‘Güçlenmem lazım.’
Cain karanlık ve rutubetli zindanda bağdaş kurmuş otururken derin düşünceler içerisindeydi. Salondan ayrıldıktan kısa bir süre sonra odasına götürülmüştü. Odası Kara Kılıç Kalesi’ndeki ile benzer büyüklükte şık bir odaydı.
Fakat odada yarım saat bile bulunma fırsatı bulamamıştı.
İki Kara Şövalye tarafından ‘toplum içerisinde cinayete sebep olmak’ gerekçesiyle tutuklanmış ve bir genç efendiye gösterilmeyecek muameleye maruz kalmıştı. Malikanenin dış bölgesindeki bir zindana getirilmiş ve birinci kata bir haftalığına hapsedilmişti.
Cain toplantı salonunda bulunduğu birkaç dakika içerisinde ortamı okumayı az çok başarmıştı.
‘Beni cezalandırmak isteselerdi bunu çok önceden yaparlardı. Buraya getirilmemin arkasında çok farklı sebepler var.’
Cain komplo düzenleyebildiği gibi karşı tarafta komplo düzenleyebilirdi. Şu anda basit hamleler gibi gözüküyor olabilirdi fakat kırılma anı geldiğinde tüm parçalar birleşip gerçek amacını ortaya çıkartacaktı.
Bu fırsatları kendi düşünsel yeteneklerini geliştirmek için kullanıyordu.
‘Bir varisi zindana atabilecek kadar cüretkâr olabilecek sadece dört kişi var.’
Ancak bu kişilerin onu hapsetmeye çalışması şüphe uyandıracağı için böyle bir şey yapmaları ahmaklıktı.
‘Üzerine düşünmeye gerek yok. Bu kadar huzurlu meditasyon yapabileceğim başka zaman yok.’
Öfkelenip olay çıkarmamasının en büyük sebebi de buydu. Ona istediğini yapabileceği bir hafta vermişti. Bu onun gibi hayatı boyunca dikkatlerden kaçmak için kendini kısıtlayan birine verilebilecek en iyi hediyeydi.
Tekrardan meditasyon durumuna girmeden önce derin bir nefes aldı.
‘Çekirdek sistemleri birbirinden farklıymış gibi gözükse de hepsi özünde aynı. Dinler gibi. Samanyolu Sistemi’nin ilk yıldızını oluşturduğuma göre onu stabilize etmeli ve sıradaki aşamalar için uygun bir temel oluşturmalıyım.’
Yüksek Manası sayesinde Derebeyi’ni bir nebze kullanabiliyor olsa da gerçek gücünü ortaya çıkarabilmek için ikinci yıldızını oluşturmalıydı. Derebeyi kişinin vücudunu kısa süreliğine güçlendirip Mana yenilenme hızını arşa çıkartıyordu. Savaşlarda hayat kurtarabilecek yeteneklerden biriydi.
Kalbine yakın bir bölge de saniyede on tur atarak dönen bir pirinç tanesinden on kat küçük olan yuvarlak yıldız ani bir ivme kazanarak hızını iki katına çıkardı. Dönerken etrafa saçtığı Mana saniyede iki kez belirli Venalardan geçti ve oraları temizledi.
Venalardan tekrardan Mana Yıldızı’na gelen Mana oldukça kirlenmişti. Bu yüzden yıldıza girdi ve saflaşarak bu olayı tekrar etti. Sirkülasyon o kadar pürüzsüzdü ki Cain bile vücudunun yeteneğine şaşırmıştı.
‘İblislerin Çekirdek Sistemi doğuştan gelen yeteneklerini, yani kan hattını ortaya çıkarmak için kullanılıyor. Elflerin İlahi Ruhu doğanın ve canlıların kutsamasını almak üzerine oluşturuldu. Elflerin medeniyetten uzak olmasının ve canavarlar ile garip bir yakınlığa sahip olmasının nedeni bu.’
‘Dövüş sanatçıları Mana Denizi’ni dövüş sanatları için gerekli enerjiyi karşılamak için kullanır. Onlar için akupunktur noktaları kontrol merkezi görevi görür. Vücutlarının her yanına meridyenler aracılığıyla ulaşır. Bir dövüş sanatçısı bir büyücü ve şövalyenin karması gibi gözükse de sadece en basit özelliklerini kullanabilir. Örneğin Manasını onlarca metre ötedeki bir savaşçıya iletebilir fakat karmaşık büyüler ya da Şövalye becerilerini kullanamaz.’
‘Mana Halkaları ise birbirine geçmiş halkalardan oluşuyor. Büyülerin gücünün halkalar aracılığıyla ölçülmesinin sebebi halkaların katalizör olarak kullanılmasından kaynaklı. Halkalarda güçlenen Mana, bir dönüşüme giriyor ve büyüleri ortaya çıkartıyor. Güçlü büyücülerin zeki olmasının nedeni de bu. Şövalye sistemi kadar karmaşık bir yol izlemek zorundalar. Katalizör ve Dönüştürücü kavramları bu işin merkezinde.’
‘Son olarak şövalyelerin en çok kullandığı sistem olan Yıldız Sistemi. Yıldız sistemi oldukça karmaşık bir yapıya sahip Vena sistemini merkezine alıyor. Venalar aracılığıyla sirkülasyona giren Mana temizleniyor ve dönüşüme uğruyor. Halka Sistemi ile olan benzerliği çok fazla. Becerileri kullanmak için yüzlerce farklı Vena’dan saniyelik Mana akışı sağlamamız gerekiyor. Şövalyelerin bu kadar az olmasının sebebi de bu.’
Hepsi farklı isimlerle adlandırılsa da özünde aynıydı. Hepsinin ortak bir kökenden ortaya çıktığı çok belliydi. Cain bu çekirdekler üzerindeki anlayışını tek bir noktada birleştirerek bunu Samanyolu Sistemi ile karşılaştırmalıydı.
‘Tüm bu sistemler baz alındığında en çok önem teşkil eden dört kavram ortaya çıkıyor. Vücut, enerji, zihin ve ruh. Vücudu bir kap olarak gördüğümüzde enerji bu kabın içerisindeki madde oluyor. Zihin ise kontrol mekanizması yani Çekirdek oluyor. Fakat ruh ne işe yarıyor? Savaş Ruhu, İlahi Ruh ve Kara Şövalyeliğin zirvesini işaret eden Ruh Alevi ne demek?’
Kalbindeki güçlenme arzusu merakını körüklüyordu. Binlerce kitap okumuştu fakat hepsi sadece bir temel atmasını sağlamıştı. Mana kavramı çok derindi. Ne kadar fazla şey öğrenirse ne kadar bilgisiz olduğunu fark ediyordu.
‘Samanyolu Sistemi’ni güçlendirmek için diğerlerinin yapmadığı bir şeyi yapmam lazım. Benim yıldızım çok hızlı dönerken topladığı Manayı püskürtüyor. Yoğunluğu ise çok fazla. Bununla ilgili bir şey yapmam lazım.’
Düşünce akışı içerisindeyken Manasını zorla dönüş hızını artırmak için kullandı. Saniyede yirmi kez dönen yıldızın ivmesi tekrardan artarak frekansı otuza çıktı. Bu atmosferden çekilen mananın miktarını da aynı oranda artırmıştı.
Cain farkında olmasa da hapsedildiği zindanın garip bir çekim gücüyle çevredeki Manayı kendine doğru çekmesi diğerleri tarafından fark edilmişti.
Zindanın birinci katındaki gardiyan garip gözlerle koridorun sonundaki hücreye baktı. Özel bir misafir vardı orada. Malikanede dönen komplolar nedeniyle bir hafta boyunca izole edilmeye muhtaç olan kişi.
Birinci kattaki gardiyanlardan biri olarak bu mahkumun kimliğini biliyordu. Birinci kat her ne kadar basit suçlardan dolayı buraya tıkılmış kahya ve hizmetçilerin tutulduğu yer olsa da katın gardiyanı zirve Kılıç Uzmanı seviyesindeydi.
Atmosferdeki Mana’nın garip davranışını hissedebiliyordu.
‘Çok tehlikeli değil mi?’
Her ne kadar şaşılacak bir şey olsa da Kılıç Ustası seviyesine ulaşmış kişiler böyle bir olayın gerçekleşmesini sağlayabilirdi. Fakat şöyle bir tehlike vardı ki bu tekniği deneyen kişilerin odağının hiç bozulmaması gerekiyordu.
‘Manamı salıp ona akan mananın dengesini bozarsam.’
Soğuk gözlerle hücreye baktı.
‘Yüksek ihtimalle ölür.’
Bir varisin ölümü diğer varisleri mutlu edecekti. Bu olayın arkasındaki kişi ödüllendirilebilirdi bile. Ancak gardiyan böyle bir fırsatı umursamadı.
‘Yutamayacağım lokmayı ısırmak...’
Gardiyan kafa sallayıp ona bön bön bakan mahkumlara tükürdü.
“Ne bakıyorsunuz sik kafalılar?”
Mahkumlar dik dik gardiyana baksalar da bir şey söylemeye cüret edemediler. Sessizce köşelerine çekildiler.
Bugün verdiği kararın kaç kişinin ölümüne sebep olacağından habersizdi.
Bu esnada Cain atmosferden Mana toplamaya devam ediyordu. Topladığı Mana’nın tamamını yıldızını stabilize etmek için harcıyordu. Birinci günün sonunda yıldızını %80 oranında sağlamlaştırdı ve 0,5 santimetre büyültmeyi başardı.
İkinci günün sonunda ise yıldızını tamamen stabilize etmeyi başarmıştı.
Sağlam olan Mana Yıldızı’nın frekansı bir hayli düşmüştü. Önceden saniyede yirmi ila otuz arasında dönebiliyorken şu anda sadece beşti. Bu bile fazlaydı aslında. Sıradan Mana Yıldızları dakika da bir tur atıyordu.
Cain’in yıldızının yarı çapı sıradan yıldızların ¼’ü kadardı. Fakat yoğunluğu ise yaklaşık on katı fazlaydı. Her ne kadar bu ilk başlarda vücuduna zarar verse de Cain şu anki durumda bu sorunu halletmişti. Ayrıca Samanyolu Sistemi’nin nasıl gelişmesi gerektiği konusunda biraz fikir edinmişti.
‘Constantine ve Brixton’un sözleri yanlış. Bu bir sistem değil. Sadece bir model.’
Güçlenmek istiyorsa bu modeli temel alan gerçek bir sistem yaratması gerekiyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..