Bölüm 51: Tuzak

avatar
97 0

Soylu Hanenin Kanlı Yıldızı - Bölüm 51: Tuzak


Bir saat sonra Cooper ve arkasındaki iki Kara Şövalye yaşlıca bir adamı buraya getirdiler. Graves dikkatli bir şekilde adamı inceledi. Kırmızı burunlu, dağınık saçlara sahip kısa boylu bir adamdı. Saçları oldukça düzensizdi.

 

Graves adamın düşük aşama Kılıç Ustası seviyesinde olduğunu görünce Cooper’a manalı manalı baktı. Böyle bakmasının nedeni adamın suratındaki morluklardı. Yanağında, gözünde ve boyun çevresinde saldırıya uğradığına dair işaretler vardı.

 

Yüksek ihtimalle Lewis ilk başta reddetmiş ancak Cooper onu zorla buraya getirmişti.

 

“Verdiğimiz rahatsızlık için özür dilerim Büyük Usta Mystane. Sizi daha güzel bir şekilde karşılamak isterdim ancak durum çok acil.”

 

“Lüzumu yok.” dedi Lewis, yüzünü buruşturarak ve bir yandan da elini sallayarak. “Buradan uzaklaşın ve ne olursa olsun mananızı kullanmayın.”

 

Graves kafasını sallayıp diğerlerine işaret verdi. Cooper da hızlıca oradan uzaklaşıp yüz elli metre ötede kurulmuş olan güvenlik şeridine kadar geri çekildi. Cain Graves’e durumu açıklarken Lewis de Cooper’a durumu açıklamıştı.

 

Ne olursa olsun Mana kullanmamalı ve formasyonu tetiklememelilerdi.

 

Herkes uzaklaştıktan sonra Lewis sabitleyicileri çıkardı ve formasyonu incelemeye başladı. Tuzak formasyonları diğer formasyonlara kıyasla daha kolay yapılıyor olsa da bu tür formasyonları bozmak çok daha zordu.

 

Kriptografi yöntemleri formasyonların olmazsa olmazlarındandı. Bu işte uzmanlaşmak isteyenler yüzlerce farklı şifreleme yöntemine hakim olabilmeliydi. Bundan dolayı formasyon üstadları çok nadir bulunurdu.

 

Yüz milyonlarca nüfusa sahip doğu bölgesindeki formasyon büyük ustalarının sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu. Sayı bakımından Kılıç Lordlarından bile daha azlardı.

 

“Analiz uzun sürecek Genç Efendi. Bu süreçte formasyonu tetikleyecek hiçbir şey yapmayın…”

 

Lewis gözlerini kapattı ve Mana’sını dikkatli bir şekilde aktardı.

 

Yaklaşık yarım saat sonra gözlerini açtı. Ellerini kapıdan çekti, bir defter çıkardı ve bir şeyler karalamaya başladı. Karmaşık semboller ve matematik formülleriyle sayfalar dolusu kağıt doldurduktan sonra alnında terler birikti.

 

Dişlerini sıkarak kapının farklı noktalarına dokundu.

 

En sonunda daha fazla dayanamadı ve ağzını açtı.

 

“Bu formasyonu bozmak mümkün değil.”

 

Onu duyanların ifadeleri değişti.

 

“Ne demek bozulamaz?”

 

Graves öfkeyle Lewis’in üzerine yürüdü. Yüzü öfkeden kararmıştı.

 

Lewis umursamazca omuz silkti, “Binden fazla enerji düğümüne ayrılmış. Üstelik enerji düğümlerinde yoğunlaşan enerji hiç de küçük değil. Bu formasyon bir kişi tarafından yapılamayacak kadar karmaşık.”

 

“Ne demek istiyorsun?” dedi Graves, burnuna kötü kokular gelmişti.

 

“Böyle bir şeyi yapabilecek yalnızca birkaç organizasyon var. Doğudaki Kara Gül olabilir mi? Ancak onlar Ashborne Ailesi ile iyi anlaşıyor. Kuzgun’dan mı?” diye kendi kendine sayıkladı Lewis. Durum hiç de iç açıcı değildi.

 

“Genç Efendi’nin hayatı söz konusu! Bir şey bulman gerekiyor!”

 

Lewis Graves’ın yüzündeki öfkeyi görünce ciddi bir ifade takındı. Burada sadece Cain’in hayatı söz konusu değildi. Cain öldüğü takdirde Graves onu ve tüm tanıkları öldürecekti. Cain ölse bile bunun ucu asla Kara Kılıç Tugayı’na sıçramamalıydı.

 

Lewis hayatının tehdit altında olduğunun farkındaydı.

“Formasyonu etkisiz hale getiremem ancak Genç Efendi’yi kurtarabilirim.”

 

“Nasıl olacak o?”

 

Graves tekrardan kaşlarını çattı.

 

“Tamamen bozamazsam da formasyon enerjisinin düşürebilir ve olacak hasarı azaltabilirim.”

 

“Ne kadar azaltabilirsin?”

 

Lewis işaret ve baş parmağını yaklaştırdı.

 

“Enerjinin bir kısmını güvenli bir şekilde boşaltabilirim. Bunun için bana yirmi tane kaliteli Boş Mana Taşı gerek.”

 

“Bunlar sıkıntı değil.”

 

“Fakat bir sıkıntı var.”

 

“Nedir o?” diye sordu Graves.

 

Lewis derin bir nefes alıp kendini sakinleştirdi. Cain’in düştüğü durum oldukça sıkıntılıydı. Bu yüzden her hamlenin dikkatlice atılması gerekiyordu.

 

Ancak Cain o kadar zayıftı ki ekstradan dikkatli olması gerekiyordu.

 

“Birini feda etmemiz gerekiyor.”

 

 

Cain’in yalnızca orta kademe Kılıç Uzmanı oluşu böyle yüksek miktarda enerjinin patlak vermesi sonucu çıkacak patlamanın etkilerine dayanamaması anlamına geliyordu.  Bu yüzden Lewis ikinci bir yol düşünmüştü.

 

O formasyonu kontrol altında tutarken bir kişinin Cain ile yer değiştirmesi için çok küçük bir zamanı olacaktı.

 

Çok acımasızdı ancak Lewis’in aklına başka bir şey gelmemişti.

 

“Ne yapalım Genç Efendi?” diye sordu Graves, bariz bir endişe suratında belirmişti.

 

Cain’in sesi kapının arkasından duyuluyordu.

 

“Size kalmış. Kararınıza saygı duyacağım.”

 

“Genç Efendi…”

 

Graves ve diğerlerinin boğazı düğümlendi. On yaşındaki bir çocuktan bunları duymak kalplerini burkuyordu. Fakat burası kuzuların kurtlar tarafından yendiği acımasız bir dünyaydı. On yaşında olması düşmanları için bir avantajdı.

 

“Ancak…” dedi Cain derin bir sesle, “Kim gönüllü olursa ona minnettar olacağım.”

 

---

 

İki saat sonra Cain’in salonunda bir delik açıldı. Graves neredeyse bir ton ağırlığında olan graniti kaldırıp yukarı çıktı. Cain kafasını çevirip ona baktı ancak hiçbir şey söylemedi.

 

Anlaşılan Graves sorumluluk alacaktı.

 

Graves dikkatli bir şekilde Cain’in yanına geldi ve kapıya doğru bakarak konuştu. “Büyük Usta Lewis işaret verin lütfen.”

 

Graves elini Cain’in arkasından uzattı ve aynı pozisyona getirdi. Manası avcunun içinde birikirken her an Cain’in pozisyonunu almaya hazırdı.

 

Graves bir askerdi. Diğerlerinden tek farkı ona bir şey olduğunda üzülecek aile fertlerinin olmayışıydı. Aslında ilk başta diğer askerleri feda etmeyi düşünmüştü, zira kendisi gelecek planlar için kilit bir roldü. Fakat hepsinin bakması gereken bir ailesi, dönüşünü bekleyen çocukları ve eşleri vardı.

 

Her ne kadar Lewis formasyonun enerjisini bir miktar düşürüp orta aşama Kılıç Ustası seviyesine çekeceğini söylese de bu sadece onun anında ölmemesini sağlayacaktı. Hâlâ ağır yaralanma ve hatta ölme ihtimali olduğundan bahsetmiyordu.

 

“Beş saniyeniz var Genç Efendi.”

 

Tabii Cain direkt toz olurdu.

 

Graves ve Cain tetikte bir şekilde Lewis’in talimatını beklerken dakikalar birbirini kovaladı. Neyse ki ikisinin de sinirleri çelik gibi sağlamdı.

 

 “Beş saniye içerisinde alt kata inip o bölgeden ayrılmalısınız.”

 

Cain sessizce kafasını sallamak üzereyken Lewis’in sesi duyuldu.

 

“Üçten geriye doğru sayıyorum…”

 

Graves’ın ifadesi ciddileşirken alnında terler birikti. Cain’inde yüreği ağzına gelmişti. Yapacağı ufak bir hata ve takılma toz olmasıyla sonuçlanırdı.

 

“Üç…”

 

Lewis’in sesi duyuluyordu.

 

“Sağ salim dönmen gerekiyor. Hâlâ bilgi ve deneyimine ihtiyacım var.”

 

Graves kafasını salladı, “Ben yokken komutayı Kian alacak. Benim hakkımda endişelenmeyin Genç Efendi. Benim için birkaç günlük izin fırsatı sayılır.”

 

“İki…”

 

“Özür dilerim. Fazla dolaylı olduğumdan bana saldırmaları için fırsat verdim.”

 

“…” Graves bir şey söylemedi.

 

‘Bir...’

 

Cain’in vücudu gerildi.

 

“ŞİMDİ!”

 

Kapının arkasındaki Lewis var gücüyle bağırdı.

 

BOOM!

 

---

 

Yıldız Kulesi’ndeki araştırmacı ve görevliler için gergin bir gündü. Dördüncü katın büyük bir bölümü güvenlik kordonuna alınmış ve çevrelerdeki odalar zorla boşaltılmıştı. Son bir aydır olan gariplikler herkesin kalbine şüphe tohumları ekmişti.

 

Ashborne Ailesi’nin yedinci genç efendisi Cain.

 

Yetenekli olduğu kadar bela mıknatısıydı da. O geldiğinden beri Yıldız Kulesi’ndeki durgu su tekrardan dalgalanmaya başlamıştı.

 

Gençler pek farkında olmasa da eski kurtlar bir şeylerin değişme zamanının geldiğinin farkındaydı.

 

Ancak kimse en büyük değişimin bugün gerçekleşeceğini düşünmemişti.

 

Akşamüzeri dokuz civarları.

 

Yıldız Kulesi beşinci kat.

 

BOOM!

 

Dördüncü katta gerçekleşen patlama o kadar şiddetliydi ki tüm Yıldız Kulesi bu patlamanın yarattığı titreşimi hissetti.

 

“Neler oluyor?”

 

“Saldırıya mı uğradık?”

 

“Deprem mi oldu yoksa?”

 

Yemekhanede bir yandan yemek yerken bir yanda da analiz raporlarını inceleyen bir grup araştırmacı ayaklarının altındaki zeminin titremesiyle afallamış ve şoke uğramıştı. Bir mühendislik harikası olan Yıldız Kulesi depremde bile bu kadar sarsılmazdı.

 

Çok kısa bir süre içerisinde patlamanın kaynağı öğrenildi ve dedikodu malzemesi haline geldi.

 

Kimse bu saldırının yaratacağı etkilerden haberdar değildi.

 

---

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44795 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr