Bu garip fenomen bir saat boyunca devam etti. Fenomen boyunca insanlar garip ifadelerle tek bir bölgeye odaklanmışlardı.
Böyle şeyler genellikle büyük ustalar ya da büyük yeteneklerin yapabildikleri garip fenomenlerdi. Kişinin gücü doğayı etkileyebilir hale geldiğinde böyle fırtınalar başlar, Mana garip davranır ve hatta yıldırımlar düşerdi.
Antik zamanda yaşayan dövüş sanatçılarının ve büyücülerin böyle doğa olaylarını kafalarına estiği gibi gerçekleştirebildikleri biliniyordu. Bu yüzden o zamanlara Kaos Çağı deniyordu.
Rumble! Rumble!
Gök gürlüyordu, keskin rüzgar bir hortum edasıyla malikaneyi merkezine almıştı. Kılıç Ustası seviyesindeki birkaç figür bu kaotik ortamı fırsat bilerek malikaneye yaklaşıyordu. Onları iki kişi karşıladı.
“Bugün olmaz.”
Chris ve Brixton siyah kıyafetlere bürünmüş figürlere bakıyordu. Niyetlerinin ne olduğunu kestirmek zor değildi.
Her biri Kılıç Ustası seviyesinin başlangıcındaki güçlü figürlerdi. Kara Kılıç Kalesi’nin içinde olduklarına göre çok uzun zaman önce sızmışlardı. Böyle insanlar iyi eğitim almış profesyonel katiller olurdu. Yalnızca onların olduğunu düşünmek biraz aptalcaydı.
“Sör Brixton lütfen beni yavaşlatmayın.”
Gök gürültüsü tüm kalede yankılandığında Chris’in yüzü aydınlandı. Sağ elinde aniden bir kılıç belirdi ve korkutucu Aura çevreye yayıldı. Kılıcın etrafını siyah renkli ancak kendini belli eden bir enerji türü sarmıştı.
“Kara Enerji mi?”
Figürlerden birisi baygın bir şekilde konuşurken belindeki kınlardan hançerlerini çekti. Güçlü bir usta olduğunu belli eden delici gözleri Chris’in üzerine kilitlenmişti. İleriye doğru bir adım attı ve bir anda karanlıkta kayboldu.
Klang!
Tekrardan ortaya çıktığında Chris’in ensesine hançerini savurmuştu. Anlık bir olaydı ancak Chris hem saldırıyı savuşturmuş hem de karşı tarafın kimliğine dair bir fikir edinmişti.
“Kara Suikastçılar olarak efendinize baş kaldırmaktan utanmıyor musunuz?”
Cevabını alması çok zaman almadı. Hançerli adam birbirini takip eden yüzlerce hançer saldırısının ardından geri çekildi ve ortadan kayboldu. Kara Suikastçılar; Ashborne Ailesi’ndeki tek suikast birimiydi. Sayıları hiçbir zaman bini geçmezdi. Ancak her biri alanında uzmanlaşmıştı; sızma, öldürme, kaçırma ve daha nice beceri de ustalaştıklarından başa çıkmak çok zordu.
İmza yetenekleri olan Gölge Adımlar ve Belirgin Hançer bir Kara Suikastçı’nın kimliğini belirlemekteki en güvenilir kaynaktı. Tıpkı bir Kara Şövalye’nin Phantom Kılıcı ve Kara Enerjisi gibi…
Bir suikastçının aksine yakın dövüşte uzmanlaşmış bir birimi de bulunuyordu. O yüzden başa çıkılması en zor suikastçı birliği olarak biliniyorlardı.
Brixton da uzun kılıcını çıkarmış diğer iki suikastçı ile çatışmaya başlamıştı. Chris’in savaşının aksine onun karşı tarafı öldürmesi bir dakikadan kısa sürmüştü.
Brixton ellili yaşlarındaydı. Chris’in aksine çokça savaş deneyimi bulunuyordu. Görmediği hiçbir şey kalmamıştı. Böyle genç suikastçılar onun için tavuktan farksızdı. Üstelik o gelmiş geçmiş en ölümcül alan yeteneklerinden birisi olan Yıkım Vurgunu’nu kullanabilen bir orta seviye Kılıç Ustası’ydı.
Birden fazla kişiyle başa çıkmak onun için zor değildi.
Chris ve suikastçı arasındaki çatışma yirminci hamle de tamamen bitti. Suikastçı partnerlerinin öldüğünü fark ettiği gibi kaçmaya yeltendi. Ancak yeterince hızlı değildi. Chris’in siyah enerji dalgası kırk metre öteden fırlayarak adamın vücudunu ikiye böldü.
Rumble!
“Dahi eğitmenden beklendiği gibi…”
Chris parçalara ayrılmış iki insan bedenine bakınca kendini ürpermekten alıkoyamadı. Yıkım Vurgunu Kara Şövalye Kılıç Ustalığı’nın sekizinci tekniğiydi. Bir Kara Şövalye’nin kullanabileceği en etkili alan saldırı yeteneğiydi.
Kara Şövayeliğin bir sistem olmasının nedeni her Kara Şövalye’nin aynı teknik üzerinde uzlaşmak zorunda olmasıydı. Bundan dolayı Kara Şövalyeler garip bir sinerjiye sahipti ve bir ordu haline geldikten sonra iki üç kat daha yıkıcı oluyorlardı.
Fırtına devam etti, öfkeli rüzgar bir insanın yönünü etkileyebilecek şiddetteydi. Brixton ve Chris endişeli gözlerle malikaneye bakıyordu. Bir insanın bu denli büyük bir fenomene bu kadar küçük bir yaşta neden olabileceğini düşünmüyorlardı.
Kıtanın güç merkezleri son zamanlarda ortaya çıkan dâhilerin miktarından dolayı derin endişeler içerisindeydi. Bir nesilde bu kadar üst düzey figürün ortaya çıkması genellikle hoş şeylerin habercisi olmazdı.
Ashborne Ailesi’nin senatosu ise özel bir endişe güdüyordu. Ashborne Ailesi dünyanın en büyük güçlerinden birisi olsa da dostu olduğu kadar düşmanı da boldu.
İkinci genç efendi Vladimir ve üçüncü genç efendi Valentine birer dâhiydiler. Birinci genç efendi Daniel da kendi alanında dahi sayılabilirdi ancak bu denli büyük düşmanlara karşı sadece ikisi yeterli gelmeyecekti.
Drakaniaların çocuğu Aaron sadece sekiz yaşında olmasına rağmen birkaç ay içerisinde sıfırdan Kılıç Uzmanı seviyesine yükselmişti. Damarlarında akan Ejderha kanı diğer aile fertlerine kıyasla çok daha saftı ve yaşıtlarının çok ötesinde bir düşünce yapısına sahipti.
Kendini duyurmaya başlayalı çok olmamıştı ancak çoktan gelecek neslin öncüsü olarak görülüyordu.
Normalde bu denli büyük bir dahi kendini belli etme fırsatı bulamadan hayatını kaybederdi. Çeşitli suikast ve öldürme girişimleri Drakania Ailesi’nin düşmanı olan Ashborne Ailesi tarafından yapılmıştı. Hatta sırf bu operasyon için Kara Suikastçıların zirvesini temsil eden bir As Suikastçı bile gönderilmişti fakat başarısız olmuşlardı.
Tarih boyunca bir As Suikastçı hiçbir zaman başarısız olmamıştı.
Bu yüzden Brixton ve Chris genç efendi Cain’i korumak için hayatlarını ortaya koyacaklardı. Çünkü bu çocuk her şeye rağmen Drakania ve diğer düşman ailelerinin dâhilerini yakalayabilecek tek kişiydi.
Tıpkı o çocuklar gibi sekiz yaşında bir Kılıç Uzmanı haline gelmişti!
Herkes böyle düşünüyorken bir ses duyuldu.
*BOOM!*
Patlama sesi çevredeki tüm sesleri bastırmıştı.
Fırtınanın merkezinde her şeye rağmen bir tiran gibi ayakta duran büyük malikane büyük bir gücün etkisiyle havaya uçtu.
“Genç… GENÇ EFENDİ!”
Endişe dolu çığlıklar dört bir yandan yükseldi. Brixton ve Chris şaşkınlıkla dolu bir halde malikaneye fırladılar. Aynı endişeye sahip benzer birkaç figür de malikaneye doğru fırlamıştı. Bunlar arasında en çok öne çıkanlardan biri siyah zırhlara bürünmüş bir Kara Şövalye idi.
Kılıç Uzmanı seviyesinin başlarındaymış gibi göründüğü için Brixton ve diğerleri onu görmezden gelmişlerdi.
Molozları kalmış malikaneye geldiklerinde hepsi rahatlamıştı.
Cain yerden bir metre yükselmiş, lotus pozisyonunda meditasyon yapmaya devam ediyordu. Etrafı kan ve kemik parçaları ile kaplıydı. Ona yaklaşmaya çalışan her kimse saçılan enerji parçaları nedeniyle artık birkaç et parçasından ibaretti.
Chris Cain’in meditasyona devam ettiğini görünce rahatlasa da etrafa bakınca tekrardan gerildi. Onlar üç tane Kara Suikastçı ile karşı karşıya gelmişti ancak gördüklerine göre durum çok farklıydı.
Cain’in etrafında birbirinden güçlü on iki figür vardı.
Hepsi kanlar içindeydi. Ellerindeki kılıçlar soğuk bir ışıltıya sahipti, Chris bu figürler arasında en güçsüzlerden birisi olduğunu fark etmişti o an.
“Kimliklerini tespit ettiniz mi?”
Konuşan kişi Constantine idi. Kara zırhı kesiklerle doluydu, vücudu kanlar içerisinde olmasına rağmen zarif yüzü ifadesizdi.
“Ben dört kişiyle savaştım. Her biri Kılıç Ustası idi.” dedi George. A sınıfının teori öğretmeni olmasına rağmen dört Kılıç Ustası ile aynı anda savaşıp galip gelecek kadar güçlüydü. George’un vücudu kanlar içerisindeydi ancak buna rağmen ifadesi bir an bile değişmemişti.
“Aynı şekilde.” dedi başka biri. Chris bu kişinin genellikle arka planda kalan Raphael olduğunu görünce ürperdi. Raphael D sınıfının teori eğitiminden sorumluydu. Hiç dikkat çekmediği için herkesin güçsüz sandığı biriydi.
İşin aslı Raphael diğerleri gibi bir Kara Şövalye idi. Üstelik bir lakabı dahi vardı: Nazik Şeytan. Bu lakabı almak için insanlara korku saçması gerekiyordu. Chris bu adamın bunu yaptığına dair en ufak bir şüphesi yoktu.
Vücudu kanlar içerisinde olsa da gülümsemeye devam ediyordu.
“Üç Kara Suikastçı ile karşılaştık,” dedi Brixton.
Diğerleri de kimliklerini saptadıkları suikastçıları söyleyince ortam gerildi. Yirmiden fazla suikastçı etkisiz hale getirilmişti ancak bir gariplik vardı. Bunların üçü dışında hemen hemen hepsinin nereye ait olduğu belirsizdi.
Ortak kanı bu kişilerin dış kurumlardan birine ait olduğu yönündeydi.
“Genç efendi dördüncü çekirdeğini oluşturdu ve şu anda Phantom Kılıcı’nı tamamlamaya çalışıyor. Elmas formasyonuna alıp genç efendiyi koruyacağız. Kara Suikastçıların harekete geçmesi bile garipken yirmiden fazla Kılıç Ustası bu işe karıştı. Daha fazlası da olabilir.”
“Anlaşıldı, efendim!”
Constantine devam etti, “Binbaşı bir Kara Şövalye takımıyla kaleyi temizleyin. Eğer yan ailelerden birinin çocuğu ölürse olay büyür.”
Binbaşı diye seslendiği kişi Raphael’den başkası değildi. Her ne kadar emekli olsa da bir zamanlar onurlu bir binbaşıydı.
Kafa salladıktan sonra ortadan kayboldu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..