Aralıksız bir şekilde meditasyona devam eden Cain daha hiç duraklamamıştı. Kılıç Yolu üzerindeki ustalığını artırmak için durmadan tekniği çalışıyor, azalan Manasını yeniliyor ve bunu durmadan tekrar ediyordu.
Teknikleri uygulamak için Mana’nın geçtiği tüm Venaları akılda tutmak ve her teknik kullanıldığında bu Venalardan Mana akışı sağlamak gerekiyordu. Dövüş sanatçısı ve şövalyelerin hemen hemen hepsinin durmadan antrenman yapmasının nedeni buydu.
Bu denli karmaşık bir şeyi savaş alanında yapmak çok zordu. Çünkü düşman bunu yapmak için fırsat vermezdi. O yüzden tekniklerin daha hızlı yapılabilmesi adına tüm bu sürecin refleks haline getirilmesi gerekiyordu.
Meditasyonun asıl amacı buydu. Düşünmeden yapabilene kadar aynı tekniği binlerce kez tekrar etmekti. Böylece teknik bedenine kazınacak ve gerektiğinde düşünmeden saliseler içerisinde yapabilecekti.
Kılıç Yolu; Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’nın en önemli tekniklerinden biriydi. Çünkü hangi seviyede olursa olsun kişinin algılarını iki katına kadar genişletiyordu. Bu kılıç tekniklerini iyi öğrenmeyi, becerileri daha rahat geliştirebilmeyi ve beş duyunun çok daha hızlı gelişmesini sağlıyordu.
Kılıç Yolu’nda ustalaşmak zorunda değillerdi. İyi bir temel atmak için %25 oranında başarı sağlamaları gerekiyordu. Kılıç Yolu güçlü olsa da tam ustalık için yıllar vermek gerekiyordu.
Teknikten biraz daha fazla verim almak için bu kadar uğraşmaya gerek yoktu.
Çoğu Kara Şövalye de bu yolu takip ediyordu.
Fakat Cain onların yolundan gitmeyi tercih etmedi. Şu anki Mana miktarı ile kolayca ikinci bir yıldız oluşturup kolayca Derebeyi’ni öğrenebilirdi.
Bunu yapmamasının bir sebebi vardı.
O da bu yolda ilerlemeyi seçenlerin en sonunda bir yerde tıkanacaklarını bilmesiydi. Bir hafta boyunca tüm odağını Kılıç Yolu’na vermesinin nedeni de buydu. Sonuçta onlarca katlık bir binayı ayakta tutan şey temeldi.
Temel sağlam olduktan sonra yıkılması daha zor olurdu.
‘Acele edersem hata yapma ihtimalim artar.’
Bilinmeyen bir çekirdek modelini takip ediyordu. Bu model hakkında daha fazla bilgi edinmeden sıradaki aşamaya geçmek gelecekte sorun çıkartma ihtimalini artırıyordu.
Cain vücudundaki Mana’nın kontrolünü yitirmeye başladığında sınırına geldiğini anlamıştı. Ne kadar zamandır meditasyonda olduğunu bilmiyordu fakat karnı bu denli acıktıysa en azından iki gün geçmiş olmalıydı.
Boom!
Farkında dahi olmadan yaptığı bir hareketle vücudunun çevresi siyah bir ışıkla çevrelendi. Karanlık hücre de gözleriyle göremediği her şeyi görebilmeye başladı. Bu farklı bir görmeydi. Bunu gözleriyle yapmıyordu.
Tamamıyla hisleriyle görüyordu.
O birkaç metrelik alandaki her bir toz zerresinin hareketini hissedebiliyordu. Sadece bu kadarla sınırlı değildi, beş metre yarıçapındaki her bir hareketi iliklerine kadar hissedebiliyordu.
Kılıç Yolu’nun %50 ustalık seviyesine erişmişti.
Cain sevinçle gözlerini açtı. Vücudunda sorunsuzca dolaşan Mana hislerini birkaç kat güçlendirmişti. Üstelik bu Kılıç Yolu’nu kullanmıyorken ki haliydi. Kılıç Yolu’nu aktif ettiğindeyse bu mesafe üç katına çıkıyordu.
Bu henüz yeni yeni acemi olarak adlandırılan bir şövalye için inanılmaz bir avantajdı. Zira Kılıç Yolu sadece hisleri değil, sezgiyi artırıyordu.
Ayağa kalkmaya çalıştı fakat tam doğrulurken bacaklarının ne kadar güçsüz olduğunu fark etti. Karnı o kadar acıkmıştı ki vücudunda en ufak bir güç bile yoktu. Susuzluk yüzünden ölmek üzere olduğunu fark ettiğindeyse dehşete düştü.
Ne zamandır meditasyonda olduğunu bilmiyordu ancak bu seviyedeki bir tükenmişliğe bir iki günde ulaşamazdı.
En azından bir hafta geçmesi gerekiyordu.
Kendini zorladı, vücudunda kalan son irade parçasını sesini duyurmak için kullandı.
“Gardiyan!”
---
Gündoğumu.
Gökyüzüne yükselen güneş Cheron’un üzerini ışıklarıyla kutsarken Ashborne Ailesi’nin malikanesinde hareketlenme yaşanıyordu. Kara Kılıç Kalesi’nde çıkardığı sorun nedeniyle bir hafta hapsedilen yedinci genç efendi Cain bugün eğitimine geri dönecekti.
Ağır zırhlı Kara Şövalyelerin eşlik ettiği at arabaları önceki seferden farklı bir ihtişam taşıyordu. Cain en sonunda karanlık zindandan çıktığında ışığı ne kadar özlediğini fark etti.
“Kaleye dönelim, genç efendi.”
Constantine mütevazi gülümsemesiyle elini Cain’e uzatmıştı. Uzun yıllar sonrasında ana malikaneye dönmek ona iyi gelmişti. Özgüveni ve canlılığı yerine gelmişti. Birkaç yaş gençleşmiş gibi görünüyordu.
Cain kafa sallayarak Constantine’in elini tuttu.
---
Öğlene doğru Cain malikanesine bırakıldı. Ancak ne dinlenmeye ne de biriyle konuşmaya vakti vardı. Bugün A sınıfının yazılı sınavları vardı. Üstelik geç kalmış bile sayılabilirdi. Bir istisna yapıp yapmadıklarından emin olamadığı için sınava gitmek zorundaydı.
Üzerindekileri değiştirmekle bile uğraşmadı.
On dakika içerisinde A sınıfına varmıştı.
A sınıfı öğrencileri diğer sınıfların öğrencilerinden bir hayli farklıydı. Hepsi yetişkinliğine ulaşmış bir Kılıç Uzmanı’ydı. O yüzden çevreye saçtıkları korkutucu aura Cain’i biraz geriyordu. Bu istemeden yaptıkları bir şeydi.
Onların seviyesinde Aurayı kontrol etmek için çabalamak gerekiyordu.
Altmış kadar öğrenci oldukça büyük bir amfiye yerleşmişti. Hepsinden korkutucu auralar fışkırıyordu ancak aralarından birkaçı oldukça özeldi. Özellikle bir kişinin aurası öyle garip bir hissiyat oluşturuyordu ki karanlıkta parlayan bir yıldız gibi dikkat çekiciydi.
Omzuna dökülen parlak beyaz saçlarıyla diğerlerinden ayrılıyordu. Yıldızları andıran derin kırmızı gözleri çevrede olup bitenlere karşı ilgisizdi. İyi gelişmiş vücudu, bakana zehirli bir yılan hissiyatı veren güzel yüzüyle bulunmamış bir afetti.
Kimliğini yeni yeni keşfeden erkekler gözlerini ondan alamıyordu. Sessizce eğitmeni bekliyor olsalar da kaçamak bakışlar atıyorlardı.
Cain iç çekti.
Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’ndan en çok verimi alabilecek Kara Yıldız Aurası nadiren görülen bir aura türüydü. Bir nesilde on kişide ortaya çıkması bile o neslin bereketli olduğunun göstergesiydi.
Bir masaya oturduktan sonra diğerlerini umursamadan hocayı beklemeye başladı. Çevredekiler ona aşinaydı, bu yüzden o kadar da sırıtmamıştı. Fakat geçen haftayı hapishane de geçirmiş olduğundan mıdır bilinmez; üzerinde garip bakışlar hissediyordu.
Bir süre sonra hoca geldi. A sınıfının hocası kırklı yaşlarının başında bir adamdı. George; düşük seviye bir Kılıç Ustası olmasının yanı sıra sıkça keşif birliklerinde yer almış bir veterandı.
“Her zamanki gibi yüz yirmi soru hazırlandı. Biyolojik Yapı, Genel Kültür, Şövalyeliğin İlkeleri, Sosyal Bilimler, Savaş Sanatı ve Mana Bilimi konuları karışık olsa da dikkatli okuyan herkes yapabilir. Üç saatiniz.”
Sınav kitapçıklarını dağıttıktan sonra köstekli saatini çıkardı.
“Başlayın.”
Tüm bu dersler A sınıfının eğitim boyunca tamamlamak zorunda olduğu temel derslerdi. Pek tabii George’un söylediğinin aksine sınav oldukça zordu. Öğrenciler arasında birkaç kişi sınavın ortasında kitapçıkları kapatıp sınıftan çıkmıştı.
Biyolojik Yapı insan vücudu ve canavarların vücutları hakkında bilgi edindikleri oldukça karmaşık bir dersti. Genel kültür adı üstündeydi. Şövalyeliğin İlkeleri ise dans etmek, etik, edep kuralları ve şövalyenin görevlerini öğretildiği basit bir dersti. Sonuçta bu ilkeler olmadan bir şövalyeden ziyade bir asker olurlardı.
Sosyal bilimlerde tarih, edebiyat, coğrafya öğreniyorlardı. Savaş sanatı ordu yönetimine dair derin bilgilerin açıklandığı tek dersti. En önemlisi ve en zoru olan Mana Bilimi ise çok can yakıyordu. Tüm bu derslerin toplam zorluğu Mana Bilimi’nin zorluğuyla ancak eşit olabiliyordu.
Mana dolaşımının prensipleri, Mana tarihi, sistemler, rün formasyonları, tekniklerin uygulanmasında kullanılan dolaşım prensipleri, Vena anatomisi…
Her biri ileri seviye bilgiler içeren alt başlıklardı.
Fakat bu Cain için bir sıkıntı değildi.
Sorular üzerinde pek düşünmemişti. Örneğin Mana Bilimi’nin üçüncü sorusu olan: Kılıç Yolu tekniğinin dolaşım yaptığı Venaları sırasıyla yazıp geçerken ki şiddetlerini karşılaştırınız.
Çoğu kişinin kafasında bitirdiği bu soru Cain’in iki dakikasını almıştı. Mana bir bilim dalıydı ve her yıl ciddi yatırımlar yapılıyordu. Cain bu konu hakkında binlerce kitap okumuştu. Bunlar arasında akademik makale, araştırma notları ve araştırma günlükleri bolca bulunuyordu.
Bir Kara Şövalye için çok da önemli olmayan bu soru Mana’nın davranışlarını açıklıyor ve Kılıç Yolu’nun arkasındaki prensipleri açığa çıkartıyordu.
Yüzden fazla Vena’nın kullanıldığı Kılıç Yolu tekniğinde neden bazı Venalar da Mana daha hızlı hareket ederken bazılarında yavaşlıyordu? Bu teknikte ne gibi bir değişikliğe sebep oluyordu?
Cain bunları merak ediyordu. Bu yüzden çalışmalarının yarısını Mana Bilimi üzerine yapıyordu. Öyle ki Kara Kılıç Tugayı’nın kütüphanesinde kitap kalmadığından imtiyazlarını kullanarak Büyü Araştırma Enstitüsü’nden makale ve kitaplar alıyordu.
Sınavı kırk dakika da bitirdikten sonra masasından kalktı ve kitapçığı teslim etti.
O kalktığında Olivia başını bir anlığına kaldırıp ona baktı.
Ardından tekrardan sınava odaklandı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..