‘Böyle bir şeyden dolayı mı öleceğim?’
Cain’in kalbinin derinliklerinde kuşkular belirdi.
Yıllardır pek çok ölümcül durumu atlattığından sinirleri çelik gibi sağlamdı. Yaşının çok ötesinde bir zihniyete sahipti. Bu yüzden böyle bir durumda bile soğukkanlılığını koruyabiliyordu.
Fakat neredeyse altı saat olmuştu.
Kolunu hissedemiyordu artık, zihni öyle gerilmişti ki saatlerdir kılını kıpırdatmamıştı. Nefes almakta bile güçlük çekiyordu ancak tüm odağı sadece tek bir noktadaydı.
‘Aptalca bir tuzak. Bunu nasıl düşünemedim?’
Kendine kızıyordu. Yalnızca birkaç gün önce ölümle burun buruna gelmişti. Buna rağmen böyle bir duruma düşmüştü.
Yaşın ve deneyimin getirdiği gücü fazla hafife aldığını fark etti. Bu işin arkasındaki kişi her kimse onu öldürmekte kararlıydı. Üstelik bunu da doğrudan yapıyordu.
Cain bu işin arkasındaki kişinin ne düşündüğünü biliyordu. Aslında onu korkutmuştu fakat şu anda böyle bir duruma düştüğü için şükrediyordu.
Uzun zamandır dövüş sanatları dışındaki alanlarla ilgileniyordu. Gençliğin verdiği boş zamanı ve üstün hafızasını değerlendirerek kimsenin ulaşamayacağı bir sürede bu alanlarda ufak tefek başarılara ulaşmıştı.
Ancak o yapıyor diye diğerleri de böyle yapacak değildi. Tüm Yıldız Kulesi’nde formasyonlar konusunda bilgili olan kişilerin sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Öyle ki tüm Büyü Araştırma Merkezi’nde Cain’den daha bilgili kişilerin sayısı ise en fazla yirmiydi.
Eğer onun yerine başka birisi kapıyı açsaydı tüm odayı havaya uçururdu.
‘Bunun için şükretmeli miyim?’
Cain saatlerdir formasyonu incelese de onu bozmak için herhangi bir yol bulamamıştı. Bu formasyonu bir şekilde çözebileceğine emindi. Ancak şu anda ne bunun için gerekli kaynaklara ne de aletlere sahipti.
Uzun bir süre daha bekledi.
Öyle ki zaman algısını yitirdi.
Cooper’a onu bir süre rahatsız etmemeleri gerektiğini söylediği için hem pişman hem de minnettardı. Biraz üzerine düşününce duygusal dinginliğini kaybetmeye başladığını fark etti. Ölüm korkusu hissetmiyordu çünkü bunu çözeceğini biliyordu.
Yaklaşık olarak üç saat daha geçtikten sonra Cain bir ayak sesi duydu.
---
Cooper uzun koridorda yürürken düşüncelere dalmıştı. Son zamanlarda artan iş yükünden dolayı göz altı morarmıştı. Birkaç yıl yaşlanmış gibi görünüyordu. Sonuçta son birkaç günde yapmadığı şey kalmamıştı.
Şantaj yapmış, adam öldürmüş ve birilerinin hayatlarını bitirmişti.
Kendini küçükken okuduğu romanlardaki kötü adamlar gibi hissediyordu. Amacına ulaşmak için her şeyi yapan o kötü adamlar gibi… Fakat bir sorun vardı.
Cooper bundan zevk alıyordu.
Büro yöneticiliği görevini eline aldıktan sonra insanların hayatlarına müdahale etme yetkisi kazanmıştı. Ona karşı gelenleri yok ediyor, yüzlerce kişiye hükmediyordu. Bundan da zevk alıyordu. Kim başkalarının kaderini kontrol etme gücüne sahip olmak istemezdi ki?
Kalbinde garip bir tatmin duygusuyla Cain’in odasına doğru yaklaştı. Garip bir şekilde buraya gelene kadar kimseyle karşılaşmamıştı. Her ne kadar Cain’in odası ücra bir yerde olsa da bu kadar ıssız olması garipti.
Ancak üzerine çok fazla düşünmedi.
Kapının dibine geldiğinde kıyafetinin içine sakladığı belgeleri ve keseleri dışarı çıkardı. Cain’in gelişimine takviye sağlayacak birkaç Mana Hapı’ydı keslerin içindekiler. Oldukça pahalılardı, bu ayki maaşıyla almıştı.
Cooper ileri görüşlülüğün getirdiği avantajı biliyordu. Cain ileride patrik koltuğuna oturacaktı ve o zaman geldiğinde etrafı canavarlarla çevrili olacaktı. Onun karşı duramayacağı kadar güçlü canavarlardı.
Cooper bu kişilerle yarışabileceğini düşünmüyordu bile. Tek istediği ileride Cain’in onu önemli bir pozisyona getirmesiydi.
Bu yüzden kimse onun yanındaki değilken onun yanında olmalıydı...
Düşünceler eşliğinde kapıya uzandı.
“…dur…”
Tam tıklatacaktı ki durakladı.
“Genç efendi?”
Kapının arkasından kısık bir ses duymuştu.
“…dokunma…”
Cümlesi tam olarak anlaşılmasa da Cooper bir terslik olduğunu fark etti. Tereddütlü bir şekilde kapıdan uzaklaştı ve kaşlarını çattı.
“…çağır…onları…”
“Kimleri?” diye sordu Cooper, vücudundaki Mana’nın büyük bir kısmını kullanarak Duyu Genişletme’yi kullandı. Uzman seviyesine ulaşmış herkesin kullanabildiği bir yetenekti. Fakat o bunda çok yetenekli değildi.
“Sör Graves… çağır… onları…”
Cooper bu kişinin kim olduğunu bilmiyordu ancak bir tahmini vardı. Cain’in tanıyıp da onun tanımadığı yalnızca birkaç kişi vardı.
“Lütfen dayanın.”
Ne olduğunu bilmiyordu fakat bu onun için bir fırsattı.
Cain’e daha yakınlaşabilmek için!
---
“İmkanı yok.” dedi Graves, endişe dolu bir sesle. Parmaklarını kapının üzerinde dikkatli bir şekilde gezdirirken gözleri kapalıydı.
“Bu nasıl bir düzenek? Hiçbir çıkış kapısı bulamıyorum.” dedi Graves. Endişeyle kapıdan uzaklaştı ve Cooper’a baktı. “Kimse buraya yaklaşmasın. Odanın dört yanındaki diğer odaları da boşaltın.”
“Anlaşıldı!” dedi Cooper ciddiyetle.
Olayların bu kadar ciddi olacağını düşünmemişti. Eğer Graves ve Cain’in dedikleri doğruysa sadece buradaki kişilerin değil, yüzlerce kişinin hayatı söz konusuydu.
Ne olursa olsun Cain bir genç efendiydi.
O ölürse başta Cooper olmak üzere yüzlerce kişi arkasından gelirdi.
“Lewis Mystane. Onu getirin…”
Cain’in sesi kısık da olsa kapının arkasından geldi. Odalar ses yalıtımına sahiplerdi ancak ikisi de Kara Şövalye olduğu için Kılıç Yolu’nun güçlendirmelerine sahiplerdi. Duyuları sıradan bir şövalyeye kıyasla birkaç kat daha güçlüydü.
“Lewis Mystane mi?” diye sayıkladı Cooper.
Graves ona döndü.
“Kim olduğunu biliyor musun?”
“Duymuştum,” dedi Cooper, düşünceli bir şekilde sakalını sıvazladı. “Güneş Kulesi’nin önde gelen profesörlerinden. Yanlış hatırlamıyorsam doğudaki birkaç büyük ustadan birisi.”
Kafasını kaldırıp Graves’in yüzüne baktı. İlk defa maskesini çıkarmıştı. Ondan neredeyse yirmi yaş büyük olan bu adamın yüzündeki endişe Cooper’ın derin düşüncelere dalmasına neden oldu.
“Onu buraya getirebilir misin?” diye sordu Graves.
Büyük usta seviyesine ulaşmış bir kişinin en azından bir Kılıç Ustası olması gerekiyordu. Graves bir süre Cooper’a baktıktan sonra hâlâ konuşmadığını görünce ağzını tekrardan açtı.
“Sana iki adam vereceğim. O adamı mutlaka getir.”
Cooper’ın gözleri parladı.
Lewis Mystane ünlü biriydi. Ashborne Ailesi’ne karşıtlığıyla bilinirdi. Üstelik düşük seviye Kılıç Ustası seviyesindeydi. Her ne kadar savaş sanatlarına çalışmamış olsa da gücü hâlâ Cooper’ın ve adamlarının çok üzerindeydi.
O yüzden biraz tereddütlüydü.
Graves’ten yanına birkaç kişi göndermesini isteyecekti fakat onu tanımadığından çekiniyordu. Şimdi iki kişi verdiğine göre Cooper Lewis’i buraya getirme ihtimali artmıştı.
“Bana güvenebilirsiniz efendim!”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..