Cilt II - Bölüm 20: Nedenini Öğrenmek

avatar
617 5

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt II - Bölüm 20: Nedenini Öğrenmek


CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI

BÖLÜM 20: NEDENİNİ ÖĞRENMEK

Yurine’yi elinde bir oyuncak ayı ile yürürken görmek harika hissettiriyordu. Yu’nun aldığı hediyeye bu kadar bağlanmış olması ve onu yanında taşıması başlı başına bir mutluluk kaynağıydı.

 

Yu: Buna eminsin değil mi? İlk hedef sen olacaksın.

 

Gözünü Yurine’nin elinden ayırıp Sivina’ya döndü. Planları hakkındaki kararlılığını son bir kez kontrol etmek istiyordu.

 

Sivina: Dediğinize göre ilk hedef zaten bendim.

 

Yu’nun istediği gibi Sivina’nın gözlerine kararlılık yerleşmişti. Rolderhelm’in zengin kesiminin yaşadığı köşelere doğru yürüyorlardı.

 

Yu onun cesaretini takdir ediyordu. Yu’nun sunduğu planı herkes kabul edemezdi.

 

-----

 

Sivina: İntikam yemini mi?

 

Yu: Evet, intikam yemini.

 

Yu’nun dedikleri ortamdaki hiç kimse tarafından anlaşılmamıştı. Bu yüzden planını açıklamaya başladı.

 

Yu: Şu anda katilin şövalyeleri sevmediğini varsayabiliriz. Ve tahminimize göre katil bir şövalye olan Sivina’yı da öldürmeye çalıştı. Sizce yarım kalmış işini tamamlamak istemez mi?

 

Yurine: Onu yem olarak mı kullanacağız?

 

Yu: Evet.

 

Yurine hızlıca olayı çözdü. Yu ortağının zeki bir kız olmasından memnundu.

 

Ana: Ben başkalarını riske atan planlardan hoşlanmıyorum.

 

Yu: O zaman senin planını dinleyelim.

 

Yu’nun gereksiz kibarlıklar ve aptallıklar ile uğraşacak enerjisi yoktu. Tabi yem olacak kişi Yu olsaydı o da bu plandan hoşlanmazdı ama bu başka meseleydi.

 

Bir planı olmasa gerek Ana sessizleşti ve Sivina konuştu.

 

Sivina: Bir dinleyelim.

 

Sivina arkadaşı Ana’nın aksine ılımlı bir yaklaşım sergiliyordu.

 

Yu: Biz onu “yem” olarak kullanmasak bile katil onu bir kez hedef aldı, yakalayamadığı avının peşine tekrar düşebilir. Bu olmadan önce bir plan yapmak ve o tekrar gelmeden önce buna hazırlanmak daha iyi olacaktır.

 

Tabi Yu’nun yapmayı istediği şey katili kendilerine çekmekti.

 

Yu: Yarın Sivina ile beraber Rolderhelm’de Berry ailesinin evine gideceğiz. Sivina araştırmayı yöneten kişi olarak orada bulduğumuz muhatabımızı sorgulayacak. Tabi sorgulanmayı kabul etmeseler bile birazcık kargaşa çıkartıp öldürülen şövalyelerin intikamını almaktan bahsedecek.

 

Lylphia: Berry ailesinin katili desteklediğini mi söylüyorsunuz?

 

Yu: Bu yalnızca bir teori. Sivina’nın katili aradığı bu sayede onun kulağına gidebilir de gitmeyebilir de. Berry ailesini sorgulamadaki asıl amaç William’ın neden şövalyeleri öldürdüğünü öğrenmek. Ama bu araştırma esnasında göze batan kişi Sivina olursa ve Berry ailesi William’ı bilgilendirirse işimize gelir.

 

Sivina: Ya bilgilendirmezlerse? Katil kendi ailesinden tamamen kopmuş olabilir.

 

Yu: İşte o yüzden, Redshapel’de sokağın ortasına çıkacak ve bir intikam yemini edeceksin. Herkesin duyduğundan emin olmalıyız.

 

-----

 

Sivina planı kabul ettiğinde vakit kaybetmeden şehir meydanına inmişlerdi. Tahta bir fıçının üzerine çıkan Sivina bağırmaya başlamıştı.

 

Sivina: Sesimi duyun Redshapel halkı! Ben arkadaşı öldürülmüş bir şövalyeyim! Ben arkadaşları öldürülmüş bir şövalyeyim! Redshapel’in onursuz katili şövalyeleri hedef alıyor, tüm şövalyeler adına, katledilmiş tüm şerefli meslektaşlarım adına o onursuz katilden intikam alacağım! Ben Sivina Jaleorn, o katilin kellesini alacağım!

 

Yu: Etkileyici bir konuşmaydı. Umarım katilin kellesini almayı başarırsın, tabi onu sorguladıktan sonra.

 

Sony hakkında bilgi almadan önce onun ölmesine izin veremezdi.


Sivina'nın konuşmasının ardından bir gemiye binmişler ve Berry malikanesine gitmek için başkente geri dönmüşlerdi. 


Yurine: Burası mıydı?

 

Aldıkları yol tarifine göre Berry ailesinin evi burası olmalıydı. Geniş bir bahçesi ve ana binaya ek bir müştemilat ile bahçenin kenarındaki bir lojmana sahip olan biraz modern bir tarzda inşa edilmiş bir yerleşkeye vardılar.

 

Sivina: Ne yapmalıyım?

 

Yu: Dediğim şekilde önden yürü, sana söylediğim soruları sor.

 

Yu ona neler yapması gerektiğini daha önceden tembihlemiş ve sorulacak soruları hazırlamıştı.

 

Sivina: Tamam.

 

Sivina, Yu ve Yurine’nin önünden ilerledi ve grup malikanenin kapısının önüne geldi. Orada bir güvenlik tarafından karşılandılar.

 

???: İsminiz nedir, Dame?

 

Güvenlik Sivina’nın kıyafetlerini süzdü ve şövalye olduğunu anlayarak kadın şövalyeler için kullanılan unvanı kullandı.

 

Sivina: Ben Sivina Jaleorn, bunlarda eşlikçilerim. William Berry hakkında ailesine soru sormak istiyorduk.

 

Güvenliğin yüzünü ekşitmesinden anlaşıldığı kadarıyla duyduğu isim anılmasından hoşlanılmayan bir isimdi. Burada beklemelerini söyleyerek içeriye gitti.

 

Yurine: Bizi içeri alacaklar mı?

 

Yu: Muhtemelen. Eğer William’ı araştıran insanlar ile görüşmeyi reddederlerse ailelerinin üzerinde katil ile iş birliği yaptıklarına dair şüphe birikebilir. Bence katilin peşindeki çoğu kişi ile istemeyerek de olsa görüşmüşlerdir. Tüccar bir ailenin üzerinde şüphe birikmesi onlar için hoş olmaz.

 

Ve sıradan araştırmacılar ile görüşmeyi reddediyor olsalar bile bir şövalye buraya gelmişse konuşmayı kabul edeceklerine inanıyordu.

 

Kısa süre sonra güvenlik geri geldi ve malikaneye girebileceklerini söyledi. Güvenlikle beraber gelen bir hizmetçi gruba eşlik ederek onları bekleme salonuna aldı.

 

???: Beklettiğim için üzgünüm.

 

Kızıl saçları olan bir kadın eteğini tutarak odaya girdi. Saçları gibi kırmızı bir elbise giyiyordu ve yuvarlak bir yüzü vardı. Yu’nun tahminince en fazla otuz yaşındaydı.

 

???: Bugün hava güzel, bahçede yürüyüş yaparken konuşmak ister misiniz?

 

Sivina uygun olup olmadığını sormak için Yu’ya baktı. Yu başıyla onayladığında Sivina uygun olduğunu söyleyerek teklifi kabul etti.

 

Mathilda: İsmim Mathilda Berry, aradığınız adamın ablasıyım.

 

Sivina: Sivina Jaleorn, memnun oldum.

 

Kendi ismini verdikten sonra eli ile arkalarında yürüyen Yu ve Yurine’yi gösterdi.

 

Sivina: Bugünkü eşlikçilerim Yu ve Yurine.

 

Mathilda: Memnun oldum.

 

Yu’ya gülümsedi ve eteğinden tutup hafifçe eğilerek selamladı.

 

“Tam bir pussy magnetim ben ya, yemin ederim kendime düşüyorum…”

 

Yurine: Yüzündeki ifadeyi sevmedim.

 

Yu ile geçirdiği üç haftadan sonra Yu’nun ego patlaması yaşadığı anlardaki tatminkar yüz ifadesinin nasıl bir şey olduğunu öğrenmişti.

 

Yu’nun kendi kibri ile boğulması geçildiğinde muhtemelen ona karşı böyle bir yaklaşım sergilemesinin sebebi kıyafetleri yüzündendi.

 

Yu parasının önemli bir miktarını kıyafetlere ayırdığından bir soylu gibi gözüküyordu. Sivina’nın kullandığı “eşlikçi” lafı biraz hava kaçırsa da kıyafetlerin statü belirtmede bir araç olarak kullanıldığı bir dönemde insanların Yu’ya karşı saygılı bir tavır takınmasının ilk sebebi buydu.

 

Mathilda: Sormak istediğiniz sorular nedir, Dame?

 

Sivina: Bizim gibi gelen çok fazla araştırmacı var mı?

 

Karşısındaki kişiyi sorgulamaya geçmeden önce sakin bir sohbet başlatmaya çalıştı.

 

Mathilda: Evet. Babam olsa büyük ihtimalle kapıdan çevrilirdiniz ama ailenin diğer üyeleri olarak bir katil ile iş birliği yaptığımız düşünülsün istemiyoruz. Kardeşim özgürce dolandığı her gün ailemizin işlerine de zarar veriyor.

 

Sivina: Onun yakalanmasını istiyorsunuz yani.

 

Mathilda: Yanlış anlamayın, her şeye rağmen onu seviyorum. Ama çok fazla insanın canını yaktı ve böylece kendi ailesine de zarar veriyor.

 

Dudakları aşağıya kıvrılmıştı. Söylediği şeyleri dile getirmesi onun için de zor olmalıydı.

 

Mathilda: Kardeşimi sevdiğim gibi diğer kardeşlerim ve akrabalarımı da seviyorum. Ailemizin diğer üyeleri de zarar görüyor.

 

“Üç oldu zarar gördüğünüzü söyledin, anladık mağdur olduğunuzu söylemeye çalışıyorsun.”

 

Yu arkadan yürüdüğü için konuştukları esnada Sivina’nın yüzünün yalnızca yarısını görebiliyordu ama bu fikir oluşturması için yeterliydi. Sivina karmaşık duygular yaşıyordu.

 

Sivina: Kardeşiniz idam edilecek.

 

Mathilda:

 

Sivina’nın kendini toparlayıp sertçe söylediği cümle Mathilda tarafından sessizlikle karşılandı.

 

Sivina: Neden… neden o insanları öldürüyor? Bunun nedenini biliyor musunuz?

 

Mathilda:

 

“Konuşmayacaksan niye bizi kabul ettin?”

 

Sivina tekrar sessizlik ile karşılaştı.

 

Sivina: William Berry neden şövalyeleri sevmiyor? Belki bunun cevabını verebilirsiniz.

 

Mathilda: Onu gerçekten öldürecek misiniz?

 

Soruyu cevaplamak yerine farklı bir soruyla karşılık verdi.

 

Sivina: Önce yargılanacak.

 

Bu duruma yardımcı olacak bir cevap değildi. Yargılama esnasında dünyanın en iyi avukatlarından bir ordu tutsanız dahi William Berry’yi kurtarmaya yetmezdi.

 

Sivina: Kardeşinizin öldürmek için şövalyeleri seçtiğinin farkındayız. Bunun nedenini öğrenmek istiyoruz.

 

Mathilda: Thomas Chember’i duymuşsunuzdur.

 

Thomas Chember birkaç gün önce araştırdıkları adamdı. Katilin öldürdüğü ikinci kişiydi.

 

Sivina: Redshapel’deki ilk cinayetiydi.

 

Mathilda: Annemizi ve kardeşimizi öldürmüştü.

 

Sivina ve Mathilda durduğunda arkalarında onları takip eden Yu ve Yurine de durmak zorunda kaldı. Yu istifini bozmadan onları dinliyordu.

 

Mathilda: Öldürdü kelimesi olayı anlatmak için yetersiz bir kelime, tahmin edebileceğiniz başka şeyler de yaptı. Ama Thomas Chember eylemlerine rağmen özgürce dolaşmaya devam etti.

 

Sivina: Ailenizin gücüne rağmen mi?

 

Mathilda: Eğer William sabırlı biri olsaydı zaten dava çözülürdü. Ama o, Thomas Chember’in özgürce dolaştığı her saniye çıldırıyordu. Sonunda bir gece evden kaçtı. Ardından da cinayet haberleri gelmeye başladı.

 

Anlatılanlar doğruysa eğer olaylar Yu’nun düşündüğü gibi çıkmıştı. Thomas Chember cinayeti bir intikam cinayetiydi ve katil adaleti sağladığına inanıyordu.

 

Sivina: Thomas’ı anlayabiliyorum, peki ya öldürdüğü ilk kadın? Ya da ondan sonra öldürdüğü diğer insanlar?

 

Mathilda: Bilmiyorum.

 

Sivina: Hiçbir fikrin yok mu?

 

Mathilda kafasını hayır anlamında salladı. İddiasına göre ardında yatan sebebi bildiği tek cinayet Thomas Chember cinayetiydi.

 

Sivina: Onunla en son ne zaman görüştünüz?

 

Mathilda: Beş yıl önceydi, cinayetler başlamadan önce.

 

Sivina: Daha sonra hiç iletişim kurmadınız mı? Aracılar ya da mektuplar kullanmışsınızdır belki.

 

Mathilda: Hayır, daha sonra hiç iletişimimiz olmadı.

 

Sivina: Ailenizin diğer üyeleri de aynı şeyi söyler mi?

 

Sivina’nın hızlıca sorduğu soruların sonunda gelen son soruyla Mathilda duraksadı. Bir anlığına düşündükten sonra cevapladı.

 

Mathilda: Muhtemelen öyle söylerler.

 

Sivina: Nerede olduğunu biliyor musun?

 

Mathilda: Hayır.

 

“Öğrendiğimiz tek düzgün bilgi cinayetlerin nedeni oldu. Başka bir şey söyleyeceğini zannetmiyorum.”

 

Sivina’nın sıradaki soruları da olumsuz yanıtlar aldı.

 

Yu: Diğer akrabalarınızla da görüşebilir miyiz?

 

Yu araya girerek ailenin diğer üyeleri ile görüşme talebinde bulundu. Belki onlar işe yarar başka bilgilere sahip olabilirdi.

 

Mathilda: Şu anda mümkün değil.

 

Sivina: Neden?

 

Mathilda’nın reddinin ardından Sivina nedenini sordu. Ailesinin onları geçiştirmek için olaylar hakkında en az bilgi sahibi olan kişiyi gönderdiğini düşünüyordu.

 

Mathilda: Bugün burada değiller.

 

Yu: Söyleyebileceğiniz başka bir şey var mı?

 

Mathilda tekrar başını sallayarak hayır dedi.

 

***

 

Sivina: Üzgünüm, işe yarar bir şeyler öğrenemedim.

 

“Zaten dövüş gücün dışındaki alanlarda fazla beklentim yoktu, herhangi bir hayal kırıklığı yaşanmadı.”

 

Berry malikanesinden ayrıldıktan sonra dinlenmek için kaldıkları yere gidiyorlardı. Sivina’nın kaldığı oda maceracılar loncasındaydı bu yüzden önce onu loncaya bırakacaklardı.

 

Yu: Öğrenebileceğin fazla bir şey yoktu zaten. Gerçekten katil hakkında onu yakalamamızı sağlayacak bilgilere sahip olsaydı da bu bilgileri vermezdi diye düşünüyorum. Ve katil ile iletişim halindeyse yakında katil seni bir sorun olarak görmeye başlayacaktır.

 

Sivina: Evet…

 

Yu: Ayrıca katilin motivasyonunu öğrenmiş olmamız da iyi oldu.

 

Sivina: Bunu bilmek ne işimize yarayacak?

 

Yu: Teknik olarak hiçbir işe yaramayacak fakat merakımız giderildi.

 

Cinayetin sebebini çözmek önemliydi ama bu durumda katili yakalamada fazla yardımcı olmuyordu. Bu yüzden Sivina’nın tatmin olmayışını anlıyordu.

 

Maceracılar loncasına vardılar. Sivina loncaya girmeden önce arkasını döndü.

 

Sivina: Ne zaman Redshapel’e geri döneceğiz?

 

Yu: Yirmi dördünde.

 

Yarın turnuvanın ilk maçı oynanacaktı ve maçı Gladyatörler takımı kazanırsa Redshapel'de tekrar mektup dağıtması gerekecekti. O yüzden maçtan sonraki gün mektupları alıp Redshapel’e dönmeyi planlıyordu. Sonraki haftanın maçından bir gün önce de buraya geri dönecekti.

 

Yu cevabını vereli iki saniye geçmemişti ki loncanın içinden sarışın bir elf çıktı.

 

Lucia: Geldiniz mi? Sivina’yı görünce diğerleri de buradadır diye düşünmüştüm.

 

Kollarını göğüslerinin altında birleştirerek Sivina’nın yanına yürüdü.

 

Lucia: Moralin bozuk gözüküyor, diğerleri nerede?

 

Sivina yalnızca yutkundu. Söylemesi zor olan bir şeyi söylemeye hazırlanıyordu ama konuşmaya başlamadan önce dışarı çıkan kısa boylu siyah saçlı zayıf bir kız tarafından bölündü.

 

???: Kendi türümden birini görmeyeli uzun zaman olmuştu. Ya da hissetmeyeli mi desem?

 

Lucia: Bay Valarfin, size bahsettiğim Kılıç Perisi, Nerissa.

 

Onun bir loliyi andırdığını söyleyebilirdiniz ama yüzünde aynı zamanda yetişkin bir ifade de vardı. On beş yaşında olduğunu iddia etse de yirmi yaşında olduğunu iddia etse de inanacağınız türden bir varlıktı.

 

Siyah saçları ile aynı renkte tek parça siyah bir kıyafet giymişti. Büyük siyah gözleri ve açık renkli bir teni vardı. Yurine’nin aksine bir kuyruğu ya da kedi kulakları yoktu ama saçlarının arasından dışarı çıkan kulakları Lucia’nın elf kulakları kadar olmasa da uzun ve sivriydi.

 

Lucia: Bunlar da Yu ve Yurine Valarfin, sana bahsettiğim kişiler.

 

Nerissa: Memnun oldum.

 

Lucia ortamdaki kişileri tanıttıktan sonra Nerissa gülümseyerek yanlarına yaklaştı.

 

Yu: Biz de memnun olduk.

 

Yu şu anda hiçbir şeyden haberi olmayan Yurine’den daha çok heyecanlanmıştı. Biraz sonra ondan ayrılacak olmak Yu’da tarif edemediği fakat hoş olmayan bir duygu yaratıyordu.

 

Sivina: Kendi türümden biri derken, Yurine’yi mi kastediyordu?

 

Yu: Evet.

 

Artık Yurine’nin türünü Sivina’dan saklayamayacağı için kabul etmekten başka seçeneği kalmadı. Sivina durumu fazla sorgulamadı.

 

Lucia: İçeri geçelim.

 

Lucia onları içeri davet ederken Yurine Yu’nun ceketini tutup çekti.

 

Yurine: Ne oluyor burada? Niye bizden bahsetmiş?

 

Yu: Arkadaş edinirsen iyi olur diye düşündük.

 

Yurine: Arkadaş istediğimi nereden çıkardın? Bana sormadan neden böyle bir şey yapıyorsun!

 

Biraz kızgın gözüküyordu. Yu bahaneler sunarak onu daha fazla sinirlendirmek istemedi.

 

Yu: Üzgünüm.

 

Yurine tartışmamayı seçti ve içeri girdiler. Sivina hiç oyalanmadan kendi odasına çıktı. Lonca daha önce buraya geldikleri sefer olduğu gibiydi, sakindi ve fazla kişi yoktu. Bir masada oturmuş sohbet eden iki kişiye yöneldiler.

 

Nerissa: Gal, bak kiminle tanıştım.

 

Nerissa masada oturanlardan erkek olana seslendi, Gal isimli oğlan arkasına dönüp gelenlere baktı.

 

Gal: Kiminle tanıştın?

 

Yu ile yaşıt gözüküyordu ve ona biraz benziyordu.

 

Onun da kahverengi saçları vardı fakat rengi daha açıktı. Gözlerinin şekli Yu’nun gözlerinin şekliyle benzer olsalar da onun göz rengi daha açık bir mordu. Yu’nun hoşnutsuz olmasını sağlayacak şekilde yakışıklıydı.

 

“Kodumun lavuğu.”

 

Gal’in belinde boş bir kılıç kını asılıydı. Gelenleri gördüğünde selamlaşmak için ayağa kalktı.

 

Galahad: İsmim Galahad.

 

Boyu Yu’nun boyundan biraz daha uzundu.

 

Yu: Yu Valarfin.

 

“Şu Galahad kahramanların savaşındaki adam değil miydi?”

 

Yurine’nin hızlandırılmış dünya tarihi dersinde öğrendiği, İselle’nin Yedi Günah olarak adlandırılan yedi çocuğundan kıskançlığı temsil edenin adı Galahad’di. Kahramanların savaşı esnasında kardeşi olan ve oburluğu temsil eden Bedivere’e karşı savaşmıştı.

 

Yu ve Galahad el sıkıştıktan sonra masada oturan kız selamlaşmak için ayağa kalktı ve elini uzattı.

 

Vilonet: Vilonet Dri Elo.

 

Yirmilerinin başında gözüküyordu, açık beyaz tenli, mavi gözlü ve açık mavi saçlı güzel bir kadındı. Hayır, Yu onu sadece güzel diye adlandırmazdı. Rie ile kıyaslanabilecek bir güzelliğe sahipti.

 

İsmini anarken Dri ekini kullanmıştı. Dri bu dünyadaki soyluluk belirten unvanlar arasında yer alıyor ve düklere, düşeslere ve onların çocuklarına veriliyordu. Yani unvandan anlaşılacağı üzere karşılarındaki kişi oldukça önemliydi.

 

“Bu da güzel waifuymuş.”

 

Yu, Vilonet’in elini sıkarken Galahad’in yüzünde beliren mor bir çizgi fark etti. Fakat çizgi belirdiği gibi hızlıca kayboldu.

 

Nerissa: Ve bu çocuğun adı da Yurine. Benim türümden biri ile karşılaştığım için heyecanlıyım.

 

Nerissa’nın aksine Yurine heyecanlı gözükmüyordu. Aksine yüzündeki ifade sıkıldığını belirtiyordu.

 

Yu: Yurine’nin yüzü genelde bu şekildedir. Kişisel algılayıp üzülme.

 

Yurine: Hmph.

 

Kollarını göğsünde birleştirdi ve başını çevirdi.

 

Yu: Benim kalbim Yurine sevgisi ile dolsa ve kalbimi sana açsam da aynı karşılığı senden alamıyorum. Belki kendine daha yakın gördüğün birileri ile konuşmak yardımcı olur.

 

Yurine: Hmph.

 

Yurine ona aynı şekilde karşılık verdi, tek farkı bu sefer başını ters yöne çevirmesiydi.

 

Lucia: Belki bir arkadaş ile bir saatliğine dolaşmak hoşuna gider, hem bu mevsimde güneş açmışken yararlanmazsanız olmaz. Ne dersin?

 

Yurine önce biraz ayak diretse de daha sonra bu teklifi kabul etti.

 

***

 

Yu: Güneş batmadan önce geri gel. Handa bekleyeceğim seni bak, güneş batmadan önce orada ol.

 

Yurine: İstediğim zaman dönerim, sana sormayacağım.

 

“Neden bir anda böyle soğuk yaptı ki?”

 

Yurine, Nerissa ile beraber yakınlardaki bir parka doğru yürümeye başladı. Parkın kaldıkları hanın tersi yönünde olması Yu’yu rahatsız ediyordu, bir anlığına onları takip etmeyi bile düşündü.

 

Lucia: Sorun olacağını zannetmiyorum. Nerissa güvenilir birisi, Yurine de akıllı biz kız.

 

Yu: Ben diğer insanlara güvenmiyorum.

 

İki kılıç perisi gözden kaybolana kadar arkalarından izledi.

 

Lucia: Sivina biraz üzgün gözüküyordu, ayrıca gittiğinizde sayınız fazlaydı. Kötü bir şey mi oldu?

 

Yu: Satoshi öldü.

 

Ölüm haberi vermek kolay bir iş değildi. Yu uzatıp daha da zorlaştırmak yerine tek seferde söylemenin daha kolay olacağını düşündü.

 

Lucia haberi duyduğunda biraz afalladı. Ardından kendini toparlayıp konuşmaya başladı.

 

Lucia: Biliyor musunuz-

 

Yu: Üzgünüm, bilmek istemeyeceğim bir şey söyleyeceğinizi hissediyorum, bilirsem kendimi kötü hissedeceğim bir şey gibi.

 

Lucia’nın söyleyebileceği şeyleri az çok tahmin edebiliyordu ve duymayı arzulamıyordu. Zihnini bu tarz şeylerden uzak tutmak istiyordu.

 

Lucia acı bir tebessüm ile sessizleşti.

 

Lucia: Nasıl oldu peki?

 

Yu: Redshapel Katili gece kaldığımız hana gelmiş. Satoshi’yi ölü halde bulduk.

 

Lucia: Anladım.

 

Yu: Daha sonra görüşürüz öyleyse.

 

O kadar basit bir etkileşim olmuştu ki Yu bir anlığına olayın çok normal bir durum olduğunu düşündü.

 

“Onun için normaldir gerçi.”

 

Lucia ile vedalaştıktan sonra kaldığı hana döndü.

 

Yu: Moralim çok bozuldu ya.

 

Kendini yatağın üzerine atmış ve Lucia ile olan konuşmada onun diyeceği şeyi düşünmüştü.

 

Yu: Belki güzel bir hayat dersi verirdi, neden susturdum ki? Hayır, uzun ömrü ile ilgili bir şeyler söylerdi kesin ve bu da benim kendimi melankolik hissetmeme sebep olurdu.

 

Lucia’nın diyeceği şey hakkında en iyi tahmini buydu. Ölen insanlara artık alıştığı ile ilgili bir şeyler söyleyeceğini düşünmüştü.


Yu: Ne yapsam ki? Gerçekten ayrı kaldığımız ilk sefer bu.

 

Üç hafta sonra Yu ilk kez yalnız kalıyordu. Kendini tuhaf hissediyordu, Yurine’ye kısa bir süre içerisinde o kadar alışmıştı ki şu anda biraz eksik gibiydi.

 

Yu: Şimdi düşündüm de, üç haftadır hiç yapmadım.

 

En son o işi yaptığında kendi dünyasındaydı. Burada ayrı kalacak zamanı olmadığı için yapamazdı.

 

Yu: Öyleyse zamanı geldi, sonunda onu kullanacağım.

 

Yalnız geçireceği birkaç saati değerlendirmek için odasında sakladığı dergiyi çıkardı. Bu dergiyi kendi dünyasından getirmişti. Aslında amacı sıkıcı geçen bir gecede açıp incelemekti fakat planlanmamış bir olay yaşandığından dergi farklı bir dünyaya geldi.

Derginin üzerinde bazılarının uygunsuz diye adlandırabileceği manken resimleri vardı. Yu dergiyi Yurine'nin bulamaması için saklamıştı ve dergi dünyadaki tek örneği olduğundan kaybetmek istemiyordu.

 

Yu: Kapıyı da kilitleyelim ne olur ne olmaz.

 

Yatağa oturduğunda kapının kilitli olmadığı aklına geldi. Ani bir baskın yeme ihtimaline karşı kapıyı kilitlemek en iyisiydi. Yataktan kalktı ve kapıya yöneldi.

 

Yu: Sonuçta ben de insan…

 

Tanıdığı ve nefret ettiği o his tekrar geldi. Yu olacakları biliyor ve olacaklar karşısında hiçbir şey yapamıyordu. Bir titreme eşliğinde yere düştü.

-------------------------

Bu bölümden yirmi dördüncü bölüme kadar olan kısım tek bir günü anlatacak. Umarım sıkıcı bulmazsınız.


Aslında bu bölümde karşılaştığımız Galahad'in dedesi olan, Yu'nun da "kahramanların savaşındaki adam" diye bahsettiği ilk Galahad'i anlatan ve kahramanların savaşında geçen bir hikaye yazmayı planlıyordum. Ama ikinci bölümün yarısına geldiğimde sıkılıp bırakmıştım :d

Daha sonra bu bölümde karşılaştığımız Galahad karakterini anlatan bir seri yazmak istedim. Çünkü ilk planladığım serinin aksine daha fazla hikaye materyaline sahipti.

Galahad'in hikayesi Yu'nun hikayesindeki evrende geçecekti ve aksiyon ile başlayıp aksiyon ile devam eden bir seri olacaktı. Çünkü Yu'nun aksine Galahad aksiyona daha uygun bir karakter.

Galahad'in hikayesini finaline kadar tasarlamıştım, aksiyon, gerilim, komedi, romantizm ve fanstastik ögeler barındıran kimi zaman karanlık bir seri olacaktı. Ama daha sonra güçlü ana karakterlerden biraz soğudum.

Özellikle geçen yaz Re:zero'yu izlememin bunda büyük bir etkisi var, güçsüz bir ana karakterin daha zevkli olacağını düşündüm. Çünkü güçlü ve en sonunda düşmanları sürekli yenen, daima istediği şekilde kazanan bir karakteri sadece klişe değil aynı zamanda sıkıcı buluyorum.

Tabi Galahad'in macerasını bu klişelerden arındırıp yazmayı planlıyordum, kendisi overpowered bir karakter olsa da işler her zaman istediği şekilde ilerlemeyecekti.

Şimdi düşündüm de onu yazsam da güzel olurmuş ya :D

Neyse bu konuşmanın sonunu nasıl getireceğimi bilemediğimden burada bırakıyorum, okuduğunuz için teşekkürler.


15.03.2021 - 11:21






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46894 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr