Cilt II - Bölüm 19: Raporlar

avatar
603 4

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 19: Raporlar


CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 19: RAPORLAR

Yu: Şu aynayı indirip durma.


Odalarındaki küçük masaya karşılıklı bir şekilde oturmuşlardı. Yurine elinde bir ayna tutarken Yu ustura ile sakallarını kesiyordu.


Fazla sakallı birisi değildi ama orada olmalarından rahatsız olduğun için sakalları uzadıkça keserdi.


Yurine: Kolum ağırdı, her seferinde bunu bana yaptıracak mısın?


Yu: Lucia’nın hanında bulunan odamızdaki ayna kendi başına dik durduğundan orada yapmana gerek yok. Ayrıca berbere gidip tıraş olmaya değecek kadar çıkmadığından kendim kesmeliyim.


Berbere gitmemesindeki asıl sebep bu değildi aslında. Bir ay sonra saçlarının düzeltilmesi için gitmeyi planlasa da şu anda sadece sakal tıraşı olmak için para vermek istemiyordu.


Bunu cimrilik olarak adlandırmıyordu. Şu anda düzenli bir gelirleri yoktu ve seyahat harcamaları yakında ceplerini yakmaya başlayacaktı. Paralarını idareli kullanmaları gerekiyordu.


Yu: Burada gördüğüm çoğu insan sakalsız, hatta sakalsızdan da öte bacak ya da kol kılı bile görmedim. Bu dünyadaki insanların genetiği ile mi alakalı acaba? Keşke istenmeyen kılların çıkmasını tamamen engelleyen bir büyü olsa.


“Özellikle kasık kıllarının çıkmasını engelleyebilseydik güzel olurdu. Yurine sürekli yanımda olduğundan kesemiyorum. Hem o yanımda değilken bile nasıl keseceğim ki? Ustura ile oraya girmek istemiyorum. Tüy dökücü falan var mıdır burada? Başka isekai maceralarında karakterler nasıl hallediyorlar acaba?”


Gidip birine “Ağabey sen topları nasıl temizliyorsun?” diye sorması imkansız olduğundan bunun cevabını nasıl öğrenebileceğini bilmiyordu.


“Bu sorunu kısa sürede çözüme kavuşturmam gerek.”


Belki büyücülük akademisinin kütüphanesinde tüy dökme büyüsü ile ilgili bir şeyler bulabilirlerdi. Ya da Marino Swann da erkek olduğundan belki ona sorabilirdi.


“Ama ne diyeceğim işte? Sen orayı nasıl alıyorsun diye soramam ki birisine.”


Yu: Hem kesmezsem beni öpmek istediğin zaman sakallarım batabilir.


Yurine: Wha! Niye seni öpeyim!?


Bağırmak için aynayı yere bırakmıştı.


Yu: Aynayı tut.


Yu’nun uyarısıyla hemen geri kaldırdı.


Yu: Bugün hava güneşli, değil mi?


Yurine: Evet. Araştırma yapmaya devam edecek miyiz?


Yu: Bize yakın konumdaki birkaç eve gideceğiz. Yarın da başkente döneriz.


Yarından sonraki gün birinci maç başlayacaktı. İlk maç Deniz Canavarları ve Gladyatörler adlı takımlar arasında oynanacaktı. Yu iki takımla da anlaşma yaptığından o gün cebine para girecekti.


En azından böyle olmasını umuyordu. Takım sahipleri büyülü anlaşma işine inanmaz ve cayarsa parasını alamazdı.


Yurine: O aptallar hala gelmedi.


Yu: Yoksa onlar için mi endişeleniyorsun?


Yüzünü yıkayıp kalan köpükleri temizledikten sonra havlu ile kuruladı.


Yurine: Saçmalama. Ben kimse için endişelenmem. Eğer başarısız olurlarsa benim işim zorlaşacağı için söylüyorum.


Yu: Belki hala iş üzerindedirler. Birkaç gün onlara yetecek kadar yiyecek almışlardı, yoklukları bir haftayı bulmaz ama yakında gelirler. Hatta belki bugün bile gelebilirler.


Bugün ormandaki dördüncü günleri olacaktı. Yu bir şeyler bulabilme ihtimallerinin düşük olduğuna inanıyordu ama dört gün boyunca ormanda olmaları beklentisini arttırmıştı.


“Canavar saldırısında ölmüş olma ihtimalleri de var.”


Böyle olmamasını umuyordu. Eğer onları kaybederse bir katili aramak gibi tehlikeli bir işi tek başına devam ettirebilir miydi emin değildi.


Yurine: Dün faytondayken katil hakkında bir şeyler diyordun.


Yu: O mu?


Sadece dün yaşanmış olmasına rağmen o anı eski bir anıymış gibi hatırlıyordu.


Yu: Muhtemelen bu meseleyi araştıran diğer insanlar da fark etmiştir.


Katilin cinayetleri arasında Yu’nun gözüne çarpan bir şeyler vardı. Hedeflerinin rastgele insanlardan oluşmadığını düşünüyordu.


Yu: Bence katil öldürme önceliğini şövalyelere veriyor. Hatta bence kelimesi fazla oldu, katil öldürmek için şövalyeleri seçiyor.


Listedeki isimlerin yarısına yakını "Sör" ile başlıyordu. Bu da onların şövalye olduğunu gösteriyordu.


Yurine: Öldürülen şövalye olmayanların sayısı şövalye olanlardan fazla.


İlk cinayetlerin şövalye ağırlıklı olduğu görülebiliyordu. Ama sonraki cinayetlerde öldürülen şövalyelerin sayısı azalıyor ve sıradan insanların sayısı artıyordu.


Yu: Evet, bu kafa karıştırıcı gözükebilir. Ama şöyle bir durum söz konusu: öldürülen sivillerin çoğu şövalyelerin hizmetçileri. Kurbanlar arasındaki öldürülen şövalye oranını onlar düşürüyor.


Katil gittiği evlerde bulduğu hizmetçileri de öldürüyordu. İçerisinde şövalye olmayan bir eve girdiği vakaların sayısı yediydi.


Yurine: Neden bunu yaptığını anlamadım.


Yu: Birkaç fikrim var. Rolderhelm’de yapacağımız araştırmanın ardından katilin eylemlerinin ardındaki nedenleri bulabileceğimi düşüyorum.


*Tak* *Tak* *Tak*


Odalarının kapısı çalındı. Yu kapının önündeki kilidi kaldırmak için kapıya yaklaştı.


Yu: Kim o?


???: Benim.


Kapının önündeki süngüyü çekti ve kapı kendiliğinden açıldı.


“Bozuldu mu bu kapı ya?”


Yu: Lylphia, aptal mısın? “Benim” demenden sen olduğunu nasıl anlayabilirim?


Lylphia: Ama anlayıp kapıyı açtınız.


Elinde bir kitap tutuyordu. Yu’ya günaydın dedikten sonra kafasını içeri uzatıp Yurine’yi aradı. Onu gördüğünde de odaya girerek selam verdi.


Lylphia: Nasılsın bakalım? Hediyeni beğendin mi?


Yurine: Benim gibi üstün bir varlığı oyuncaklarla oynayacak bir çocuk zannetme.


Kollarını karnının üzerinde birleştirip dili ile reddetti. Fakat gözlerinin gerçek hislerini açığa çıkartmaması için göz temasından kaçındı.


Lylphia: Seveceğini biliyordum.


Lylphia kendini toparlamış görünüyordu. Birkaç gün önce buradan ayrılan Lylphia ile şu anki Lylphia arasındaki fark belirgindi.


“Kendini hızlı bir şekilde toparlaması iyi oldu. Aylarca tanımadığı birinin yasını tutacak olsaydı kullanışsız olurdu.”


Lylphia: Ben de doğum gününde yanında olup sana bir hediye vermek isterdim ama Bay Valarfin beni uzaklara gönderdiği için sizi baş başa bırakmak zorunda kaldım.


“Bizi burada bırakmak senin önerindi gerçi.”


Yurine: Böylesi dahi iyi oldu zaten.


Lylphia: Bay Valarfin ile baş başa kalmak mı?


Yurine: Wha! Hayır tabi ki de! Ne saçmalıyorsun?


Yu: Ne zaman bana duyduğun yoğun sevgiyi itiraf etmeyi planlıyorsun?


Onu biraz utandırmak istediğinden üzerine gitmenin iyi bir fikir olacağını düşündü.


Yurine: Senin hemen götün kalkıyor! İki yüz verdik diye kendini bir şey sanma!


Bağırırken aynı zamanda yeri tekmeliyordu. Kızaran yanakları Yu’yu tatmin eden bir görüntü ortaya çıkarmıştı.


Lylphia: Ben de sana bir hediye aldım.


Elinde tuttuğu kitabı Yurine’ye uzattı.


Lylphia: Bay Valarfin çocuk büyütmekten pek anlamıyor gibi-


Yu: Bu ne cüret.


Yu’nun yeteneklerini aşağılayıp sözüne hiçbir şey olmamış gibi devam etti.


Lylphia: -bu yüzden aranızdaki ilişkiyi geliştirebileceğiniz bir şeyler yapmak istedim.


Yurine eline aldığı kitabın kapağını açtı ve sayfalarını çevirmeye başladı.


Yurine: Bir hikaye kitabı.


Lylphia: Evet. Gece yatarken Bay Valarfin’in sana okumasını isteyebilirsin. Yakınlaşmanıza yardımcı olacağını düşünüyorum.


Yurine: Bu herif ile niye yakınlaşayım? Amma da saçma bir amaçla almışsın…


Böyle dese de kitabı yastığının altına koydu.


“Güzel bir hediyeymiş. Yurine’ye hikaye okumak için sabırsızlanıyorum. Tam bir baba-kız aktivitesi.”


Yurine: Yine de aferin, benim gibi yüce bir varlığa hediye sunabildiğin için şanslısın. Bunu tebrik ediyorum.


Lylphia: Bu “Teşekkür ederim” demeden teşekkür etmenin bir yolu sanırım.


Yurine dün Yu’ya teşekkür etmeyi başarmıştı ama diğer insanlara karşı hala mesafesini koruyordu.


“Böylesi daha iyi.”


İçerisinde bir yerlerde Yurine’nin başkaları ile yakınlaşmasından korkan bir insan vardı.


Yu: Sen döndüğüne göre diğerlerinin de sağ salim döndüğünü varsayıyorum. Yanınızda işe yarar bir şeyler getirdiniz mi?


Lylphia: Bir şeyler bulduk ama bunu ulu orta yerde konuşmasak iyi olur diye düşünüyorum. Sivina ve Ana’nın odası konuşmak için uygun olur.


Yu: Bence de ulu orta bir yerde konuşmazsak iyi olur. Benim de söyleyeceklerim var.


Ödülün çalınmasını istemediğinden araştırmalarının başkalarının kulağına gitmemesi gerekiyordu.


Lylphia ve diğerlerine eşlik eden ormancıya bile asgari miktarda bilgi vermişlerdi. Öğrendikleri bilgiler kendilerinde kalmalıydı.


Sivina ve Ana’nın odasına indiler. Satoshi’nin öldüğü odanın hemen karşısıydı. O oda da cinayetin ardından boşaltılmıştı ve artık depo olarak kullanılıyordu.


???: Ölmüş birinin odasını zaten tutmak istemeyecekler. Bu yüzden depo olarak kullanmak daha iyi olur.


Loncanın sahibine sebebini sorduğunda böyle açıklamıştı.


İnsanların tek sorunu o oda ile ilgili değildi. Aynı zamanda cinayetin ardından loncada kalanların da sayısı azalmıştı. İnsanlar diğer hanlara yöneliyor ve burada oda tutmak istemiyordu.


Yu: Merhaba.


Sivina & Ana: Merhaba.


Lylphia’nın aksine bu ikisi kendilerini fark edilecek kadar toparlayamamıştı. Bu da normaldi, Lylphia sadece bir gündür tanıdığı birinin ölümü yüzünden şoka girmişti. Sivina ve Ana ise Satoshi’yi iki aydır tanıyordu.


Yu: Duyduğuma göre bir şeyler öğrenmeyi başarmışsınız.


Yurine: Beklenmedik bir gelişme. Sizden başarı beklemiyordum.


Ana: Yurine’nin birkaç gün içinde sertliğini kaybetmeyeceğini biliyordum zaten.


İfadesiz suratına başarısız bir gülümseme yerleştirdi.


İkisinin bozuk moralle iş yapıyor oluşu Yu’nun hoşuna gitmiyordu. Ama en azından moralleri bozulduğu için yavaşlamış görünmüyorlardı. Bu yüzden Yu onların yüzlerinin halini görmezden gelecekti.


Yu: Ne bulduğunuzu anlatın.


Sivina: Sony’yi ya da katili bulamadık. Ama…


Yu: Ama ne?


Sivina: Yaşam izi bulduk.


Ana: Hem de tek bir yerde değil, belirli aralıklardaki belirli yerlerde.


Düşünmek için elini çenesine götürdü.


Buldukları izler Sony ya da William’a ait olabileceği gibi bir başkasına da ait olabilirdi. Yine de iz bulmayı planladıkları alanda bir şeyler bulabilmiş olmaları tatmin edici bir sonuçtu.


Yu: Devam edin.


Sivina: İlk hedefimiz sizin söylediğiniz mağaraydı. Mağarada kısa süreliğine konaklandığına dair deliller bulduk.


Lylphia: Duvarlarda çizikler vardı. Şekilleri yüzünden doğal yollarla ya da bir hayvan yüzünden oluştuğunu zannetmiyoruz, bir insanın elinden çıkmış gibiydi. Kim yaptıysa zaman geçirmek için yapmış olmalı.


Sivina: Kömürleşmiş birkaç odun parçası ve etrafa dağıtılmış taşlar da vardı. Taşları yaktıkları ateşe çember olması için getirmiş olmalılar. O boyuttaki taşların mağaraya sürüklenmesinin başka bir yolu yok çünkü.


Lylphia: Tabi kesinlikle Sony ya da katil oradaydı diyemiyoruz. Ama bu izlerin önemli olduğuna inanıyorum. Aradığımız kişilerin oradaki insanlar olduğunu varsayarsak hala yakında olabilirler.


Ana: Bu olaydan sonra da aramaya devam ettik. Bulduğumuz sonraki iz bir kampa aitti. Hatta bir kazık orada bırakılmış ya da unutulmuştu.


Sivina: Ağaçların sıklaştığı bir alanda da insan yaşamına dair izler bulduk.


Ana: Sadece akarsunun doğu tarafını araştırdık ve araştırdığımız konumlar akarsuya en fazla üç saatlik uzaklıktaydı.


Lylphia: Son olarak da bir mağara daha bulduk. Tam olarak mağara denemez gerçi, bir oyuk demek daha doğru olur. İçerisinde de ateş yakıldığına dair izler vardı.


Onları pür dikkat dinleyen Yu raporlarının sona ermesinin ardından konuştu.


Yu: Bunlar tatmin edici bilgiler. Çabalarınız için teşekkürler.


Artık hedeflerinin ormanda göçebe olarak yaşadığını varsayabilirlerdi. Sırada yeni sorular vardı.


Yu: Acaba bulduğunuz izler orada yaşamış birine mi yoksa yaşamış birilerine mi aitti?


Sorusuna cevap vermelerini beklemiyordu, buradaki kimsenin henüz cevap veremeyeceği bir soruydu.


Yu: Eğer Redshapel Katilinin izlerine rastladıysanız bu anlaşılabilir. Sonuçta Redshapel’i cinayetlerinin merkezi olarak seçmiş.


Katil cinayet işlemek için başka bir yerleşim yerinden bu kasabaya yolculuk etmek gibi bir fanteziye sahip değilse buldukları izlerin ona ait olduğu çıkarımı yapılabilirdi.


“Gerçi o orman defalarca kez aranmıştır. Katil orada yaşıyorsa şimdiye dek bulunmuş olurdu. En azından bulunan izlerin katile ait olma ihtimali düşük geliyor.”


Yu: Ama kaçak olarak yaşayan Sony’nin izine rastladıysanız bu anlaşılamaz bir durum olur.  Sony neden kasabayı ya da ülkeyi terk etmek yerine ormanda yaşıyor?


Buna mantıklı bir açıklama getirmesi zordu. Eğer insanların aradığı bir kaçaksanız yer değiştirmeliydiniz ve bu yer değiştirme ormandaki birkaç kilometrelik hareketler ile sınırlı olmamalıydı.


Sony oradaysa onu orada tutan bir şeyler olmalıydı.


Ana: Belki katil tarafından rehin tutuluyordur.


Yu: Niye onu rehin tutmak istesin ki? Amacı fidye parasıyla zengin olmak olsaydı bu aptalca bir plan olurdu. Girdiği evlerden daha fazlasını çalabilecekken bunu yapmaz.


“Acaba lütuf ile alakalı bir durum söz konusu olabilir mi?”


Lylphia: Eğer Sony hayattaysa katilin tarafında olma ihtimaline karşı kendimizi hazırlamalıyız.


William Berry’ye cinayetlerinde yardım ettiğine dair herhangi bir kanıta ya da ipucuna sahip değillerdi. Yine de olasılıklar dahilinde bir senaryoydu.


Yu: Belki arkadaşlardır.


Yurine: Neden bir katil ile arkadaş olmak istesin ki?


Yu: Bilmiyorum. Neden biri bir katil ile arkadaş olmak ister? Gerçi kadınlar tarafından çok sevilen bir seri katil olduğunu biliyorum. Bu herif yalnızca kadınları öldürmesine rağmen hapishaneye girdiğinde pek çok kadından hayran mektubu alıyor ve hapisten çıkınca da kendine mektup yollayan kadınlardan biriyle evleniyor.


Yurine: İnsanlar gerçekten aptal canlılar, annem hariç.


Yu: Keşke araya “Benim biricik, canım, bir tanem, Yu’cuğum da hariç” lafı sıkıştırsaydın.


Yurine: Sen nereden benim bir tanem oluyorsun?


Yu ve Yurine’nin birbirleriyle olan etkileşimleri Lylphia tarafından kesildi.


Lylphia: Sizin de söyleyeceğiniz bir şey vardı.


Lylphia Yu’ya yukarıdayken söylediği şeyi hatırlattı. Yu aklındaki teoriyi gruba açıklayacaktı.


Yu: Araştırmalarımız sonucunda aklımda oluşan bir teori var.


Sivina: Sizi dinliyoruz.


Dikkat hızlıca Yu’nun üzerinde toplanmıştı.


Yu: Katil öldürmek için şövalyeleri seçiyor olabilir.


Sivina: Satoshi…


Yu: Bir şövalye değildi.


Ama burada şövalye olan ve bu yüzden katilin hedef alması muhtemel iki kişi vardı.


Yu: Şövalyeler dışında sıradan insanları ya da şövalyelerle bağı olan başkalarını öldürdüğü de olmuş. Ama muhtemelen o gece katil Sivina’nın odasına girmek istiyordu. Tabi bu benim teorim, böyle olmama ihtimali var.


Yu’nun fikrini duyan Sivina elini göğsüne götürdü ve gözlerini yere indirdi. Kendini suçluyor olmalıydı.


Ana: Ama Lylphia da bir şövalye değil mi? Katilin hedefinin direkt olarak Sivina olduğunu nereden biliyorsun? Ya da onun sadece Satoshi’yi hedef almadığını? Nasıl oluyor da katil Sivina buraya geldiği gün ondan haberdar olabiliyor?


Ana, arkadaşının kendini suçlayan halini fark edince hızlıca sorularını sıraladı. Onun kendini kötü hissetmesini istemiyordu.


Yu: Satoshi cinayeti katilin tarzının dışında. En azından şimdiye kadar ki araştırmalarımız böyle gösteriyor.


Lylphia: Tarzının dışında derken? İşkence ile öldürmüyor muydu? Daha ne yapabilirdi ona?


Yu: Şimdiye dek katilin hedef aldığı insanların büyü kullanabildikleri ile ilgili bir kayıt tutulmamış. Katilin büyücüleri hedef olarak seçmediğini varsayabiliriz. Muhtemelen Lylphia’yı öldürmekten memnuniyet duyardı ama o bir büyücü olduğundan onu hedeflememiş olmalı.


Katilin de büyü kullanamadığını düşünürlerse büyücüleri kendisi için tehlikeli bir rakip olarak görüyor olabilirdi. Sıradan bir insan kollarından tutulduğunda hareket etmesi engellenebilirdi ama büyücünün zihni açık olduğu ve vücudunda mana bulunduğu sürece kollarını tutmak en fazla dikkatinin bir anlığına dağılmasını sağlardı.


Lylphia büyücülük akademisine ait olan şövalye üniformasını giyiyordu. Yani onun büyü kullanabilen bir şövalye olduğunu anlamak kolaydı.


Sivina ise kraliyet tarafından tasarlanmış bir üniforma giyiyordu. Ama üniformasında kraliyete hizmet ettiğini gösteren herhangi bir detay yer almıyordu.


Yine de o üniformayı giydiği sürece bir şövalye olduğunu anlayabilirdiniz.


Yu: Eğer ülkedeki tüm şövalyeler hakkında geniş çaplı bir araştırma yapmadıysa Sivina’yı buraya geldiğimiz gün öğrenmiş olmalı. Araştırma yapmak için ayrıldığımızda.


Sivina: Ama yanlışlıkla bizim odamıza değil de Satoshi’nin odasına girdi, öyle mi diyorsunuz?


Yu: Evet, öyle diyorum.


Önem sırası düşünüldüğünde Sivina Satoshi’den daha önemli sayılırdı. Gruplarında zaten bir şifacı vardı ama bir şövalyenin gücü de önemliydi. Yu katilin Sivina'yı değilde Satoshi'yi öldürmesini tercih ederdi ve öyle olmuştu.


“Tabi hiç ölmemiş olması daha iyi olurdu.”


Yurine: Peki bu bilgiler ile ne yapacağız?


Yu: Yarın Rolderhelm’e dönecek ve Berry ailesinin evine gideceğiz. Bizi kapıdan çevirmezler ise William hakkında sormak istediğim sorular olacak. Eğer şanslıysak teorimiz doğru çıkar ve orada onun şövalyeler ile alıp veremediğinin ne olduğunu öğrenmiş oluruz.


Yurine: Sence neden şövalyeleri seçiyor?


Yu: İkinci cinayet bu noktada önemli. Thomas Chember anlatılanlara bakıldığında kötü bir adamdı ve onunla arasında şahsi bir mesele olabilir, bu şövalye nefreti belki onun yüzünden doğmuştur. Belki de sadece şövalyeleri öldürmek egosunu en çok tatmin eden eylemdir, bilemiyorum.


Ego tatmini, intikam, eğlence, katilin pek çok farklı motivasyonu olabilirdi. Onun motivasyonunu anlamak davayı çözmede önemli bir noktaydı.


Yu: Ve bir planım var.


Herkes: Ne planı?


Senkronize verilen cevabın ardından hepsi birbirine baktı ve sessizleşti.


Yu: Amacımız Berry ailesi ile görüşmek ama bu görüşmede öne çıkan kişi olmak istemiyorum. Sivina, bizim için intikam yemini eder misin?

-------------------------

11.03.2021 - 23:22






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr