Bölüm 5: Mistik Ay

avatar
6300 8

Shura’s Wrath - Bölüm 5: Mistik Ay


 

Çeviri: Yusaince00 Düzenleyici: Malatyalı

 

Yun Feng ayrıldıktan sonra Ling Chen’in sakin eğilimleri yok oldu. Shui Ruo’nun odasına doğru hızla ilerliyordu ve az kalsın başını kapıya vuracaktı.

 

Kapıyı açtığında Ling Shui Ruo’nun çoktan uyandığını ve yatakta oturduğunu gördü. Ona meleksi bir bakış ile gülümseyerek: "Abi, o az önceki büyük abi kimdi? Abime bazı etkileyici şeyler söylemiş gibi görünüyor… Abimi bu kadar heyecanlı görmek gerçekten ama gerçekten çok nadir.’’

 

Ling Chen kolayca kalp atışlarını duyabiliyor gibiydi. Şu ana kadar hala rüyada gibi hissediyordu. Ling Shui Ruo’nun yanına oturdu ve kutuyu dikkatlice dizlerine koydu… Bu basit bir kap değildi, ellerinde tuttuğu, hayatındaki en değerli insanı kurtarmak için son umuduydu… Tamamen umutsuzken, cennetten gelen ve ona yaklaşan bir umut.

 

Bu ana kadar hiçbir zaman göklere ve bir kişiye böyle teşekkür etmemişti… Yun Feng 13223 ilacını ona bir takas eşliğinde vermiş olsa da, Shui Ruo’nun hayatını kurtarabilirse , bu iyiliği hayatı boyunca hatırlayacaktı ve Yun ailesinin finansal grubuyla 2 yıl içinde karşılaşabilmek aşırı büyük bir hedef olsa da sözünü tamamlayacaktı.

 

Yun Feng’in verdiği koda göre, Ling Chen kabı yavaşça açtı. İçinde orta parmak kadar küçük kahverengi bir şişe vardı. Şişenin içinde, hafifçe sallanan sıvıyı gördü.

 

Shui Ruo’nun hayatını kurtaracak bu küçük şişeyi dışarı çıkartan Ling Chen en hafif hareketleri kullanarak yavaş yavaş kapağı kaldırdı. Anında garip bir koku dışarı yayıldı. Ling Chen’in eleri titredi ve küçük şişeyi Shui Ruo’nun dudaklarına yerleştirerek: ‘’İşte, Ruo Ruo, acele et ve bunu iç.’’ dedi.

 

Ling Shui Ruo’nun az önce gülen yüzü şimdi göz yaşlarıyla dolmuştu. O hafifçe: ‘’Bu, abimin o büyük abiyle takas ettiği şey mi? Bu… Bu beni abimle evleneceğim güne kadar canlı bırakır mı?’’ dedi.

 

Ling Chen ağır bir şekilde başıyla onayladı ve sonra hemen onu salladı: ‘’Bu, Ruo Ruo’yu sadece abisiyle evleneceği güne kadar yaşatmayacak, yaşlanıp ayrılacağımız güne kadarda yaşatacak.’’

 

‘’Un!!’’ Ling Shui Ruo kararlı bir sesle kabul etti, abisinin ellerini tutarak soğuk sıvının dişlerine damla damla akmasına izin verdi.

 

‘’Bunu içtim, gerçekten ölmeyecek, gerçekten de abimi bırakmak zorunda kalmayacak mıyım?’’


(Cennet bile mi benim ve abimin ayrılmasına dayanamıyor… Ölmekten korkmuyorum ama abim olmadan bu dünyadan ayrılmaktan korkuyorum. Abimin benden ayrıldıktan sonra hissedeceği acı ve yalnızlıktan daha da çok korkuyorum… Bu 3 yıl abim tüm zamanını benimle geçirerek harcadı, bir çok şeyden vazgeçti. Her zaman abimin birçok hayale sahip olduğunu, sevdiği birçok şeyin olduğu ve yapmak istediği şeyler olduğunu biliyordum. Ama benim için, o her şeyden vazgeçti. Abimin bana yaptığı iyilikleri, tüm yaşamım boyunca asla geri ödeyemem… Eğer daha da iyi olacaksa, öleceğim güne kadar abim için yaşayacağım, ona ne yapmak isterse istesin yardım edeceğim. Bir gün abim herkesin nefret ettiği korkunç bir kişi olsa bile, her zaman abimin yanında olacağım, onun yanından asla ayrılmayacağım… Abi, bugüne kadar bana dayanma gücünü veren sendin, bugünden sonra bu dünyada yaşamamın tek nedeni olmaya devam edeceksin… )

 

Ç.N: Aşkım burada hep içinden konuştu. Parantez içine aldım içinden konuştuğu yerin başlangıcından sonuna kadar.

 

Ağzına giren soğuk sıvının son damlasından sonra, dudaklarını kapattı, acı sıvıyı yuttu ve gözlerini tekrar açtı. Ling Chen’e doğru en sıcakkanlı gülümsemesini gösterdi.

 

Ling Chen onu ilacı içmeyi bitirene kadar, gözlerini ondan ayırmadan izledi. Boş şişe ve kabı kenara koyarak, Shui Ruo’nun omuzlarını tutarak sordu: ‘’Ruo Ruo, özel bir şeyler hissediyor musun?’’

 

Ling Shui Ruo usulca gülümsedi: ‘’Abi, bu bir iksir değil. Bu, o kadar hızlı bir etki veremez… Fakat görünüşe göre vücudum biraz yanıyor.’’

 

Ç.N: İçten bir yanma ise o zaman =( ͡° ͜ʖ ͡°)( ͡° ͜ʖ ͡°)( ͡° ͜ʖ ͡°)

 

‘’İlk olarak uzan. Şu anda en çok ihtiyacın olan şey dinlenmek. Kim bilir, uyandığında, belki de çoktan yataktan kendin çıkıp yürüyebilir duruma gelirsin.’’ Shui Ruo’nun vücudunu koyup, üstünü örterek konuştu Ling Chen.

 

‘’Kesinlikle!’’ diyerek güldü Ling Shui Ruo: ‘’O Yun Feng büyük abi, o çok iyi bir kişi, değil mi?’’


Ling Chen biraz sessizdi ama bir süre sonra başını sallayarak konuştu: ‘’Onun gözlerinden, herhangi bir kötü düşünce göremiyorum. Yoksa, o ilacı bu kadar rahat bir şekilde içmene kesinlikle izin vermezdim.’’

 

‘’O zaman, abim ona söz verdiği gibi yapacak, oyun dünyasının içine gidecek ve o Meng Xin büyük kız kardeşe yardım edecek, değil mi?‘’ diyerek Shui Ruo soru sormaya devam etti.

 

Ç.N: Ling Chen şu anda kritik bir sorudasın. Eğer o kız kardeşe yardım edeceğim dersen kız kardeşin yandere olacak.

 

‘’Evet. Gerçi, Ruo Ruo‘yu arkada bırakmayacağım, nerede olursam olayım, her zaman Ruo Ruo’ya eşlik edeceğim.’’

 

Ç.N: Son saniye kurtardı. Adamsın mübarek !

 

Ling Shui Ruo başını salladı: ‘’Abi, ben buna karşı değilim. Aslında ben her zaman sanal oyun dünyalarına dikkat etmişimdir. Çünkü o dünyada bir kişi ne kadar hasta olursa olsun, fiziksel engelli bile olsa, orada mükemmel bir vücutları olacak. Onun içinde normal bir insan gibi koşabilir, bağırabilir, istediğim yere gidebilir ve dövüşebilirim. Biraz da olsa korkutucu olmayan küçük yaratıklarla dövüşebilirim. Ayrıca abimin en şık halini de görebilirim. Bugün, abimin geçmişte oyun dünyasında çok harika bir insan olduğunu öğrendim. Yun Feng abi, abimin Eve ile uzun süre kapışabilen ve yenilmeyen tek kişi olduğunu söyledi… Abi, Eve adı biraz garip, o da kim?‘’

 

‘’Eve…’’  Ling Chen bu adı nefes nefese kalarak söyledi, unutması imkansız sahneler zihninde belirdi, ‘’O korkunç bir kişi, birçok yönden, Isrock virüsünden bile korkunç, o… oyuncular arasında bir tanrı.’’

 

‘’Tanrı?’’ Shui Ruo gözlerini kırptı: ‘’O zaman, abim onu en sonunda yendi mi?’’

 

Ling Chen başını salladı: ‘’Hayır... Ayrıca kesinlikle dünyada onu yenebilecek hiç kimse yok, gerçi, ben de kaybetmedim. 3 yıl önce, Cennet Katliamı oyununda, ona bir dövüşte meydan okudum, yer normal oyuncuların tırmanamayacağı Kara Bulut dağı olarak seçilmişti. Biz dövüşürken beklenmedik bir şekilde bir oyuncu tırmandı…O, az önce bizim evimize gelen Yun Feng’di. Onun oyun adı o zaman ‘Lun Hui Feng Xue’ idi. Eve ile dövüşürken bir an olsun dikkatsiz olamazdım. Eve içinde aynısıydı. Bu yüzden ikimizde ona dikkat etmedik. Ben ile Eve arasında olan dövüşe tanıklık olmasına izin verdik. O sırada giydiğim maske Eve’in ekipman yok eden bir silahıyla yok edilmişti. Bu da yüzümün Eve ve Yun Feng tarafından görülmesini sağlamıştı…’’

 

‘’Ve o zaman…’’

 

‘’Ve o zaman… Eve’nin maskemi yok etmesine sinirlenerek onun kalçalarını sıktım ve dönüp kaçtım.’’ O zamanki sahneyi düşününce Ling Chen kendini beğenmiş bir kahkaha attı. Kesinlikle onun hızlı, sapkın eylemi Yun Feng tarafından görülmemişti. Yoksa… belki de o, ona daha fazla tapardı. Eve’nin kıçına dokunacak topları olan birisini, dünyada kesinlikle ikinci bir defa bulamazsınız.

 

‘’Haha.’’ Shui Ruo gülerek ağzını kapattı.

 

‘’Ve o zaman, Eve beni takip etmeye devam etti. Yun Feng de bizi arkadan hayatı için takip etti ama onun hızı bizden daha kötüydü. Bu yüzden izimizi çok geçmeden kaybetti. Ondan sonra ne olduğunu Yun Feng bilmiyor. Kesinlikle yarım saat boyunca koştum, sonunda Eve hâlâ arkamdaydı. O anda beni gerçekten 17, 18 parçaya bölmeyi diliyordu. Tekrar dövüşeceğimizi düşündüğümde… Cennet Katliamı aniden bakım gerektirdi ve çevrim dışı olmaya zorlanarak atıldık. Daha sonra, bu güne kadar onunla görüşmedim. Buna rağmen…’’ Sesi bir an için durdu,inanılmaz derecede karmaşık bir ifade yüzünde gözüküp gitti. ‘’Tahminimce o hâlâ beni arıyor.’’

 

Ling Shui Ruo güldü: ‘’Yani Eve bir kız… ve abim ondan yararlandı. Elbette abimi bulmalı ve bunu ödetmeli. Abi Mistik Ay’dayken, dikkatli olmalısın.’’

 

Çoktan kaygısızca gülmek için güçlü olması gerektiklerini unutmuşlardı. Tüm bu yıllar, Isrock her zaman kalplerinde korkunç bir kabus gibi olmuştu ve bugün, sonunda bu kabusa elveda demişlerdi — bu geçici bir veda olsa da. Gülerken, parlak güneşe doğru derin bir nefes aldılar. Kalpleri umut doluydu.

 

Mistik Ay…

 

Akşam üstü, Yun Feng terler içinde Ling Chen ve Ling Shui Ruo’ya ait olan oyun cihazlarını getirdi. Aynı zamanda ikisine de iletişim cihazlarını getirmişti. Hatta iletişim ücretlerini ödemişti. Ling Chen reddetmeyip hepsini kabul etti.  Shui Ruo’nun durumunun kötüleşmemesi için, önceden o asla cep telefonları ve ona benzer güçlü elektromanyetik radyasyona sahip şeyleri kullanmamıştı. Ama şimdi Shui Ruo’nun Isrock virüslü vücudu tamamen uykuda olduğundan kullanmak bir sorun değildi.

 

‘’Unutma, yarından sonraki gün sabah 9’da. Oh, doğru, şuan oyuna giremesen bile karakterini yaratabilirsin. Karakterini yarattıktan sonra, bana adını söylemeyi unutma.’’ diyerek ayrılmadan önce uyardı Yun Feng.

 

Ling Chen’in ve Shui Ruo’nun oyun cihazları hem küçüklerdi, hem de zarif bileziklerdi. Ling Chen’in kırmızı, Ling Shui Ruo’nunki ise su mavisiydi. Ayrıca saat özelliği vardı.

 

Karakter oluşturma açık mı?

 

Ling Shui Ruo çoktan sessizce uyuyordu. Ling Chen cihazla biraz oynadı ve bir süre sonra kanepeye yatarak gözlerini kapattı. Oyuna girmek için düşüncelerini kullandı.

 

Anında bileğindeki oyun cihazı parlak bir ışıkla parıldadı. Ling Chen’in önü beyaz bir boşluk oldu. Zihni bir anlığına afalladı ve sonra birdenbire parladı. Ling Chen’in gözlerinde renkli ışıklar belirdi. Renkli dünyada, küçük ve zarif bir vücut ona doğru uçuyordu… Bu figür elinde gökkuşağı renkli bir sihirli değnek ile gökkuşağı renkli kıyafetlerle küçük bir periydi. Tatlı, çıtır bir genç kızın sesine sahipti.

 

‘’Nasılsınız Bay Ling Chen, Mistik Ay dünyasına hoşgeldiniz, Mistik Ay dünyasının açılmasına 39 saat 42 dakika var. Lütfen sabırla bekleyin. Bu senin oyun cihazını ilk kullanımın. Karakterini yaratmak istiyor musun? Oh doğru, kendimi tanıtmayı unuttum. Ben en zeki ve en sevimli, 52000 numaralı resepsiyonist periyim.’’

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr