Bölüm 48: Gale Robinson (4)

avatar
83 1

Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 48: Gale Robinson (4)


Birkaç saat sonra Gale odasına girdi ve kapıyı arkasından kapattı. İhtiyarlara laf anlatmakla geçmişti birkaç saat. Düşmanlarını ne kadar hafife aldıklarından bahsetmişti. Ancak buna rağmen onu dinlememişler ve abarttığını düşünerek onu aşağılamışlardı.

 

Gale bir Makyavelciydi. Amaçları doğrultusunda neyin yanlış olduğunu umursamaksızın hareket eder ve hiçbir şeyi önemsemeden gerekenleri yapardı. Cain ile ilk tanıştığında da ondan böyle bir his almıştı.

 

Mutfağa geçti ve gizli zulasından pahalı bir güney üzümü şarabı çıkardı. Bu alışkanlıklarından biriydi. Kendini ne zaman stres altında hissetse zulasındaki şaraplardan içerdi. O da her soylu gibi kaliteli şaraplara hayrandı.

 

Şarabı açtıktan sonra kendine bir kadeh doldurdu ve salondaki koltuklardan birine oturdu. Büyükçe bir yudum aldıktan hemen sonra kafasını yasladı ve derin bir iç geçirdi.

 

“Girebilirsiniz Genç Efendi.”

 

Tıkırt!

 

Küçük bir tıkırdamanın hemen ardından dış kapı açıldı ve Cain siyah cüppesiyle içeriye girdi. Boynunda oldukça şık bir kolye vardı. Kırmızı gözleri bir ok gibi deliciydi. Vücudundan yayılan aura Gale’in şaşırmasına neden oldu.

 

“Kısa bir zaman da oldukça güçlenmişsiniz Genç Efendi,” dedi Gale.

 

“Ölüm ve yaşam arasında bir fırsat elde ettim. Bunun için size teşekkür etmem gerekiyor sanırım.”

 

“Ahahahah! Harika, Genç Efendi size saygı duyuyorum.”

 

Cain salona girince Gale’in bu kadar rahat olmasına şaşırmadı. Sakince etrafa bir göz gezdirdi. Ardından gözlerini Gale’in üzerine sabitledi.

 

“Eğer bu kadar işbirlikçi olacağını bilseydim zahmete girmezdim.” dedi soğuk bir şekilde.

 

“Formaliteler gereklidir. Eğer bu kadar zahmete girmeseydiniz bana güvenmezdiniz.” Elindeki şarap şişesini gösterdi. Yüzünün rengi atmıştı ancak özgüven dolu gülümsemesi yüzünden eksilmemişti. “Bu da benim samimiyet göstergem.”

 

“Elindekinin ne olduğunu biliyor musun?”

 

“Nadir bir tarif.”

 

Gale’in yüzünde acı dolu bir ifade belirdi.

 

“Kanlı Sarmaşık’ın özünden yapılmış bir Mana Zehri. Seni sakat bırakmaması için Buzlu Su Otu ile seyrelttim ancak hâlâ sıradan bir insanı öldürebilecek düzeyde.” diye açıkladı Cain. Cooper’dan aldığı kutunun içerisinde bu zehrin malzemeleri vardı.

 

Gale oldukça güçlüydü. Tek başına yüz Cain’i öldürebilecek seviyedeydi. Üstelik bunu yaparken terlemezdi bile. Cain’in kendini garantiye alması lazımdı. Bu yüzden son derece toksik bir yapıya sahip olan ve damar tıkama özelliğine sahip Kanlı Sarmaşık özü kullanmıştı.

 

Kanlı Sarmaşık özünün tek bir damlası yüz altından başlıyordu.

 

Mana Zehri türleri arasında yapılması en zor olanlardan biriydi. Vücuttaki Mana akışını tamamen kesiyor ve hedefe büyük bir acı veriyordu. Gale’in bu acıya dayanması bile başlı başına takdir edilesiydi.

 

“Şimdi konuşabilir miyiz?”

 

“Önce kendini açıklaman gerekiyor.”

 

“Kendimi nasıl açıklayabilirim ki? Sizi öldürmeleri için onları provoke ettim. Bin kere ölmeyi hak ediyorum.”

 

“Öyle diyorsan…”

 

Cain parmağını şaklattığında Gale’in boğazında bir kılıç belirdi. Şah damarına bir santim uzaktaydı. Birazcık daha ilerlese Gale’in canını oracıkta alırdı.

 

Gale göz ucuyla kılıç sahibine baktı. Ondan uzun maskeli bir adamdı. Yalnızca gözleri gözükse de bir subaya ait güven dolu gözleri görmüştü. Güç seviyesini ölçmeye çalıştı ve ölçemediğini fark etti. Bu adam ondan bir kademe yukarıda olmalıydı.

 

“Bir Kara Şövalye değilim ama Kara Kılıç Tugayı’na olan saygım sonsuzdur.”

 

Cain bir şey söylemeden Gale’in kendini sakinleştirme çabalarını izledi. Kritik bir andı. Cain bu kadar yetenekli bir adamı kendi tarafında istiyordu ancak Gale’in işleri zorlaştırması durumunda ondan kurtulacaktı.

 

Gale yutkundu ve gülümseyerek Cain’e baktı.

 

“Size düzenlenen saldırıya ortak olduğum için özür dilerim. Bir şekilde hayatta kalacağınıza dair güvenim sonsuzdu. Biliyorsunuz sizi öldürmek konusunda gerçekten ciddi olsaydım, üst kalite bir Alev Taşı’na güvenir miydim?”

 

Cain bir şey demedi.

 

Gale’in kişiliğini az buçuk çözmüştü. Eğer gerçekten Cain’i öldürmekte konusunda kararlı olsaydı basit bir tuzağa güvenmezdi. Bunu çözmenin çok yolu vardı. Örneğin odaya saklanır ve patlama gerçekleştikten sonra işini bitirebilirdi. Aslında bunlara bile gerek yoktu. Gale saldırdığı takdirde Cain ona karşı bile duramazdı.

 

Böyle bir şey yapmış olmasının nedeni barizdi.

 

“Bana ne verebilirsin?” diye sordu Cain uzun bir sessizliğin ardından. İnsanlar maske takardı. Şeytanlar ve yılanlar melek gibi görünürdü. Cain doğduğu andan itibaren melek kılığındaki şeytanlarla uğraşıyordu. Bu sayede Gale gibi bir şeytanın gerçek benliğini görebilmişti.

 

Gale açgözlüydü. Makyavelciydi. Tıpkı Cain gibi büyük hırslara sahipti ve bunların hepsini gerçekleştirmek için yeterince cesurdu. Aile büyüklerini ona karşı olan savunmacı ve düşmanca tavırları onu bu yola itmişti.

 

Gale onları ortadan kaldırmak istiyordu. Bu yüzden Cain’i öldürmek yerine hayatta kalmasına izin vermiş ve öfkesini yönlendirmişti. Aksi takdirde Gale elindeki güçle bazı şeyleri görmezden gelip Cain’i öldürebilirdi. Cain de bunun farkındaydı.

 

Fakat bu Cain’i öldürmeye çalıştığı gerçeğini değiştirmiyordu.

 

“Size istediğiniz her şeyi verebilirim.”

 

“Hoh?”

 

“Robinson Aileis doğu topraklarındaki en büyük Büyü Taşı Madeni’nin sahibi. Büyü Taşı sektörü inanılmaz bir kâra sahip. Bunu sizde biliyorsunuz. Bu sektör Robinson Ailesi’ni doğunun en zengin ailelerinden biri haline getirdi.”

 

“Hmm…”

 

Cain düşünceli bir şekilde çenesini sıvazladı. Büyü Taşı çok değerli bir madendi. Silah yapımında oldukça sık kullanılıyordu. Mana Taşı’nın özelleşmiş bir versiyonuydu ve sıradan bir Mana Taşı’ndan çok daha değerliydi.

 

Ancak…

 

“Buna gerek yok.”

 

“NE?”

 

“Dediğim gibi Büyü Taşı sektörü çok fazla getirisi olan bir sektör olsa da benim gibi birinin, dünyanın en zengin hanedanlarından birini doğrudan varisinin, buna ihtiyacı olacağını mı düşündün? Ashborne Ailesi’nin bir aylık gelirinin ne kadar olduğunu biliyor musun?”

 

Cain boş konuşmuyordu. Ashborne Ailesi yalnızca bir aile olsa da hükmettiği topraklar da mutlak otoriteye sahipti. Emri altında çok sayıda kuruluşa sahipti. Yüzbinlerce insan bu kuruluşlarda çalışıyordu.

 

Sıradan bir aile kelimesi Ashbornelar için yanlış bir tabirdi.

 

Onlar doğunun süper gücü, Barbarlara karşı insanlığı koruyan demir duvardı.

 

Çok sayıda gelir kapısına sahiplerdi ve bunlar arasında cevher ticareti de var.

 

Gale tekrardan gülümsedi.

 

“Beni öldürmek size bir şey kazandırmaz.”

 

“İçimdeki alevi bir nebze de olsa söndürebilir.”

 

“Beni öldürmek gibi bir niyetiniz yok. Sonuçta beni diğerlerini alt etmek için kullanacaksınız değil mi? Farkında mısınız bilmiyorum ama aynı tür insanlarız.” diye devam etti Gale, “Bunu tek başınıza başaramazsınız.”  

 

“Çaba harcamaktan nefret ederim. Bu yüzden herkesi tek sefer de ortadan kaldıracağım. Gale, sana tek bir seçenek sunuyorum.” dedi Cain ciddi bir şekilde.

 

Cübbesinin içinde bir parşömen ve bir kutu çıkardı.

 

Gale parşömeni dikkatli bir şekilde aldı ve içeriğini okudu.

 

“Başka seçeneğim yok mu?”

 

“Hayır,” dedi Cain. “Cezanı çekmen lazım.”

 

“Ama bu bir anlaşmadan çok daha fazlası. Beni resmen köleniz yapmak istiyorsunuz.” dedi Gale, dişlerini sıkarak. Böyle bir şey beklemiyordu. Cain ile eşite yakın bir ilişki kurma niyetindeydi. Fakat Cain’in böyle bir düşüncesi yok gibi gözüküyordu.

 

“Seçim senin. Eğer anlaşmayı imzalarsan seni Robinson Ailesi’nin başı haline getireceğim. Benim dışında kimseye boyun eğmen gerekmeyecek.”

 

“İmzalamazsam?”

 

“Seçim senin.”

 

Cain sadece omuz silkti ancak cevabı açıktı.

 

Yaşa ya da öl.

 

Gale bir fırça aldı ve kutudaki kana daldırdı. Ardından çaresizce imza attı. İmzayı attıktan hemen sonra parşömen havaya yükseldi ve iki taraftan da yanmaya başladı. Saniyeler içinde kül olup geride iki mühür bıraktı.

 

Havada uçuşan mühürlerden birisinde bir kral tacı vardı. Diğerindeyse kare şeklin bir sandık. Cain ve Gale aynı anda parmaklarını kanatıp mühürlere birer damla kan fırlattılar. Kan mühürle temas ettiğinde yıldırım hızında vücutlarına girdi.

 

Cain ifadesiz bir şekilde dursa da Gale acıya direnmek için dişlerini sıktı. Adeta derisine yeni kelimeler oyuluyordu.

 

“Anlaşma tamamlandı.”

 

Cain kılıç tutan askere işaret verdi. Asker kılıcını kınına sokarken Gale’in önüne bir şişe bıraktı.

 

Bunu yaptığı anda perdenin arkasından iki kişi, Gale’in sol tarafında ise üç kişi çıktı. Her biri dehşetengiz auralara sahip Kara Şövalyeler’di. Bir kişi de Cain’in arkasında ortaya çıkmıştı.

 

Gale bu kişilere bakınca ürperdi.  

 

“Emirleri Cooper iletecek. Dinlen ve harekete geçmeye hazır ol.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44796 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr