"Kızgın mısın?"
Öfkem soğumuştu fakat öfkeliymiş gibi bir tavır takındım. "Kesinlikle iyi bir oyuncu olacaksın, Ivan.''
Ivan arabayı kullanırken keyifli bir kahkaha patlattı.
Beni iyi hakladığını kabul etmeliyim.
"Özür dilerim, Beautiful,'' dedi Ivan neşeyle. ''Aramızdaki boğucu atmosferi arındırmakta başarılı oldum. Tabii mükemmel oyunculuğum sayesinde."
"Aslında o kadar iyi değildin,'' diye karşılık verdim. ''Silah sende olduğu için sana iyi davranıyorum."
"Hadi oradan kıskanç!"
Böyle hissetmeyeli uzun zaman oldu... Bir yere, bir şeye, birisine ait hissetmeyeli.
"İstemiyorsan cevaplamak zorunda değilsin,'' dedi Ivan aniden.
Ne soracağını gayet iyi biliyordum.
Genelde her şeye cevabı olan; ergen, pesimist, çok bilmiş ve ukalaydım, kabul ediyorum, ama bu soruya verebilecek hiçbir cevabım yok.
Gözlerimi ovuşturdum. İç geçirdim. "Aslında spontane gelişen bir olaydı,'' dedim. ''O gün hakkında bir şeyler söyleyebileceğim, düşünmek isteyeceğim..." derken bir süre duraksadım; ne diyeceğimi, hangi sözleri seçeceğimi bilemedim. Ardından devam ettim. "O tarih... Gözlerimi kapattığım sırada rakamların gözümün önünde aktığını gördüm..."
Ivan arabayı kenarı çekip durdurdu. "Benimle istediğin zaman konuşabilirsin,'' dedi ciddiyetle. ''Çekinmene gerek yok. Bana her şeyi anlatabilirsin. Seni dinlerim. Sen benim arkadaşımsın, her zaman yanında olacağım.''
Ivan arabadan indi.
Nasıl olur da o tarihi, yaşananı, partide yaşadığım olaya rağmen hatırlayamadım? Neden böyle bir durumda hatırladım?..
***
"Teşekkür ederiz," dedi Ivan sevecenlikle karşılık verirken.
"Afiyet olsun," dedi garson kız ve dönüp gitti.
Önümüze gelen uyduruk tosta ve içeceğimize yumulduk.
"Bugünden sonra yine bugünkü gibi iyi olacağız, değil mi?" diye sordu Ivan.
"Yani.'' Sorunun garipliğine karşın kaşlarımı çattım. ''Ne alaka?''
Ivan tostunu ağzına götürmüşken, "Bilmiyorum,'' diye homurdandı. ''Genelde günün gününü tutmuyor. Bir gün benle iyiyken, başka bir gün kavga ediyoruz. Pek şaşırtıcı olmazdı benim için.'' Gülümsedi. ''Psikolojik sorunlarının olmadığına emin misin?"
"Değilim. Herkes biraz delidir, Ivan. İnsan olmanın gereği bu."
"Sen, Beautiful...'' Ivan kafasını usulca iki yana sallarken sinsice gülümsedi. ''Sivri dilli bir götsün. O 'dilinle' kadınları peşinde koşturamadığına göre biraz aptal olmalısın."
(Eyyy kadınlar! Bakın bakalım hayranı olduğunuz pis ağızlı Charming Boy'a. Zengin olmuş ama adam olamamış. Burada gül gibi ana karakteriniz duruyor.)
"Çirkinleşme,'' diye sahte bir öfkeyle tersledim. ''Senin gibi yakışıklı, zengin ve çekici bir çocuğa böyle imalı cümleler pek yakışmıyor."
Eğleniyorduk. Uzun zamandır eğlenmediğim kadar. Oysa Ivan haklıydı. Yine böyle olabilecek miyiz? Yoksa bu yolculuk, tekrarı olmayan bir mutluluk muydu?
Tostumun son parçasını da ağzıma attım.
Ivan elleriyle altın sarısı saçlarını arkasına savurduktan sonra ayaklandı. "Benimle hesap ödeme münakaşasına tutuşma. Arabada bekle," deyip kışkışladı beni.
Islak mendilimi aldım ve dükkandan çıkıp arabanın yanına gittim.
Yine zoruma gitti... Kendimi ezik gibi hissediyorum. Ne olursa olsun bu huy benimle kalacak olmalı.
Arabanın kaputuna oturmuş, Ivan'ı bekliyordum.
Ivan telefonla konuşarak yaklaşıyordu. "Hallettiniz mi? Güzel. Sonra konuşuruz." Telefonu kapattı.
Kaputtan indim. "O kimdi?" diye sormadan edemedim.
"Mr.Nobody," dedi Ivan kayıtsızca.
Yola devam etmemiz gerekiyordu. Arabaya bindik. Bir an önce eve ulaşmalıydım. Evet. 'Dım.' Evimi özledim ulan! Ben uyurken bile yorulan, kaytarmak için elini ardına koymayan bir insanım. Bugünlük bu kadar macera ve stres, "Erasmus'ta neler yaptın?" sorularını karşılar.
Ivan göz ucuyla beni gözlüyordu. "Eve ne zaman döneceksin, Beauty?''
"İki gün sonra.''
"O zaman yarın benim evde buluşuyoruz?"
"Olmaz."
"Neden?" diye şaşkınlıkla sordu Ivan.
"Çünkü ben farklıyım. Bir şey sosyal medyada çok ilgi görmüşse ona sallarım.”
Ivan, yüzünde koskoca bir soru işareti belirmiş gibi bir şekilde bana baktı. "Sahiden normal değilsin. Duygu değişimlerin beni korkutmaya başladı."
"Gayet komikti.'' Daha da kızdırmak için onu tersledim. ''Anlamamak senin sorunun."
Ivan hâlâ beni anlamlandırmaya çalışıyordu.
Yüzüne baktığımda gerçekten delirdiğimi düşündüğünü hissetim.
Ve bu daha da komikti.
"Türkçe konuşuyorsun, nasıl anlayayım?!"
Bir an durup düşündüm... Lise yıllarımdaki gibi davranmıştım: absürt, nedensizce mutlu, vurdumduymaz, kayıtsız ve ciddiyetsiz. O geri zekalı halen bilinçaltımın derinliklerinde gizleniyor. Bu yolculuğu olan nefretim gittikçe artıyor. Hatıralarımdan silmek istediğim anılarım gün yüzü buluyor.
Ivan'ın, "Beautiful? Beautiful?" diye tekrarlar ettiğini duyumsadım. "Yine yaptın. Ani bir duygu değişimi. Şaka yapıyordum ama gerçekten bir psikologla görüşmelisin. Az önceki sen... Mutlu olabiliyorsan niçin böyle olmayı seçiyorsun?"
Genzimi temizledim. "1.10.2009," dedim ve derin bir iç çektim.
Ivan direksiyona sımsıkı sarıldı; gözleri yolda, kulağı bendeydi.
"Bu tarihin anlamı ne sana söyleyeyim: Annemi, babamı, abimi ve ablamı trafik kazasında kaybettiğim tarih."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..