Ertesi gün.
Hızlı bir şekilde yapılan mülakatların ardından Büyü Araştırma Merkezi’nin yeni çaylakları belli olmuştu. Cain’in mülakatları diğerlerine kıyasla birazcık daha uzun sürse de o da hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadan mülakatları geçmeyi başarmıştı.
Mülakatı başarıyla geçenlerin sayısı yirmiydi ancak bunlardan sadece on ikisi Büyü Araştırma Merkezi’nin üyesi olmaya hak kazanmıştı. Cain de bunlardan biriydi. Kendinden emin bir şekilde cevapladığı mülakat soruları jürilerin pek hoşuna gitmişti.
Mülakatı geçen on iki kişi pek de büyük olmayan bir sınıfta toplanmıştı. Önlerinde çürümeye başlamış iki parşömen, bir fırça ve içi kan dolu bir mürekkep kutusu bulunuyordu. Başlarında bir öğretmen duruyordu, uzun suratlı orta yaşlı bir adamdı.
“Fırçanızı batırıp dikkatlice iki anlaşmayı da imzalayın.” dedi gözlerini masada oturanların üzerlerinde gezdirdi. “Anlaşmalardan ilki bir gizlilik yeminidir. Bunu açıklamama gerek yoktur herhalde. Buradan aldığınız bilgileri başka organizasyonlardaki kişilere aktaramazsınız. Bunu yaparsanız kalbiniz parçalanacak.”
Bunu duyan birkaç kişinin yüzündeki tüm kan çekildi. Büyülü sözleşmelerin gücü hafife alınamazdı. Zira bu özel bir büyü türüydü ve bozmak için gereken malzemeleri toplamak için tüm Kutsal İmparatorluk seferber edilmeliydi.
“Diğeriyse bir sadakat yemini. Bu yemini imzaladığınızda Ashborne Ailesi’nin çıkarlarına karşı hiçbir şey yapmayacağınız garanti altına alınacak. Merak etmeyin, bu anlaşmayı imzaladığınızda Ashborne Ailesi’nin bir üyesi gibi muamele görecek ve gelişmeniz için her türlü fırsat önünüze serilecek.”
“Bu anlaşmaları imzalamak için özel bir canavar kan karışımı kullanacaksınız.” dedi öğretmen, “Lütfen imzalayın ve sözleşmeleri bana teslim edin. Sonrasında size tercih sonuçlarınızı açıklayacağım.”
Mülakat esnasında araştırma görevlisi olarak bulunmak istedikleri kuleleri sormuşlardı.
Büyü Araştırma Merkezi dört ana kuleden meydana geliyordu. Bu kuleler ve bünyelerinde bulundurdukları araştırma merkezleri sırasıyla şöyleydi:
Anka Kulesi; Silah Araştırma Merkezi ve Büyü Araştırma Merkezi. Bu iki araştırma merkezi Anka Kulesi’nin uzmanlık alanlarıydı. Bunlar dışında küçük araştırma merkezleri de bulunuyordu. Uzmanlıkları büyü olduğundan Ashborne Ailesi’ndeki büyücülerin sürekli iyi anlaşmak zorunda olduğu bir yerdi.
Güneş Kulesi; Simya Araştırma Merkezi’nin bulunduğu kuleydi. Simya Araştırma Merkezi tüm araştırma merkezleri arasında bünyesinde en çok kişinin bulunduğu yerdi. Pek çok alt birimi bulunuyordu. Düzen, zehir ve ilaç birimleri en çok rağbet gören yerlerdi.
Ay Kulesi; Mana Araştırma Merkezi burada bulunuyordu. Bünyesinde çok az araştırma görevlisi bulunduruyordu çünkü birden fazla uzmanlık gerektiren bir araştırma dalıydı. Ancak bünyesinde bulunan profesörler tüm kıta tarafından saygı görüyordu.
Ve son olarak Yıldız Kulesi; Teknik Araştırma Merkezi burada bulunuyordu. Tüm Büyü Araştırma Merkezi’nin en çok rağbet gören yeri olsa da bünyesindeki araştırmacı sayısı miktarı Ay Kulesi’nden fazla değildi. Bunun en büyük nedeni niceliktense niteliğe öncelik veriyor olmalarıydı.
Bu dört kule Büyü Araştırma Merkezi’nin kalbiydi. Her biri kendi içerisinde farklı gruplara ayrılıyor olsa da genele bakıldığında ayrılmaz bir bütündüler.
“Efendim bir şey sorabilir miyim?” öfkeli ancak kısık bir ses duyuldu. Cain’den bir sıra ötede oturan Blake bir hışımla ayağa kalkmıştı.
“Buyur.” dedi öğretmen.
“Cain neden sözleşme imzalamıyor?”
Herkes birden Cain’e baktı. Cain kollarını bağlamış, bacaklarını birbirinin üzerine atmıştı. Huzurlu bir şekilde gözlerini kapatmış oturuyordu. Önündeki masanın üzerine bakıldığında gerçekten ne bir sözleşme ne de bir fırçaya rastlanıyordu.
Öğretmen devam etti, “Belli değil mi? Genç Efendi Cain ana soyun varislerinden biri. Onun aileye ihanet edeceğini mi düşünüyorsun?”
Cain gözlerini açıp öğretmene baktı. Önemsiz bir araştırmacı olsa da cesareti takdir edilesiydi. Göğsündeki Anka kuşu simgesi onun Anka Kulesi’nin araştırmacılarından birisi olduğunu gösteriyordu ancak bir Osborne’a böyle karşılık vermekten korkmamıştı.
Hoş. Cain böyle anlaşmaları imzalayamazdı. Çünkü diğerlerinin aksine Büyü Araştırma Merkezi’nin kalıcı bir üyesi olmak için değil, sadakatlerini kazanmak amacıyla gelmişti. Ayrıca özgürlüğünün kısıtlanmasından nefret ediyordu.
Blake çenesini kapatıp yerine oturdu, kaşlarını çattı ancak bir daha ağzını açmadı.
Sessizce sözleşmeleri imzaladı ve öğretmen masasına bıraktı. Herkes sözleşmeleri teslim edince adam eline bir dosya aldı ve boğazını temizledi.
“Blake Osborne, Büyü Araştırma Merkezi.”
“Brent Lasley, Simya Araştırma Merkezi.”
“Melody Curry, Silah Araştırma Merkezi.”
“….”
Herkesin tercih sonuçları açıklanırken sıra sonunda Cain’e gelmişti. Yazılı sınavda uzun zaman sonra ilk tam puanı alan kişi olduğundan diğerlerinin dikkati üzerindeydi.
“Cain la Ashborne, Teknik Araştırma Merkezi.”
Cain’in Teknik Araştırma Merkezi’ne gidiyor olması diğerlerini şaşırtmamıştı. Aksine böyle bir figürle aynı yerde bulunmayacakları için rahatlamışlardı. Cain gibi bir rakipleri olduğunda nasıl parlayabilirlerdi ki?
“Anka Kulesi’nin çaylakları beni takip edecek. Diğer kulelerin rehberleri dışarıda bekliyor. Unutmayın ilk yıllarda bir çaylak muamelesi göreceksiniz. Öfkelenmeyin ve alabildiğiniz her şeyi almaya çalışın.”
“Bu kadar.”
“Şanlı bir gelecek diliyorum.”
---
“Genç Efendi buradan lütfen.”
Cain sınıftan dışarıya çıktığında ondan bir baş uzun, sıska bir gencin elini kaldırdığını gördü. Tüm katılımcılar arasında en Cain’di. Blake dahi on üçüncü yaşına girmişti. Fakat hiç de yaşını göstermiyordu. Bir sene öncesine kadar sıska ve minyon bir tip olsa da şu anda bir yetmiş santim boyunda, estetik fiziğe sahip bir genç gibi görünüyordu.
“Adım Gale, Robinson Ailesi’nden geliyorum. Size Yıldız Kulesi’ni tanıtmakla görevliyim. Bir nevi rehberiniz olacağım.”
Gale yakışıklıydı. Gözleri sürekli çevresin izliyordu. Cain ondan yayılan üst düzey Kılıç Uzman aurasını hissedince şaşırdı. Bu genç yirmi yaşlarının başında gözüküyordu ve bu yaşlarda üst düzey Kılıç Uzmanı olmak çok zordu. Ashborne Ailesi gibi büyük hanedanlarda bile sonsuz destekle bu yaşta bu seviyeye gelemiyordu.
Gale mütevazi bir şekilde Cain’e rehberlik etti. Anka Kulesi’nin ışınlanma kapılarından birine götürdü. Bu kapı Yıldız Kulesi’ne açılan bir kapıydı.
Yoğun bir mide bulantısının ardından Cain’in önündeki manzara değişti.
“Yıldız Kulesi’ne hoş geldiniz, Genç Efendi Cain.” dedi Gale bir referans yaparak. “Bir araştırmacı olarak başlasanız da ilk yılında herkes ‘Çaylak’ olarak çağrılır. Çaylaklıktan kurtulduktan sonra herkesçe kabul görürsünüz.”
“Buradaki hiyerarşi ne durumda?”
“Hiyerarşi demek. Araştırma görevlileri, öğretmenler, doktorlar, doçentler ve profesörler. Her biri için ayrı bir sınava girmek zorundasınız. Profesörlerden sonra bölüm başkanları geliyor. Bölüm başkanının üzerindeyse Kule Efendisi geliyor.”
“Büyük Kütüphane’ye girmek istiyorsam ne yapmam gerekiyor?”
Gale gülümsemeye devam etti.
“Bunun için en azından bir doktor olmalı ve yüz kredi kazanmalısınız.”
Büyük Kütüphane tüm Büyü Araştırma Merkezi’nin en önemli hazinesiydi. İçerisinde her türlü araştırma notu, bilgi ve teknik bulunuyordu. Tam da bu yüzden Büyük Kütüphane’ye sadece profesör ve üstündeki kişiler girebiliyordu.
Gale’in söyledikleri sadece Cain için geçerliydi. Cain ailenin doğrudan varislerinden biriydi. Babasından rica ederek ya da zorla Büyük Kütüphane’ye girebilir, kimseye hesap vermeden istediğini yapabilirdi.
Bu bir nevi Cain’i sakinleştirme yöntemleriydi.
Cain gülümsedi. Görünüşe göre üç görev hakkındaki söylentiler düşündüğünden daha hızlı yayılmıştı. Pek tabii Büyü Araştırma Merkezi’nin yöneticileri aptal değildi. Onun veraset savaşında öne çıkmaya çalıştığını biliyorlardı. Normalde iki seçenekleri vardı. Ya Cain’e istediğini verip sessizce buradan çıkmasını sağlamak ya da Cain’in işini zorlaştırmak. Ancak üçüncü bir seçenek yaratmışlardı, Cain’e ne istediğini veriyorlardı ne de işini zorlaştırıyorlardı.
“Bir profesör olmak için ne gerekiyor?”
Gale’in yüzü bu soruyu duyunca seğirdi.
“Öncelikle doçent olup bu seviyede beş yıl deneyim kazanmalısınız. Bu sürede tüm kulelerce kabul görmüş bir araştırma yayınlamalısınız.”
“Hmmm…”
Cain ellerini cebine atıp etrafı izledi. Yıldız Kulesi’nin zemin katında devasa bir illüstrasyon vardı. Duvara kazınmış bu illüstrasyonda kral, kraliçe, ay, güneş, aslan gibi simya sembollerinin yanı sıra dört element de bulunuyordu.
Gale, Cain’i üçüncü kattaki odasına götürdü. Burası bir odadan daha ziyade daire gibiydi.
“Bir yatak odası, bir laboratuvar, bir mutfak, bir banyo ve temel ihtiyaçlarını karşılayabileceğin odalar var. Buraya yalnızca sen girebilirsin.” Gale bir anahtar uzattı. “Başkalarının odasına zorla girmek yasak.”
Cain kafasını salladı ve anahtarı aldı.
“Masanın üzerine bir kılavuz bıraktım. Onu okursan aklında başka soru kalmaz.”
“Anladım, teşekkürler.”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..