Alan o kadar da büyük sayılmazdı. Duvarlar aynıydı ama diğer tüm alanlardan farklı olarak havada süzülüp yeşil ışıklar yayan küçük kürelerdi. Ling Chen bu süzülen kürelerden birini uzanıp yakalamaya çalıştıktan sonra fiziksel bir yapıları olmadığını fark etti. Fakat daha çok havada parlıyorlardı. Bu yeri özellikle bu kadar parlak yapan da bu kürelerdi.
Hiç hayat belirtisi yoktu. Hatta herhangi bir varlığın daha önce burada yaşadığını gösteren hiçbir şey yoktu. İlk bakışta bu alan koca bir salon gibi duruyordu. Salon çok büyüktü, sadece taştan küçük bir tezgâh tam ortada duruyordu. Taş tezgâh yarım metre yüksekliğinde bile değildi. Ling Chen tezgâh baktığı sırada bir ışık huzmesi bir an için üzerinden yansımış gibi göründü.
Bu yerde ne?
Olağanüstü hazine, yaşam formu, hatta özel bir varlık bile bulunmuyordu. Görülecek tek şey geniş salon ve salonun ortasında yer alan taş tezgâhtı. Bu Ling Chen'in beklediğinden tamamen farklıydı.
Antik efsanevi bir yaratık tarafından korunan bir yer nasıl olurda sadece bu şeylere sahip olabilir?
Bir süre sessiz kaldıktan sonra ileriye, merkezde yer alan taş tezgâha doğru yürüdü.
Tıkırt...
Ling Chen adımlarını durdurdu, ayağıyla bir şeye basmış gibi duruyordu. Aşağı baktı, ayağın altındaki zemin düzgün değildi ve bastığı yerde hafifçe belli olan bir kılıç kabzası vardı.
Bu...
Ling Chen hemen eğilip çevresindeki taşları bir kenara itti. Hemen ardından bütün bir kılıç kabzası gözlerinin önünde beliriverdi. Kılıç kabzası, oldukça karmaşık bir şekilde hafifçe işlenmiş kan renginde hatlara sahip siyah renkli bir kabzaydı. Kılıç kabzasının uzunluğu otuz santimetre, görünüşü oldukça normal olmasına rağmen kalınlığı normal bir kılıç kabzasından çok daha fazlaydı. Ling Chen üzerine bastığında büyük bir kısmı yere batmış, bu yüzden de Ling Chen alanı daha önce taradığı zaman fark etmemişti.
Burada gizli bir kılıç olabilir mi?
Ling Chen'in kalp ritmi anında hızlanmaya başlamıştı. Fazla düşünmeye gerek olmadan burada saklanan bir kılıcın sıradan olmadığını bilmek oldukça kolaydı. Kolunu uzatıp kabzayı kavradı, normal bir şekilde kaldırdı... Ardından ifadesi dondu.
Çekisiyle sanki yerle bir olmuş gibi, kılıç hiç hareket etmedi.
Ling Chen hafifçe kaşlarını çattı. Pozisyonunu ayarlayıp iki eliyle kılıcın kabzasını kavradı ve dişlerini sıkıp tüm gücüyle yukarı doğru çekti.
"Ha..."
Tüm gücünün etkisiyle siyah kılıç kabzası sonunda yerden kalkmıştı ama havada sadece iki kısa saniye durdu. Ling Chen iki saniye kaldırdıktan sonra kavrayışını daha fazla sürdüremedi. Kılıç kabzası bir bam sesiyle bir kere daha yere düşmüştü ve sert zeminin Derince çökmesine sebep olmuştu.
Verdiği his küçük bir kılıç kabzasını kaldırmaktan daha çok bin tonluk bir kayayı çekiyormuş gibiydi.
"Çok ağır... herhangi biri böylesine ağır bir kılıcı nasıl kullanır." Ling Chen alnındaki teri sildi. Kılıç kabzası yerden kalktığı anda açık bir şekilde bunun bir kılıç değil, keskin kısmı olmayan bir kılıç kabzası olduğunu görmüştü. Görünüşü sıradan bir kılıç kabzasından daha büyük olabilirdi ama sadece otuz santimetre ya da öyle bir şey uzunluğunda, birkaç santimetre kalınlığındaydı. Nasıl olurda bu ölçülerdeki bir eşya bu kadar ağır olurdu? Gerçekten de neden yapılmıştı?
Ayrıca neden burada sadece kılıç kabzası var? Kılıç kabzası olduğundan, bir yerlerde bıçak kısmı da olmalı... Bıçak kısmı kırılmış bir kılıç olabilir miydi?
Ling Chen bir kere daha yere eğilip kendini yatıştırdı ve istatistiklerine baktı.
[Shura İmparator Kılıcı'nın Kırık Parçası 1]
On bin yıl önce, dünyaca ünlü "Kızıl Mistik Kılıç Kralı" takıntısı yüzünden Shura'nın yoluna inip, Shura'nın vücut bulmuş hali olmuştu. Kullandığı Kızıl Mistik Kılıç sayısız yaşam formunun kanıyla yıkandıktan sonra Shura İmparator Kılıcı'na dönüştü. Shura olduktan sonra, Kızıl Mistik Kılıç Kralı'nın doğası kaybolmuştu. O andan itibaren hayatının tek amacı katliamdı. Sayısız varlığı katledip, dünyanın kaosa sürüklenmesine sebep olmuştu. En sonunda üzerine cennetin cezalandırmasını çekmişti. Üzerine Yok edici Aziz yaratık Tanrı Boşluk Ejderhası ve üç tanrıça Kader, Düzen, Özgürlük gelmişti. Sonunda üç tanrıçanın ellerinde öldü. Üç tanrıça Shura İmparator Kılıcı'nı tamamen yok etmek istediler ama başaramadılar. Bu yüzden de beş parçaya ayırıp, beş farklı yöne dağıttılar ve sonsuza kadar tekrar bir araya gelmesine engel oldular.
Ling Chen: "..."
Shura... İmparator... Kılıcı...
Bu kılıç kabzası üç tanrıça tarafından parçalandı Shura İmparator Kılıcı'nın parçalarından biri mi?
Kızıl Mistik Kılıç Kralı kimdi, bilmiyordu. Shura kavramı hakkında da şöyle böyle bir fikri vardı. Sadece Shura'nın kibir, merhametsizlik ve kana susamışlığı temsil ettiğini biliyordu. Fakat Shura'ya dönüşen Kızıl Mistik Kılıç Kralı'nı hüküm giydirmek için bir Yok edici Aziz yaratık ve üç tanrıçanın birlikte hareket etmesi gerekmişti...
Bu ne tür bir güç!
Kızıl Mistik Kılıç Kralı çok uzun bir zaman önce efsane olmuş olmalıydı ya da belki de on bin yıl çoktan geçti ve Unutulmuş kıta üzerinde adını hatırlayan tek bir kişi bile yoktu. Fakat... Ling Chen elini kılıç kabzasına koydu... Kızıl Mistik Kılıç Kralı tarafından kullanılmış olan kılıç, şüphesiz ki inanılmaz derecede güçlüydü.
Shura İmparator Kılıcı kesinlikle cennetsel ya da belki de tanrısal bir eşyaydı. Sadece ismi bile egemen bir baskı ve bunaltıcı bir his yayıyordu.
"Hah!"
İki eliyle birden asılıp sonunda tekrar kaldırmıştı ve sonra hızlı bir şekilde hala tamamen ellerindeyken çantasına koydu.
Bu Shura İmparator Kılıcı'nın kırık beş parçasından biriydi. Eğer şans eseri bir gün beş parçanın hepsini de toplayabilirsem Shura İmparator Kılıcı'nı tekrar dövmek için bir şans olacak mı?
Bir Yok edici Aziz yaratık ve üç tanrıçanın yüzleşmek için bir araya gelmesini gerektiren bir güç... Shura İmparator Kılıcı Ling Chen'de dayanılmaz bir istek yaratmıştı. Shura İmparator Kılıcı'nın iyi bir kılıç değil de tamamen kan ve günahla ıslanmış mutlak kötülüğün Kılıcı olduğunu bilse dahi.
Shura İmparator Kılıcı'nın kırık parçasını başarıyla çantasına koydu kan sonra Ling Chen yürümeye devam etti. Taş tezgâhın tam ortasında bir şey olduğunu daha tam olarak görmeden önce yansıyan ışığı, gözlerine ulaştı.
Bu aşırı sessiz olan yerde ayak sesleri özellikle belirgindi. Ling Chen taş tezgâhın önüne geldi ve durdu. Pürüzsüz taş bir tezgâhtı. Çok uzun bir süredir burada duruyor olmalıydı ama tuhaf bir şekilde taş tezgâhın üzerinde toz zerreciği bile yoktu ve bir ayna kadar parlaktı. Sadece tam ortasına yerleştirilmiş siyah bir yüzük duruyordu.
Bu yüzük...
Ling Chen galeta gelip elleriyle dokunmadı. Onun yerine eğilip yakın bir mesafeden inceledi. Ancak o zaman bunun standart bir yüzük olmadığını keşfetti. Büyüklüğü taktığı metal bileziğin iki katıydı. Bir kenarı yaklaşık bir santimetre kalınlığındaydı ve sonra en kalın noktadan başlayarak iki yana doğru inceliyordu. Kalın kısmın karşı tarafına doğru ulaştığında inceliği neredeyse görülemeyecek bir seviyeye ulaşıyordu. İlk bakışta sanki bir açıklık belirmiş gibiydi.
Çaprazdan bakıldığında, yeni ay döngüsünün başlangıcındaki bir hilal ay gibiydi. Siyah bir yeni ay.
Ling Chen farklı bir açıdan baktı, yan taraftan baktı... Yüzüğün genişliği neredeyse iki santimetreydi. En kalın bölgesinde birbirine yakın aynı büyüklükte üç delik vardı. İki kenarında da eşit bir şekilde sıralanmış delikler vardı. Ling Chen en kalın yerden en ince yere doğru delikleri saydı. İki yanda da altı delik, en kalın bölgede de üç delik vardı. Toplamda on beş delik vardı.
Delikler?
Bu Ling Chen'in aklına Ay Tanrıçası Zinciri'ni getirmişti. Ay Tanrıçası Zinciri'nin üzerinde de delikler vardı ve Hilal ay şekilli siyah yüzük de bileklik olarak da takılabilirdi. Yine de Ling Chen gelişi güzel düşünüyordu. Tabii ki bu Ay Tanrıçası Zinciri değildi. Köy Reisi, Unutulmuş kıta üzerinde ortaya çıkan en güçlü Ay Tanrıçası Zinciri'nin yedi yuvaya sahip olduğunu söylemişti ve bu da yedinin sinir olduğu anlamına geliyordu. Ne olursa olsun Siyah Hilal Ay'daki bu on beş deliğin Ay Tanrıçası Zinciri'yle hiçbir alakası olamazdı.*
\\ Arkadaşlar daha önceden bunun adı Moon God Bracelet, yani Ay Tanrısı Bileziği/Bilekliği olarak çevrilmişti ama galiba bu bölümden itibaren Luna Bracelet, yani Ay Tanrıçası Bileziği/Bilekliği ya da Ay Bileziği/Bilekliği olarak çevrilebilecek olan bu ifadeye dönüşmüş bulunmaktadır. Yani bundan sonra eğer ikinci bir değişiklik yaşanmazsa Ay Tanrıçası Bileziği olarak devam ediyoruz.
Fakat buraya koyulan bir şey kesinlikle sıradan bir eşya olamazdı.
Tam olarak nedir bu...
Ling Chen odaklanıp, kafasını eğdi ve istatistiklerine baktı:
????:????
Kafasında beliren bilgi Ling Chen'i afallatmıştı. Siyah yeni ay açıkça gözünün önündeydi ama yine de hiçbir özelliğini göremiyordu.
Neler oluyor?
Bilgilerini gizleyen ve sadece sahibinin görmesine izin veren bir özelliği olabilir miydi?
Ling Chen aniden elini hilal ay şekilli siyah yüzüğü doğru uzattı ve yavaş bir hareketle parmakları yüzüğün kenarına değdi.
Dızzt...
Ling Chen tam da hilal ay yüzüğüne dokunduğu anda inanılmaz bir yoğunlukta koyu bir ışık kütlesi aniden hilal ay yüzünden fırladı. Bir anda gece olmuş gibi alanda tüm ışığı kaplamıştı. Işık dünyası tamamen karanlığa dönüşmesini önce Ling Chen'in göz bebekleri büyümüş ve dünya tuhaf bir şekilde değişmişti. Hiçbir kusuru, hiçbir ışığın olmadığı korkunç bir karanlıktı. Çocukluğundan beri karanlığı fazlaca deneyimlemişti. Tam karanlıkta geçen sayısız günler... Fakat siyah rengin bu kadar koyu olabileceğini hiç bilmiyordu. Tam anlamıyla simsiyah.
Ne oluyor?
Neler oluyor?
Parmaklarının dokunduğu Siyah Hilal Ay, sağ elinin hissetme kabiliyetiyle birlikte kaybolmuştu. Kendi başına süzülüyormuş gibi hissettirmiş ve hemen ardından hızlıca elini geçip kendini sıkıca sağ bileğine bağlamıştı.
"Ding... Ay Tanrıçası Zinciri'niz olan "Metal Bilezik" bilinmeyen bir güç tarafından yok edildi, tamamen yok oldu."
"Ding... Enerji kristaliniz olan "Acemi Kritik Kristali" bilinmeyen bir güç tarafından yok edildi, tamamen yok oldu."
"Ding... Enerji kristaliniz olan "Acemi Güç Kristali" bilinmeyen bir güç tarafından yok edildi, tamamen yok oldu."
Ling Chen: "!!!"
Neler oluyor? Biri bana neler olduğunu söyleyebilir mi?
Ling Chen'in sol eli hızlı bir şekilde sağ bileğini kavradı. Sahiden de iki enerji kristali yerleştirdiği metal bilezik yok olmuştu. Sağ bileğinin üzerine şu anda takılı olan, yüzük şekilli bir eşyaydı... Şekli, açıkça hilal ay şekilli siyah yüzüktü!
"Ah!"
Aynı anda, sanki bin tane bıçakla kesiliyormuş gibi bir acı bilincinin derinliklerinden gelip vücudunu aniden durdurmuştu ve ağzından inanılmaz bir acı çığlığı fırlamıştı...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..