Bölüm 12: Kusurlularla Dolu

avatar
121 0

Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 12: Kusurlularla Dolu


Ahşap kapı sertçe kapandı ve Constantine odada bir başına kaldı.

 

Bu bir saatlik konuşmanın ardından geri dönemeyeceği bir yola girdiğinin farkındaydı. Çoktan bir yılanla anlaşma yapmıştı. Deniz de hayatta kalmak istiyorlarsa birbirlerine sarılmak zorundalardı. İç çekip kafasını geriye yasladı.

 

Yorgun bir sesle sordu.

 

“Sen ne düşünüyorsun ağabey?”

 

Arkasındaki camın önünde bir figür belirginleşti. Askeri tarzda kesilmiş saçlara sahip esmer orta yaşlı bir adamdı. Üzerinde kırmızı iblis işlemeleri olan siyah bir takım elbise vardı. Ağzında bir puro vardı, camdan bakarken okyanus mavisi gözleri parlıyordu.

 

Sütun gibi kol kaslarına, bir boğanın heybetine sahipti. Neredeyse iki metreden uzun olduğu düşünülürse bir barbardan aşağı kalır yanı yoktu.

 

“Gördüğüm en korkunç yetenek.”

 

Adam parmağından çıkan siyah ateşle purosunu yaktı. Camdan aşağıya bakıyordu, üç küçük figür ana binadan ayrılıyordu.

 

“Sen bile böyle düşünüyorsan…”

 

Constantine kadehlere şarap koydu ve ayağa kalktı. Bir kadehi adama verirken diğerini kendisi aldı. Uzun boylu olmasına rağmen adamın omzuna anca geliyordu.

 

Adam Constantine’e baktı.

 

“Diğerlerine benzemiyor.”

 

“Tek istediği bir fırsattı. Bize kendini kanıtlamak istiyordu.”

 

“Tüm bunların arkasındaki kişinin kim olduğunu düşünüyorsun?”

 

Bir genç efendiyi öldürmeye bu kadar yaklaşmaları sadece Kara Kılıç Kalesi’nin güvenlik açığından kaynaklanmıyordu. Bu işin arkasındaki isimler o kadar büyüktü ki bir General ve Albayın araştırmaları dahi sonuçsuz kalıyordu.

 

“Herkes olabilir. Birinci eş, ikinci eş, üçüncü eş. Varislerden birisi hatta senatodan biri dahi olabilir. Savaşın büyümesini istemeyenler de olabilir.”

 

“Birinci eş mi?”

 

Birinci eş ve ailenin ilk hanımı Dolores; Cain’in öz annesiydi. Fakat bir anne neden kendi çocuğunu öldürmek isterdi ki?

 

“Burası meleklerin değil çıkarların dünyası. Herkes çok ahlaklı gibi görünse de son derece çıkarlarına düşkün. Dolores Hanım’ın birinci genç efendiyi ne kadar sevdiğini biliyorsun… Onun hakkında planları varsa yedinci genç efendi sadece bir engelden ibarettir.”

 

Adam bir şey söylemeden önce şarabından bir yudum aldı.

 

“İlk izlenime kapılmak çok kolaydır.”

 

“Bir planı olduğuna eminim.”

 

Constantine’in yüzünde alaycı bir ifade vardı. Gerçeklerle yüzleşene kadar herkes ilk başta kendinden emin olurdu. Bu bir sınavdı. Cain’in ve Kara Kılıç Tugayı’nın hayatını ilgilendiren bir sınavdı. 

 

Cain de bunu biliyor olacak ki Constantine’den birkaç şey istemişti. İstediği şeyler mantıklı olduğundan Constantine kabul etmişti.

 

“Başarısız olduğu takdirde sorumluluğu alacağım.”

 

“Ne yapacaksın?”

 

Constantine kadehini kafasını diktikten sonra buz gibi gözlerle Cain’in malikanesinin olduğu yere baktı.

 

“Onu öldüreceğim.”

 

---

 

Chris malikaneye kadar onlara eşlik ettikten sonra genç efendiden sadece iki oda uzakta olan kendi odasına çekildi. Sıcak suyun altında geçirdiği yarım saatin ardından bornozunu aldı ve aynanın karşısına geçti.

 

Akademideyken kızların hayran olduğu yakışıklı yüzüne baktı. Savaş alanının ateşiyle tav olmuş estetik vücuduna baktı. Kendinden tiksinmeden edemedi. Olması gereken yer burası değildi. O bir savaşçıydı, bir koruma değil.

 

Kendi neslinin en iyilerinden birisiydi. Yirmi altı yaşında Kılıç Ustası olmayı başarmak ender rastlanılan bir durumdu. Ashborne Ailesi’nin gelecek neslinin kilit isimlerinden biri olarak görülüyordu. Hiçbir sıkıntı yaşamazsa kırk yaşından önce üst seviye Kılıç Ustası olabilecekti.

 

O zaman Ashborne Ailesi’nin kilit isimlerinden birisi ve Kutsal İttifak’da sözü geçen birisi olacaktı. Geçmişi sıradandı. Harp Okulu’nda geçirdiği birkaç senenin ardından özel yeteneği keşfedilmiş ve burslu olarak Kara Şövalye Akademisi olan Kara Kılıç Kalesi’ne aktarılmıştı.

 

Burada hem şövalyelik öğrenmiş hem de subaylardan eğitim almıştı. On altı yaşında göreve başlamış ve dört yıl içerisinde yüz kişilik bir Kara Şövalye bölüğünün başına geçmişti. Bu onun yaşındakiler için inanılmaz bir başarıydı.

 

Fakat başarılarla dolu askeri kariyerinin ortasında ani bir emirle bir veledin korunmasına atanmıştı. Ne yazık ki emir çok üst düzey bir yerden geliyordu ve onun gibi bir yüzbaşının reddetmesi imkansızdı. Talimatları biraz garip olsa da en sonunda görevi kabul etmişti.

 

Bir savaşçının vücudu madalyalarla dolu olurdu. Chris’in vücudu da öyleydi. Büyüklü küçüklü onlarca yara vücudunda iz bırakmıştı.

 

Chris ayna da bir süre daha kendine baktıktan sonra geceliğini giydi ve çalışma masasının başına geçti. Temiz bir sayfa açtı ve kalemi eline aldı. Her hareketini kaydetmesi gerektiğine dair bir talimat almıştı. Bu son derece kötücül bir şey olsa da düşünmek Chris’in işi değildi.

 

Sadece ona verilen görevi yerine getirmeliydi.

 

-Bugün Mana eğitimlerine başladı. Eğitmeni ünlü ordu eğitmeni Brixton. Meditasyon sırasında bir hata yaptığı için ek ders almaya başladı. Oldukça şımarık ve kibirli olduğu için ne yapacağını kestirmek çok zor. Akşamüzeri Albay Constantine’i ziyaret etti. Bir saatten fazla konuştular. Genç efendi öfke ve hayal kırıklığıyla dışarı çıktı. Kriz geçirip kadın hizmetçileri dövdükten sonra onlarca astronomi kitabıyla kendisini odasına kapattı ve kimsenin onu rahatsız etmemesini istedi.

 

Tarihi de yazdıktan sonra imzasını attı ve bir zarfın içerisine koyup mühürledi. Bir süre mektuba baktıktan sonra şakaklarını ovdu.

 

“Ne yapıyorum ben böyle?”

 

---

 

Bir çocuk için fazlasıyla büyük olan odada perdeler çekilmiş, büyü lambalarının hepsi yakılmıştı. İyi aydınlatılan çalışma masasında Cain boş bir kitabı yazılarla doldurmaktaydı. Önündeki kitapların tamamına yakını astronomi ile alakalıydı. Kalan iki üç kitap ise son zamanlarda çıkmıştı. Kutsal İttifak’ın en gelişmiş araştırma tesisi olan Circle’daki profesörler tarafından yazılmışlardı.

 

Cain onları kısa sürede ezberlese de içeriğini sindirmesi biraz zaman aldı. Ardından çıkarımlarını temiz bir kağıda geçirdi. Okudukları arasında keşfedilen yedi çekirdek sistemini detaylıca inceleyen bir kitap vardı. Bu kitabın yazarı hayatını Çember sistemini geliştirmeye adamıştı.

 

Samanyolu Sistemi ile karşılaştırdığında aradaki farkı daha net anlamaya başlamıştı. Astronomi camiasının en ünlü ismi olan Lincoln Astra dünya dışındaki göksel cisimlerin ilahiliğini sorguladığı için yargılanmıştı.

 

Fakat çıkardığı ‘Evren’ isimli kitap son derece ayrıntılı bir astronomi kılavuzuydu. Güneş’in her şeyin merkezinde olduğunu, tarif edilemeyecek kadar uzaktaki garip yıldız türlerini keşfederek modern astronominin babası olmuştu.

 

Cain Evren kitabını dikkatle incelediğinde kalbinin yanındaki Mana Yıldızı’nın sembolik olarak bir değer taşımadığını ancak her hareketinin bir yıldızı andırdığını fark etmişti.


Yıldız tekniğinin sembolü eş uzunluğa sahip beş köşeli bir yıldızdı.

 

Tekniklere göre rengi ve boyutu değişse de şekli hiçbir zaman değişmezdi.

 

Onun yıldızı ise daha çok bir göksel varlık olan Pulsar’a benziyordu. Sürekli hareket halindeydi. Çok hızlı dönüyordu. Tabii pulsarların varlığı gözlemlenebilmiş değildi. Lincoln Astra böyle bir şeyin var olabileceğini öne sürmüştü.

 

Cain kitapları inceledikten sonra oldukça detaylı bir insan çiziminin bulunduğu bir diyagram çıkardı. Diyagramın üzerine insan vücudunda keşfedilen tüm Venalar çizilmişti. Ne işe yaradıkları ve hangi Vena türü oldukları notlar aracılığıyla yazılmıştı.

 

Bu çok pahalı bir diyagramdı. Kütüphaneden çıkarması yasak olduğu için kopyasını daha önceden incelemek için çizmişti.

 

‘Samanyolu Sistemi’ni geliştirmek çok zor olacak. Şimdilik yıldız sisteminden devam etmeli Samanyolu Sistemi’ni dönüştürmeliyim. Anlatılanlara göre sıradaki seviyeye geçmek için yıldızımı stabile etmeli ve büyütmeliyim.’

 

Üzerine düşündükçe Samanyolu Sistemi’nin kusurlarını fark ediyordu. Elinde çok kusurlu bir sistem vardı. Kısa vadede Samanyolu Sistemi çok güçlü olsa da uzun vadede bir zehirden farksız olacaktı.

 

Yaklaşık yirmi sayfa not yazdıktan sonra tekrar inceledi ve hatalı olduğunu düşündüğü yerlerin altını çizdi. Şu anda Samanyolu Sistemi üzerindeki anlayışı çok sığ idi. Bunu detaylıca araştırmalı ve kendi yolu çizmeliydi.

 

Düşünmek bile baş ağrısına sebep oluyordu.

 

Masadan kalktı ve üstünü değiştirdi.


Vücudu hâlâ cılızdı fakat garip bir kuvveti vardı. Doğduktan bir gün sonra bile bir yılanı parçalara ayırabilecek kadar kuvvetli bir vücuda sahipti.


Günler önce onu öldürmeye gelen suikastçıları öldürebilmesinin sebebi de buydu.

 

Kutsanmış bir vücuda sahipti.

 

Aynaya geçti ve boynundaki çirkin metalik kolyeyi okşadı.

 

Ardından yatağına girdi ve çok kısa süre içerisinde uyuya kaldı.

 


 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr