Orman yanarken Aslan yelesini tararmış.
Kendi özel odamdaydım. Ayakta dikiliyorken iki elimle masaya dayanmıştım. Yığılmamak için gayret ediyordum.
Çok fazla. Artık kafam almıyor. Kaldıramıyorum.
Kapım tıklandı. Kafamı hiç kaldırmadım.
Kapı açıldı; yüzünü görmediğim takım elbiseli, elleri dövmeli biri masamın önünde durdu. Ellerini önünde bağladı ve genzini temizledi. ''Efendim.'' Mirko'nun sesiydi. ''Dediklerinizi ilettim. Acil bir toplanma istendi. Gitmezseniz bu sefer sonuçları kötü olacak. Bu bir uyarı değilmiş. Fazlasıdır diye düşünüyorum.''
''Dayanamıyorum, Mirko,'' dedim, başımı kaldırmadan. ''Ölüm, uykudan daha tatlı geliyor artık bana. Uyuyamıyorum, Mirko. Kafamın içinde büyük bir buhran var. Branka'nın hayatını mahvettim. Çocuklarıma sahip çıkamadım. O... O, Mirko. Ve Ivan...''
Aniden başım döndü, geriye doğru sendeledim, koltuğuma takılıp sırtüstü yere düştüm. Mirko bir anda tepemde belirdi; elini uzattı, fakat teklifini reddettim.
Gözlerimi kapattım. ''Ivan, güvenmem gereken birkaç kişiden biri olduğunu söylemişti bana, Mirko.''
''Sadık kalabilmek için elimden geleni yaptım,'' dedi Mirko. ''O da yoldaşı gibi gördü beni.''
Sırtımı yerden kesip yarım doğruldum ve alnımı ovuşturmaya başladım. ''Tüm bunlara nasıl dayanıyordu?'' diye sordum.
Mirko, ''Dayanamıyordu,'' diye açıkladı. ''İğne kullanıyordu, alkol içiyordu. En son ne zaman ayıktı hatırlamıyorum...'' Duraksadı, sonra devam etti. ''Belki de bu yüzden yenildi. Ivan masadaki en pahalı sandalyeydi. Şimdiyse ölü.''
Bir süre sessiz kaldık. Kafamın içinde gür ve manasız seslerin kaotik gurultusu başlayınca, sessizliğe daha fazla dayanamayacağımı anladım. ''Gevezelik yap, Mirko.''
Mirko genzini temizledi, geriye taradığı ak düşmüş saçlarında elini gezdirdi ve bir müddet düşündü. ''Bir yorumda bulunabilir miyim?'' Kaba, sert sesi aksini istememi güçleştiriyordu.
Elimi uzattım ve kalkmama yardım etti. Sonra oturdum, Mirko'ya da oturması için işaret ettim. Mirko karşıma geçip oturdu ve suratıma dik dik baktı. ''Sakalınızı kesmişsiniz.''
''Öyle mi?'' Alaycı olduğumu belli eder bir tonda cevap verdim. ''İyi bir gözlemcisin. Maaşında artırıma gidiyorum.''
Mirko'da en ufak bir mimik bile oynamadı. Yapısı itibariyle espriden pek anlamıyordu veya hoşlanmıyor da olabilirdi.
''Uzun saçlarınızı kesmenizin de iyi olacağını düşünüyorum,'' dedi Mirko. ''Biraz... Fazla şey...'' Kafasını iki yana salladı. ''Özür dilerim.''
''Fazla kadınsı gözüküyorum,'' diye tamamladım.
''Evet,'' dedi Mirko kısaca.
Derken kapı büyük bir gümbürtüyle açıldı. Mirko ayağa fırladı ve belindeki silahı süratle çekip kapıya doğrulttu; henüz görmeyi beklemediğim ancak görmek istediğim tek kişi dikiliyordu.
Aylin ellerini havaya kaldırıp kalakaldı. ''Erkeğine söyle de silahını indirsin.''
''Mirko,'' diyerek net bir vurgu yaptım.
Mirko silahı indirdi. Bastonumu kapıp ayağa kalktım, Aylin'e doğru ilerleyip karşısında dikildim.
Aylin sarıldı bana. Bir ibneye sarılmak itici geldi açıkçası. Ama o yine de arkadaşımdı. İnsanın ne olduğu hiçbir zaman önemli değildi özünde. İnsan, insan olmalıydı sadece.
Aylin, yanaklarımı ellerinin arasına aldı. Gözleriyle baştan aşağı tarttı beni. ''Bozuk ağzını ve...'' kafasını iki yana salladı, ''hala çok güzelsin, yavşak herif. Victoria Secret'ın gizli lezbiyen mankenlerini yollarından şaşırtabilirsin.'' Sonra far sürdüğü gözleri saçlarıma gelince durdu, düştü. Mutluluktan kıvrılmış dudağının kenarları da düştü. ''Saçlarının arasına epey beyazlık karışmış,'' diye mırıldandı. ''Hala güzelsin, ama çökmüşsün. Zaten cılızın tekiydin, şimdiyse kemiklerin çıkmış.''
Elimi Aylin'in omzuna koydum. ''Bildiğim şeyleri söyle diye çağırmadım seni.''
''El muamelesi yapmam için çağırmış olmalısın o zaman. Namım buralara kadar yayılmışsa demek.''
''Bastonuma otururum daha iyi.''
Aylin geniş geniş kahkaha attı. Keyfi tekrardan yerine gelmişti. Elimi aniden yakaladı ve kasıklarının arasına sokuşturdu. ''Nasıl?'' diye heyecanla sordu. ''Artık resmi olarak kadınım.''
Elimi çektim. ''İyiymiş,'' dedim. ''Ee? Yani? Test sürüşü yapmamı mı istiyorsun?''
Söyleyeceği hakaret dolu sözleri yuttu Aylin, ve beni iteleyip geçmesinin ardından masama oturdu. Mirko bana bakarken neler olup bittiğini anlamlandırmaya çalışırcasına kaşlarını çattı. Türkçe olarak geçen sohbetimizin tek bir kelimesini bile anlamamıştı.
''Gidebilirsin, Mirko, güvenilir biri,'' diyerek temin ettim Mirko'yu.
Mirko dönüp Aylin'e baktı. ''Emin misiniz?'' diye sordu son kez.
''Si, si, porfavour,'' diye lafa karıştı Aylin. Paketten çıkardığı sigarasını ağzının kenarına iliştirdi. ''Go fuck yourself, beach.'' Sigarasını yaktı, bir duman üfledi ve Mirko'yu elinin tersiyle kışkışladı. ''Who istiyor to be kral falan. Kaybol artık Tatar Ramazan bıyıklı. Yallah habibi. Bruce Lee, Jackie Chan.''
Kafamı sallayıp Mirko'ya çıkmasını işaret ettim. Mirko dik dik Aylin'e baktı, öfke dolu bir iç geçirdi ve odadan çıktı.
Bastonumun takırtısıyla ilerleyip Aylin'in karşısına oturdum. ''Geldiğin için teşekkür ederim, Aylin. Birine ihtiyacım vardı... Derdimi paylaşabileceğim.''
Aylin sigarasından bir duman daha üfledi ve yüzünü ekşitti. ''Hayır, hayır,'' diye çıkıştı. ''Dert dinlemeye gelmedim ben; Hırvatistan'ı gezmeye ve paranı yemeye geldim. İnsan her zaman yurt dışına çıkamıyor. Seninle uğraşamam.'' Sigarasından bir duman daha aldı. ''Buradaki sahil işlek mi?''
''İşlek. Fakat kötü bir haberim var: Burada çükü olanlar rağbet görüyor maalesef.''
Aylin, abartılı bir kırmızı ruj sürdüğü dudaklarını büzüp şaşkınca kaşlarını çattı. ''Hadi ya. Kültür farkından olsa gerek.''
''Büllüğü cebinde falan getirdiysen eğer, geri taktırabiliriz,'' diye iyimser bir öneride bulundum.
Aylin kafasını iki yana salladı. Sigarasından bir duman çekti. ''Onu kız kuzenime verdim. Erkek olmak istiyordu.''
Ailede cinsiyetinden memnun biri var mı acaba? ''Ne kadar da yardımseversin.'' Niçin etrafımda düzgün sohbet edebileceğim tek bir kişi bile yok? ''Aylin-''
Aylin, ''Branka'yı ve oğlunu gördüm,'' diyerek lafımı böldü. Sigarasını avucunda söndürdü, atabileceği bir şey bulamayınca izmariti yuttu. Yüzündeki ciddiyet ve kendine olan güven, uzun zamandır ihtiyacım olan şeydi. ''Burada neler olduğunu biliyorum, Beautiful. Beni getiren ketum suratlı adamların anlattı bana. Ivan'ın adamları yani. Eski adamları işte, ne bokumsa. Ne olacaksa olsun, yanındayım, hazırım.'' Aylin dirseğini masaya dayayıp elini uzattı.
Gülümsedim ve elimi Aylin'in eliyle tokuşturup sıktım. ''Güzel. Sırada düşmanlarımızla yüzleşmek var.''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..