürümeye  başladı. Ağır bir şekilde İstaphanın kaldığı odanın önüne geldi. Kapıyı açarak içeriye girdi, İstapha mışıl mışıl uyurken birden üzerine atladı.

‘’Wahh, ne yapıyorsun usta?’’

İstapha soru sorsa da cevap alamadı, Theodora onun hareketlerini kısıtladığı için bir şey de yapamıyordu, ancak biraz dikkatli bakınca aslında onun uyuduğunu gördü.

‘’Yani, uyurgezerlik ha, eğer uyandırırsam tehlikeli olur.’’

Uyurgezerleri uyandırmak çok tehlikeli bir şeydi, bunu İstapha zaten bildiği için onu uyandırmamak amacıyla ses çıkarmamaya başladı. Ancak Theodora göğüslerini ona yasladıktan sonra bacağını da yana erince etten mızrak garip yerlere değmeye başladı. Artık ne yapacağını bilmiyordu, eğer ustası uyanırsa ölecekti. Ses çıkarmamaya yemin etti. Ancak ustası daha da bastırıyordu, kim bilir rüyasında ne görüyordu.

 

‘’Tuna, kocacığım neden?’’

 

Böyle bir şey söyledikten sonra gözlerinden hafifçe yaş döküldü, ardından hareket etmeyi ve sıkmayı bırakıp uyumaya başladı, nefes alış verişi duyulabiliyordu. İstapha da onu rahatsız etmek istemediğinden bir şey yapmadı, bir süre sonra da uyuya kaldı.

 

SABAH OLUNCA…..

 

İstapha tekrar yemek kokusuyla uyandı. İçeri geçince onun yemek pişirdiğini gördü, daha doğrusu kahvaltılık hazırlıyordu.

‘’Günaydın usta.’’

‘’A-aah, evet günaydın.’’

Theodora onu görünce garip bir şekilde kafasını çevirmiş ve göz teması kurmamıştı. Hafifçe de kızarmış bir şekilde konuşmuştu.

 

Neler oluyor? Bu İstaphanın aklına gelen ilk soruydu.

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr