"İmgeler, bunlar evrenin mutlak bir düzende çalışmasını sağlayan yegâne gizemli şeyler. Yaşam Tanrısı Arke ruhunu yarıya bölüp evreni yarattığında orada yoktular, fakat Hiçliğin Havarileri Titanları katlettiğinde, hem Hiçliğin Havarilerinin kanından hem de Titanların kanından gelen güçle ortaya çıktılar ama aslına bakarsan hep orada evrenin merkezinde uyanmayı bekliyorlardı." diye lafa girdi Hohan.
"Tanrılar mı? Evrenin oluşumumu mu?" Arte şaşırdı. "Usta, aslında bunlar hakkında bilgim bayağı kısıtlı." dedi Arte.
"Üzgünüm benim de bilgim bu kadar, neticede düşük boyutta bir gezegende yaşıyoruz." dedi Hohan.
"Usta, siz hiç Yüce Boyuta gitmediniz mi?" dedi Arte.
Evrenin 3 tane katmanı vardı sırasıyla en üstteki katman Yüce Boyut, Düşük Boyut ve en altında da Kalıntılar vardı. Düşük Boyut, Yüce Boyutun aksine daha fazla güneş sistemi ve gezegen barındırsa da enerji bakımından o kadar da zengin değildi, evrenin enerjisinin büyük bir kısmı Yüce Boyutta toplanmıştı, Arte'nin bu iki boyut hakkında aşağı yukarı bilgisi olsa da Kalıntılar hakkında bir tane bile bilgiye rastlamamıştı.
"Ben bu krallıkta doğmuş olsam da, eğitimimi Yüce Alemde aldım." dedi Hohan, "Merakını anlıyorum Arte fakat Yüce Alemde bile duyduklarım bu kadar, nedense tanrılar uzun bir zaman önce ortadan kayboldu." diye söyledi.
"Tanrılar nasıl ortadan kaybolabilir ki? Evren nasıl hâlâ düzenli o halde?" Arte şaşkınca sordu.
"Tanrılar nasıl kayboldu bilmiyorum fakat Evrenin bu kadar düzenli olmasının sebebi elbette İmgeler." diye belirtti Hohan. "Birisinin İmgeleri anlamaya çalışması için ölümsüzlük yolunda yürümesine gerek yok fakat ölümsüzlük yolunda kendine bir temel oturtmak istiyorsan mecbur olarak İmgeleri anlamaya çalışmak zorundasın." diye devam etti.
"Peki hangi İmgeye yatkınlığım olduğunu nasıl anlayacağım?" merakla sordu Arte.
"İmgeler her zaman aynı yerinde, onları hissetmeye çalış yeter ya da Büyü Aleminin 2. seviyesine kadar bekle, o seviyede gerçek büyün uyanacak bu yüzden zorunlu olarak vücudun İmgeler ile bağ kuracak." dedi Hohan, "Tabii vücudunu İmgeler ile daha erken bağlaman senin için daha iyi." diye ekledi.
"Kaç tane İmge var ki?" diye sordu Arte.
"Bilmiyorum ama İmgeler arasında bile bir hiyerarşi var" diye cevapladı Hohan.
"İmgeleri anlarsam ne olacak ki?" Arte son sorusunu sordu.
"Onların gücünden yararlanabileceksin tabii ki!" dedi Hohan, "Biz buradan ayrılana kadar süren var, o zamana kadar kesinlikle ölümsüzlük yolunda ilerlemiyorsun." diye ekledi.
Arte onaylar bir ifadeyle boyun eğdi.
"Silahlara gelirsek.." derken düşündü Hohan, "Suikastçı olacağın için mecbur olarak hançer ve ip kullanmayı öğreneceksin ayrı olarak her zaman gizli saldırı yapmayacağın için bir ana silaha ihtiyacın olacak." diye söyledi.
"İp mi? Bir ip silah olarak kullanılabilir mi ki?" Arte şaşkınlıkla sordu.
"Bir ipin yapabileceklerine akıl sır ermez!" Hohan gülümsedi ve Arte'nin önüne sürüyle silah yığdı.
"İstediğini seç, sana hepsinde temel bir eğitim sağlayabilirim fakat sonrasında gelişmek sana kalmış." Hohan, kulübeye doğru yürümeye başladı, "Biraz kestireceğim, belki sana bir maske oyarım. Silahını seç ve ona alışmaya çalış yarın silah eğitimin başlayacak." diye ekledi Hohan.
Arte önündeki silah yığınına bakakaldı, ne yapacağını ve seçeceğini bilemiyordu. İlk olarak eline bir kılıç aldı ve kulübenin bahçesindeki talim kuklasına saldırdı, ne kadar saldırıları tatmin edici derecede hasar bıraksa da Arte kılıcın eline tam olarak oturduğunu hissedemedi.
Kılıcı yerine bırakan Arte, bu seferde bir mızrak aldı ve yine talim kuklasına saldırdı fakat durum yine aynıydı. Arte mızrağında eline uyduğunu hissedemedi.
Mızrağı yerine koyan Arte'nin gözüne büyük bir kılıç takıldı, Arte bu kılıcın bir ağır kılıç olduğunu biliyordu. Kılıca yaklaşan Arte onu kaldırmayı denedi fakat kısa süre havada tuttuktan sonra düşürdü.
1 saatlik bir sürenin sonunda Arte yığındaki çoğu silahı denedi fakat hiçbiri hoşuna gitmedi, hava neredeyse kararmıştı. O kadar silahı üzerinde denedikten sonra talim kuklasınında pek bir hali kalmamıştı.
Arte neredeyse vazgeçecekken gözüne bir silah çarptı, bu silah bir pençeydi. Arte silahı kuşandı ve gördüğü en yakın ağaca doğru gidip ona tüm gücüyle saldırdı, saldırı yüzünden ağaç neredeyse devrilecekti! Arte tatmin olmuş hissetti, pençeler onun eline tam olarak oturmuştu.
'Biraz avlanmaktan zarar gelmez!' Arte kıkırdadı ve akşamla beraber çöken karanlığa karıştı.
Karanlıkta, vahşi bir ormanda elindeki pençelerle beraber resmen doğa ile bir olmuştu, mükemmel hissediyordu!
Ağaçların üzerinden biraz ilerleyince önüne bir tavşan çıktı, Arte onu tek bir hamlede öldürdü, hemen yüzüğüne koydu ve tekrar karanlığa karıştı.
Karanlıkta fazla kalamadan bir kurt uluması duydu, kurt Arte'ye bakıyordu.
'Beni görememesi gerekiyordu! Gerçekten de tekniğim kusurlu sanırım..' diye söylendi Arte.
Arte'nin en güçlü yanı hızıydı, kurt ile arasında olan 20 Feet'lik mesafe saniyelik bir sürede kapandı, Arte kurtun şah damarını hedef almıştı.
"Şimdi yakaladım seni!" fakat Arte'nin sevinci kısa sürdü, pençe daha kurtun şah damarına ulaşamadan kurtun boynu dondu.
Arte ilk defa büyülü bir canavarla karşılaşıyordu, onlar hakkında ortalama bir bilgiye sahipti, büyülü canavarların büyük bir çoğunluğu vücudundaki Kaynak Çekirdeği sayesinde manayı kontrol edebiliyordu, bu çekirdekler iyi para ettikleri için genelde dövüş sanatçıları arasında avcılık yaygındı.
Arte şaşıracak bir zamanda değildi, olanların farkına vardığı an diğer eli yıldırımlar eşliğinde toprağı yardı ve kurta çarptı.
Saldırının etkisiyle ağaca doğru uçan kurtun bağırsakları dışarı çıkmıştı. Tüm bunlar sadece 2 saniye içinde olmuştu.
Arte, kurtu yüzüğüne koydu ama sonrasında ormanda farklı ulumalar duymaya başladı.
"Hasss..." Arte yaklaşan kurtları hissedebiliyordu, anında karanlığa karıştı ve kaçmaya başladı.
15 dakika içinde tekrar kulübeye vardı. Beklemediği bir manzara vardı, Hohan ateş yakmış etrafında kurulmuş et pişiriyordu, ağzından akan sular gayet belirgindi.
"Sanırım kararını verdin ha?" Hohan zaten Arte'yi bekliyormuş gibi konuştu.
"Usta galiba hangi İmgeye yatkınlığım olduğunu buldum.." Arte hevesle konuşuyordu ki lafı bölündü.
"Yıldırım mı? Evet gördüm, Hehehe seni izliyordum." Hohan bir kahkaha patlattı, "Hadi gel, bir şeyler yedikten sonra devamını konuşuruz." diye ekledi.
Arte guruldayan karnına baktı, pençeleri çıkardı ve Hohan'ın yanına oturdu, Arte oturduğunda zaten etler pişmek üzereydi.
"Usta burada doğduğunu söylemiştin, neden buraları terk ettin ki?" etten bir ısırık alırken Arte sordu.
Hohan biraz düşündü belki de karanlığa gömdüğü anıları gün yüzüne çıkıyordu.
"Yüce Boyutta aldığım eğitim sıradan bir savaşçı eğitimi değildi, alabileceğim en sert suikastçı eğitimlerinden birini aldım, buraya döndüğümde ise iş almaya başladım işte." Hohan etin büyük çoğunluğunu yutmadan önce açıkladı.
"Yüce Boyut gibi devasa fırsatlarla dolu bir yerde kalmak yerine neden buraya tekrar geldin ki usta?" diye sordu Arte.
"Ne demişler, hiçbir yer doğduğun yer gibi olmuyor! Hehehehehe!" kahkaha patlattıktan sonra etin kalanını da yuttu.
"Demek Yıldırım İmgesine yatkınsın.." Hohan biraz düşündü. "Avladıklarını çıkar." dedi Hohan.
Arte yüzüğünden öldürdüğü kurtu ve tavşanı çıkardı.
"Vuruşların güçlü ama dengesiz ve düşüncesiz." Hohan tavşanı işaret etti, tavşanın gövdesi neredeyse parçalanmıştı. "Burada gücünü çok gereksiz kullandın, daha küçük çaplı bir darbeyle tavşanın işini bitirebildin, şimdilik sorun olmamış olabilir ama enerjini saklamanı gerektirecek zamanlarda elbet gelecek." dedi Hohan.
"Kurtun kulaklarına bak." Arte kurtun kulaklarına dikkat kesildi, kulaklarının arkası hafif bir şekilde maviydi. "Enerjiye karşı hassasiyetini arttırırsan büyülü olup olmadığı daha kolay anlarsın fakat hissedemediğin zamanlarda da canavarı iyi incelemelisin." dedi Hohan, "Ve aklında bulunsun büyülü canavarların çoğu azda olsa zekâya sahiptir bu yüzden hayati yerlerine dikkat ederler." diye ekledi.
Hohan eline bir bıçak aldı ve kurtun cesedini kesmeye başladı, biraz kestikten sonra kurtun içinden, üzerinden mavi renk bir enerji akan bir küre çıkardı.
"Bu kurt 1. Seviye bir Kaynak Canavarı, bunu anlamak için yine enerji hassasiyetini arttırman gerekiyor." Hohan elindeki çekirdeği Arte'ye verdi. "Bu Kaynak Çekirdeği senin, bununla silahlar, zırhlar yapabilir, satabilir ve Büyü Alemine geçtiğinde emebilirsin fakat kendine bir temel oturtmadan önce bunu yapmanı pek önermem." diye söyledi Hohan.
"Pençeler sen de kalsın basit İnsan Seviye bir silah adı ise 'Gladyatör Pençeleri' " dedikten sonra Hohan'ın elinde bir tomar belirdi. "Bu tekniğin adı 'Kalbin Yıldırım Pençeleri' hem Pençe İmgesine başlamana hem de Yıldırım İmgesinde başlamana yardımcı olur." Hohan tomarı Arte'ye uzattı.
Teknikler ve silahlar birkaç seviyeye ayrılırdır en düşükten başlayarak İnsan, Dünya, Yeryüzü ve Gökyüzü seviyesi, bu silahların normal silahlardan farkı ise dövülmesinde Kaynak Çekirdekleri kullanılması ve azda olsa büyüyü kontrol etmeyi sağlamalarıdır.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..