Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 7


 “Ustamı selamlıyorum!”

 

Cain yeminler ederek Brixton’a doğru üç kere secde etti.

 

“Bana ihanet etmediğiniz sürece size ihanet etmeyeceğime onur ve şerefim üzerine yemin ediyorum.”

 

Brixton gülümsemesine engel olamadı, “Lütfen doğrulun genç efendi.”

 

Cain kafasını kaldırdı ve Brixton’a baktı. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu fakat gözleri titriyordu. Yumruklarını sıkarken nefretle derin bir nefes verdi. Ancak hiçbir şeyi belli etmediğinden emin olmuştu. 

 

Bu kadar temkinli olmak zorunda olmasaydı…

 

Kendini geri tutmak zorunda olmasaydı…

 

Her şeye rağmen katlanmak ve içine atmak zorundaydı. Daha zamanı gelmemişti. Ashborne Ailesi’nde canını almak isteyen çok fazla kişi vardı. Yetenekleri açığa çıktığında bu sayı birkaç katına çıkacak ve ne pahasına olursa olsun onu öldürmek isteyen kişiler ortaya çıkacaktı.

 

‘Daha zamanı değil…’

 

“Usta, kalbimin çevresinde oluşan Yıldız köşeli değil. Aksine bir çekirdeğe bir hayli benziyor. Bu Ashborne Ailesi’nin tekniklerini uygulamamda bir sıkıntı çıkartır mı?”

 

“Sanmıyorum,” dedi Brixton öğrencilerin uyanmadığından emin olmak için çevresini kontrol ettikten sonra kısık bir sesle devam etti. “Ashborne Ailesi’nin tekniklerini kullanmak için Mana’yı Aura’ya dönüştürmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Ancak o zaman Mananız kendi kimliğini kazanacak.”

 

“Kimlik mi?”

 

“Evet. Auralar kendi içerisinde farklı türlere ayrılır. Genelde her kişinin kendine özgü bir Aurası olsa da Ashborne Ailesi’nde nadiren ortaya çıkan bir Aura türü var. Kara Yıldız Aurası, bu aura tipinin keskinlik ve dayanıklılık düzeyi diğer Aura türlerinden birkaç kat daha fazla. Dönemin en iyi Kara Şövalye’lerinde bulunur.”

 

Cain çenesini ovuşturdu. Yıldızını yeni oluşturduğu için Kara Şövalye olmanın ilk adımlarını atmıştı. Bundan sonra Mana seviyesini artıracak ve teknik öğrenmeye başlayacaktı. Yeteneğine ve algısına güveniyordu.

 

Brixton bildiklerini anlatmaya devam ederken zaman hızlıca geçti. Cain bir kere bile sözünü kesmeden Brixton’u dinlemeye devam etti. Ona Ashborne Ailesi ve Kılıç Ustalığı konusunda o kadar fazla soru sormuştu ki Brixton bir süre sonra yorulmaya başlamıştı.

 

“Bunu daha sonra konuşalım. Bundan sonra size günlük iki saat özel eğitim vereceğim. Derse dönmemiz gerekiyor.”

 

Brixton gülümseyerek Cain’in başını okşadı.  

 

“Anlaşıldı Usta. Ancak zamanlamayı iyi ayarlamamız gerekiyor. Üzerimdeki gözlerin haddi hesabı yok. Her saniye izleniyorum. Özellikle malikane ve kale sınırları içerisinde beni sürekli takip eden iki kişiye sahibim.”

 

Diğerlerinin haberi olmadan konuşabileceği tek yer ders zamanlarıydı.

 

“Bugünden sonra günlük üç saat meditasyon eğitimi vereceğim. O esnada size bildiklerimi aktaracağım. İki saat ise pratik dövüş eğitimi yapacağız. Yaşıtlarınızla pratik yaparak savaş deneyimi elde etmeniz gerekecek.”

 

“Aslında bir fikrim var…”

 

Cain yalnızca Brixton’un duyabileceği seviyede fısıldadı. Brixton fikrini duyunca kafasını olumlu anlamda salladı.

 

Devam eden kısa bir muhabbetin ardından Brixton Cain’i nasıl eğiteceğine karar vermişti. Her şeyi gizlilikle öğretmesi gerektiğini fark edince hayal kırıklığına uğramadan edemedi. Her ne kadar Kara Kılıç Kalesi’ndeki öğretmenler öğrenci alamıyor olsalar da bazı istisnalar yapılabilirdi.

 

Fakat Cain’in yedinci genç efendi olması bu durumu tamamen yok ediyordu.

 

Meditasyondaki öğrencilerden birkaçının nefesi dengesizleşmeye başlayınca Brixton boğazını temizledi ve antrenman sahasının ortasındaki yerine geçti.

 

Öğrencilerin neredeyse tamamı uyuya kalmıştı. Aralarında horlayanlar dahi vardı. Vücutları huzurla dolmuş çocukların yüzlerinde kimi zaman farklı ifadeler ortaya çıkıyordu.

 

“Hepiniz uyanın.”

 

Uyuyan öğrenciler bu sert sesi duyunca yerlerinden sıçrayarak uyandı. Yüzleri utançtan kıpkırmızı olurken gözleri şaşkınlıkla dolmuştu. Derse sabah başlamışlardı ancak çoktan akşam olmuştu.

 

Brixton boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti.

 

“İlk deneyiminiz olduğu için uykuya dalmanız normal. Ancak ileriki safhalarda böyle bir hataya düşerseniz bacaklarınızı kırarım. Bu bir süreç işi olduğundan acele etmemek gerekir. Fakat bu kadar da kendinizi salmayın.”

 

Soğuk bakışlarını Cain’e çevirdi.

 

Cain’in çevresindeki kumlu toprak kızıla çalan bir renkteydi. Dudaklarında hâlâ bir nebze kan vardı. Yüzüyse bembeyazdı. İçsel yaraları olduğu anlaşılabiliyordu.

 

“Bugün bir arkadaşınız az kalsın canından olacaktı. Açgözlülüğü yüzünden Mana damarlarını parçalayacaktı.”

 

Çocuklardan birkaç tanesi kıkırdayarak dalga geçti.

 

“Genç efendi de olsan başarısız olabiliyorsun.”

 

“Tsch, keşke Mana damarlarını parçalasaydı. Genç efendi Vladimir’e sorun çıkarma ihtimali kalmazdı.”

 

“Aptal herif gene sorun çıkartıyor.”

 

Cain sınıf arkadaşları tarafından sevilen biri değildi. Buradakilerin aileleri her hafta bir kez olsun onlarla görüşüyor ve onlara dış dünya hakkında bilgi veriyordu. Herkes Cain’in Ashborne Ailesi’nin varislerinden birisi olduğunu ve konuşmamaları gereken biri olduğunu biliyordu.

 

Herkesin yakın olduğu bir hizip vardı. Bu çocuklar ise bulundukları hizipte yer edinmek isteyen ailelerinin bir yansımasıydı. Kimse Cain’in tarafında değildi.

 

“Ehem! Kendi aranızda konuşmayın ve beni dinleyin. Meditasyon yapmanın nasıl bir şey olduğunu öğrendiniz. Artık günlük 2 saat meditasyon antrenmanı yapacaksınız. Geri kalan süredeyse kondisyon ve dövüş sanatları antrenmanı yapacaksınız.”  

 

“Bugünlük bu kadar. Yarın yine aynı saatte burada olun.”

 

---

 

Çocuklar kumlu topraktan kalktıktan sonra üzerlerini silkelediler.

 

“Aç mısınız?”

 

Gibi gibi…”

 

“Kafeteryaya gidelim mi?”

 

Hava kararmaya başlamıştı. Sabahtan beri bir şey yemediklerinden ve zihinsel olarak tükendiklerinden hepsi yorgun hissediyordu. Kafeterya da yedikleri güzel bir yemeğin ardından yurtlarına çekileceklerdi.

 

Tabii bir istisna vardı.

 

“Öğrenci Cain, sen cezalısın! Meditasyon yapmayı öğrenene kadar fazladan iki saat antrenman yapacaksın!”

 

Cain Brixton tarafından azarlanırken kafasını eğmişti. Diğerlerinin gözü önünde azarlanması utanç vericiydi. Ondan hoşlanmayan çocuklar bu manzarayı görünce daha bir mutlu olmuşlardı. Soylu hanedanın varislerinden birisi olmasına rağmen bu denli başarısızdı.

 

Öğrenciler ayrıldıktan sonra asistanlar antrenman sahasını toparlamak için geldiler. Brixton Cain’in özel ders alması gerektiğini bahane ederek onları sahadan gönderdi. Bir süre sonra sadece ikisi kalmıştı.

 

“Bunu ne kadar sürdürebiliriz bilmiyorum.”

 

“Yeni bir çözüm bulana kadar idare etmemiz gerekiyor Usta.”

 

Brixton kafasını salladı. Bir süre boyunca Cain’in ek ders alması bahanesinin altına sığınacaklardı. Bu onlara biraz zaman kazandıracaktı.

 

“Bugün başlamak istediğine emin misin Cain?”

 

“Evet, Usta.”

 

Elinde bulunmayan tek şey zamandı.

 

Cain en yakın zamanda onu öldürmek isteyen kişiyi bulmalıydı. Saldırının nereden geleceğini bilmiyordu. Ayrıca düşmanını tanımadığı için ciddi bir dezavantajı vardı. Oysa düşmanı onun hakkında Cain’in kendisi hakkında bildiğinden fazla şey biliyordu.

 

“Önce bulunduğun konumu öğrenelim.”

 

Savaş gücünü belirleyen çok fazla etken vardı. Bunlardan en önemlisi ise savaş zekasıydı. Bir kişi savaşta ne yapması gerektiğini iyi biliyorsa kendinden üstün kişileri dahi yenme imkanına sahip olurdu.

 

Brixton’un üzerinde durmak istediği şey Cain’in savaş yeteneğini geliştirmek ve yetenekleri en kısa sürede öğrenebileceği bir temel oluşturmaktı.

 

“Üstünü çıkar ve bana istediğin şekilde saldır.”

 

Cain üstünü çıkartırken bir an bile tereddüt etmedi. Gri antrenman kıyafetini çıkardı ve sadece şortuyla kaldı. Boyu yaşıtlarına kıyasla biraz daha kısaydı. Son ölçümlerde boyu 125 santimetre çıkmıştı. Sürekli bol cüppeler giydiğinden bir hayli sıska gözüküyordu.

 

Fakat üstünü çıkardığında vücudu gözler önüne serildi.

 

Brixton şaşırmadan edemedi.

 

Bu sekiz yaşındaki bir çocuğun elde edebileceği bir fizik değildi. Çoğu çocuk küçüklüğünden beri basit fiziksel antrenmanlar yaptığından ya da üstün genlerle doğduğundan küçük yaşlarda profesyonel vücut geliştirmeciler gibi fizikler elde edebiliyorlardı. 

 

Ancak sekiz yaşındaki bir çocuk için fazla çelimsizdi.

 

Cain ifadesizce kıyafetini bir kenara attı, kollarını açarak duruşunu aldı. Duruşu çok basit olmasına rağmen inanılmaz sağlamdı. Brixton da garip duygular yaşatmıştı. Şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşadığından artık verebileceği bir tepki kalmamıştı.

 

Brixton gülümseyerek kollarını açtı ve Cain’i kışkırttı.

 

Cain’in yüzü kaya gibi sert ve duygusuzdu. Hiçbir şey söylemeden sağlam adımlarla aradaki mesafeyi kapattı. Sekiz yaşındaki bir çocuktan beklenmeyecek bir sükunete sahipti. Brixton’un gülümsemesi yavaşça yerini ciddi bir ifadeye bıraktı.

 

Sanki eski bir askerle karşı karşıyaymış gibi tedirgin hissetmişti.

 

Cain aralarındaki mesafe bir metreye inene kadar yavaşça yaklaştı.

 

“İlk saldırıyı-“

 

Brixton ağzını açtığı bir avuç dolusu kum ağzına ve gözlerine girdi.

 

Shaaa!


Dehşet verici bir öldürme niyeti patlak verirken Brixton sağ bileğinde bir acı hissetti.

 

Bam!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr