Brixton öğrencileri dikkatle gözlüyordu. Öğrenciler meditasyona başlayalı birkaç saat olmuştu ve bir çoğu çoktan uyuya kalmıştı bile. Gerçekten meditasyona girmeyi başarmışların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi.
‘Bu neslin öğrencileri önceki nesilden birazcık daha kaliteli.’
Gözleri lotus pozisyonunda meditasyona girmiş çocuğun üzerine kilitlendi. Öğrencilerin bir çoğu uzanarak meditasyona girmiş, birkaçı da lotus pozisyonunda girmişti. O öğrenciler arasında en çok göze çarpan kişi yedinci genç efendi Cain idi.
‘Özellikle o. Tanrım, meditasyona girmesi kaç saniye sürdü? 3 mü?’
Meditasyona girme süresi oldukça önemliydi. Savaş alanlarında şu anda oldukları kadar rahat olmayacaklardı. Bazen on dakikalık dinlenmeler hayati önem taşırdı. İnsan vücudundaki Mana kendiliğinden yenilense de meditasyona girmek bu yenilenmeyi birkaç katına çıkarıyordu.
‘Manayı hissetmek için ne kadar zamana ihtiyacı var? Şu ana kadar ki en iyi öğrenci A Sınıfı’nın bir numarası olan Olivia idi. Manayı hissetmesi bir ayını almıştı. Genç efendi Vladimir ise bir ay üç gün içerisinde hissetmişti. Bu kişiler son yüz yılın en yeteneklileri.’
Manayı hissetme yetenekleri çok önemliydi. Kişinin yeteneğinin belirlenmesinde birçok etken vardı ancak en önemlilerinden birisi olan Mana Hassasiyeti’ydi. Bu kişilerin Mana dolaşımı çok daha pürüzsüz olduğundan dayanıklılıkları üst düzey oluyordu. Ayrıca Manayı daha hızlı biriktirdiklerinden Mana seviyeleri daha hızlı artıyordu.
‘Şu ana kadar gösterdiklerinden yola çıkarsak üç ayı bulacaktır.’
Cain’den pek beklentisi yoktu. Her ne kadar yaşıtlarından daha zeki olsa da yeteneğini kanıtlamış biri değildi.
‘Bu bile fazlasıyla iyi.’
Zaman geçtikçe öğrencilerin bir kısmı daha uyuklamaya başladı. Odaklarını kaybettikten kısa bir süre sonra nefesleri düzene girdi ve uyuya kaldılar. Bu normaldi. Hayatlarında ilk defa meditasyon yapan kişiler ilk denemelerinde uyuya kalabilirlerdi.
Brixton kafasını kaldırarak güneşin konumuna baktı. Çoktan beş saat olmuştu. Hâlâ meditasyon formunda kalabilenleri not etti. Dört kişiydi. İlk üçün ortak bir özelliği vardı.
‘Bu kişiler güçlü savaşçıların çocukları… Hm?’
Cain’in de devam ettiğini görünce biraz şaşırdı.
“İlginç, genç efendi sağlam çıktı.”
Ancak birkaç saniye sonra onu afallatan bir olay gerçekleşti. Boğuk bir patlama sesinin ardından Cain’in burnundan ve ağzından kanlar akmaya başladı. Gözleri açıldı ve yere devrildi.
Neyse ki Brixton’un tepkisi çok hızlıydı. Cain yerle temas etmeden yerinden fırlayan Brixton vücudundaki Manayı parmak uçlarında toplayıp Cain’in kalbinin üzerine bastırdı. Kılıç Ustalığı’nın orta kademelerindeki yeteneğinin her bir zerresini bu olay için kullanmaya kararlıydı.
Gözlerini kapattı, Manası ile Cain’in vücudundaki değişimleri hissetti.
Sadece birkaç saniye sonra gözleri sonuna kadar açıldı, gözlerindeki şaşkınlık kilometrelerce öteden fark edilebilirdi.
“Nasıl?”
Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’nın temeli kalbin çevresinde Mana akışını kontrol etmelerini ve düzenlemelerini sağlayan Yıldızlar yaratmaktı. Bu yıldızların şekli genellikle beş köşeli olurdu. Her yıldız Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’nın bir seviyesini simgelerdi.
Örneğin bir Kılıç Uzmanı olmak için dördüncü yıldızı oluşturmak zorundaydınız. Aksi takdirde Manayı kılıcınıza aktaramaz ve diğer teknikleri sergileyemezdiniz. Büyü Sistemi’ndeki çemberler ve yaygın olarak kullanılan Dövüş Sanatları Sistemi’ndeki akupunktur noktaları ile aynıydı.
Altıncı Çember bir Büyücü ile Altı Yıldızlı bir Kara Şövalye aynı güçteydi.
Barbarlar dahil olmak üzere hemen hemen her türlü ırkla savaşmış olan Brixton ömründe ilk defa böyle bir şey görüyordu. İblislerin Çekirdek Sistemi’ndeki çekirdeklere fazlasıyla benziyordu fakat davranışı gördüğü hiçbir şeyle benzerlik göstermiyordu.
Cain’in kalbinin yanında ki yıldız kendi etrafında o kadar hızlı dönüyordu ki Mana’nın vücuttaki tüm damarları dolaşması saliseler sürüyordu.
‘Sadece ilk seferinde yıldızını oluşturmamış, aynı zamanda kendi yöntemini yaratmış. Bu… Bir yıldız olduğundan eminim ancak bu dönüş hızı biraz fazla değil mi?’
Yıldız saniyede on kere dönüyordu.
Brixton derin bir nefes alıp kendini sakinleştirdikten sonra Cain’in durumunu tekrardan kontrol etti. Kan kusmasının arkasındaki nedeni anlaması da çok uzun sürmedi.
‘Beklenmedik bir durumla karşılaşan vücut az kalsın çöküyormuş. Genç efendinin değil de başkasının bedeni olsaydı…’
Düşünmek bile istemiyordu.
Fakat bu bir kenara altı saat içerisinde bu seviyeye gelen ilk kişi genç efendiydi. Brixton bu haberlerin nasıl bir yankı uyandıracağını tahmin dahi edemiyordu. Belki de Ashborne Ailesi’nin kuruluşundan itibaren ilk kez böyle bir yetenek dünyaya gelmişti.
Heyecanlanmadan edemedi.
‘İyi eğitildiği takdirde Drakania Ailesi bile onu durduramaz!’
Genç efendinin ciddi bir durumu yoktu. Manasının dengesini kazandığı için çok kısa bir süre sonra ayılacaktı. Fakat her ne kadar dahi olsa da bu iyileşme süreci hakkında yapılabilecek bir şey yoktu.
“Usta Brixton…”
Brixton’u düşüncelerinden sıyıran şey çocuksu ancak sert bir sesti. Brixton kafasını eğdi ve yerdeki genç efendinin dikkatle ona baktığını gördü. Kırmızı gözleri her zaman baktığından farklıydı. Bir hayli donuk ve soğuktu.
Durumu anlamlandırmaya çalışıyor olsa da bunu belli etmiyordu.
“Tebrikler Genç Efendi, ilk günden yıldızınızı oluşturarak tarihi bir rekora imza attınız. Tüm ailenin bu haberle çalkalanacağına emin olabilirsiniz.”
Brixton heyecanlıydı.
Böyle bir dâhinin doğuşuna tanık olmuştu.
Diğerleri tarafından pek umursanmayan Yedinci Genç Efendi, tarihte kimsenin başaramadığını başararak tüm dikkatleri üzerine çekecek ve varislik yarışında diğerlerini yakalayacaktı. En iyi eğitimi alacak ve Ashborne Ailesi’ni şahlandıracaktı.
En azından o böyle düşünüyordu.
Cain’in aklındaki düşünceleri nasıl bilebilirdi ki?
“Lütfen bunu herkesten gizli tutun Usta Brixton.”
“Hah? Neden?”
Cain sakin bir şekilde bu isteğinin arkasındaki nedeni anlattı. Her şeyi anlattıktan sonra Brixton bir süre düşündü. Ardından kafasını kaldırıp Cain’e baktı. Gözlerindeki umudu görünce kendini kötü hissetti.
“Bunun için üzgünüm ancak Aile Reisi’nden bir şey saklarsam ona ihanet etmiş olurum.”
Ashborne Ailesi’nde affı olmayan tek bir şey vardı.
İhanet!
Aile reisine ihanet etmek demek aileye ihanet etmek demekti. Brixton bu kadar cesur değildi. Kendini bir hiç uğruna tehlikeye atamazdı. Üstün yetenekli bir birey ortaya çıktığında bunu üstlerine bildirmek başlıca göreviydi.
Cain hayal kırıklığına uğramadı.
Biliyordu. Ne Anna ne de Chris ona olan bağlılıkları yüzünden yanındalardı. Hepsi Cain’den başkasının emirleri doğrultusunda hareket ediyordu. Her birinin farklı bir amacı vardı. Aynı şekilde Brixton da öyleydi.
Cain onu kontrol edemez ya da yok edemezdi.
Brixton’un sadakati Cain’e değildi. Onun istekleri Brixton için zorunluluk değil, bir tercihti. Eğer ona yarardan çok zarar getirirse hiç umursamazdı. Her ne kadar Cain’in hayatını tehlikeye atacak olsa da. Bu Brixton’un sorunu değildi.
Cain bunu bekliyordu.
Bu yüzden farklı bir soru sordu.
“Usta Brixton…”
Cain yavaşça vücudunu doğrulttu.
“Tarihin karşılaştığı en yetenekli kişinin ustalığını üstlenmek ister misiniz?”
Brixton’un şaşkın bakışları altında dizlerinin üzerine oturdu ve kafasını yere yapıştırdı. İçten bir şekilde konuşurken sesi umut ve arzu doluydu.
“Lütfen bilginizi ve tecrübenizi beni eğitmek için kullanın Efendim! Bilgeliğinize muhtacım!”
Ani gelişen olaylar Brixton’un beyin kapasitesini aşıyordu. Ashborne tarihindeki (muhtemelen) en yetenekli kişi onun öğretilerini almak için önünde secde ediyordu.
Brixton’un aklındaki tüm düşünceler Cain’in secde etmiş küçük bedenini görünce yok oldu. Böyle yetenekli bir öğrenciyle hayatı boyunca bir daha karşılaşmayacaktı. Genç efendi ile en fazla birkaç sene daha beraber olacaktı, bu yüzden onun sorunları hiçbir şekilde Brixton’u bağlamazdı.
Ancak onu öğrencisi olarak alırsa Ustası olarak bildiklerini ona aktarmak, geleceğinden emin olmak zorundaydı. Böyle bir sorumluluğun altından kalkabilir miydi? Brixton zararları ve yararları tartmakla pek zaman kaybetmedi.
Olur da Cain sağlıklı bir şekilde yetişirse Brixton’un adı tarihe altın harflerle yazılacaktı. Tarihteki en yetenekli savaşçının ustası olarak gelecek nesiller tarafından bilinecekti. Bundan daha büyük bir onur var mıydı?
“Sizin için yeterli olmasam da elimden geleni yapacağım Genç Efendi.”
Cain’in ifadesi gözükmüyordu ancak sesindeki heyecan barizdi.
“Ustamı selamlıyorum.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..