Ertesi gün Cain yeni malikanesine yerleşti ve derslere
başlamadan birkaç gün daha dinlenmeye karar verdi. Rüyasında dost olarak
bildiği herkesin onu bıçaklamasını seyrediyor, çok geçmeden acı içinde ve tek
başına ölüyordu. Bu bir rüya olamayacak kadar gerçekçi ve dehşet veren bir
histi. Özellikle göğsüne kılıç saplanmadan beyaz renkli bir ejderin sözleri onu
dehşete düşürmüştü.
‘Senin için geliyorum…’
Cain hızla kalkıp çığlık attı, bulunduğu durumu umursamadan bağıra bağıra ağlamak istiyordu. Pijamaları terden sırılsıklam olmuştu. Kendini sakinleştirmek için derin, uzun nefesler alıyordu. Beş kişinin sığabileceği yatakta yattığını anlayana kadar etrafa tedirgin bir şekilde baktı. Oda bir okyanusun ortasında tek başına kalmış gibi hissettirecek kadar büyüktü. Yataktan kalkıp kendini sakinleştirmeye çalışması bir süre sürdü.
O esnada kapı aniden açıldı ve genç şövalye endişeyle içeriye girdi.
“Genç efendi, iyi misiniz?”
Chris duyduğu çığlıktan yola çıkarak genç efendinin bir olayla karşılaştığını sanmıştı fakat odaya girdiği gibi öfke ve nefret dolu gözlerle karşılaşmıştı.
“Siktir git!”
Kan arzusu dolu gözler Chris’in üzerine kilitlenmişti. Chris onlarca farklı katil görmesine rağmen böyle bakabilen biriyle ilk defa karşılaşıyordu. Fakat bu onu şaşırtsa da korkutmadı, dikkatle Cain’e yaklaşıp nazik bir sesle konuştu.
“Sabah dersi başlayacak genç efendi. Lütfen hazırlanın. Bugün Mana kullanmaya başlayacaksınız…”
Cain öfkeli gözlerini Chris’e dikti. Öldürecekmişçesine baksa da en sonunda kafasını çevirdi.
“Defol.”
Chris iç çekip odadan ayrıldı.
---
Kırk kadar öğrenci sabahın erken saatlerinde antrenman sahasında toplanmıştı. Bugünden itibaren Mana ve Kılıç sanatları öğreneceklerdi. Şu ana kadar dünya hakkındaki bilgilerini genişletmek için eğitim almışlardı. Artık on saatlik eğitimin sekiz saatini Mana ve Kılıç eğitimine ayıracaklardı.
Nizami bir şekilde dizilmiş öğrenciler bir süre bekledikten sonra antrenman sahasına giren siyah üniformalı öğretmeni görünce selam durdular.
“Resmi davranmanıza gerek yok. Adım Brixton. D sınıfının kılıç eğitmeniyim. Kılıç Uzmanı seviyesine ulaşana kadar benden eğitim alacaksınız.”
Brixton bir hayli kaslı bir adamdı. Belindeki kılıç kemerinde asılı bir kın ve sırtında da bir buçuk metre uzunluğunda başka bir kın asılıydı. Ellili yaşlarında gibi gözüküyordu. Saçları beyazlamıştı, pek uzun sayılmazdı ancak vücudu epey heybetliydi.
“Oturun ve beni dikkatle dinleyin. Size Kılıç ve Mana ustalığından bahsedeceğim. Şu ana kadar dünyanın işleyişi hakkında bilgi edindiniz. Derslerimiz pratik odaklı olacak. Hayat pratikten ibarettir.”
“Şimdi size Kara Şövalye olmaktan bahsedeceğim. Ailemizin kılıç sistemi diğer ailelerden birazcık farklıdır. Şövalyeler genellikle birilerini korumakta uzmanlaşmış kılıç ustalarıdır. İki tür silahları vardır. Koruma amaçlı olarak kullanılan kalkan ve saldırı amaçlı kullanılan kılıç… En iyi Şövalyeler imparatorluk ailesinin elindeki İmparatorluk Şövalyeleri ve kilisenin elindeki Paladinlerdir.”
“Şövalyeler efendilerini korumak için var olmuştur. İşte, bizimle onlar arasındaki en büyük fark budur. Kara Şövalyeler korumak için değil yok etmek için vardır. Yıkımın habercileri olarak çağrılırız. Bir bölük Kara Şövalye’nin tehlikesi bir tugay Paladin ile karşılaştırılır.”
“Kara Şövalye olarak adlandırılmak için on sekiz yaşından önce A sınıfından mezun olmalısınız. Gücünüz Kılıç Uzmanı seviyesinde olmalı ve Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’nda en azından dördüncü seviye olmalısınız.”
Brixton konuşurken çocuklar büyülenmişçesine dinliyordu. Ashborne Ailesi’nin tarihi şanlıydı. Kutsal İttifak’ın kurucu ailelerindendiler.
“Burada öğreneceğiniz iki temel dövüş sanatı bulunmakta. Birincisi Kara Şövalye Kılıç Ustalığı… Ailemizin kurucusunun oluşturduğu bu dövüş sanatı yüz yıllardır geliştirilmektedir. Sekiz farklı seviyeye ayrılmakla beraber çeşitli kılıç teknikleri içerir. Diğeri ise Kara Şövalye Savunma Sanatı, bir kılıç ustası her türlü duruma alışık olmalıdır. Bu yüzden size silahsız kaldığınızda nasıl hayatta kalabileceğinizi öğreteceğim.”
“Burada öğreneceğiniz diğer bir şey ise Mana yetişim teknikleridir. İkiye ayrılır. İlki olan Mana yetişim teknikleri atmosferdeki Manayı vücudunuzda toplayıp gücünüzün temelini oluştururken diğeri Aura Sanatı’dır. Sonuçta biz Büyücü değiliz. Mana’yı saf haliyle kullanamayız. Onu Aura’ya dönüştürmemiz gerekir. Ancak böyle kılıç tekniklerimizi kullanabiliriz.”
“Sorusu olan var mı?”
Öğrencilerden birkaçı aniden ellerini kaldırdı.
Brixton aralarından birini seçti.
“Neden iki kılıcınız var?”
Brixton gülümsedi ve sırtındaki kından kılıcı çekti. Bu bir buçuk metreli bir uzun kılıçtı. Fakat normal bir uzun kılıçtan farklı gözüküyordu. Gövdesi eğimliydi ve ucuna doğru inceliyordu. Brixton kılıcı savurmadan önce duruşunu aldı.
Ardından ‘hah!’ diyerek kılıcı savurdu.
BOOM!
Basit bir savurmadan ibaret olsa da kılıç havayı yarmakla kalmamış bir rüzgar patlaması yaratarak antrenman sahasındaki kumları havaya kaldırmıştı. Patlayan rüzgar bir okyanus gelgiti kadar ağırdı, birkaç öğrenci oturmasına rağmen dengesini koruyamadı ve geriye doğru devrildi.
“Henüz bilmiyor olsanız da Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’nın dördüncü adımına ulaştığınızda auranız ve ruhunuz başkalaşım geçirecek ve bir kılıç tohumu oluşturacak. Dördüncü adım boyunca bu kılıcı Aura ve kanla besleyerek Beşinci adıma geçeceksiniz. En sonunda sadece ve sadece sizin için yaratılmış bir Ruh Kılıcı’nız olacak.”
“Bu kılıcın adı Brock. Ben yeterince katkı sağlayıp öldüğümde Kılıç Bahçesi’ne gönderilecek ve gelecek nesillerden birisine adını verecek. Bundan dolayı kılıcınıza insan ismi vermeniz yazılı olmayan bir kuraldır.”
“Başka sorusu olan var mı?”
Öğrenciler hayranlıkla Brock’a bakıyorlardı. Her biri böyle bir silahın efendisi olmak istiyordu. Fakat daha yolun başındaydılar. Brixton’un seviyesine ulaşmak istiyorlarsa öğrenmeleri gereken çok şey vardı.
Brixton çocukları motive ederken eğitmen kıyafetlerine bürünmüş iki genç şövalye ellerinde sandıklarla antrenman sahasına girdiler. Brixton’un önüne gelip sandıkları bırakırken saygıyla selam verdiler.
“Motive olduğunuza göre dersimize başlayalım. İlk önce Mana’yı hissetmeniz gerekiyor. Bunun için meditasyon yöntemini kullanacağız. Normalde meditasyon için en uygun zaman sessiz gecelerdir. Fakat meditasyon halindeyken birisi sizin bölgenize girerse ciddi sıkıntılarla karşılaşabilirsiniz. A sınıfındaki öğrencilerin özel odalara sahip olmasının nedeni de budur. Şimdi herkes sandıktan bir tane hap alsın.”
Şövalyeler sandıkları açtıklarında ortama nane benzeri ferahlatıcı kokular yayıldı. Sandığın içerisinde şekere benzeyen yuvarlak haplar bulunuyordu.
“Bunlar ailemizin özel ürünü olan Sükunet Hapları. Birkaç saatliğine Mana hassasiyetinizi birkaç katına çıkartıyor. Böylece Manayı çok daha rahat hissedebilir hale geliyorsunuz. Bu seferliğine bedava vereceğiz fakat bundan sonra sınav ödülleri olarak dağıtılacaklar. Hapları aldığınız gibi yutun ve beni dinleyin.”
Öğrenciler sırayla hapları aldılar. Cain de bir tane hap almıştı. Oldukça kaygan bir yapıya sahipti, bir bilye boyutundaydı. Bunu nasıl yutacağını düşünmeden edememişti. Fakat kokusu çok rahatlatıcıydı. Ağzına attığında farkında bile olmadan yuttu.
“Şimdi rahat olduğunuz bir pozisyonda gözlerinizi kapatın. Nefesinizi benim söylediğim şekilde düzenleyerek vücudunuzun içerisini hissetmeye çalışın. Bunu anlatmak zor fakat içinzdeki Manayı hissetmeniz lazım. Şimdi. Dünyayı unutun. Meditasyon yapın.”
Birkaç öğrenci şaşırdı, “Ama efendim biraz önce söylemediniz mi? Ya birbirimize zarar verirsek?”
“Dediğiniz şey Kılıç Uzmanları için geçerli. Şu anda birbirinize zarar verebilecek kadar güçlü değilsiniz. Hadi dediğimi yapın. Hissedemiyorsanız endişe etmeyin, bu süreç haftalar ve hatta aylar sürecek bir olay.”
Cain gözlerini kapattı ve Brixton’un söylediklerini yaptı. Nefesi belli bir ritmi takip ettikçe dış dünyadan uzaklaştı. Nefesini, kalp atışını, kan akışına kadar odaklandı. Meditasyonun neden tehlikeli olduğunu biliyordu.
Meditasyon yeni öğrendikleri bir tekniğin Mana akışını refleks haline getirmek ya da Mana toplamak için kullanılırdı. İkisi de büyük oranda dikkat gerektirirdi. Bu dikkat bozulduğu takdirde Mana kontrolden çıkıp damarlara zarar verebilirdi.
Cain vücuduna odaklandıkça mesanesinin bir parmak üstünde sıcaklık hissetmeye başladı. Ona odaklandığındaysa zihninde bazı imgeler oluştu. Bir arada bulunan küçük bir gaz yumağı gibiydi. Zihnini odakladı ve kontrol etmeye çalıştı.
Bu garip bir histi.
Bu küçük gaz yumağı yaramaz bir çocuk gibiydi. Onu kontrol etmek istemesine rağmen sözünü dinlemiyor onun iradesinden kaçmaya çalışıyordu.
Fakat Cain Brixton’un söylediklerini hatırladıkça sakinleşti ve bu küçük gaz yumağını kontrol etmekte acele etmedi. Vücudunun daha derin bölgelerine odaklandı ve bir şey fark etti. Vücudunda bulunan tek gaz yumağı mesanesinin orada bulunmuyordu.
Kalp çevresinde de bir hayli bulunuyordu.
Cain kalp çevresindeki gaz yumaklarını iradesi ile kontrol etmeye çalıştı. Odaklandıkça odaklandı, birkaç dakika boyunca tek düşündüğü bu gaz yumaklarını kalbinin çevresindeki bir bölgeye çekmekti. Bunu yapamadığı sürece atmosferden Mana çekemezdi.
‘Hm?’
BOOM!
Vücudunun içindeki Mana bir anda tek bir yere odaklandı ve patlayarak bir yıldız oluşturdu. Cain bu ani gelişmeden dolayı sevinmeye fırsat bulamadan meditasyondan uyandı. Bu normal bir uyanma değildi.
Ağzından ve burnundan kanlar akmaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..