Bölüm 36: Üç Büyük Kurum [İkinci Cilt: Zamanın Ötesinden Gelen Nefret]

avatar
112 0

Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 36: Üç Büyük Kurum [İkinci Cilt: Zamanın Ötesinden Gelen Nefret]


Güzel gün ışığıyla tertemiz hava Cain’i bir parça huzura kavuşturdu. Şu ana kadar olanları düşününce, kararlarında çok aceleci olduğunu düşünmeden edemedi. Mutlaka düşüncesizce davranmıştı. Yaptıklarıyla düşmanlarından birini ortadan kaldırdığı açıktı ve tüm bu yaşananları tahmin edemediği için büyük bir hata yapmıştı; kibrine yenik düşmüştü.

 

‘Hedefime ulaştım. Önemli olan bu.’

 

Cain bir tiran edasıyla gökte asılı duran parlak güneşe baktı. Bir süre önce uyanmıştı ve uyandığında tutuklandığı yerde, A sınıfının odalarından birinde bulmuştu kendini. Anlaşılan Midnight’ın ajanları her şeyi unuttuğuna inanaraktan onu aldıkları yere bırakmışlardı ve bu olaya tanık olanlara büyülü sözleşme imzalattırmıştı.

 

‘Gölge, beni duyuyor musun?’

 

Gözlerini kapattı ve odaklandı ancak Gölge’nin izine rastlamadı.

 

‘Yalnızca o istediğinde görüşebiliyoruz demek.’

 

Cain derin bir nefes alarak boynunu sıvazladı. Vücudunu esnetti ve gözlerini kapatıp Samanyolu Sistemi’ne odaklandı. Artık onu engelleyebilecek kimse bulunmuyordu. Plan da bazı aksilikler ortaya çıksa da kusursuza yakın bir sonuç elde etmişti.

 

Bu sefer geride durması için hiçbir sebep yoktu.

 

Tüm yeteneklerini sergileyebilirdi!

 

---

 

İkinci Hanım Evelyn’in ölümü üzerine tüm Ashborne ve dost topraklarında üç günlüğüne yas ilan edildi. Ölümü o kadar ani olmuştu ki üstün yetenekleriyle bilinen idareciler boşluğu doldurmakta gecikmişlerdi.

 

Bu gecikme senatonun olaya karışmasına, Evelyn’in selefi olan Montgomery Crawford’un kısa bir süreliğine de olsa Baş İdareci pozisyonuna getirilmesine neden oldu. Montgomery yaşlıydı ancak becerikliydi, üç ay sonra yeni bir Baş İdareci atanınca pozisyonunu bıraktı ve senatodaki yerini aldı.

Evelyn’in ölümünden dört ay sonra cesedi Yaban Toprakları’nın derinliklerinde keşif birliklerince bulundu. Onun ve korumalarının vücudu vahşi hayvanlar tarafından parçalara ayrılmıştı. Bu Midnight’ın ve Büyü Araştırma Enstitüsü’nün devreye girmesine vesile oldu ancak Mana’nın anısını okumalarına rağmen herhangi bir sonuç elde edemediler.

 

Atmosferde toplanan Mana geçmişin verilerini içerirdi. Lord seviyesine ulaşmaya yakın büyücüler özel bir büyü sayesinde geçmişi okuyabilirlerdi. Tabii büyücüler bunu denese de başarılı olamadılar çünkü üstünden bir hayli zaman geçmişti ve cesedin etrafındaki Mana bilerek değiştirilmişti.

 

Midnight’ın başarısızlıkları ardı arkası kesilmeden devam ediyordu. Yarım sene önce gerçekleşen büyük çaplı soygunun ardından bu denli büyük bir başarısızlık Midnight’ın itibarının daha da düşmesiyle sonuçlandı.

 

Akıllar da farklı sorular vardı elbette. Bunlardan bir tanesi İkinci Hanım’ın neden Savaş Meleği Bölüğü ve kişisel korumaları ile birlikte malikaneden kaçtığıydı. Sıradan halk için bu cevabı meçhul bir soru olsa da birazcık bile politikaya karışmış olanlar bu işin arkasında üçüncü bir taraf olduğunun farkına varmıştı.

 

Herkes bu cinayeti depoları soyanlar tarafından yapıldığını düşünüyordu. Gizemli tekniklerle kimsenin bilmediği gizli depoları soyabiliyorlar ise kimse farkına varmadan da malikaneden uzaklaşmış birini öldürebilirlerdi.

 

Bu işin arkasındaki her kimse Ashborne Ailesi onun peşini bırakmayacaktı.

 

Takip eden zamanlarda kıtada ve Kara Kılıç Kalesi’ndeki dâhilerin başarıları duyuldu. Cain on yaşına girmek üzereyken dördüncü teknik olan Kılıç Tohumu’nda mükemmellik derecesine ulaştı ve Ashborne tarihinde nadir karşılaşılacak şekilde sadece on yaşındayken Kara Şövalye Akademisi’nden mezun oldu.

 

Üstelik tüm derslerde akademi birincisiydi. Teorik bilgisi öğretmenlerini bile geçtiğine dair söylentiler vardı. Tabii başarımları eşsiz olsa da kıtada vuku bulan olayların gölgesinde kalmıştı.

 

Aaron, Elizabeth, Aires ve Nicholas’ın Kutsal İttifak’ta Altın Çocuklar olarak ün saldılar. Bir yıl içerisinde Üçgen Platodaki canavar kabilelerinin büyük kısmını temizlemekle kalmayıp birkaç isyanı başlamadan bastırmışlardı.

 

Altın Çocuklar’ın her biri dokuz aileden birine mensuptu ve büyük dâhilerdi. Bilhassa Drakania Ailesi’nin Aaron’u Kutsal İmparator Alexander’dan bile daha büyük potansiyele sahipti. Çoktan altıncı yıldızını oluşturmuştu ve Kılıç Ustası olmak için hazırlanıyordu.

 

Magus ailesinden Elizabeth ise Altıncı Çember bir büyücü olarak kıta da bir ilke imza atmıştı. Ayrıca kısa süre önce Circle’da profesör unvanı almıştı. Topluma kazandırdığı yeni büyü teorileri ile Altın Çocuklar arasında en çok bilinen kişiydi. Teorileri o kadar önemliydi ki büyü dünyasının en önemli problemlerinden biri olan Mana Kanseri’ne bir tedavi bulmuştu. Mana kanseri aşırı derece de manaya maruz kalan vücut organlarının çürümesi ve en sonunda işlevini yitirmesiyle, büyücünün hayatını alan son derece ölümcül ve yaygın bir hastalıktı.

 

Nicholas ve Aires ise İblislere karşı yapılan savaşta büyük başarılar elde etmişti. Ünleri diğerlerine kıyasla birazcık daha az olsa da kıtanın diğer bir ucundaki Cain’den binlerce kat daha popülerlerdi. Gelecek neslin liderlerinden görülüyorlardı.

 

Tüm bunlar olurken Cain mezuniyet sınavını üstün bir başarıyla tamamlamıştı.

 

Kara Kılıç Kalesi oldukça sessizdi. Akşamüzeri olduğundan dışarıda kimse yoktu. Gündüz vakti her türlü insan burada dolaşırdı ancak güneş battığında gölgelerde gizlenen muhafızlar dışında kimse olmazdı.

 

Cain geçen üç yıl da bir hayli değişmişti. Boyu neredeyse yarım metre uzayarak yüz yetmiş santimetreye ulaşmıştı, vücuduysa oldukça kaslanmıştı; yüzündeki ifade ise birkaç sene önceye kıyasla daha olgundu.

 

Ana binanın kapısından girerken yüzündeki ifade sabitti. Yıllar boyunca gece gündüz demeden çalışmıştı ve şu anki seviyesine erişmişti. Dördüncü seviyenin zirvesine üç yılda ulaşmasının en büyük sebebi ise zamanının büyük bir kısmını araştırmaya vermiş olmasıydı.

 

Phantom Bıçakları’nı geliştirmek için yüzlerce farklı bıçak ve hançer incelemişti. Her birini detaylıca inceledikten sonraysa teknikler üzerine araştırma yapmıştı. Ancak o zaman Phantom Bıçakları’nı mükemmellik derecesine kadar geliştirmişti.

 

Cain bu süre içerisinde o kadar fazla araştırma yapmıştı ki Kara Kılıç Kalesi’ndeki ham maddelerin neredeyse tamamını kullanmıştı.

 

Binanın içerisine girdikten sonra merdivenlerden çıktı ve ‘Albay Constantine’ yazan odanın kapısından içeri girdi. Constantine o sırada birkaç dosyayla ilgileniyordu, Cain’in geldiğini görünce gülümseyerek elindeki kalemi bıraktı ve ayağa kalktı.

 

“Genç Efendi buyurun,” dedi koltuklardan birini işaret ederek. Birkaç yıl önceki tavrıyla şu anki tavrı arasında uçurum vardı.  

 

“Nasılsınız Albay, sıhhatiniz yerinde mi?” diye sordu Cain siyah koltuklardan birine otururken. Masada duran kadehlerden birini aldı ve kendine şarap doldurdu.

 

“Değişen bir şey yok Genç Efendi. Gördüğünüz gibi işlerle uğraşmaya devam ediyorum,” dedi Constantine ve koltuğuna oturup ellerini birleştirdi.

 

“Senden istediğim şey hazır mı?” kadehindeki şaraptan bir yudum aldı ve devam etti, “Bugünden itibaren artık Kara Kılıç Kalesi’nde kalmayacağım. Yarın yola çıkmam gerekiyor.”

 

“Elbette Genç Efendi,” dedikten sonra yazı ve şemalarla dolu bir kağıt uzattı. “Haleflik yolculuğunuzda başarıya ulaşmak istiyorsanız bu organizasyonları yanınıza çekmelisiniz.”

 

Kağıtta üç başlık altında toplanmış birçok isim bulunuyordu. Bazıları kırmızı renkli bir mürekkeple özenle yazılmışken bazıları pek de dikkat çekmeyecek şekilde yazılmıştı. Her biri farklı bir başlığın altındaydı.

 

“Büyü Araştırma Enstitüsü, İstihbarat Servisi ve Ordu Karargahı…” Cain dosyaya göz ucuyla bir bakış attıktan sonra bacaklarını birbirinin üzerine attı ve delici gözlerle Constantine’e baktı. “Yıllar önce verilmiş cezayı bahane ederek Büyü Araştırma Enstitüsü’ne katılacağım. Hazırlıkları tamamladığını umuyorum.”

 

Constantine kafasını salladı.

 

“Her şey hazır. Yarından itibaren Büyü Araştırma Ensitüsü’nde Araştırmacı olarak göreve başlayacaksınız. Görev süreniz bir sene ve yanınıza çekmeniz gereken kişilerin sayısı oldukça fazla.”

 

“Anladım,” Cain kafa salladı. “Ashborne Ailesi’nin reisi olmak için üç büyük kurumun onayını almam gerekiyor. Büyü Araştırma Enstitüsü ilk hedefim olacak.”

 

Cain yıllardır yaptığı araştırmaları pratiğe dökmek konusunda sıkıntı yaşıyordu. Ayrıca elde edebildiği bilgi miktarı çok sınırlıydı. Bu yüzden Phantom Bıçakları üzerindeki en büyük arzusunu yerine getirememişti.

 

Büyü Araştırma Enstitüsü, İstihbarat Servisi ve Ordu Karargahı Ashborne Ailesi’nin en büyük üç gücüydü. Her biri Ashborne Ailesi için şah damarı görevi görüyordu. Büyü Araştırma Enstitüsü araştırmaları ile Ashborne Ailesi’ne güç katarken İstihbarat Servisi sınır ötesi operasyonları ile politik arenadaki görünmez el görevi görüyordu. Ordu Karargahı ise Ashborne Ailesi’nin askeri gücünün temeliydi.

 

Bu üç büyük kurumun her biri patrik olmaya giden yoldaki en önemli basamaklardı. Cain hem araştırmalarını tamamlama hem de daha çok bilgi edinmek için Büyü Araştırma Enstitüsü’ne gitmek istiyordu.

 

Bunun içinse iyi bir bahaneye ihtiyacı vardı. Bu yüzden yıllar önce Evelyn’in ona verdiği üç katkı görevi bahane etmişti. Aileye olan zorunlu hizmetini farklı yollarla yapacaktı. Sonuçta bu yasak bir şey değildi. Barbarlar ile olan savaş uzun bir süre önce sona ermişti ve orduda başarı elde şu anda çok zordu.

 

“Genç efendi Büyü Araştırma Enstitüsü delilerin toplandığı bir cehennem çukurudur. Aralarında hayatta kalmak için bilmeniz gerekenler var…”

 


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr