Mutlulukların en acımasızı, mutluluğu yalnızlıkta bulmaktır.
Kulüpte eğlenmek için gelmedim buraya, yemin ederim. Kulübe geldim, neden diye merak etmeniz gerek. Geldim, çünkü Branka'yı bulmam gerekliydi. Tüm parçaları birleştirmek için son bir adım. Son bir itki; ideallerimden, karakterimden, benliğimden vazgeçiş, sırt dönüş. Ben hedefimin askeriyim. Fikirlerim için bedenim bu uğurda can verir.
Kulübün önüne yaklaştım ve Brandon Sanderson kitapları kalınlığındaki adamın karşısında dikildim. ''Sanırım adres doğru olmalı, değil mi?'' dedim Ivan'dan aldığım kağıdı korumaya gösterirken.
Başını hafifçe salladı. ''Giremezsin.''
Hafiften sırıttım, çünkü söyleyeceğim şey sonrasında ne olacağını biliyordum. ''Branka için buradayım.''
Dikkatle beni gözlüklerinin ardından süzdü. Önümden çekildi.
''Uslu çocuk,'' diyesim gelmedi değil, ama şansımı tabii ki de zorlamak istemem.
Küçük bir koridoru geçtim.
Çılgınca eğlenen insanların arasına adımımı attım; tepemizde bir disko topu farklı renkleri parıldatarak ışık saçıyordu. Ve yüksek sesli, bayağı da güzel remixli bir Hırvat pop müziği çalıyordu. İnsanlar deli gibi eğlenirken bu kalabalıkta Branka'yı bulmanın imkansız olacağını fark ettim. Kalabalığa göz gezdirdim. Sonra aramaktan vazgeçtim.
Dans eden, eğlenen, sevdikleriyle ve daha çok yabancılarla yiyişen insanların arasından geçerken defalarca kez üzerimde kadın elleri gezip beni davetkar cümlelerle rahatsız ediyordu.
Birkaç ibne de beni yoklamadı denemez, ama hedefime kitlenmiştim ve arzulayan kadınları göz ardı etmek zorundaydım. İbneleri de öyle... (Öyle mi dersin?!)
Bar kısmına geçip boş taburelerden birine oturdum. Bir içki söyleyip Branka'nın şans eseri beni bulmasını umdum.
Barmen güzel, pek güzel, hatta ulan fena güzel bir kadındı... Bırrrüşş teyyah kıs kıs kıs! Tamam, kendime geldim.
Bir kolu tamamen dövmeli, kızıla boyandığı belli olan saçlarını savurup maun barın üzerine eğildi. ''Sarhoş olmaya mı geldin, seni sarhoş eden kadını bulmaya mı?''
''Yaklaştın.'' Shot tekila bıraktı önüme. Tek yudumda içtim. ''Sarhoş bir kadını bulmaya geldim.''
Barmen gülümsedi. ''Nasıl bir kadın?''
''Muhtemelen şu an burada bulunanlar içerisinde en güzeli.''
Buradaki hatunlar fena değildi; ama Branka... bir kadın olarak gereğinden fazla güzeldi. Haddini bilmeliydi. O kadar güzel bir kadın genellikle mutluluğu bulamazdı.
Başımı çevirdim.
Barmen kadın bana cilveli bir şekilde güldü.
'Umarım üstüne alınmamışsındır,'' dedim.
''Hayır, hayır.'' Saçlarını savurdu. ''Benim için söylense çok hoş olurdu diye düşündüm.''
Yardımcı olması için Branka'yı tarif edecektim ki müşteriler artınca el sallayarak yanımdan uzaklaştı.
Etrafıma göz gezdirirken başka bir barmen yaklaştı; ondan koca bardakta bira ve beş tane shot atabileceğim tekila istedim.
Barmenin bakışlarında bir küçümseme vardı. ''Boyun gereğinden uzun ama cılızsın,'' dedi. ''Bünyen bu kadarını kaldırmayabilir.''
''Biliyorum,'' dedim. ''Bu akşam olacaklar için zihnim açık olmamalı.''
Barmen kafa sallayarak yanımdan uzaklaştı.
Saniyeler dakikaya, dakikalar saate evrildi.
Kafam güzel olmuştu.
Branka'dan tek bir iz yoktu.
Ayaklandım, koca kalabalıkta az kalsın yere kapaklanacaktım ki kaslı bir beyefendiden destek alıp ayakta durabildim.
''Kusura bakma,'' dedim. ''Ellerim güzel bir beden görünce istemsizce dokunma isteği arzuluyor.''
''Siktiğimin ibnesi,'' deyip yanımdan uzaklaştı.
Bu güzel bir taktik. Sizden daha korkutucu, daha güçlü birisinden dayak yemek istemiyorsanız bir ibne gibi davranıp ona sulanmalısınız. Yani, genellikle işe yarar.
Benim yaşlarımda gözüken genç bir bayana tuvaleti nerede bulabileceğimi sordum.
''Bir öpücük vermeden öğrenemezsin,'' dedi ve yanındaki kız arkadaşlarıyla beraber kıkırdadı.
''Olur.'' Dudaklarına yapıştım. ''Şimdi,'' dedim, bana etkilenmiş gözlerle bakan, kaza yapmış Tofaş'tan daha makyajlı olan bayana. ''Nerede?''
Yaptığımın etkisinden kurtulamaması ve kızın şaşkınlığını garip bulmam normaldi. O hala sarhoş olmamıştı, ben ise dibine kadar sarhoşluğu yaşıyordum.
Sonunda yanındaki kızlardan birisi gideceğim yeri tarif etti ve oradan uzaklaştım. Uzun bir koridora girdim, koridorda birbirlerine edepsiz şeylerde bulunan çiftlere aldırış etmeden gördüğüm ilk tabelayı dönüp tuvalete girdim. Kapının aralı olduğunu fark etmeden yüklendim ve bir anda boşluğa doğru yalpalarken buldum kendimi.
"Sakin ol, sarhoş adam," dedi içeride ellerini yıkayan bir kadın.
"Aslında sarhoş değilim,'' diye açıkladım. ''Alkolün kendisiyle beraber getirdiği daha az detay umursama sebebiyle kapının açık olduğunu fark etmedim.'' Kaşlarımı çattım. ''Senin erkekler tuvaletinde ne işin var?"
"Burası kadınlar tuvaleti."
"Belki de sarhoş olmuş olabilirim,'' diye kabullendim.
Bir gariplik vardı.
''Beautiful!'' dedi Branka, şaşkın ve mutlu bir ifadeyle bana doğru yaklaşırken. ''Ne işin var burada?''
''Kadınlar tuvaletinde bir meleğin olduğu söylendi... duruma bakılırsa kandırılmışım.''
Kıkırdarken koluma atıldı ve parıldayan gözlerini yüzüme yaklaştırdı.
Göğsüme güçlü bir yumruk oturttum ve nefesimin kaçıp gitmesini sağladım. Sakin olmalısın benim pek seksi ve kadınsı vücudum. Yanlış alarmlar verip Branka'ya karşı bir şeyler hissetmemi sağlarsan eğer, bundan muhtemelen memnun olabilirdim. Ama nasıl bir taht iki kralı taşımıyorsa, bir gönülde iki kadına yer olmaz.
Yüzümü kaçırdım. ''Ağzın leş gibi içki kokuyor.''
''Benimle böyle konuştuğuna göre sen benden daha sarhoşsun.''
Haklıydı. Sarhoşluğumun farkında olacak kadar sarhoştum ama işin başka boyutunda ise sarhoşluğumu kontrol edemeyecek kadar sarhoştum. Yine de hedefimin ne olduğunu gayet net olarak hatırlıyorum.
''Baş başa kaldığımızda bana bir teklifte bulunmuştun.'' Kol kola yürüyorduk. ''Geçerli mi?''
Branka duraksadı. Heyecanla bana baktı. Sonrasında hafifçe hüsrana uğramışçasına başını eğdi. ''Sarhoş olduğun için böyle konuşuyorsun,'' dedi. ''Şeytan olduğumu düşünüyordun.''
''Öyle olduğunu düşündüğüm için buradayım,'' dedim. ''Sana bir teklifim var. Karşılığında her şeyi... ne istersen yapacağım.''
''Ne istediğimi gayet iyi biliyorsun.'' Yüzünü iyicene yüzüme yaklaştırdı. ''Başka bir arzum daha var. Gel.'' Koluma asıldı.
Kalabalığı yarıp kendimizi dışarı attık ve mekanın arka tarafına park ettiği şahsi arabasına bindik.
İkimiz de arka koltuğa geçtik. Bir yanım O'na sadık kalmak istiyordu, diğer bir yanım ise o gün kendime verdiğim sözü tutmak istiyordu.
''Söyle,'' dedim, kucağıma yanaşan Branka'ya.
Kulağıma fısıldadı. ''Ölmesini istiyorum.''
Başımı hafifçe salladım. ''İstediğimi yapacaksan, istediklerini yapmaya hazırım.''
Dudaklarım Branka'nın dudaklarına kavuşunca acı bir tatla doldu, sonrasında Branka'nın narin teninden yayılan parfüm kokusu bedenimi, beynimi, vücudumu sarmaladı. Bu gece burada olanlar, O'na karşı beslediğim aşka ihanet etmemi gerektirecek kadar gerekliydi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..