Büyülü Kılıç Adası Ashborne Ailesi’nin sahibi olduğu diğer Kılıç Adaları’ndan farklı bir yapıya sahipti. Burada bir şehir ya da Kara Kılıç Adası’ndaki gibi kışlalar yoktu. Adanın ortasında göğe doğru yükselen kuleler yüzlerce metre uzunluğundaydı. Her biri göğe doğrultmuş bir kılıç gibiydi. Bu kuleler dışında Büyülü Kılıç Adası’nda kayda değer bir şey yoktu. Deney yapılabilecek büyük ve kurak topraklar ağırlıklı olarak sert kayalardan oluşuyordu.
Buraya gemilerle ulaşmak çok zordu. Bu yüzden her kuleye bir tane ışınlanma platformu kurulmuştu. Ziyaretçiler bu platformlar aracılığıyla buralara erişebiliyorken tedarik farklı platformlar tarafından yapılıyordu.
Büyülü Kılıç Kalesi tüm Kılıç Adaları arasında işgal edilmesi imkansız olan tek yerdi. Göğe yükselen büyü kuleleri sadece araştırma merkezi olarak değil, aynı zamanda bir savunma mekanizması olarak da görev yapıyordu.
Anka Kulesi’nin zemin katı oldukça kalabalıktı. Işınlanma platformundan çıkan gençler zemin katta belirlenmiş bölgelerde toplanıyordu. Bu kişiler soyluların, generallerin, tüccarların ve büyük büyücülerin çocuklarıydı…
Büyü Araştırma Merkezi şövalyelik sanatlarıyla ünlenmiş Ashborne Ailesi’nin topraklarına kurulmuş bir merkez olsa da kıtadaki saygınlığı göz ardı edilemezdi. Magus Ailesi’nin Altın Kulesi ve Kutsal İmparatorluk’taki Circle çok katı giriş koşullarına sahipti. Örneğin Altın Kule’ye girmek için bir büyü hanedanının doğrudan soyundan olmak ve her yıl astronomik miktarlar da eğitim ücreti ödemek zorundaydın. Circle ise yalnızca en iyilerin kabul edildiği bir Araştırma Merkezi idi. Çıraklık sistemi yoktu, oradaki herkes çoktan isim yapmış büyücü ve araştırmacılardı.
Büyü Araştırma Merkezi Ashborne Ailesi’nin topraklarına kurulmuş bağımsız bir kurum gibi görünebilirdi ancak bu yanlış bir düşünceydi. Çıraklık dönemi boyunca eğitim olanaklarından faydalanmak için çok yüksek olmayan bir meblağ ödemek ya da eş değerde katkı sağlamak gerekiyordu. Ve bunları yaptıktan sonra bile Büyü Araştırma Merkezi’nin kaynaklarından tamamen yararlanamıyordunuz. Ashborne Ailesi’nin tekniklerinin bulunduğu Büyük Kütüphaneye girmek için sadakat yemini etmek zorundaydınız. Zaman Odası ve gelişmiş laboratuvarları kullanmak için de aynı şekilde sadakat yemini gerekiyordu.
Bu veri sızıntısını minimuma indirmek ve gizli teknolojilerin çalınmasını önlemek için alınmış bir önlemdi.
Anka Kulesi’nin zemin katında tek bakışta yüzden fazla genç olduğunu görmek mümkündü. Herkesin farklı amacı vardı. Kimisi ailesine fayda sağlamak için Büyü Araştırma Merkezi’ne girmek istiyordu. Kimisi hayalini gerçekleştirmek ve gerçek bir büyücü olmak istiyordu.
“Tavsiye mektubu olan adaylar beni takip etsin lütfen!”
“Tavsiye mektubu olmayanlar bu taraftan!”
Çok küçük bir grup ellerindeki tavsiye mektuplarıyla ilk konuşan çırağı takip etmeye başladı. Kalabalığın geri kalanıysa ikinci konuşan çırağı takip etti. Sadece beş dakika içerisinde zemin katta kimse kalmamıştı.
---
“Sınav süreniz üç saat.”
Kel, tıknaz bir yaşlı adam otuz kadar kişinin ortasında sert bir yüz ifadesiyle duruyordu. Her masanın etrafında bir buçuk metre uzunluğunda krem renginde bir tahta duvar bulunuyordu. Tahtaların üzerinde algı kısıtlayıcı rünler kazılıydı. Bu, Mana Hissi’ni kullanarak kopya çekmeyi önlemek için alınmış bir önlemdi.
Adaylar ilk başta heyecanlı bir şekilde bu salona girseler de kitapçıktaki ilk soruyu gördükten sonra dünyaları yıkıldı. Birkaçı bu soruları görünce dayanamadı ve çözüm kağıtlarını teslim edip salondan ayrıldılar.
Sınav gerçekten çok zordu. Küçüklükten itibaren canla başla çalışmamış kişiler ilk soruda tüm motivasyonlarını kaybedebilirlerdi. İlk on soru modern teorilerin ispatlanması üzerineydi. Zor olsa da formülleri bilen kişiler bunları yapabilirlerdi.
Sonraki on soru ise anatomi üzerineydi. Vücuttaki Venaları kategorize etmelerini ve kategorize edilen Venaların en önemli alt Venalarını yazmayı istiyordu. Sorular kimsenin dikkat etmediği noktalardan gelmişti.
Özellikle teknikler üzerine sorulan sorular inanılmaz komplikeydi.
Sınavın ikinci saatinde bir kişi aniden kalktı ve kitapçığını teslim etti. Sınav gözetmeni hiçbir şey söylemeden kitapçığı aldı ancak bir süre boyunca genç adamın suratına baktı. Ardından gözlerini çevirdi.
---
Dövüş sanatçıları, savaş büyücüleri ve şövalyeler teknikleri hiçbir şey düşünmeden kullanıyor olsalar da arkalarındaki prensipleri açıklamak çok zordu. Araştırmacı olmanın en zor yanı buydu. Herkes bir şeyler yapabilirdi, bir aptal iyi bir teknik yaratabilirdi ancak sadece kendisi kullanabilirdi. Büyü Araştırma Merkezi’nin birincil amacı Ashborne Ailesi’nin etkisini güçlendirmekti.
Her ne kadar Büyü Araştırma Merkezi’ne ayrılan eğitim ve araştırma fonu tüm kurumlar arasında en büyüğü olsa da bu sınırsız olduğu anlamına gelmiyordu. Bu yüzden Büyü Araştırma Merkezi’ne yalnızca kalifiyeli elemanları alıyorlardı.
Sınav sonuçları sınavın bitiminden sadece bir saat sonra açıklandı. Çırak olduğu belli olan gençler ellerinde devasa afişleri zemin kattaki büyük panolara astılar. Herkes merakla isimlerini ararken birinci sıradaki isim herkesi şaşırttı.
“Ne? La Ashborne mu?”
“Ana soydan birisinin burada ne işi var ki? Bir dakika Cain mi? Yedinci genç efendi!”
Cain’in isminden daha şaşırtıcı bir şey varsa o da aldığı puandı. Birden herkes gerçeğin farkına vardı; gözleri tek bir noktaya odaklandı. Cain’in isminin yanında altuni bir renkle ‘100’ yazıyordu. Tam puan! Yıllar önceki o olaydan sonra ilk defa bir kişi tam puan almıştı!
Cain bir anda kıskançlığın ve nefretin odağı haline geldi.
Afişi asan çıraklar bile bu sonuca şaşırmışlardı. Cain ismini ilk defa duymuyorlardı. İsmindeki ‘la’ eki ana soydan olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Hem ana soydan olan hem de ismi Cain olan tek bir kişi vardı. O da ailenin yedinci genç efendisi Cain la Ashborne idi.
“İtiraz ediyorum!” diye öfkeyle bağırdı bir kişi aniden. Sessizleşen kattaki tüm gözler tek bir kişiye odaklandı. Siyah saçlara, okyanus mavisi gözlere sahip uzun burunlu bir çocuktu. Boyu yaşıtlarına kıyasla uzundu. Gözleri öfke, kıskançlık ve nefret ateşiyle yanıyordu.
“Bu karga burunu nerede görsem tanırım! Bu çocuk Osborne Ailesi’nden geliyor.”
“Sınav da ikinci olmuş. Genç Efendi Cain olmasaydı birincilik onun olacaktı!”
“Şşş! Sessiz olun, Osbornelar genelde kafadan kontak oluyor. Anka Kulesi’nin araştırmacılarının yarısından fazlası Osborne. Göze çarparsanız yükselmeyi unutun.”
Ashborne Ailesi’nin toprakları çok sayıda soylu hanedana ev sahipliği yapıyordu. Ashborne Ailesi yetkilendirme yaparken meritokrat bir anlayışı benimsemiş olsa da değişmeyen bazı şeyler vardı. Ekonomi alanında Harmony Ailesi, demircilikte Dimitriler ve araştırma-geliştirme alanında Osborne Ailesi!
Osborne Ailesi bu topraklardaki tek büyü hanedanıydı. Sayıları çok az olsa da her biri oldukça yetenekliydi. Büyülü Kılıç Adası’ndaki nüfuzları görmezden gelinebilecek gibi değildi. Bilhassa Anka Kulesi’nin Kule Efendisi ve Baş Araştırmacısı Osborne Ailesi’nden geliyordu.
Sınavda birinci olmak bir Osborne geleneğiydi. Bu gelenekleri yüzünden birinciler bir Osborne olurdu.
“İtirazınız nedir?” diye sordu çıraklardan biri. Tedirgindi zira o Anka Kulesi’nin çıraklarından biriydi. Bir Osborne’u kızdırmak istediği son şeydi.
“Bu sınav da tam puan yapmak imkansız olmalı. Sınav da hile var! Lütfen tekrardan gözden geçirin.”
“Katılıyorum! Bazı sorular kıdemli araştırmacıların bile cevaplayamayacağı derece de zordu.”
“Bir hata olmuş olmalı, lütfen tekrar gözden geçirin!”
Yazılı sınavı sadece üç düzine kişi geçmişti. Seksen puan ve üzerinde not alan sadece üç kişi vardı. Bunlardan biri Cain, diğeri Blake Osborne ve sonuncusu da üçüncü sıraya yerleşmiş yan ailelerden biriydi.
“İtirazlarınızı üstlerime ileteceğim.”
Çıraklardan birisi zemin kattan ayrıldı ve on dakika sonra tekrardan geldi. Alnı terle kaplanmıştı, yüzü bembeyazdı ve öfkeyle etrafa bakıyordu. Onun bu hali akıllara bazı sorular getirmişti ancak kimse sormaya cüret edemedi.
“Bir hata yok. Genç efendi Cain tam puan aldı.”
“İtiraz ediy-“ Blake ağzını tekrardan açmıştı ki çırak onu susturdu.
“Yeter. İtirazlarınızı Kule Efendisi’ne iletin.” dedi sert bir sesle, “Mülakatlar birkaç saat içerisinde başlayacak. Sınavı geçenler birinci kata çıksınlar lütfen! Diğerleri geldiğiniz için teşekkür ederim, isterseniz Anka Kulesi’ni gezebilirsiniz.”
“Hay sikeyim ya!”
“O kadar para harcadım!”
“Aileme ne diyeceğim?”
Ferman verilmişti ve sonuçlar ortadaydı. Bazı kişiler sıkıntı çıkarsa da çıraklar o kişileri hızlıca etkisiz hale getirdi. Grubun büyük çoğunluğu boşa gelmemek için Anka Kulesi’ni dolaştı.
Işınlanma portalının tek kullanımı yüz altındı. Ayrıca Anka Kulesi’ndeki en ucuz şey on altındı. Adaylar farkında olmadan Anka Kulesi’nin pazarlama tuzağına düşmüştü. Buraya gelenlerin çok az bir kısmı bursluydu. Genelde büyük aileden geliyorlardı ve cepleri oldukça doluydu. Para harcatmakta uzmanlaşmış market sahipleri bu altın yumurtlayan kazları çok kısa bir süre içerisinde beş parasız bıraktı.
Ve zaman hızlıca geçti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..