"Kızın kolunu bırak,'' dedim sertçe. ''Belli ki sarhoşsun. Seninle gelmek istemiyor. Sıkıntı çıkarma."
"Sana mı kaldı bunu söylemek, bebek surat."
"Senin gibi suratımın olmasından daha iyidir en azından," dedim ve yüzümde hissettiğim şey, gözüme yediğim yumruk oldu.
(Şimdi buradan neden başladı diyebilirsiniz. Hani film, dizi vb. olur, yanlış bölümü açmışsın hissi veren bir bölüm. İşte öyle yapılmak istenmedi ama siz öyle sanmayın diye güzide karakterciğiniz olarak size yardımcı olmak istedim.)
"Sınıfta dün geceki partinizin etkisinden uyanamamış bir arkadaş var," dedi Profesör Sillian imalı bir edayla.
Herkes kıkır kıkır tabii.
Sınıfta olduğumu hatırladığımda, Küt Saçlı Kız'ın bana baktığını gördüm. Göz göze bir anlık göz göze gelmemizin ardından ikimiz de gözlerimizi kaçırdık.
"Malzemeleri getirmene puan vermiyoruz, mor göz,'' dedi Profesör Sillian. ''İşaret fişeğim de yok. Sahne senin.''
Ne sosu, ne fişeği amına koyayım. Ben dün gece ne yaşadığımı hatırlamıyorum.
Öylece kalakalmıştım. Mantıklı bir cevap üretemedim.
Sillian sınıfa döndü. "Anlaşılan dün geceki büyük partinizden sonra sahte bahanelerle beni meşgul edeceğiniz kesin.'' İç geçirdi. ''Yarın hepinizin tam not almasını istiyorum."
Bütün sınıf Profesör Sillian'a teşekkürlerini sunarak coşkulu bir alkış tufanı kopardı.
Yapılan şaklabanlıklar bir yana gerçekten kral hareket.
(Sizin de Sillian gibi öğretmeniniz varsa yorumlarda belirtmeyin. Umurumda değil.)
Sillian bugünlük sınıfı serbest bıraktı.
Bazıları arkadaşlarıyla dünkü partiyi konuşmaya başladı, kimisi kafasını koydu uyudu, ben ise kafamı pencereden taraf çevirip dünü hatırlamaya çalıştım.
"Dün geceki kavgan çok fenaydı. Ivan olmasa daha fena dayak yiyebilirdin."
Yan sıramdan işitmiştim bu kelimeleri.
Sesi işittiğim tarafa döndüm: İşveli işveli sırıtan esmer bir kız.
"Aynen," şeklinde geçiştirilmiş bir cevap verdim.
Ivan beni mi kurtarmış? Bunu da partisi gibi gösteriş olsun diye yapmıştır. Alkolün etkisindeyken arkadaşı gibi davranmıştım. Ciddiye almış olmalı.
Gözüme aldığım yumruktan sonra yere kapaklandım.
Gözlerimi açtım.
"Benim partimde benim arkadaşıma ne yaptığını sanıyorsun!" diyerek araya girdi Ivan.
Ivan, gözüme yumruk indiren çocuğa kafa attı.
Kümelenmiş kalabalık olaya müdahil oldu.
Ivan beni ayağa kaldırdı. "İyi misin, Beautiful? Güzel yüzüne zarar gelsin istemezdim."
Eşcinsel yapacak kadar etkileyici birisi.
(Eğer bu noveli okuyan bayanlarımız varsa beni Ivan’la shipleyebilir. İzin veriyorum.)
"Ya bu partiden siktir olup gidersin, ya da arkadaşımdan ve kızdan özür dilersin."
Çocuk ayağa kalktı; kanayan burnunu tutuyordu. "Özür dilerim, haklısınız,'' dedi. ''Hatamı mazur görün. Alkolün etkisiyle gelişti."
Başımla özrünü onayladım. Küt Saçlı Kız da başını sallayarak onayladı.
"Benim yüzümden oldu. Kusura bakma, 'Beautiful'. İlk yardım çantasını alıp gözüne pansuman yapalım."
Beautiful’u vurgulu söyledi... Ulan Ivan.
Beraber lavabonun yolunu tuttuk.
Kendimi bir anda onun yüzüne bakarken, gözüme pansuman yapılırken buldum.
"Uyan. Ders bitti."
Başımı kaldırdım: Küt Saçlı Kız...
"Hadi,'' dedi, nahif ses tonuyla. ''Beraber yürüyelim."
"Olur," dedim bir yandan çantamı ve malzemelerimi toparlarken.
Okuldan çıkalı beş dakika oldu fakat ikimiz de tek kelime etmedik. Acaba dün gece ne olmuş olabilir? Gerçi yaşadığımızdan daha büyük bir olay olamaz herhalde. Olur aslında... Ivan’la ben olmuş olabilir!
Sikeyim.
Yine hayal ettim.
Küt Saçlı Kız aniden durdu. "Ciddi miydin?"
Kaşlarımı çattım. ''Ciddi miydim?''
"Demek hatırlamıyorsun."
Ne sözü lan? Erkek sözü falansa ben öyle saçmalıklara inanmam. Tutmam da zaten. Normal sözü de tutmam aslında...
Küt Saçlı Kız durdu, dururken küt saçları da öne doğru savruldu. "Benim bu taraftan gitmem lazım,'' dedi sola ayrılan yolu işaret ederek ''İlk günümde geç kalmak istemem."
"Tamam, görüşürüz,'' diye seslendim arkasından.
Sözlerinden buram buram hüzün yayılıyordu. Ne olmuş olabilir? Kötü bir şey yapmadım. Eğer yapmış olsaydım, olay yatağa varmazdı. Ama sorun ne? Gözleri ve sözleri kalbimde neden hüzünlü bir meltem estiriyor?
"Böyle de pek bir romantik oldu. Biraz da klişe sanki,'' dedim muzipçe. ''Biraz değil, bayağı klişe aslında.''
Pansumana devam ederken gözlerime anlık bir bakış atıp gülümsedi.
"O çocuk seni tanıyor gibiydi. Niçin tartıştınız?"
Minik yüzünü ciddi bir ifade bürüdü. "Benimle aynı yerden geldi."
Anlatmakta tereddüt ediyordu ama bir yandan da anlatmak istediğine yemin edebilirim.
"İstemiyorsan anlatmak zorunda değils-" demeye kalmadan sözümü kesti.
"Çocukluk arkadaşıyız.'' Ufak burnunu ovaladı. ''Annem ile babam trafik kazasında öldüğünden beri sevgilimmiş gibi sahipleniyor beni."
Yutkunamadım. Keşke sormasaydım. Anlatmak istediğini bilmeme rağmen böyle bir şeyi ben öğrenmeye hazır değildim.
"Sen sormadan söyleyeyim: Ben 3. sınıftayken öldüler. Teyzem büyüttü. O çocuk da bizim mahallemizde oturuyordu. Bana acıdığı için beni her zaman korurdu. Bana zarar gelmesine izin vermezdi."
İyi çocukmuş aslında. Keşke kavgaya tutuşmasaydım.
Siktir et. Dayak attı zaten.
"Hayatında önemli bir yeri varmış. Tartışmanıza üzüldüm."
Siyah ojeli, ince, bembeyaz parmaklarını yüzümden çekti.
İkimiz de başımızı ayrı yerlere çevirdik.
"Teşekkürler,'' deyip kalktım. ''İçeri geçelim."
Küt Saçlı Kız elimi yakaladı.
(İndir lan elini köle!)
Başımı çevirdiğimde, dudaklarımda dudağını hissettim.
(Girdik yine o kanallara. Bu son uyarım: Şikayetlerinizi yazara iletin.)
Bir süre dudaklarımız birbirlerine aitlermiş gibi kalakaldı.
Derdime deva, hislerime feza dudakları, dudaklarımdan ayrıldı.
Işıltılı gözleri, masum bakışları, soluğumu kesiyordu. Beni afallatıyordu. Beni, ben olmaktan alıkoyuyordu.
"Alkolün etkisi. Kusura bakma,'' deyip yanımdan sıyrıldı. ''İçeri geçelim. Ne yaptığımı bilmiyorum.''
Onu bileğinden yakaladım.
(Yapma ya. Öp, kaç. hayırdır paşa, sen bizi tek gecelik ilişki mi sandın?)
Dudağım, dudaklarıyla buluştu.
Küt Saçlı Kız alnını alnıma dayadı. Ellerini yanaklarıma koydu. "Bunu yapmamalıyız," dedi, gözlerimin içine aksini iddia eder bir ifadeyle bakarak.
"Eğer gerçekten istemiyorsan, yapmayalım."
Alın alına, burun burunaydık. Gözleri, gözlerime değmese de, hislerime dokunuyordu. Gözlerinden öpmek istiyordum onu.
"Yapalım," dedi.
Yukarı çıktım.
Birkaç dakika sonrasında Küt Saçlı Kız odaya geldi. Elinde anahtar vardı. Ivan'ın odasının kapısını açıp içeri buyur etti.
İçeri geçtim.
Kapıyı üzerimize kilitledi.
Yatağa oturdum.
Küt Saçlı Kız inceden yanaşıyordu üzerime.
(Yapma. Oralara girme.)
Kucağıma oturdu. "Ben...'' diye geveledi. ''Korkuyorum. Bakireyim.''
Beynimde bir şok dalgalanması yayıldı. Böylesine bir kızı nasıl olur da kimse kapmamış?! Üstüne Avrupalı! (Kinaye var.)
"Ben de öyle,” diye karşılık verdim.
"Ailemi kaybettiğimden beri aradığım tek gerçek, doğru erkeği bulmaktı.''
"Senin için yanlış erkeksem bile doğru olduğuma inandırmak için yapılacak ne varsa yaparım."
Sözlerimde ciddi miydim bilmiyorum.
Dudakları dudağıma, göğsü göğsüme değdi.
Yatağa kapaklandık.
***
Uyuya kalmıştım ve Ivan'ın aramasına uyanmıştım.
Daha da önemlisi, dün geceyi ve verdiğim sözü hatırladım.
"Alo?"
"Gelmene gerek yok. Bu yağmur senin gibi narin birini uçurur, Beautiful."
"Neyden bahsediyorsun sen?"
"Sabah evde buluşuruz demiştim.'' İç geçirdi. ''Hafıza problemlerinle uğraşmak çok yorucu bir hal alacak.''
"Boş ver onu,'' diyerek geçiştirdim. ''Dün geceki kızın telefonu numarası var mı?"
"Bende yok, ama sorar bulur, geri dönüş yaparım."
"Tamam. Bekliyorum.''
Odayı arşınlamaya başladım.
Kendimden nefret ediyorum. Alkol yüzünden verdiğim söze bak! Şu an kendimi öldürmek istiyorum. Duygularıyla oynadım. Kullandım onu. Sorumluluk almaya hazır değilim. Başlarda hoşlandığımı düşünüyordum, elde edince öyle olmadığını anlamaya başladım.
Belki de aşırı stresten dolayı böyle düşünüyorum? Belirsizliğin netlik kazanması için onunla konuşmam lazım.
İçim içimi yerken beklediğim mesajı aldığım gibi onu aradım.
"Neredesin?"
"Beautiful, sen misin?" diye sordu Küt Saçlı Kız.
Rüzgarın gürlemesi sesini bastırıyordu.
"Şu an neredesin?'' dedim telaş bir halde. ''Geliyorum."
Hangi ara üstümü ve ayakkabımı giyip kendimi sokağa atmıştım hesap edemedim.
Harbiden fena yağmur varmış.
"Warm kafenin altına sığındım şu an."
Ivanlarla takıldığım yer.
"Geliyorum.''
Telefonu kapattım.
Yağmur ve rüzgar bedenimi hırpalıyordu.
Koşuyordum. Sadece, onun siluetini düşleyerek, koşuyordum. Niçin? Bu bacaklar onu görmek için mi çabalıyordu? Yoksa pişmanlığımı dile getirmemi mi diliyordu?
Varmıştım; ben yağmurun altında, O, kafenin hemen önünde, saçağın altındaydı.
Gözlerimiz buluştu.
"Hatırladım," diye mırıldandım.
Saçağın altından çıktı ve yeğin bir yağmur tutturmuş koyu gökyüzünün altında bana doğru yaklaşmaya başladı.
Gözleri büyük bir aşkla bakıyordu. Buna yemin edebilirim.
Küt Saçlı Kız durdu. Bembeyaz teni gecenin koyuluğunda bile bir yıldız misali apaçıktı. "Unutmalı mıyız?" diye sordu.
"Unutmalıyız."
"Demek öyle," deyip başını aşağı düşürdü. Başını kaldırdı. "Haklısın,'' dedi titreyen bir sesle. ''İkimiz de hata yaptık. Alkollüydük. Doğru olanı unutmak.''
Küt Saçlı Kız sessiz sessiz, usul usul gözyaşları akıtıyordu.
Gözyaşları, haşince yağan yağmura karışmayacak kadar güçlü bir duyguya aitti.
Bir yıldız gibi parlak ve göz alıcı bir duyguya.
Ve kayan bir yıldız misali, ışıltısının yiteceğinden emin olduğun bir duyguya.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..